Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMEZ!


Demesi kolay, uygulaması zor!

Kurulu bir düzeni değiştirmek, devrimci bir ruh, inatçı ve inanmış bir kişilik ister.

Öncelikle belirtmeliyim ki insanoğlu kişilik yapısı olarak yaygın biçimde muhafazakardır. Siyasal anlamda en devrimci geçinenlerimiz bile gerçekte bir tutucu öz barındırırlar, içlerinde. (Buradaki ?muhafazakar? ve ?devrimci? kelimelerini ideolojik anlamda değil sosyolojik anlamda ele almanızı öneririm.)

Genelde yeni bir düşünceyi yadırgarız, başlangıçta. Yeni bir davranış tuhaf karşılanır, hepimizce. Yeni bir saç traşı, alışılmamış bir giysi ilk görüşte tepki çeker. Giysi ilk giyenlerin, saç traşı ilk yaptıranların ayıplanmasına, bazen eleştirilmesine yol açar. Bugün toplumda bayanların yaygın giyim biçimi ve aksesuarı olan pantolonun bir zamanlar, -çok ta uzak değil- 35-40 yıl önce ayıplandığını unutmayın. Ben çok iyi hatırlıyorum mesela o günleri.

Uzun saç modasının ülkemizdeki öncülerinden olan rahmetli Barış Manço´nun bu sebeple çok ayıplandığını ve toplumun bir kesimince uzun yıllar benimsenemediğini; ama ölümü ardından da en çok bu kesimlerce üzüntü beyan edildiğini, hatırlıyorum.

?- Bizim şarkılarımızı, bizim hissiyatımızla söylerdi?, denildiğini unutmuyorum.

Mustafa Kemal Atatürk gibi gerçek devrimcilerin en önemli özelliği düşündüklerini vakti gelmeden ortaya koymamaları, şartların olgunlaşmasını beklemeyi bilmeleridir. Vaktinden önce açıklanan yeniliklerin, getirilecek yenilikten olumsuz etkilenecek kişi ve/veya toplumsal gruplarca harekete geçirilecek muhafazakar çoğunluk eliyle bastırılması, devrimcilerin bir şekilde susturulması, yeniliğin hayata geçirilememesi, her zaman ihtimal dahilindedir.

??????????????..

Bu yazı serisinde sizlere kendi yaşadığım olaylardan, anılardan örnekler vererek sizlerin bazı konularda biraz düşünmenizi; olayların gelişimi ve gidişatı hususunda yargılamalarda bulunmanızı ve her gün çevremizde bir örneğini görebileceğimiz olayları bir de arka cephesinden hayal ederek değerlendirmenizi isteyeceğim.

Özellikle kamu kurumlarında yaygın bir anlayış vardır. Her birimiz hayatımızın bir evresinde bir şekilde karşılaşmışızdır o meşhur, ?mevzuat böyle? hatırlatması ile. İşini savsaklayan memur, beynini çalıştırmayan amir için suçlu hazırdır: Mevzuat hazretleri!

Oysa işin özü kavranmış olsa, mevzuat denilen şeyin sonuçta insanlara daha iyi hizmet edebilmek için geliştirilmiş ?usuller? olduğu; amacın vatandaşa hizmet, memurun bu hizmeti ifa eden hizmetçi, mevzuatın hızlı iş üretimini ve kötüye kullanılmayı engellemek için geliştirilen yöntemler olduğu kavranmış olsa, inanın ?mevzuat hazretleri? işsiz kalırdı.

Bu yazı serisinde neler neler var bir bilseniz.

