CHP NEREYE GİDİYOR?
SİYASET 8.02.2016 14:57:36 925 0

CHP NEREYE GİDİYOR?

35. OLAĞAN KURULTAY SONRASINDA CUMHURİYET HALK PARTİSİ´NİN YÖNELİŞİNİ VE ÜLKE GERÇEKLERİNE TARİHSEL MİSYONU AÇISINDAN YAKLAŞIMINI DEĞERLENDİRME AMACINI GÜDEN YAZI DİZİMİZİN BUGÜNKÜ BÖLÜMÜNDE KEMAL ANADOL´UN GÖRÜŞLERİNİ OKURLARIMIZLA PAYLAŞACAĞIZ

 BUGÜNKÜ SÖYLEŞİ BÖLÜMÜNDE KEMAL ANADOL TEMEL YANLIŞLARIN BİRİSİNİ  ŞU SAPTAMAYLA ÖZETLİYOR

?CHP´NİN BÜYÜMESİ İÇİN SAĞA AÇILMASI GEREKİR YANLIŞINA DÜŞÜLMESİ HEM LİDER KADROYA HEM DE PARTİ´YE GÜVENSİZLİK YARATIYOR?

Kemal Anadol ?Cumhuriyet Halk Partisi Nereye Gidiyor?? sorusunu yanıtlarken, Parti´nin Anayasa Mutabakat Komisyonunda yer almasını eleştiriyor ve Yönetime şu soruları yöneltiyor:

?Bu Mecliste Yeni Anayasa yapmak için masaya oturmanın kediye ciğer emanet etmekten başka anlamı yoktur. Anayasa Mahkemesi tarafından "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuş" gerekçesiyle cezalandırılan AKP ile aynı masaya oturmanızın gerekçesi nedir? 12 Eylül 1980 hukukunun en somut örneği Seçim ve Siyasi Partiler kanunlarıdır. Bunları değiştirmek için de Meclisin salt çoğunluğu yeterlidir. İktidara "Masaya oturmadan, önce bu yasaların değişmesi" koşulunu neden yöneltmediniz ve şimdi yöneltmiyorsunuz? Yüzde on seçim barajıyla oluşan bir parlamento milli iradeyi nasıl temsil eder? Hele Siyasi Partiler Kanunu! Tamamen mevcut yönetimlerin devamını sağlayan, lider sultasını perçinleyen bu yasayı değiştirmek için hangi girişimde bulundunuz??

?CHP´NİN BÜYÜMESİ İÇİN SAĞA AÇILMASI GEREKİR YANLIŞINA DÜŞÜLMESİ

HEM LİDER KADROYA HEM DE PARTİ´YE GÜVENSİZLİK YARATIYOR?

Değerli okurlar, CHP´nin son kurultayı ve sonucundaki ?KURULTAY BİLDİRİSİ? ve AKP ile ?ÖZGÜRLÜKÇÜ ANAYASA? masasına oturması, Başyazarımız Sayın Çetin Remzi Yüreğir´in uzun yıllardır yaptığı kötü gidişatla ilgili uyarılarının bir bir gerçekleştiği bir noktaya gelindiğini bizlere üzülerek göstermiştir.  Sayın Kemal ANADOL ile yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz.

 

 

KEMAL ANADOL SÖYLEŞİSİ

 

AHMET ERDOĞDU: Sayın Anadol, CHP Gençlik Kollarından başlayarak ülkemizin ve Cumhuriyetimizin kurucu partisi CHP´nin bütün kademelerinde görev yaptınız. Uzun yıllar milletvekili ve Grup Başkan Vekili olarak Parlamentoda bulundunuz, CHP´nin simge isimlerinden biri oldunuz. CHP, iktidarda olsun, muhalefette olsun son yıllara kadar hep ülke siyasetinde etkili olmuş, sayısal ağırlığının ötesinde bir siyasal ağırlığa sahip olmuştur. Ancak ülkenin yaşamsal sorunlarla karşı karşıya olduğu bu günlerde CHP´nin hem iktidar alternatifi olmanın uzağında hem de eski siyasal ağırlığından yoksun olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz.

