Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


CANLI HAYVAN KAÇAKÇILIĞINI NASIL ÖNLENİR ? (1)


1989 ? 1991 yılları arası İran sınırındaki Özalp ilçesinde çalıştım. İlçedeki önemli sorunlardan birisi İran´dan ülkemize yönelik canlı hayvan kaçakçılığı olaylarıydı.

Kaçakçıklık olayına ilk tanıklığım, ilçede göreve başladıktan yaklaşık bir buçuk ay sonra oldu. Birgün, Kapıköy Gümrük Müdürü Akil Ürek´le birlikte Kapıköy´e gidiyorduk. İlçe Emniyet Amiri telsizden; ?Sınır Jandarma Tabur Komutanı´nca, Tulgalı Sınır Bölüğü bölgesinde, ülkeye kaçak geçmeye çalışan 242 adet koyun yakalandığının bildirildiğini; yapılacak işlemle ilgili görüş sorduklarını,? söyledi. Ben de cevaben; ?Kaçakçılık olayının ilk olmadığını, daha önce hangi prosedür uygulandıysa aynı işlemlerin yapılacağını? bildirdim.

Ardından, ?kendilerine de iş çıktığını? söyleyen Akil beye ?prosedürün nasıl işlediğini? sordum. Cevaben:

?- Yapılacak iş belli efendim. Sınır Jandarma, suç gümrük kaçakçılığı olduğundan kağıt üzerinde bize teslim edecek; biz de bir yandan Cumhuriyet Savcılığı kanalıyla adliyede kaçakçılık davası açacağız, bir yandan da mahkeme sonuna kadar muhafaza edilmek üzere hayvanları kağıt üzerinde Mal Müdürlüğü´ne teslim edeceğiz. Mal Müdürlüğü de malın sahibini bulacak ve ?yed-i emin sıfatıyla? hayvanları kendisine teslim edecek,? dedi. 

Şaşırmıştım. ?-Nasıl yani, gerçekten hayvanları sahibine mi teslim edeceğiz? Başka yed-i emin bulamaz mıyız?? dedim. O, gayet sakin ve ciddi bir yüz ifadesiyle: ?- 242 baş hayvana sahibinin dışında kim bakabilir? Herkesin otu, samanı kendi hayvanlarına ancak yeter!? dedi.

?-Bu yanlış, böyle şey olur mu?? diye tepki gösterince; ?-Olur, olur efendim olur. Başka bir şıkkımız yok. Böyle gelmiş, böyle gider!? diye de ilave etti. Ben de: ?-Akil bey, böyle gelmiş ama böyle gitmez!? dedim. ?- Nasılını bilmiyorum. Ama ben bu ilçede kaldığım sürece buna bir hal çaresi bulacağım. Böyle gitmeyecek,? dedim.

Akil beyin, yüzünde beliren ifadeyi hiç unutmuyorum. Diliyle söylemedi ama mimikleriyle; ?-Sen de alışırsın, değişmez bu düzen, kendini boşuna yorma!? der gibiydi. Sonra da gerçeklerin nasıl işlediğini anlattı.

Dediklerine bakılırsa; ?Kaçak hayvanların asıl sahibi ya da sahipleri hayvanların yanında olmazdı. Hayvanlarla birlikte yakalanan, yerine göre çatışmaya girip yaralanan, bazen de ölenler, değnekçi tabir edilen ücretli işçilerdi. Asıl sahipleri, İranlı işbirlikçisi ile anlaştıktan sonra bir şekilde değnekçisini gönderir, onlar hayvanları sınırdan geçirirken, kendileri de nakliye arabalarını hazırlayarak, yerine göre Karahisar´a, Çaybağı´na, Kazlıgöl´e, Balçıklı ya da Tulgalı´ya çekerek hayvanların gelmesini bekler; bir olumsuzluk çıkmazsa gelen hayvanlar teslim alınarak arabalara yüklenir ve menzile, -ki o tarihlerde menzil genellikle Gaziantep´ti ? yol almaya başlanırdı. Ama bir terslik olur da, mesela bölük astsubayı ile karakol komutanı arasında anlaşmazlık çıkar, ya da hasımları ihbarda bulunursa, hayvanlar ve değnekçiler yakalanır; değnekçiler kaçakçı sıfatıyla kodese giderken, hayvanların sahibi bir şekilde yed-i emin sıfatıyla hayvanlarını alır, idari işlemler sebebiyle iki günlük bir gecikme ile hayvanları yine aynı arabalara yükler ve yoluna devam ederdi. Bu arada taşıt sahipleri iki günlük bekleme ücreti alırken, değnekçiler için avukatlar tutulur, hapsanedeki tüm giderleri ile çoluk çocuğunun nafakası patronlarca karşılanırdı.