Ülkemizdeki kırk bin muhtarın angaryadan kurtarılması; Olağanüstü Hal Bölge Valiliği´nin kuruluşundan beş yıl sonra kendi ödeme evrakını kendi yöneticileri eliyle sonuçlandırır hale gelmesi; kurul ve komisyon şeklindeki birlikte karar oluşturan birimlerde oy çokluğuyla karar almanın da bir yol olduğunun gösterilmesi; bir sınır ilçesinde canlı hayvan kaçakçılığının gerçekten önlenebileceğine dair uygulama örneği; otuz yılda yapılamayan köy yolunun iki ayda yapılması; çalışmadan, Devletten yardım almaya alıştırılmış bir vatandaşın çalışır hale getirilmesi; ilçelerimizde ve 90´lı yılların Diyarbakır´ında hiç dilenci bulunmamasının nasıl sağlanacağı; ülkenin en kirli havasını soluyan bir il merkezinde hava kirliliğinin bir yıllık bir mücadele ile sonlandırılması; Başbakan´ın ricası ve desteğine rağmen 27 yılda uygulamaya konulamayan organize sanayi bölgesinin hayata geçirilmesi; valilik emrine atanan Sağlık Müdürü´nün Sağlık Bakanı´na rağmen sekiz ay süreyle göreve başlatılmayıp atamasının iptal edilmesi; kamu müteahhitlerinin birkaç günlük kurnazlıkla sene sonunda hak ediş düzenleyip fiyat farkı alarak devleti soymalarının önlenmesi; vs. vs. 

O kadar çok ki yaşanmışlar.  ??

Mesela şu Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ödemesinden başlayalım.

OLAĞANÜSTÜ HAL BÖLGE VALİLİĞİNDE İTA AMİRLİĞİ MESELESİ?

1991 yılının mayıs ayında geçici görevle, (eylül ayında asaleten) Diyarbakır´a vali yardımcısı olarak atandım. Başlangıçta Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, il valisi Cengiz Bulut´tu. İki ay sonra valiler değişti. Bölge Valiliği´ne Necati Çetinkaya, il valiliğine Muzaffer Ecemiş atandı. Dört ay sonra valiler yeniden değişti. Bölge Valiliğine Ünal Erkan, Ecemiş´in yerine İbrahim Şahin atandı.

Toplam yedi vali yardımcısından dördü Diyarbakır Valiliği´nde, üçü Olağanüstü Hal Bölge Valiliği emrinde görevlendirilmişti. Ben ilde görev yapıyordum. Vali yardımcıları arasındaki görev dağılımı valiler değiştiğinde yenilenir, her altı ayda da yeniden düzenlenirdi. İbrahim Şahin göreve atandıktan sonra yapılan yeni görev bölümünde İl Özel İdaresi işleri benim uhdeme bırakılmıştı.

1992 yılının ilk aylarıydı. Bir gün İl Özel İdaresi evrakı arasında Olağanüstü Hal Bölge Valiliği´ne ait, bu günkü değerle tahminimce 2,4 milyon TL´lik, emniyet asayiş birimlerine toplu silah alımı ile ilgili bir ödeme evrakı gördüm. İta amiri sıfatıyla ödeme emrini imzalamamla para alacaklı firmaya ödenecekti. İmzalamadım.

Özel İdare Müdürü telaşla geldi ve: -?Valim, Bölge Valiliği evrakını imzalamayı unutmuşsunuz, Bölge Valiliği´nden gelen görevliler kapı önünde bekliyorlar. Dosyayı imzalar mısınız?? dedi. Dosyayı incelemiştim. İhale evrakı, ödeme belgeleri hepsi tamamdı. Eksik olan sadece ita amiri imzasıydı.

-?İhaleyi siz mi yaptınız? Satın almayı kim talep etti? İhale onayını kim verdi?? dedim.

-?Bilmiyorum.  Onlar (Bölge Valiliği çalışanları) kendileri her işi yapar, tamamlar; biz ödemeyi yaparız? dedi. Bakanlıktan Bölge Valiliği için gönderilen ödenekler, Diyarbakır İl Özel İdaresi´nin banka hesaplarına yatırılır, ödemeler oradan yapılırmış.

-?Biz Bölge Valiliği´nin üstünde miyiz? Onların amiri miyiz?? diye sordum.

-?Değil ama sistem böyle kurulmuş, böyle gider!? dedi. Bende: -?Böyle gelmiş ama böyle gitmez!? dedim. Israrına rağmen evrakı geri çevirdim.

Bir saat geçti ya da geçmedi. Bölge Valiliği´nden meslektaşım Vali Yardımcısı Hüseyin Avni Coş aradı. ??Yılmaz´cığım bizim bir ödeme evrakımız vardı, imzalamamışsın. Adamlar tahsilat için bekliyorlar. Evrakı imzalasan da kalabalığımız azalsa,? dedi.