Bir diğer sorum ise, Deniz Baykal´ın 2010 yılında bir kaset komplosu üzerine Genel Başkanlıktan ayrılması üzerine CHP Kurultayının büyük desteği ile Genel Başkan seçilen, önceleri büyük umut ve beklenti yaratan Sayın Kılıçdaroğlu´nun ?Yeni CHP? olarak adlandırdığı siyasal çizgiyi, kadrolaşma politikasını  ve sağa açılım stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Genel Başkanın "Artık,1930´ların CHP´si değiliz" söylemi ile bazı parti kurmaylarının "ulus devletin miadı dolmuştur" söylemleri karşısında, partinin kuruluş ilkelerinden uzaklaştığı ve eksen kaymasına uğradığı eleştirileri için neler söylemek istersiniz.

 

KEMAL ANADOL: Siyasal olayları kendimizi dünyadan izole ederek açıklama yöntemi bizi yanlış sonuçlara götürür. Bu nedenle Türkiye ve CHP´deki gelişmelere bu açıdan bakmayı uygun görüyorum.

9 Kasım 1989 tarihi tarihte önemli bir dönemeci ifade eder. O gün "Berlin Duvarı" yıkılmış ve kısa bir süre sonra 1991´de SSCB dağılmıştır. Böylece dünya tarihinde "Soğuk Savaş" dönemi sona ermiştir. O güne kadar NATO ve Varşova paktlarının daha doğrusu ABD ile SSCB´nin aşırı silahlanmaya dayanan bir "Dehşet Dengesi" vardı. Dehşete dayansa da bu denge süper güçlerin dünyada hegemonya kurmasını
engelliyordu. Soğuk savaş bitince bu denge ortadan kalktı ve ABD´yi "Dünya Jandarması" haline getirdi. ABD stratejisini belirleyen ekipler 21. Yüzyılın "Enerji ve Su Kaynakları" yüzyılı olduğunu saptadılar. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) işte böyle doğdu. Dikkatinizi çekerim; Orta Doğu değil Büyük Ortadoğu Projesi. Bu dünya enerji koridorunu belirliyor. Kuzey Afrika´da Fas´tan başlıyor, Orta Doğu´dan Kafkaslara uzanıyor ve Orta Asya´ya kadar ilerliyor. Petrol burada, doğal gaz burada, su kaynakları burada! Enerjinin yoğunlaştığı coğrafya Orta Doğu, kalbi de Irak. İşte Baba Busch Birinci Körfez Savaşını bunun için başlattı. Türkiye de bundan etkilendi ve Turgut Özal "Bir koy, üç al" olarak özetlediği kumarhane politikası ile ülkemizi bu çirkin paylaşıma ortak etmek istedi. Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay 3 Aralık 1990 günü istifa ederek ülkemizi Irak harekatının dışında tutmayı başardı.

ABD stratejistleri 1. Körfez Savaşından dersler çıkardılar. BOP´nun enerji koridorundaki ülkelerin, Ermenistan ve Gürcistan dışında tamamı Müslümandı. Bu ülkelerde genellikle yer altında olan İhvan yani Müslüman Kardeşler hareketi güçlüydü ve antiamerikandı! ABD bu akımla barıştı. Onlar "Siyasal İslamcı" görüşlerini koruyacak ancak ABD karşıtlığından vazgeçeceklerdi. ABD de İhvan hareketini bulundukları ülkelerde destekleyecekti. Türkiye´de de bu ideolojiye sahip "Milli Görüş" hareketi bölündü ve AKP sahneye çıkarıldı. ABD´nin görünür/görünmez desteği ile 3 Kasım 2003´ te iktidara getirildi. Artık "Ilımlı İslam" damgası ile Müslüman ülkelerde ayrı bir bölünme yaratılmıştı. O güne kadar "Ilımlı İslam" diye bir kavram yoktu. Gerçek ise başkaydı. ABD yanlısı ülke ve devletler "Ilımlı İslam" tarifine uyuyordu. Diğerleri ise "Terörist İslam" kategorisi içindeydiler. Artık iki kavram dünya ve ABD siyaseti ve jargonunda moda haline gelmişti. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve "Ilımlı İslam"... Türkiye´deki AKP iktidarı her ikisinin de simgesi ve yıldızıydı!

