Gazetemizin bu konu hakkındaki sorularını yanıtlarken, “Kılıçdaroğlu’nun  muhafazakar aydınlarla yaptığı online toplantıdaki konuşmada “Siz kendinize muhafazakar diyorsunuz ama asıl muhafazakar CHP,çünkü değişime direniyor,” sözlerini eleştiren  Ziya Yergök,   “Türk Usulü Başkanlık Sistemi” de denilen ve tek kişinin üstünlüğüne ve kararına dayanan yönetim biçimi ülke sorunlarının daha da ağırlaşmasına neden oldu. Bu tabloda en büyük görev kuşkusuz ülkenin aynı zamanda kurucu partisi de olan ana muhalefet partisi CHP’ye düşmektedir.Bunun yolu da muhafazakar aydınlarla bir araya gelip şan ve şerefle dolu tarihinde, Cumhuriyet devrimlerini yaşama geçiren,çok partili demokratik yaşamın önünü açan partimizi yermek değildir.CHP,hiçbir zaman değişime direnmemiş aksine değişimin öncüsü olmuştur,” dedi.

Sağ-Sol kavramlarına da karşı olduğunu, ‘21.Yüzyılın sorunlarını 18.yüzyıl kavramlarıyla mı çözeceğiz.18.yüzyılın kavramlarıyla Türkiye’yi aydınlığa çıkarmamız mümkün değil,yeni kavramlar üretmeliyiz” diyen Kılıçdaroğlu’nun   bu tespit ve değerlendirmelerine katılmadığı gibi doğru da bulmadığını ifade eden  Ziya Yergök  gazetemize şu açıklamayı yaptı:

    ”CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun, muhafazakar aydınlarla yaptığı online toplantıdaki konuşmada “Siz kendinize muhafazakar diyorsunuz ama asıl muhafazakar CHP,çünkü değişime direniyor”dedikten sonra devamla “CHP,son on yılda en büyük değişimi yaşayan partidir,değişimin genel felsefesi de toplumun her kesimini kucaklamaktır”dedi.Genel Başkan ayrıca “Sağ-Sol kavramlarına da karşı olduğunu,21.Yüzyılın sorunlarını 18.yüzyıl kavramlarıyla mı çözeceğiz.18.yüzyılın kavramlarıyla Türkiye’yi aydınlığa çıkarmamız mümkün değil,yeni kavramlar üretmeliyiz”diyerek sözlerini sürdürdü.Sayın Genel Başkanın bu tespit ve değerlendirmelerine katılmadığım gibi doğru da bulmuyorum.

    Ülkeyi,2002 seçimlerinde aldığı % 34 oyla iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi 18 yıldır tek başına yönetiyor.AKP’nin 18 yıllık karnesine bakarsak,getirdiği yıkım tablosu ortadadır. T.C Merkez Bankasının rezervi eksi 49 milyar dolara geriledi,temel tüketim maddelerindeki fiyatlar bir yıl öncesine göre iki katına,İşsizlik rekor düzeye çıktı,yoksulluk arttı.İnsanlar ağır pandemi koşullarında ve eksi 5 derece soğukta ucuz ekmek ve ucuz elma kuyruğunda saatlerce bekliyor.Pandeminin başında bir maskeyi bile dağıtamayan iktidar şimdi de yaşamsal önemdeki yeterli aşıyı getirtemiyor.Esnaf perişan,çiftçi perişan,işçi perişan.Sadece ekonomi değil,Adalet çöktü,hukuk güvenliği kalmadı,demokrasi işlemiyor.

      Her derde deva olacak diye 2017 referandumu ile getirilen ve dünyada eşi benzeri bulunmayan “Türk Usulü Başkanlık Sistemi” de denilen ve tek kişinin üstünlüğüne ve kararına dayanan yönetim biçimi ülke sorunlarının daha da ağırlaşmasına neden oldu.

       Bu tabloda en büyük görev kuşkusuz ülkenin aynı zamanda kurucu partisi de olan ana muhalefet partisi CHP’ye düşmektedir.Bunun yolu da muhafazakar aydınlarla bir araya gelip şan ve şerefle dolu tarihinde, cumhuriyet devrimlerini yaşama geçiren,çok partili demokratik yaşamın önünü açan partimizi yermek değildir.CHP,hiçbir zaman değişime direnmemiş aksine değişimin öncüsü olmuştur.Bir kitle partisinin toplumun her kesimine ulaşarak toplumsal tabanını,oy tabanını genişletmeye çalışması işin doğası gereğidir.Ancak bunu Ankara Gar katliamının yıldönümünde, İstanbul’a gidip “İslamın Güncel meseleleri sempozyumu”na katılarak,başka gün kalmamış gibi Kahraman Maraş Katliamının yıldönümünde Türkeş ailesine ziyarete giderek,Zoom toplantısında muhafazakar aydınlarla buluşup partinizi eleştirip “sağ-sol kavramlarına da karşıyım”diyerek sağlamanız mümkün değildir.

