CENGİZ ARCAN


SİNAN OĞAN ve SEÇİM


 

Hayatımda ilk defa seçimleri bu kadar heyecanla, merakla ve yakinen izliyorum. Çünkü geçmiş dönemlerden günümüze kadar siyaset alanı her geçen gün kirlendi ve çıkarların ön plana çıktığı kirli bir ticaretin gösterisine dönüştürüldü. 

Bugün siyaseti ve siyasetçileri sevgiyle ve merakla takip etmeye başladım ve bundan zevk aldığımı fark ettim. Bendeki bu değişime Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan sebep oldu.

Yanlış anlaşılmasın, benim siyasetten ne maddi ne de manevi bir beklentim yok. Zaten yaşım ve konumum siyaset yapmaya uygun değil. Birçok eğitimli ve donanımlı kardeşlerimiz varken benim mahalle muhtarının yanında aza olmam bile yakışık almaz.

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Cumhurbaşkanlığı adaylarının üçü herkes tarafından çok iyi tanınıyor. Bu sebeple ben de pek tanınmayan aday Sinan Oğan’ı yakın takibe aldım. Geçmişteki meclis ve televizyon konuşmalarını, seçim dolayısıyla Cumhurbaşkanı adayı olarak televizyonlardaki, YouTube kanallarındaki ve gezdiği köy, kasaba ve şehir meydanlarındaki konuşmalarını dinledim. Hem de ne dinlemek; dinlerken beden diline ve ses tonuna dikkat ederek dinledim.

Sinan Oğan’ı diğer adaylardan çok farklı buldum!

Bilgisi, donanımı, gençliği ve köyde doğup büyümenin, köylülük gereğe çocuk yaştan başlayarak her yaşa uygun işlerde çalışıp hayatı yaşayarak öğrenmenin verdiği özgüven konuşmasına, hâl ve hareketlerine yansıyor. Toprakla yoğrulmuş, alın teri akıtmış insanın hâli bir başka oluyor ve ben bunu okuyorum.

O kadar çok videosunu izledim ki; televizyoncuların ve genç öğrencilerin sıkıştırma maksatlı sorularının karşısında hiç kekelemiyor, dudaklarından saçma sapan tek kelime çıkmıyor. Konuşmalarında dudaklarından çıkan kelimelerle ses tonu ve beden dili öyle uyumluydu ki, bu adam ‘’ağzıyla değil gönlüyle konuşuyor’’ demek zorunda kaldım.

Ticarette kâr zarar kardeştir, pehlivanlar için Er Meydanında yenmekte yenilmekte şereftir. Siyasette ise kazanmak veya kaybetmek demokrasinin gereğidir.

Sinan Oğan bu seçimleri kazanır mı kaybeder mi bilemiyorum ama bir şeyi çok iyi biliyorum. Sinan Oğan bu kısa sürede gençliğin İdolü olmakla kalmadı Türk siyasetine renk ve kalite getirdi

Dinleyenleri kendisine bağlıyor, seçmenlere güven veriyor.

Bağırmıyor, çığırmıyor. Bilgiyle konuşuyor ve konuştuklarını yapacağını dinleyenlere hissettiriyor. Güven veriyor.

Bazı sinir bozucu sorulara rağmen beyefendiliğini ve terbiyesini hiç bozmuyor. Umarım ki bu terbiyesini hiçbir zaman bozmaz.

Sinan Oğan ‘’ADALET’’ diyor.

‘’Ben savcı, hâkim, polis ve asker değilim; Cumhurbaşkanı olarak devleti adalet temellerine oturtacağım. Benim kimseyle hesaplaşmaya hakkım yok, yetkim de yok. Kimin hesabı ve helâlleşmesi varsa gidip devletin ilgili kurumlarıyla hesaplaşır.’’ diyor.

Sinan Oğan ‘’Liyakat’’ diyor.

Daha ne desin?

Devleti adalet üzerine inşa ediyorsan ve devlet çalışanlarını liyakatli insanlar arasından seçiyorsan, devlet işlerini ehil ellere teslim ediyorsan o ülkede çiçekler açar ve ülkenin insanları mutlu yaşar.

Bir ülkenin insanları istedikleri dinden olabilirler hatta dinsiz de olabilirler ama devletin dini ADALET olmalıdır. Sinan Oğan bunu kavramış ve özümsemiş bir devlet adamı Profili çiziyor. Gençliğiyle, donanımıyla ve dik duruşuyla gelecek yirmi yıla damgasını vuracağını dinleyen herkese hissettiriyor.

Ben ve tüm izleyiciler Sinan Oğan’da devlet adamı ciddiyeti buluyoruz. Belki de bu Atatürk’e ve Atatürk döneminin çalışkan ve onurlu devlet adamlarına olan özlemimizden kaynaklanıyor.

Bizimkisi particilik değil, bilhassa fanatik particilik hiç değil!

Bizimkisi iyiye ve güzele özlem

Bizimkisi adalete susamışlıktan başka hiçbir şey değil!

Belki bana ‘’Sinan Oğan’a oy verecek misin?’’ diye soracaksınız.

Ben bu sorunuza cevap vermeyeceğim çünkü ben oy kullanmanın sır ve namus olduğuna inanan biriyim. Size şu kadarını söyleyebilirim: Sinan Oğan’ın duruşunu, ciddiyetini ve konuşma tarzını beğeniyorum. Bana güven veriyor o veyahut ben ona güven duyuyorum.

Zaten tüm insanlarımız oyunu, vekâletini güvendiği kişilere veriyor. Güvendiğimiz için vekâlet veriyoruz ama çoğu zaman aldatılıyoruz. Bu karşılıksız aşklar bizi yorsa da yeniden birine güvenmek ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü güven duygumuzu kaybettiğimizde hayatın anlamı kalmıyor.

Biz güvenerek hayatımızın prensesini/prensini aramaya devam edeceğiz; aldatanların tarih sahnesinden silineceği güne kadar.

Söz açılmışken şunu da söylemeliyim: Bizim insanlarımız çeşitli partilere oy verirler fakat herkes birbirini başka bir partiye oy vermekle suçluyor. Aslında herkesin gönlündeki aslana saygı duymak gerekir. 

Her partinin içinde fanatik ve çıkarcı gruplar vardır ama bunlar azınlıktır. Çoğunluk bir partiye gönül verir, güvenir ve bu güvenle partisine oy verir. Eğer siyaset adamları bu seçmenlerin güvenine suiistimal edip seçmenleri aldatıyorsa bu suç kimin? 

Seçmen ne yapsın? İşinde gücünde adam! Sabah işine gider, akşam evine geldiğinde çocuğunu sevecek zamanı yoktur. Siyaset adamını nasıl takip etsin? Birine güvenir ve oyunu verir. 

Sevmek ve güvenmek suç mudur? Dolayısıyla ben hiçbir parti taraftarını ‘’neden o partiye, bu partiye oy verdin?’’ diyerek suçlamam! 

Suçlu olanlar, taraftarlarını aldatan siyaset adamlarıdır. Bunun için siyaset adamlarını hiç sevmedim ve her zaman eleştiriyorum…

Ve ben ilk defa bir siyaset adamına güveniyorum; umarım yanılmam!

Tanrım beni bu konuda utandırmasın!

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00