Oğul Busch bu alt yapı hazırlığından sonra İkinci Körfez Savaşını başlattı. Türkiye´yi Irak harekatına ortak etmek isteyen ABD talepleri "Hükümet Tezkeresi" halinde TBMM´ne sunuldu. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve CHP Meclis Grubu buna şiddetle karşı çıktı. CHP´ye ilaveten henüz üç aylık AKP milletvekillerinden doksan civarındaki vicdanlı AKP´li oylarıyla 1 Mart 2003 günü reddedildi! Bu ABD tarihinde örneği görülmeyen bir olaydı. ABD savaşa Türkiye olmadan devam etti. Savaş sonunda yine ABD stratejistleri yeni dersler çıkarttılar. Türkiye´de "Ilımlı İslam" patentli bir partiyi iktidara getirmek yeterli olmuyordu. Ülkede "Caydırıcı Güçler" vardı! Bunlar üzerinde operasyonlar yapmak ve engelleri kaldırmak gerekiyordu. Bu nedenle zamana yayılan geniş bir "Medya Operasyonu" yapıldı. Fethullah Gülen´in "Mezardakilere bile oy kullandırın" talimatıyla destek olduğu 12 Eylül Anayasa referandumu ile "Yargı Operasyonu" gerçekleşti. "Ergenekon ve Balyoz" davaları ile "Ordu Operasyonu" sahneye konuldu. 2011 Genel seçimlerinde de hedefteki "ulusalcı" kadrolar tasfiye edilerek "CHP Operasyonu" tamamlandı. Altı okundan biri devrimcilik olan sürekli yenilenme ve değişimi öngören CHP´nin önüne Yeni sıfatı konmuş ve YCHP ortaya çıkmıştı. CHP, AKP´nin önünde engel ve caydırıcı güç olmaktan çıkarılmış ve CHP kimliğini savunan kadrolar "muhafazakar" olarak damgalanarak ekonomik ve siyasal "Küreselleşme" anlayış ve uygulamanın
önü ardına kadar açılmıştı. Gürcistan´da ve Ukrayna´da Soros´un gerçekleştirdiği "Turuncu Devrim" ülkemizde de bir başka yöntemle gerçekleştirilmişti.

 

AHMET ERDOĞDU: CHP´nin oyları % 25 bandına sıkışmış görünüyor. CHP bu sıkışıklığı nasıl aşabilir? Üstelik 7 Haziran Seçiminde iktidar partisi AKP´nin 9 puan civarında oy kaybettiği durumda da, Ana Muhalefet Partisi CHP´nin oy artıramaması hatta oylarının bir puan civarında düşmüş olmasının siyaset bilimi açısından nasıl bir açıklaması olabilir? Ekonomi ağırlıklı seçim bildirgesine ve emeklilere ve dar gelirli toplum kesimlerine dönük somut vaatlere rağmen seçmen CHP´ye neden güven duymuyor ve oy vermiyor? CHP nerede, neyi yanlış yapıyor? CHP nasıl bir çıkış yapmalı ki oylarını % 35-40 bandına çıkarsın ve iktidar seçeneği olsun?

