Prof. Dr. Mehmet TOMANBAY


EKONOMİMİZ VE 16 NİSAN REFERANDUMU


Ekonomide kriz söylemi korkutan bir söylemdir. Çünkü ekonomide kriz geniş kitleler için enflasyon, işsizlik, yoksulluk anlamına gelir. Bu sorunlar yok edilmeden topluma gönenç (refah) gelmez. Enflasyon, işsizlik ve yoksulluğun panzehiri ise ekonominin büyümesidir. Yani ülke milli gelirinin, bir diğer söyleyişle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla´nın her yıl bir önceki yıldan daha fazla artması, ülkenin her yıl bir öncekine göre daha fazla üretmesidir. Ülke ekonomisi gerekli miktarda büyüyebilirse bir süre sonra enflasyon, işsizlik ve yoksulluk ortadan kalkmaya ve topluma tekrar gönenç egemen olmaya başlar.

Peki, bu ekonomik sorunların ortadan kalkabilmesi için ekonomi ne oranda büyümelidir? Gerekli büyüme oranı nedir? Bu sorunun yanıtı ?potansiyel büyüme oranı?dır. İktisat derslerinde potansiyel büyüme oranı ?tam istihdam düzeyinde gerçekleşen büyüme oranı? olarak tanımlanır. Eğer ekonomi tam istihdam düzeyinde büyüyorsa yani ekonomide tüm üretim faktörleri tamamıyla kullanılarak üretim yapılıyorsa bu durumda potansiyel üretim gerçekleştirilmiş olur. Yıl içinde gerçekleşen büyümeye ise ?cari büyüme oranı? denir. Cari büyüme oranı potansiyel büyüme oranından düşük olursa ekonomide işsizlik ve enflasyon gibi sorunlar ortaya çıkar. Şu anda Türkiye´de büyüme oranı ne yazık ki potansiyel büyüme oranının çok altındadır. Yani ekonomimiz gerektiği kadar mal ve hizmet üretememektedir. Milli gelirimiz olması gerekenden azdır.

Cari milli gelir potansiyel milli gelire ne kadar yaklaşırsa büyüme oranımız o denli olması gereken büyüme oranına yaklaşmış olur. İşte bu anlamda Türkiye için ekonomik sorunlarımızı en aza indirecek ve ülkemizi istikrarlı bir şekilde kalkındırarak gönenç düzeyimizi arttıracak büyüme oranı yapılan tahminlere göre en az yüzde 7 olmalıdır.    

Buna karşılık Türkiye´nin ekonomik büyüme ile ilgili sorunu gittikçe büyümekte ve kalıcılaşmaktadır. Son yıllarda ekonomik olarak büyüyememe ciddi bir sorun haline gelmiştir. Türkiye ekonomisi en son 2011 yılında yüzde 8.5 büyümüştür. O yıldan beri ise yüzde 2 ile 4 arasında bir büyümeye sıkışıp kalmıştır. Henüz açıklanmayan 2016 yılının büyüme hızının ise üçüncü çeyrekteki yüzde 1.8´lik küçülmeden ve 2016´nın son çeyreğinde de beklenen düşük büyümeden dolayı yüzde 2´nin de altına düşme olasılığı vardır. Oysa yüzde 4.0 ve altındaki büyüme oranları belirttiğimiz ekonomik sorunları çözmeye yetecek büyüme oranları değildir. Aksine sorunları büyüten oranlardır. Bu nedenle de işsizlik ve enflasyon son aylarda sürekli artış göstermektedir.

İşte böyle bir durumda Türkiye 16 Nisan´da bir önemli referanduma gitmektedir. Siyasal rejimi değiştirmeyi amaçlayan referandum nedeniyle ülke her geçen gün biraz daha gerilmektedir. Bir yandan içeride yaşanan çekişmeler öte yandan da dış politikada yaşanan gerginlikler 16 Nisan sonrası için ciddi kaygılar yaratmaktadır. Özellikle Türkiye ekonomisi ile ilgili son günlerde ortaya çıkan uluslararası düzeydeki gelişmeler belirsizlik ortamını daha da arttırmaktadır.

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl içinde Dünyanın üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu arka arkaya Türkiye´nin kredi notlarını düşürmüş ve Türkiye´yi yatırım yapılabilir ülke sınırının altına çekmişti. Bu kararlar sonrasında da dolar karşısında Türk lirası hızla değer yitirmiş ve dolar 4.00 TL sınırına kadar çıkmıştı. Bu olumsuz hava hala sürmektedir ve 18 mart 2017´de uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody´s Türkiye´nin kredi notu görünümünü ekonomik büyüme görünümünün zayıflaması gerekçesiyle bu sefer de durağan´dan negatif´e düşürdü. Ülkemize dönük olumsuz gelişmelerin bir başka örneği ise ülkelerin CDS olarak tanımlanan ve Türkçe´de kredi risk primi olarak adlandırılan riskinin son aylarda hızla yükselmesidir. Daha önceleri zaten dünyanın en büyük yatırım bankalarından olan Morgan Stanley Türkiye´yi dünyanın ekonomisi en kırılgan beş ülkesinden biri olarak ilan etmişti. Türkiye CDS´inin son aylarda daha da artması Ülkeyi kırılgan beşlilerin de en kırılganı haline getirmiştir.

Olumsuzluklar her geçen gün artmaktadır. Rusya ile ilişkilerimiz düzeliyor derken Suriye ve YPG politikalarımız nedeniyle yeniden gerilme işaretleri vermesi, ABD ve İngiltere´nin İstanbul havalimanını da 10 riskli havalimanı arasına alarak İstanbul´dan kalkan uçaklarda yolçu kabinlerine elektronik cihazların alınmasını yasaklaması, referandum nedeniyle Avrupa Birliği´nin belli başlı ülkeleri ile aramızın açılması ve bu ülkelerin liderlerinin Türkiye aleyhine yaptıkları açıklamalar ülkemiz üzerindeki geleceğe dönük kaygıları arttırmaktadır.

Ekonominin büyümesinde belirleyici olan tüketici ve yatırımcı kararları üzerinde en etkili unsur geleceğe dönük beklentilerdir. Bu referandum ortamında ne yazık ki ekonomimizin geleceğine dönük güven arttırıcı gelişmeler yerine güven azaltıcı gelişmeler artmaktadır. Ekonomide güvenle ilgili büyük risklerin olduğu böyle bir ortamda ekonominin sorunları çözebilecek düzeyde büyümesini beklemek olanaksızdır. Bu gidiş böyle sürerse 16 Nisan sonrası Türkiye ekonomisini çok daha büyük sıkıntıların beklediğini söylemek kehanet olmayacaktır.

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04