    Toplumun tümüne ulaşmanın yanında,her siyasi partinin bir önceliği ve bir hedef kitlesi de olmalıdır.AKP fakir fukara partisi olarak kendini sunsa da,aslında büyük sermayenin partisidir,büyük müteahhitlerin ve sermayedarların partisidir.Özelleştirme adı altında Cumhuriyetin 100 yıllık birikimlerini kendi yandaşlarına peşkeş çekmiş,yoksullaştırdığı kitleleri ise sosyal yardımlarla, sadakayla avutmuş ve onları sürekli oy deposu olarak kullanmıştır.AKP’nin gündeminde hiçbir zaman,bu insanları kalıcı bir işe,adil bir gelire ve refaha kavuşturmak olmamıştır.Bundan sonra da olmayacağı açıktır.

      CHP olarak bizim hedef kitlemiz,emek kesimidir,çalışanlardır,AKP’nin 18 yılda yoksullaştırdığı insanlardır.Bir başka deyişle bizim önceliğimiz fabrikadaki işçidir,tarladaki çiftçidir,çarşıdaki esnaftır,evdeki emeklidir, mutfaktaki kadındır,sokaktaki işsizdir,küçük sanayicidir.Bunlara dönük çalışmalarımızı artırarak sürdürmeli ve bunlara dönük politika üretmeye devam etmeliyiz.

    Daha önce partimize katılan sağ siyasetçilerin kendi konumlarını da izah için dillendirdikleri “artık dünyada sağ-sol kalmadı” söylemini sayın genel başkan da benimsemiş görünüyor.Ancak bilinmeli ki,emek-sermaye çelişkisi var olduğu sürece,sömüren-sömürülen ilişkisi kalkmadığı müddetçe dünyada  ve ülkemizde sağ da,sol da olacaktır.Bu tarihsel ve toplumsal bir gerçektir.

       Unutmayalım ki,Partimizdeki en köklü dönüşüm,ikinci genel başkanımız İsmet İnönü’nün ”CHP ortanın solundadır” demesiyle yaşanmış ve bu söylemi ete kemiğe büründüren Ecevit hareketiyle de iktidara taşınmıştır.O zaman da kolay olmamıştı. "Ortanın solu Moskova’nın yolu’’demişlerdi.Ancak,CHP’li kadrolar yılmadı,köy köy,belde belde,ilçe ilçe dolaştılar. İnsanlara,yüz yüze inatla,inançla ve sabırla anlattılar.”Bu düzen değişmelidir"dediler."Ne ezilen ne ezen,insanca ve hakça bir düzen”dediler.Bu bize geçmişte % 41.3’e ulaşan oy oranını ve 1973/1977 seçim başarılarını getirdi.

      Son yıllarda,Türkiye seçmeninin % 70’i sağda ve muhafazakardır diyerek, bizi sağ politikalar izlemeye,sağ partileri taklit etmeye ve sağ düşüncelere ve sağ siyasetçilere açılmaya teşvik ettiler.Seçim süreçlerinde elbette ülke yararına seçim ittifakları geliştirilebilir ancak bizim hedefimiz ve söylemimiz her zaman CHP’nin tek başına iktidarı olmalıdır.Toplum ve özellikle de gençler ancak,bir iddianın,bir umudun ve bir heyecanın peşinden giderler,büyük partimiz bunu yapabilir,başarabilir.Yapmalıdır ve başarmalıdır.

   Yeter ki biz,halkçı,yenilikçi ve devrimci özümüze dönerek,halka umut ve güven vererek,topluma sol ve kamucu politikalar önererek yine “emek en yüce değer’’ diyelim, halkla bütünleşelim,gerekirse yine İsmet Paşa gibi ‘’Yeni bir dünya kurulur,Türkiye’de orada yerini alır’’diyelim.Ama asıl önemlisi bu değerlere inanan,bunları içselleştirmiş inançlı ve yürekli kadrolarımızla yol yürüyelim,onlara inanalım,güvenelim.Bunu yaparsak daha başarılı olacağımıza,birinci parti olacağımıza ve iktidara ulaşacağımıza inanıyorum.Partimizin 2019 yerel seçim başarısı da bunun imkansız olmadığını bir ölçüde ortaya koymuştur,yeter ki,bu seçim başarısını da doğru ve sağlıklı analiz edelim."20.01.2021