Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


KANUN KAÇAKLARINDAN HABER ELEMANI OLURSA


Mülki İdare Amiri olarak çalıştığım yıllarda Devletin istihbarat hizmetlerinin işleyişini genelde eleştirmişimdir. Devletin suç işlenmesini önlemek veya işlenmiş ve konusu suç teşkil eden bir olayın faillerini yakalamak için bir takım gizli kanallardan bilgiler toplaması, bunları tasniflemesi ve değerlendirmesi bir zorunluluktur. Hele de teknik bilgi kaynaklarının ve teknik araçların bu günkü kadar gelişmiş olmadığı dönemlerde bu, çok daha zor bir faaliyetti ve insan odaklı olarak yürütülmek zorundaydı.

Bugün bazıları basına da yansımış öyle olaylar vardır ki beceriksizlik ve acziyet abideleri olarak çıkarlar karşımıza. Bir Hırant Dink olayı mesela.  1990´lı yıllardaki JİTEM uygulamaları ve devamı. ?Yeşil?in serüvenleri, gibi.

Yetkili kişi ve kuruluşların kanun kaçaklarını haber elemanı olarak kullanmaları yanlıştır ve tarafımdan hep eleştirilmiştir. Öyle olaylar yaşadım ki öncesinde, Diyarbakır vali yardımcısı iken valilerimden ?bana emniyet ve asayiş hizmetlerini görev olarak vermemelerini? istemek noktasında hissettim kendimi. Hayatının hiçbir döneminde ?yapıyormuş gibi davranmayan? rol yapmayan birisi olarak bu işleri üzerime almam halinde başımın belaya gireceğini biliyordum. Buna rağmen bazan kaçınamadığım bağlantılarım da olmamış değildir, bu konularda. Yeri geldiğinde anlatırım.

Bugün iki kanun kaçağı ve onları koruyan güvenlik birimleriyle mücadelemi aktaracağım dilimin döndüğünce. Elazığ´ın Sivrice´sinde yedi kişinin katili olarak arandığı halde bir türlü yakalanamayan idam mahkumu, bilinen son eşkıya Kara Mısto ile Van´ın Özalp´inde aslen İran vatandaşı iken idama mahkum olduğu için Türkiye´ye kaçan haber elemanı Mecid Sucai.

1984?85 yıllarında Elazığ Sivrice ilçesinde kaymakam vekili olarak çalıştım. Genç, azimli, atak, toy ve girişimci. 15 ayda yılların birikimi kangrenleşmiş bazı sorunları ?böyle gelmiş böyle gitmez? diyerek çözüme kavuşturdum. Elbette bütün sorunları çözmek mümkün değildi. Nesnesi insan olan bir çalışmanın sorunları biter mi? Birini çözersin, diğeri başlar. Hatta bazan, bir çözümün bizatihi kendisi, başka sorunların sebebi olarak ortaya çıkar. Böyledir bu. ..

ANADOLU´NUN BİLİNEN SON EŞKIYASI: KARA MISTO

İlçede göreve başladıktan bir süre sonra bir sohbette duydum Kara Mısto ismini. Biraz araştırınca aslen Malatya´nın Pütürge ilçesinden olduğunu; Malatya, Elazığ ve Siverek´te zaman içerisinde  yedi kişiyi öldürdüğünü ve bu sebeple kanun kaçağı olarak arandığı halde Siverek, Çermik, Çüngüş, Sivrice, Baskil, Pütürge bölgesinde Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa illerinin kesişme noktasında kırk yıldır kaçak olarak yaşadığını; bu dört ilden herhangi birisinde sıkıştırıldığında, Fırat nehrini lastik sandallarla geçerek diğer bir ile geçtiğini ve böylece takipten kurtulduğunu öğrendim. O günlerde Karakaya Barajı henüz inşa halindeydi. Kara Mısto son dönemde daha çok Sivrice´nin Pütürge´ye bakan güneyindeki Fırat kenarında bulunan Doğanbağ ve Çevrimtaş köylerinde yaşamaktaydı. Bu köylerin halkı Türk kökenli olup sakin, kendi halinde, kimseye zararı olmayan gariban insanlardı.