Ondan da aynı uygulamayı savunan, ?-Bu güne kadar böyle gelmiş, böyle gidiyor. Başımıza iş açma. İmzala gitsin!? yollu ifadeler geldi. Ona, uygulamanın yanlış olduğunu, Diyarbakır Valiliği´nin Olağanüstü Hal Bölge Valiliği üzerinde bir kurum olmadığını, Diyarbakır Vali Yardımcısı olarak Bölge Valiliği ita amiri olamayacağımı, mevcut yanlışı düzeltmeleri gerektiğini izah etmeye çalıştım. Kafası basmıyor, bir türlü beni anlamıyordu. Derken işi tehdide götürdü. Konuyu, Bölge Valisi´ne intikal ettirmesi halinde benim zor durumda kalacağımı, v.s. söyleyince ona: -?Senin anlayacağın dille söyleyeyim istersen. Sen ??sin, parasını ben ödeyeceğim. Bu nerede görülmüş?? diye takıldım.

Aradan birkaç saat geçti geçmedi, bu defa Bölge Valisi Ünal Erkan bey aradı. Ona:          -?Sayın Valim bu konuyu telefonda izahta zorlanabilirim. İzin verirseniz, gelip yüz yüze anlatayım. Hem arkadaşlara (Bölge Valiliği´ndeki vali yardımcılarına) da izah etmiş olurum,? dedim.

Belirlenen saatte Bölge Valiliği´ne gittim. Bölge Valiliği´nde görevli vali yardımcıları Hüseyin Avni Coş, Hüseyin Başkaya ve Ahmet Ertürk´le birlikte vali makamında toplandık. Onlara, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu, 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği´nin Kuruluş ve Görevleri Hakkında KHK ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu´nun hüküm ve esaslarını gösterdim.

1050 sayılı kanunda tanımlanan ?ita amiri? Bakanlık ve diğer kuruluşların en üst amiri ve genelde Bakanın kendisidir. Bakan bu yetkisini Müsteşar, Genel Müdür gibi sıralı alt amirlere; illerde valilere, ilçelerde kaymakamlara, lüzumu halinde daha alt kademe yöneticilere devreder. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği için ayrılan ödenekler İçişleri Bakanlığı bütçesine konulur ve Bölge Valiliği emrine gönderilir. İta amiri Bölge Valisi´dir. Kendisi veya adına Vali Yardımcısı onayı ile harcanır. Mevcut uygulamada Diyarbakır Valiliği Olağanüstü Hal Bölge Valiliği üstünde bir idari birim gibi görülmektedir ve bu durum hem 2935 sayılı Kanun, hem de 285 sayılı KHK ile getirilen düzenlemelere aykırıdır.

Ünal Bey beni haklı buldu. Bölge Valiliği´nde görevli vali yardımcılarına: -?Yılmaz´ın davranışı sizin lehinize bir tavırdır. Haklıdır. Siz kendi yetkilerinize bu güne kadar niye sahip çıkmadınız? Bundan böyle bankalardaki tüm ödenekler Olağanüstü Bölge Valiliği adına açılacak hesaplara aktarılsın. İta emirlerini de işin ihalesini ve satın alımını yapan ilgili vali yardımcısı takiple sonuçlandırsın.? dedi. Kurulu düzeni değiştirdik.

Bu vesile ile öğrendim ki 1987 yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesi´nde Olağanüstü Hal ilan edildiğinde Diyarbakır valisi olan Hayri Kozakçıoğlu, Bölge Valisi olarak atanır. Bölge Valiliği teşkilatı henüz kurulu olmadığından,  geçici bir uygulama olarak Bölge Valiliği için gelen ödenekleri Diyarbakır İl Özel İdaresi adına açılan hesaplardan takip ettirmiş. Ama sonradan teşkilat tamamlandığı halde harcama usulü devam etmiş.

Özetle 1987´den 1992 yılına kadar devam eden bir çarpıklık, hiçbir vali ya da vali yardımcısının dikkatini çekmeden, ?böyle gelmiş, böyle gider? mantığı içerisinde, benim itirazıma kadar, beş yıl süreyle devam etmiştir.

Bu günlük bu kadar. Daha iyi günlerde buluşmak dileğiyle.

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05