 

KEMAL ANADOL: Bir siyasal partinin başarısı için en önemli unsur "güvenilir" olmaktır. Bunun için söylem/slogan/vaat, gerçekçi, inandırıcı ve heyecan verici olmalıdır. Doğru söylem yanlış ağızdan çıkarsa inandırıcı olmaz; toplumda  heyecan yaratamaz. Yakın geçmişte ironik bir örnek vardır. Ortanın solu mücadelesinde CHP´den kopan kadrolar, inandırıcı olabilmek için kurdukları partiye "Güven Partisi" adını vermişlerdir. Aynı dönemde CHP´nin sloganları toplumda heyecan yaratmıştır:

"Bu Düzen Değişmelidir", "Yoksulluk Kader Değildir", "Toprak İşleyenin Su Kullananın"...

Güven salt slogan ve vaatlerle yaratılmaz. İnandırıcı olamazsanız güven yaratamazsınız. Uygulama ve tutarlılık çok önemlidir. "CHP´nin büyümesi için sağa açılması gerekir" deyip yanlışların içine düşülmesi hem partiyi yöneten başkan ve kadroya hem de partiye güvensizlik yaratır. CHP´ye her seçim inatla oy veren seçmenin temel tercihleri, Cumhuriyetin temel değerleri, Atatürk ilkelerine olan bağlılık, laiklik, demokrasi, emeğe saygı ve adaletli paylaşımdır. Bu kitleyi ve onların oylarını kilitleyip güvenceye almadan sağa açılım politikasına yönelirseniz halkın diliyle, çarşıdaki pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz. CHP Genel Başkanının ve her yenilgiden sonra değiştirdiği kadroların düştüğü yanlış budur ve ana gövdesinde (ki %25 oyun tamamına yakını onlarındır) bunalımlar yaratır. "Laiklik karın doyurmuyor" anlayışıyla ve "Türkiye´de laiklik tehlikede değildir" söylemiyle, Anayasa Mahkemesi´nin "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu" gerekçesiyle kapatma kararı aldığı AKP´nin  her gerici uygulamasını görmezden gelirseniz yurttaşın partiye olan inancını sarsarsınız. Doğrudur; söylemlerinizin tamamı laiklikten ibaret olmamalıdır. Ülkenin ve halkın gereksinimleri ve sorunlarını dile getirmelisiniz elbette. Ama Atatürk´ün kurduğu TBMM´ne türbanlı Milletvekilleri girdiğinde "Bu gün hayatımın en mutlu gecesini yaşıyorum" diyorsanız bizzat kendiniz inandırıcılığınıza gölge düşürürsünüz. Hani türban sorununu sadece üniversite öğrencilerinin, kızların eğitim özgürlüğü için çözmeye uğraşıyordunuz. Şimdi ana okullarına, Mahkemelere, Yargıtaya sirayet eden türban uygulaması karşısında neden anlamlı bir sessizlik içinde oluyorsunuz? Atatürk Cumhuriyet´in ve CHP´nin kurucusudur. Doğrudur; 2003 yılına kadar Atatürk devlet himayesindeydi. Ama 2003´ten sonra iş tersine döndü. Atatürk anıtlarına ulusal bayramlarda çelenk koymak bile yasaklandı. Okullarda Ulusal Ant kaldırıldı. Ama ilginç bir gelişme oldu. Devlet himayesinden çıkan Atatürk´e halk sahip çıktı. Her bayramda Anıtkabir dolup dolup boşalıyor. Atatürkçü Düşünce Dernekleri yurda yayıldı. 20. yüzyılın karizmatik liderlerinin tamamı tarihte kaldı. Ama Atatürk´ün yıldızı parlıyor. İçine girdiğimiz Ortadoğu bataklığında "Yurtta Barış, Dünyada Barış" ilkesi capcanlı ve tüm görkemiyle duruyor. "Tam bağımsızlık" ilkesi hala, hatta bugün daha çok mazlum ulusları aydınlatıyor, Ölenin de öldürenin de "Allahuekber" dediği Müslüman aleminde laikliğin ne denli gerekli olduğu anlaşılıyor. Atatürk yepyeni... Şimdi "Yeni şeyler söylemek lazım" diye odasındaki Atatürk resmini indiren CHP Milletvekilinin kimliğini ortaya çıkarmak ve gereğini yapmak varken, olayı yok sayarak üstünü kapatırsanız bundan en çok etkilenen ve kahrolan CHP´ne oy veren milyonlar olur. Partiler demokrasinin olmazsa olmazıdır. Onun için herkesin gözü onların üzerinedir. Bagajında CHP karşıtı eylem ve söylemler bulunan kişiler bir günde onbaşı olmadan generalliğe terfi ederse elbette toplumda kuşkular ortaya çıkar. Geçmişte de merkez sağdan bazı politikacıların CHP´ne girdikleri görülmüştü. Ama onlar CHP ilkelerine ve yaşamına uyum sağlayacaklarını söylerlerdi. Şimdi durum farklı! Devşirmeler fikirlerini koruduklarını ve partide bunları savunmaya devam edeceklerini bazen zımni bazen açık söylüyorlar.