Doğanbağ köyünün adı geçince Kara Mısto adını hatırladım. Kendisi aslen bu köyden, şimdi mülki idare amiri (İstanbul Vali Yardımcısı), devrem Faruk Eraslan  fakültede okurken aynı yurtta ve aynı odada kalırdık. Bir gün o bahsetmişti Kara Mısto´dan, ?çağdaş eşkıya? diye. Kırk yıldır kanun kaçağı olup bir türlü yakalanmaz ve kimse de ona karşı aykırı davranışta bulunamaz, onu ispiyonlayamaz. Bilirler ki ?onun Devlet´te adamı vardır, ispiyonlayan cezasını görür!?

İlçe Jandarma komutanına sorduğumda, kabul etmedi böyle birinin ilçe sınırları içerisinde yaşadığını.  ??Bundan on-onbeş yıl önce bizim güney köylerimizde yaşamış, ama şimdi yok, terketmiş bu yöreyi,? dedi.

Köy muhtarları, önceleri tedirgin oldular, şahsımı tanımadıklarından, bana güvenleri de henüz oluşmadığından, kaçamak cevaplar verdiler. ??Duyuyoruz, zaman zaman komşu köylere gelir gidermiş ama biz görmedik. Bizim köye gelmez o !? gibi cevaplar verdiler. Zamanla halk ve muhtarlar beni daha yakından tanıdıkça, gözü kara ve olayların üzerine giden yapımı gördükçe, daha samimi davranmaya başladılar.

Anladığım kadarıyla, son yıllarda Kara Mısto Sivrice´nin Çevrimtaş ve Doğanbağ köylerini mesken tutmuştu. Siverek´te çocuklarının yanında bulunan iki karısından birini de yanına getirmiş, burada ahbaplık geliştirdiği bazı insanların evlerinde kalmaktaydı. Önceleri yağız atlı, çifte silahlı gezen Mısto, köylere yol yapılıp ulaşım kolaylaştıktan sonra artık şov yapmıyor, çok fazla ortalıkta gözükmüyordu. Yaşı da ilerlemişti. İnsanların arasındaki dargınlıkların giderilmesinde, kız istemelerde ve benzeri hallerde aracılık yapıyor; kötü huy ve davranışlardan sakınıyordu. Ama bir gün bir yanlış yaptı ve bu olay bana kadar ulaştı.

16-17 yaşlarında bir kız çocuğu, komşu köyden 40-45 yaşlarında eşi ölmüş biri tarafından evlenmek üzere babasından istenmişti. Kız tarafı bu talebi reddetti. İsteyen adam Kara Mısto´yu aracı koydu. Kız babası Kara Mısto´yu karşısına almamak için kabul etti kızının evliliğini. Ama kız bir türlü razı gelmiyordu. Durumu Elazığ´da bulunan akrabalarına ulaştırdı. Kızın Elazığ´da yaşayan ağabeyi de bu evliliğe karşı çıktı. Kız ağabeyinin yanına taşındı. Kara Mısto bu olayı kendisine karşı büyük saygısızlık sayıp, kızın babasını sıkıştırmaya başladı. Ağabeye de haberler gönderdi, yola gelmesi için.

Genç adam bir gün bana geldi ve olayları anlattı. ??Merak etme ben ilgileneceğim,? dedim. Doğanbağ´ın yetmişine merdiven dayamış muhtarı önceleri reddettiği, Kara Mısto´nun köydeki varlığını, benim Faruk Eraslan´la arkadaşlığımı öğrendikten sonra kabul etti ve birgün:

-?Kaymakam bey bu adamın acıması yoktur. Kırk yılını ben bilirim. Devlet´te de adamları var. Aman ha benden bilmesin,? diyerek olayları anlattı. Bana ulaşan bilgilerin hepsi doğruydu. Çevrimtaş, Duygulu  ve Doğanbağ´da kimlerin evinde gecelediğini; Taşlıyayla muhtarı ile kirvelik ilişkisini; Tarlatepe ilkokulu öğretmeni ile olan dostluk bağını, hepsini anlattı.

