ÖYKÜ: İLKNUR GÜNEYLİOĞLU ŞENGÜLER
DÜŞÜNCE - SANAT VE TOPLUM 9.06.2022 14:58:00 21134 0

ÖYKÜ: İLKNUR GÜNEYLİOĞLU ŞENGÜLER

MECZUPLA KARŞILAŞMA

               Halil Cibran’dan esinle…

 

Bebeklik fotoğraflarımdan başlayıp, otuz üç yıl boyunca biriktirdiğim görüntülerimi bir zaman dizini yapıp koyduğumda önüme, kuşkularım, tetris oyununda, yukarıdan düşen blokların döndürülerek, boşluk bırakmadan bütünleştirilmesi gibi oturdu yerlerine. Sonra birer birer parçalandılar. Yenilerine yer açtılar. Oyunu oynayan ben miydim, emin olamadım. En büyük kuşkum, yine tam tepede bekliyordu.

Parçalanmışlıkla, ilk o gün kokladım, içine düştüğüm yanılsama kuyusunun çürük kokusunu. Yaralarıma dokundum. Acıdan bayıldım. Açgözlülüğümle sarsıldım. Tüm tehditler ve sınır ihlallerine önce saldırdım, sonra onlara karşı cesur, ilkeli bir duruş aradım. Nefretimin, nefret ettiğime bağlılık olduğunu anladım. Boğucu dalgınlık, uyanıklığa bıraktı yerini. Nihayet, o gün gördüm bebekliğimin gözlerindeki parıldayışı ve duydum o ışık çakımında, unuttuğum “Öteki Lisan”ı.[1] Birden, Meczup’la karşılaşıverdim. Hepsinden sonra, bu, şaşırtıcı değildi. Bir zamanlar, kendi yapımı olan, yedi ayrı hayatta taktığı, yedi ayrı maskenin çalındığını, kalabalıklar içinde, maskesiz, bağıra bağıra onları aradığını söyledi. “Güneş yüzümü ilk defa öptü, ruhum güneşin aşkıyla alev aldı, bir daha da maskelerimi aramadım.” [2] dedi. “Haydi, beraber aramayalım! Ben de benzer şeyler yaşadım,” dedim. Anladı, birlikteliğimizin yeni maskem olacağını. “Dostum, sen benim dostum değilsin ama nasıl anlamanı sağlayabilirim bunu? Benim yolum senin yolun değil ama birlikte yürürüz yine de, el ele.” [3] dedi.

Anlatıp durdum “Kutsal Kent”[4]in kırk günlük yolu boyunca, Meczup’a: “Öteki dünyanın lisanını yeniden konuşabilmek istiyorum. Işık çakımında ayırt ettiğim gibi, küçük bir halka, her seferinde bir büyüğünün içine giriyor ve halkalar topluluğu anbean genişliyor. Tek bir halkayı yakalayabilsem, anımsayacağım her şeyi. Sınırsızca kuracağım kimliğimi. Daha çok huzur… Daha az korku, kaygı, öfke, utanç… Ancak, keşiflerimden sonra iyice sabırsızlaştım. Hemen olsun istiyorum elimden gelenin en iyisi. Yatıştırıyorum sonra kendimi. Olmuyor. Tekrar çılgınca arıyorum tamamlanış yollarını. Kontrolümden öyle çıkıyor ki durum, sonunda, güpegündüz perdeleri kapatıyor, yatağıma gömülüyorum. Zihnimse uçuşuyor. Bir banyo aynasında bakıyor yüzüme. Defalarca yıkanmışım. Her yan buhar. Siliniyor gitgide, ayna, görünmeyen ellerle. Eski hikâyeler yavaş yavaş ortadan kayboluyor. Ne korkunç, korkunç bulduklarımın yok oluşu! Ne alışığım korkmaya. Kaygıya, öfkeye, utanca… Buhar, telaşla, yine kaplamaya çalışıyor aynayı ve yeniden o silik kendimi görüyorum. Banyo sıcacık, güvenli, ama daracık, havasız, kimsesiz. Bunalıyorum, kapıyı açmalıyım, ama tekrar tekrar yıkanıyorum. Kapıyı açmak… Artık, bu yoldayım, anlıyor musun?”