Partinin ekonomik söylemleri üretime ve istihdama dönük olmalıdır. Yoksa emeklilere ikramiye gibi kavramlar hemen açık artırmaya çıkıyor. Örneğin 7 Haziran´daki vaatler 1 Kasım´da AKP´nin hanesine ve oyuna yansıyor. Dünyada  neoliberal politikaların modası geçerken küresel rüzgarlara kapılmanın ve "Karma Ekonomi", "Planlı Kalkınma" kavramlarını bir yana bırakmanın  yarar sağlamadığı da son seçimlerde görüldü. Ayrıca gerek dini gerekse ekonomik söylemlerde AKP ile yarışa kalmak boşunadır. Aslı varken dublöre kim itibar eder!

 

AHMET ERDOĞDU: CHP, AKP iktidarını kıyasıya eleştiriyor, ülkeyi diktatörlüğe götürmekle suçluyor. Hatta Parti, Kurultay öncesi "Otoriterleşen AKP" diye de bir kitapçık yayınladı. AKP için bu tespiti ve teşhisi yapan CHP, şimdi "12 Eylül izlerinden arınmış, insan odaklı, özgürlükçü ve demokratik bir Anayasa" yapmak için AKP ile Anayasa Masasına oturmaya hazırlanıyor. 12 Eylül darbesinin parlamentoyu kapatarak hapse attığı hukukçu bir milletvekili olarak bu gelişmeyi nasıl karşılıyorsunuz, AKP ile İnsan odaklı, özgürlükçü ve demokratik bir Anayasa yapmak ne ölçüde mümkündür?

Son olarak, CHP´nin 16-17 Ocak´ta yapılan 35.Olağan Kurultayını, bu kurultayda alınan kararları, yapılan tüzük değişikliklerini ve kabul edilen "Kurultay Bildirisini" değerlendirir misiniz. CHP nereye gidiyor?

 