Konuyu, haber kaynağımı gizli tutarak,  Cumhuriyet Savcısı Recep Trabzonlu ile paylaştım. Sonuçta bir adli suçlunun yakalanmasıydı söz konusu olan. Kendisi de Malatya´lı olan Savcı bey: -?Benim umudum yok ama yine de şansımızı deneyelim. Çocukluğumuzdan beri hikayeleri anlatılan bir eşkiyayı yakalamak bize nasipse mutlu oluruz,? dedi.

İlçe Jandarma Bölük Komutan Vekili Başçavuş´a savcılıkça yazılı talimat verildi. ?Çevrimtaş ve Doğanbağ köylerinde barınan kanun kaçağının yakalanması? için. Ben de jandarmaya nokta atışı yapabilmeleri için yardımcı olacağımı, hangi gün hangi köyde kalacağına dair haber alırsam, kendilerine ulaştıracağımı söyledim.

O zaman telefon haberleşmesi bu günkü gibi yaygın değil. Mobil telefonlar yok, köylerin bir kaçı dışında telefon bağlantısı bile yok. Doğanbağ muhtarı bir gelişinde ona: -?Kara Mısto sizin köye geldiğinde bir arabaya atla bana bilgi ulaştır,? dedim. Adamcağız boynunu büktü. Sanra düşündüm ve haksızlık ettiğimi anladım. Hangi parayla gelecekti. Devlete yardım etmek istese de bunun bir maliyeti vardı ve kendi üzerinde kalacaktı. Üstelikte büyük risk alıyordu. ??Gözeli Jandarma Karakolu´na kadar gelip bana telefon etsen,? dedim. Yüzüme baktı: -?Kaymakam bey siz işin ciddiyetini göz ardı ediyorsunuz. Bu adamın şakası yok, Devlette adamları var, diyorum. Siz Karakoldan telefon etmemi söylüyorsunuz. Bu konuda ben bir tek size güvenirim. Bırak karakol komutanını alay komutanına bile güvenmem,? dedi. Haklıydı. Benim de istihbarat ödeneğim yoktu ki ona yardım edeyim, masraflarını olsun karşılayayım.

Artık durumu jandarmanın inisiyatifine bırakmıştık.

Aradan biraz zaman geçti. Süresini şimdi hatırlamıyorum. İlçe Jandarma komutanı:

-?Kaymakam bey, dün askerlerin başında bizzat gittim. Söylediğiniz evleri gece karanlığında tek tek aradık. Bulamadık, izine de rastlamadık. Kara Mısto diye biri yok, bizim köylerde. Savcı beye de yazılı bildirdim, operasyon sonuçlarını,? dedi.

Ben biliyordum, ama jandarma yakalıyamıyordu. O günlerde bir gün, Gözeli Jandarma Karakolu´nda askerliğini yapan Tarsus´lu bir jandarma eri ilçeye doktora gelmiş; benimle görüşmek, ziyaret etmek istediğini söyledi görevliler. ??Gelsin,? dedim. Bizim komşu köylerden birindenmiş (hangi köy olduğunu şimdi hatırlamıyorum) ve küçük kardeşim Veli´nin de arkadaşıymış. ??Abi sana bir şey söylemek istiyorum,? dedi. ??Nedir?? dedim. ??Geçen gün bölük komutanı telefonla karakol komutanımızı aradı. Ben de o sırada telefoncunun yanındaydım. Konuşmalarına şahit oldum. Bölük komutanı, karakol komutanımıza emir verdi. O da ertesi gün Çevrimtaş köyünün minibüscüsüyle haber gönderdi. (Kara Mısto diye biri varmış, yarın köye geleceğiz, ona söyleyin,  oralarda gözükmesin!) diye,? dedi. 