Söylediklerimi hiç dinlememiş gibi, bir hikâye anlatmaya başladı. Ruhuyla beraber yıkanmak için engin denize gittiğini, sahilde, kötümser, iyimser, hayırsever, gizemci, idealist, gerçekçi ve püritenle karşılaştıklarını söyledi. Sonra da orada yıkanamayarak, denizi arkalarında bırakıp, daha engin denizler aramaya gittiklerini. “Hikâyendeki gerçekçiye benzettim kendimi,” dedim. “Sen ve ruhun gibi daha engin deniz aramak yerine banyonun içinde tıkıldım, kaldım. Senin gerçekçin gibi, kavrayamadığım bütüne arkamı döndüm, parçalarla oyalanıyorum. Ah tutabilsem halkalardan birini! Öteki lisanı yeniden konuşabilirsem tutacağım, biliyorum. Halkaların dili, her şeyin yanlış anlaşılmalar, yanılsamalar üzerine kurulu olduğu dünyadan önceki o dil, anlıyor musun? Böylece, ben kimim, bu dünyaya kim olarak gelmişim, bulacağım.”

Günler sonra ilk kez sokuldu yanıma, koluma girdi. Sesi yalnızca ses halini aldı. Yol kenarındaki kara kedinin kulakları arkaya yattı. İri koyunun gözü seyirdi. Cılız köpek, burun deliklerini hızlı hızlı oynattı. Çıplak ayağımın üstünden küçük, sıcacık bir kertenkele kaydı. Kaplumbağa, kıvrak bir yılanı kuyruğundan ısırıverdi. Çektiği derin nefesi bıraktı: “Sen en büyük halkasın, en dıştasın, içindeki tüm halkaları kapsa. Şefkatle kapsa ve büyümeye devam et.” dedi Meczup. “Öteki dünyanın lisanı mı bu? Anladım seni! ” dedim, heyecanla. Kutsal Kent görünmüştü. Oraya baktı: “Anlamak ve anlaşılmak peşindesin, öteki lisanı araman da bundan, ama unutma…” dedi. “Bizi anlayanlar içimizde bir şeyin efendisi de olurlar.” 4

Onca keşiften sonra, yine aynı noktaya gelmiştim: Efendi ve köle, köle ve efendi. Tekrar denemeliydim. Daha engin denizler aramak için kaplumbağanın gittiği yöne doğru ilerledim. Meczup, benden sonra, Kutsal Kent’e varmış, orayı da çoktan terk etmiştir.

 

 

[1] Meczup, Öteki Lisan, Halil Cibran, İthaki Yayınları, 1.Baskı, Eylül 2020, s. 31

 

[2] A.g.e, s.9

 

[3] A.g.e, Dostum, s.14

 

[4] A.g.e, s.10

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

faça okurun huzuruna çıkmaya hazırlanıyor      

ÖYKÜLER: Kafiye Müftüoğlu

ÖYKÜLER: Gülşen Öncül

Öykü: BAŞAR UYMAZ TEZEL

ÖYKÜLER: Sema Canbakan

ÖYKÜ: Nazire K. Gürsel

ÖYKÜ: Başak Savaş

ZİNCİR ÖYKÜLER: GÜLSER KUT ARAT

ŞİİR: SEMA GÜLER

ZİNCİR ÖYKÜLER: TUBA ÖZKUR AKSU

ZİNCİR ÖYKÜLER: AYŞEGÜL DAYLAN

ZİNCİR ÖYKÜLER: ADALET TEMÜRTÜRKAN

ÖYKÜ: İLKNUR GÜNEYLİOĞLU ŞENGÜLER

ÖYKÜ: Neriman Ağaoğlu

ŞİİR:  Yonca YAŞAR

ÖYKÜ: İlkay Noylan

ÖYKÜ: Güngör Ağrıdağ Mungan

SÖYLEŞİ: Nefise Abalı

Öykü: İlknur Güneylioğlu Şengüler

SÖYLEŞİ: AYŞEGÜL DİNÇER

Söyleşi: Ebru Yavuz

  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00
  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false