KEMAL ANADOL: Şu an yürürlükte bulunan Anayasa´ya 12 Eylül Anayasası demek haksızlıktır. 178 maddeden oluşan metin, seçimle oluşan TBMM tarafından çeşitli dönemlerde tam 16 kez değiştirilmiştir. Yani mevcut Anayasanın tam tamına 117 maddesi değiştirilmiştir. Mevcut parlamentolar Anayasayı sadece değiştirme yetkisine sahiplerdir. Yeni bir Anayasa yapmak Kurucu Meclislerin işidir. Mevcut Anayasa da ancak madde değişikliklerine izin vermektedir. Ayrıca "12 Eylül Anayasasını değiştireceğiz"  söylemi tam bir aldatmacadır. İnsana sormazlar mı? Bağıra çağıra referandum yaptınız. "12 Eylül eseri maddeleri değiştireceğiz" diyordunuz. Demek o zaman milleti aldatmışsınız. Şimdi açıklayamadığınız ve sonra ortaya çıkacak projeleriniz var. Türkiye´nin rejimini değiştirecek bir modelin peşindesiniz. Muhalefete gelince... Anayasa Mahkemesi tarafından "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuş" gerekçesiyle cezalandırılan AKP ile aynı masaya oturmanızın gerekçesi nedir? 12 Eylül 1980 hukukunun en somut örneği Seçim ve Siyasi Partiler kanunlarıdır. Bunları değiştirmek için de Meclisin salt çoğunluğu yeterlidir. İktidara "Masaya oturmadan, önce bu yasaların değişmesi" koşulunu neden yöneltmediniz ve şimdi yöneltmiyorsunuz? Yüzde on seçim barajıyla oluşan bir parlamento milli iradeyi nasıl temsil eder? Hele Siyasi Partiler Kanunu! Tamamen mevcut yönetimlerin devamını sağlayan, lider sultasını perçinleyen bu yasayı değiştirmek için hangi girişimde bulundunuz? Yasayı değiştirmek bir yana önce AKP sonra da onu taklit eden CHP tüzüklerine bir bakalım. Genel başkanlar Kurultay veya Büyük Kongrelerinde çıkardıkları blok veya anahtar listeyle Genel Merkez yöneticilerini seçtiriyorlar. Bu yetmiyormuş gibi bu organların içinden karpuz seçer gibi MYK üyelerini seçiyorlar! Bununla da yetinmeyip kendi seçtikleri kişileri azil yetkisine sahipler. Bu durumda hangi MYK üyesi Genel Başkana "yanlış yapıyorsunuz" diyebilir? Bu yöntem yürürlükteki Siyasi Partiler Kanununda bile yok. Kendi tüzüklerinizde var. Neden Kurultayınızda bunu değiştirmiyorsunuz? CHP´nin 35 ilde Milletvekili yok. Ama bu illerin çıkaracağı Milletvekili sayısının iki katı Kurultay delegesi var! Ve bu delegeler Kurultay´da sonucu belirliyorlar. Neden bunların değişmesi yolunda bir çabanız yok? Anlaşılan herkes karnından konuşuyor. Bu Mecliste Yeni Anayasa yapmak için masaya oturmanın kediye ciğer emanet etmekten başka anlamı yoktur.

Son CHP Kurultayında kabul edilen bildirgede geçen "Eşit Vatandaşlık" kavramının neyi ifade ettiğinin açıklanması gerekiyor. ilk dört maddenin değiştirilmesine izin verilmeyeceği söyleniyor. Pek iyi, içinde "Türk Milleti" ifadesi geçen  5.,6.,7.,9.,66. Maddeler değişecek mi? Özetle bu maddelerden "Türk" sözcüğü çıkarılacak mı? "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" diyen 10. madde eşit vatandaşlık için yeterli değil mi?

Yine bildirgedeki AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı altında TC´nin koyduğu çekincelerin kaldırılacağı ifade ediliyor. AB´nin bu Şartı 15.10.1985´te imzaya açılmış. Altı maddesine T.C. çekince koymuş. 1.4.1993 günü TBMM tarafından onaylanmış. Gerekçenin bir cümlesi de şöyle: "Adem-i Merkeziyetçiliğe dayanan bir Avrupa oluşturulmasına önemli katkı sağlamak." İnsan ister istemez tarihi anımsıyor. Avrupa´da Birinci Jön Türk Kongresinde iki tez çarpışmıştı. Merkezi sistemi yani üniter yapıyı savunan Ahmet Rıza Bey´e karşı Adem-i Merkeziyetçi sistemi savunan Prens Sabahattin. Azınlıkta kalan Prens Sabahattin hareketten kopmuştu. Prens Sabahattin yanlıları daha sonra İttihad Terakki´ye karşın gerici Ahrar partisini kurmuşlardı. 114 sene sonra hoş geldin Prens Sabahattin! TBMM´den geçen Büyük Şehir, daha sonra Bütün Şehir yasaları artık mülki sınırla Belediye sınırlarını eşitlemiştir. Yerel yönetimlere yeni yetkiler sağlanmıştı. Ama bu konu, ayrı bir konu olan Kürt sorunu tartışılırken gündeme getiriliyor! Sormak lazım yerel yönetimlere mi özerklik yoksa yerele mi? Yerel coğrafyaya mı?