3-5 yıl süren yargılama sonunda ola ki kaçakçı haklı bulunursa sorun yok. Dosya kapanır. Eğer ?hayvanların müsaderesine(zoralımına) karar verilirse?, mahkeme kararı Mal Müdürlüğü´ne iletilir. Mal Müdürlüğü, Maliye ve Gümrük Bakanlığı Tasfiye İşleri Genel Müdürlüğü´ne kararı gönderir. Hayvanların tasfiyesine karar verilir. Mal Müdürlüğü yed-i emine hayvanların satışının yapılacağı günü bildirir ve hayvanların hazır bulundurulmasını ister. Bilir kişi görevlendirilerek hayvanların tahmini ihale bedeli belirlenir. İlanda belirlenen ihale günü hayvanların bulunduğu yere gidilir. Genelde ilk ihalede alıcı çıkmaz. İkinci ihalede tahmini bedel %40 geriye çekilir. Yine alıcı çıkmaz. Bu defa Mal Müdürü evraktan kurtulmak için yed-i emine yalvarır. Pazarlıkla ve tahmini bedelin %40 cıvarında bir değerle hayvanlar yed-i emine satılır. Bedeli hazineye gelir kaydedilerek dosya kapatılır.

Bu arada ?örneğimizdeki- 242 koyunun yarısının şaptan öldüğüne dair veteriner raporu ibraz edilir. 10 -15 adedini kurt kapmıştır. Kulakları, tırnakları muhtar tutanağı ile birlikte ibraz edilir. Her biri canlı 70-80 kg. olarak teslim edilen koçlar kuzu olmuştur (!). Dişiler doğurup çoğalacağına, akla hayale gelmez gerekçeler ve mazaretlerle azalmıştır. Üstelik, yargılamanın ve yargılama sonrası idari işlemlerin sürdüğü onca zaman zarfında bu hayvanlar için ne besleme ne de bakıcılık gideri  ödenmemiştir. ?

....................................................

Nasıl? Hayret ettiniz değil mi? İşin gerçeği bu! Haydi benim yerimde siz olun da değiştirin bakalım kurulu nizamı değiştirebilecek misiniz? Göze alabilir misiniz mücadele etmeyi?

Sizi bilmem, ama ben yıktım bu köhnemiş kurguyu. Hem de dokuz ay gibi bir süre içerisinde. Bu sürede bana en fazla zaman kaybettiren, Maliye bürokrasisinin direnci, karşı durması oldu önerilerime.

....................................................

Konuyu tüm ilgili mesai arkadaşlarımla, bazen ayrı ayrı bazen müşterek toplantılarda ele aldım. Tartıştım, tartıştık. Çare aradım, aradık.

Sınır Jandarma Taburu; ?Ben kaçakçılık olayına bakarım. Kaçakçıyı ve kaçak malı yakalar; kaçakçıyı Adliyeye, kaçak malı Gümrük Müdürlüğü´ne teslim ederim. Gerisi beni ilgilendirmez,? tavrındaydı.

Gümrük Müdürlüğü; ?Ben kaçakçı için fezleke düzenler Cumhuriyet Savcısına veririm. Kaçak malları da Tasfiye İşletmeleri Genel Müdürlüğü´nün taşra birimi olmadığından, yargılama sonuna kadar muhafaza etmek, sonrasında tasfiye etmek müzere Mal Müdürlüğü´ne teslim ederim,? demekteydi.

