Sanatçı olmak kolay değil elbet. Her
üç-beş şey yazan sanatçı oldum diye ortalara
düşmesin. Sanatını iyi şair-yazarlardan
aldıkları icazete de bağlamak gibi bir
indirgeme içerisinde olmasın (ve Allah´ım
bu ne büyük bir hırs derken de bunu söylemeliyiz
ki?) hatta takdim edilen metalik
bir nesne yüzünden kendini dünya çapı
nda bir yazarla bir görme saçmalığına
düşmesin lütfen. Önce bir bakalım ustaları
mıza, sonra da susmasını bilelim, yazdı
klarımızın savaşımını da bıkıp usanmadan
vermesini bilelim?. Bakalım kimler
nerelerden, nasıl geçmiş, neyle kendi konumunu
gerçekleştirmiş. Sonra nane limon
kabuğuyla pek bir şey olmaz biliyorsunuz.
Yanında akan bir hayat var gürül
gürül? Bazen bu coşkuyla gürül gürül
akarken, bazen de bulanık akar, ya da sı-
nırlarını zorlayıp yaşamı sel baskınlarına
verecekse bu hayat, duyuyorsak ki şayet
onun alnınzıdaki ışığını, uyarımızı yapalı
m, tanıklığımıza not düşelim. Doğa, sevgi,
aşk derken insanı yadsımayalım, hayata
yaban durmayalım? ??Ancak aşk
böyle aşk?? dediği gibi, ancak hayatta
böyle hayat olur. Elbette şu da var. Duygulanı
m noktasıdır o da. Hangi esinti yelkeninizin
rüzgârını dolduruyorsa o yöne
gitmeniz doğal doğal ama insan ve yaşama
da duyarlı olalım. Aydın ürküntüsü yüzünden
özümüze yabancı durmayalım.
şu da olabilir? Senaryonuz tek kişilikse
bu sizi gittiğiniz yoldan geri döndürecek
değildir, yazıp çizeceksiniz rüzgârını-
za koşut, o sizin yaratım alanınızdır ve ille
de duymadığınız bir şeyi yazacak kadar
olamazsınız. Fakat tematik alanınızın başat
konusu olan sevgi, aşk, doğa vb. alanlar
yok edilmeye başlandığında hiç değilse
alnınızdaki ışığın işaretiyle duyarlılığı-
nız kabaracak ve sanatınızı ortaya koyacaksı
nız.
işte burda bir şey var? insanın doğası
ve hayatın akışı gereği yönünde Claduis
II´e posta koyarak genç askerlerin nikâhı-
nı kıymayı sürdüren Hiristiyan din adamı
Aziz Valentine´yi bir mitolojik olay da olsa
anımsayalım biraz.
şimdi biz yazıyoruz evet, iddiayı da izliyoruz,
bu güzel, olmazsa olmazı zaten,
fakat kendimize çeki düzen veriyoruz,
nerde olmamızı ve neyi nasıl yaptığımızı
da bilmemiz gerekmektedir.
şimdi belki her çağda vardır ama çağı-
mızın da bir yozlaşma olduğu görülmektedir.
şiir, edebiyat, müzik vb. sanatsal
alanlar bugün çağın getirdiği olumsuzluk
tortuları gibi etkenler yüzünden de yozlaşma
yaşadığı görülmektedir.
şimdi aslında biz Güney´lerden, Kemal´lerden,
Dağlarca´lardan, Orhan Veli´lerden
söz edecektik biraz. Ama gel gör
ki yazı başını alıp gitti. Biz de başka bir
haftaya derken; bugün aynen yaşadığı-
mız, büyük Atatürk´ün de:?Sanatsız kalmı
ş bir milletin hayat damarlarından biri
kopmuş demektir.? sözünü anımsayalım
biraz.