Tesadüfen de olsa, konu anlaşılmıştı. Jandarma görevini yapmak istemiyordu. Ne yapabilirdim? O tarihte, mülki hizmetler bakımından bana bağlı olan jandarmanın ne sicil amiriydim, ne görevden el çektirebilirdim. Üstelik yapılmayan görev bir adli görevdi ve bu anlamda beni ilgilendirmiyordu bile. Sustum.

Yine o günlerde,  Mersin´in Mut ilçesinden bir yüzbaşı Elazığ il jandarma alay komutan yardımcısıydı. Bir gün onu ziyaret ettim. Kara Mısto´yu yakalamak istediğimizi ama ilçe jandarmanın onu kaçırdığını, söyledim. ??Vazgeç, yakalayamazsınız,? dedi. ??Niye jandarmamız bu kadar aciz mi? Bir kanun kaçağı kırk yıldır yakalanmıyor?? diye sordum. ??Bunu benden duymuş olma. Hemşehrin olarak söylüyorum. Boşuna da kendini yorma, yakalanmaz. Çünkü o bizim haber elemanımız(!)? dedi.

Bir gün 7.nci Kolordu Komutanı Mustafa Katırcıoğlu paşaya ?ki kendisi aynı zamanda Bölge Sıkıyönetim Komutanıydı- Sivrice´deki askeri dinlenme kampına geldiğinde, ailece birlikte olduğumuz bir akşam yemeği esnasında Kara Mısto´dan bahsettim. Jandarmayı şikayet etmedim ama jandarmanın yakalayamadığını anlattım. ??Yarın Elazığ´a gel de Harekat Başkanı ile konuyu bir değerlendirelim,? dedi.

Gittim, konuştuk. Durum değerlendirmesi yaptık. Bu defa ilçe jandarma komutan vekilinin davranışını da aktardım. Bir operasyon yapılacaksa, jandarmanın bilgisi dışında yapılmasını istedim. Harekat başkanı olan kurmay albay çok olumlu biriydi. Konuyu inceledikten sonra bana döneceğini söyledi. 3-4 gün sonra da döndü. Tekrar buluştuk. Bana: -?Kaymakam bey çok haklısın ve söylediklerinin hepsi doğru,? dedi.

Jandarma operasyonundan iki ay kadar sonra 7.nci Kolordu´nun piyade birliklerinden oluşan bir timle Kara Mısto´nun kaldığı eve gece 12.00´den sonra baskın yapıldı. Yakalanamadı.Meğer gece yarısı ev değiştirmiş. Ama aynı gün, kirvesi olan Taşlıyayla köyü muhtarına ait çadırda iki adet ruhsatsız kaleşinkof ele geçirildiğinden kirvesi tutuklandı.

Ben mücadeleme devam ettim. Kara Mısto´nun ahbabı Tarlatepe ilkokulu öğretmeni hakkında, normalde öğretmen öğrenci arasında bir yakınlık nişanesi olarak değerlendirilecek bir olay sebebiyle, ?mezun olan öğrencisine diploma verirken hediye aldığı horoz?u gerekçe göstererek ?rüşvet almaktan? soruşturma açtırdım. İdari olarak, ilçe dışında görevlendirilmesini istedim ve Karakoçan´ın bir köyüne tayinini sağlayıp onu uzaklaştırdım.

Böylece çevresindeki en önemli iki dostu alınmış oldu.

Ben Sivrice´deki 15 aylık görev süremi tamamlayıp ilçeden ayrılmadan önce, piyade timinin operasyonu üzerine Kara Mısto´nun bir daha Sivrice köylerinde görülmediği, Siverek tarafına terki diyar ettiği haberleri geldi. Sıkıyönetim Komutanlığı aracılığıyla Siverek bölgesi sıkıyönetim birimlerine durum intikal ettirildi.

Bu yazının çok uzadığı görülüyor. İranlı haber elemanı Mecid Sucai´yi bir sonraki yazıda anlatmak üzere, okuyucularıma esenlikler diliyorum.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92