Cumhuriyet Savcılığı; ?Beni hayvanlara kimin bakacağı ilgilendirmez. Suçluların cezalandırılmaları için mahkemeyi takip ederim. Karar sonrası da kararın uygulanması için ilgili daireye yazarım,? yaklaşımındaydı.

Mal Müdürlüğü; ?-Ben Tasfiye İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına iş yapıyorum. Bu zaten benim işim değil. Başımın belası bir iş. Hayvanları teslim edecek yed-i emin bulmakta zorlanıyorum. Kağıt üzerinde teslim edeyim de ne olursa olsun. Ölürse ölür. Kalanları satarım. Yed-i emine bir de bakıcılık ve yem gideri mi vereceğim? Öyle olsa ben yem parasını hangi ödenekten öderim. Ankara´dan istesem, para gelinceye kadar hayvanların hepsi açlıktan ölür. Ben ne yapayım. Jandarma kaçakçıyı yakalayıp bize ekstra iş çıkarıyor. Ben Jandarma Komutanı olsam, geçsin derim, yakalamam. Sonuçta içeride et açığı var. Bu adamlar dışarıdan etlik hayvan getirerek ekonomiye katlkıda bulunuyorlar,? düşüncesindeydi.

Geriye bir ben kalıyordum, bu işi kendisine dert edinen. Yaptığım da gerçekten Kaymakamlık değil, Donkişot´luktu bir bakıma(!). Kimsenin inanmadığı bir rüyanın, bir hayalin peşindeydim uygulayıcıların gözünde.

Önce Mal Müdürü´ne çıkıştım. ?-Kim kimin hayvanına bedavaya bakar? Sizin yaptığınız peşinen usulsüzlüğü teşvik ediyor,? dedim. Haklı olarak Mal Müdürü: ?-Hangi ödenekle yem ve bakıcı parası ödeyeceğim. Ödersem, buna para mı yeter? Yargılama en az 4 yıl sürer. Bir de bunun ardından tasfiye işlemleri. Hayvanların bedeli, mümkün değil böyle bir yem ve bakıcı giderini karşılamaz,? dedi. Hesap ortada, haklıydı.

Bunları tartışırken bir gün Tarım ve Köyişleri Bakanlığı´ndan bir yazı ile ?İran´ın Belücistan bölgesinde şap hastalığı salgını çıktığı, BM Dünya Sağlık Örgütü´nce bu salgında görülen virüsün bu güne kadar hiç görülmemiş yeni bir versiyonu olduğunun bildirildiği ve ülkemizde bu virüsün aşısının henüz üretilmediği? bildiriliyor ve ?sınırların çok iyi korunması? isteniyordu.

İlçe Tarım Müdürü veteriner hekim Zulmet Kurunç, mesleki birimi sebebiyle: ?Konunun çok önemli olduğunu, Allah korusun, mikrop ülkeye girerse ülke olarak kaybımızın rakamlarla ifade edilemeyecek boyutlarda olacağına inanıyor; kaçak giriş olması halinde yakalanan hayvanların mutlaka itlaf edilmesi gerektiğini,? söylüyordu. Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu´nda da ?itlaf = öldürülerek yakılması veya gömülmesi? bir tedbir olarak yer almaktaydı. Ama bir şartla: Yakalanan hayvanlar en az 15 gün süreyle karantina şartlarında tutulmalı ve bu süre içerisinde hastalık belirtisi görülürse, o zaman itlaf edilmeliydi. İyi de, karantina süresinde bu hayvanlara kim bakacak, hangi yem yedirilecek, nerede tutulacak? Bu soruların cevabı yoktu.

?İtlaf? işleminin kaçakçılıkta caydırıcı bir araç olarak kullanılabileceğini düşündüm. Sınır Jandarma Tabur Komutanı Binbaşı Tanju Dönmez´e fikrimi açtım. İlk yakalanacak kaçak sürünün birkaç gün ilgili bölük karakollarının izinsiz giriş yasağı bulunan sınır askeri yasak bölgesinde bekletilmesini, sonra da veteriner hekim raporu ile ?hastalık belirtisi görüldü? raporu alındıktan sonra, yakın köyler halkının da çağrılacağı bir alanda onların gözleri önünde itlaf edilmesini; böylece durumun dilden dile duyulacağını; bu sebeple en azından ilçemiz sınırlarından kaçak girişler için caydırıcı olacağını, söyledim. ?-Veteriner hekim rapor verirse bizim için sorun yok,? dedi.

Rapor konusunda İlçe Tarım Müdürü´nü ikna ettim. Beklemeye başladık.

Aradan 10-12 gün geçti geçmedi yine Oymaklı Bölüğü mıntıkasında 198 adet kaçak koyun yakalandığı bildirildi. Cumhuriyet Savcılığı´na Bakanlık yazısına ilgi tutarak: ?İran´daki şap hastalığı salgını sebebiyle kaçak hayvanların sınır bölgesindeki askeri karakollarda 15 gün süreyle karantinada tutulacağı, ardından veteriner raporuna göre hareket edileceği,? bildirildi. Bu arada Tabur Komutanına; ?-Askerlerin karantina süresindeki bakıcılık hizmetleri karşılığı olarak, Bölüğün dört karakoluna, en besililerinden seçilerek 15´er adet koç verilmesini, hayvan sayısının da tutanaklarda 198 değili 138 olarak gösterilmesini; karakollara ayrılan koçların ete dönüştürülerek askerlere kışlık kavurma yapılıp saklanmasını? söyledim. Öyle de yaptık.

Karantina süresi sonunda veteriner hekimin raporuna dayalı olarak, itlaf kararı aldık. Bir yandan da çevre köyler muhtarları ve ileri gelenleri Oymaklı Bölük merkezine davet edildiler. Savcı beyle birlikte ben de gittim. İlçe Tarım Müdürü, İlçe Emniyet Amiri ve Jandarma Bölük Komutanı, Sınır Jandarma Tabur Komutanı, Sınır Bölük Komutanları ve yaklaşık yüz elli kişinin bulunduğu bir kalabalık önünde hayvanlar uzun menzilli silahlarla taranarak öldürüldü. İş makineleriyle kazdığımız çukurlara, doldurulup üstleri yanmamış kireç atılarak makinelerle kapatıldı. Ardından da İlçe Tarım Müdürü ?İran´da çıkan salgını konu alan?, Sınır Tabur Komutanı ?kaçakçıların pişman edileceğini, fırsat verilmeyeceğini?, ben de ?bundan böyle kaçak yakalanan tüm hayvanların bu şekilde öldürüleceğini ve itlaf edileceğini, bu bilginin herkese duyurulmasını? isteyen birer konuşma yaptık. Ardından da tüm kalabalığa önceden karakollara dağıtılan koçların etlerinden yapılmış bir asker ziyafeti çektik.

Olay ilçede sansasyon yarattı. Bizler artık kaçak hayvan girişi, bir süre daha olmaz diye beklerken ve aradan henüz on gün bile geçmeden bu defa Örenburç Bölüğü mıntıkasında bir sürü kaçak hayvan yakalandı. Bunları da itlaf edilmiş gibi gösterip, bölük karakollarına dağıttık. Ama kaçakçılığın önüne geçemedik. Bir yandan da hem İlçe Tarım Müdürü hem de Tabur Komutanı, yaptığımız işlemin hukuki olmaması sebebiyle, haklı endişelerini bildirdiler. Yaptığımız işlemin ortaya çıkması halinde hepimizin başı ağrıyabilirdi. Uygulamayı daha fazla sürdürmedik.

-DEVAMI HAFTAYA-

YAZARLAR

  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • BIST 100

    9629,68%0,85
  • DOLAR

    32,53% 0,26
  • EURO

    34,66% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2499,23% 0,53
  • Ç. ALTIN

    4196,44% 1,04