 

AHMET ERDOĞDU: Sayın Anadol, son olarak ilave etmek istedikleriniz varsa onu da almak isteriz.

 

KEMAL ANADOL: Size iyi yayınlar diler, okuyuculara saygılar sunarım.

 

KIVILCIM KEMAL ANADOL KİMDİR

K. Kemal Anadol, 25 Kasım 1941´de Karabük Safranbolu´da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi´ni bitirdi. Serbest avukatlık yaptı. Ereğli Memleket gazetesini çıkararak, gazetenin Yazı İşleri Müdürlüğü´nü üstlendi ve köşe yazarlığını yaptı. Emek Dergisi´nin sürekli yazarı oldu. Türkiye Barış Derneği´nin Genel Başkan Vekilliği görevini yürüttü. Yeni Yüzyıl gazetesinde hukuk, demokrasi ve çevre konulu sürekli yazılar yazdı. Yayınlanmış 6 kitabı bulunmaktadır. Türkiye Yazarlar Sendikası ile Bilim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği Üyesi oldu. Cumhuriyet Gazetesi "Yunus Nadi Armağanı" ile "Abdi İpekçi Barış-Dostluk Ödülü"nü aldı. 15(IV), 16(V) Dönem Zonguldak, 18 ve 22. Dönem İzmir Milletvekili. Anadol, evli ve 2 çocuk babasıdır.

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER

"TORBACI YAKALAMAKLA UYUŞTURUCU BELASI ÇÖZÜLMEZ"

CHP’Lİ TANAL, "MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ATAMA SÖZÜNÜ TUTMADI!"

Tülay Hatimoğulları Hatay'daki hava kirliliğini sordu

BAE'den ithalata vergi muafiyeti

Kılıçdaroğlu, 'Filenin Sultanları'nı Kutladı

Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı Özel Konseri ve 100. Yıl Marşı Tanıtım Programına katıldı

CHP Adana İl Örgütü Zafer Bayramını kutladı

Kılıçdaroğlu: "Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı Yürekten Kutluyorum"

Ayhan Barut'tan narenciye üreticisi ve ihracatçısı için 3 bin lira destek talebi

Hasan Efe Uyar: "İktidar Vatandaşa 7 Ayda 22 Milyar Ceza Kesti"

Kılıçdaroğlu: “Türkiye Uyuşturucunun Pazarı Haline Geldi"

Emep'li Demir,"işçilere istifa baskısı uygulanıyor"

Mustafa Oğuz Yiğit: “AK Parti'nin Tarım Politikaları Çiftçiyi İflasa Sürüklüyor”

CHP’Lİ SÜMER,“ADANA’DA DEPREMİN YARALARI KAPANMIYOR”

CHP’li Bulut, “Ballı Maaşlara Devam “

“Malazgirt, Anadolu’daki siyasi hükümranlığımızın kapılarını açmıştır”

CHP'li Şevkin'den Hatay için, bakanlara soru yağmuru

Gürer: “Faiz artışı işsizliği tetiklerse, iş kötü…”

Ayhan Barut, anız yangınlarına kesin çözüm istedi

ERDİL DEDEOĞLU CHP CEYHAN İLÇE BAŞKANLIĞINA ADAYLIĞINI AÇIKLADI

  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı