Cezmi DOĞANER


DOSTLUK İÇİN BARIŞ


       Barış ve Dostluk bu iki küçük ancak anlam dolu kelime, sanırız günümüzde en çok söz edilen, en çok aranan ve o oran da en çok yıpratılan, olmazsa olmaz kavramlardır.

       Bir yanda sonsuz gereksinim var iken, bir yanda bir hiç uğruna katlediliyorlar. Bir yanda nutuklar atılırken onların adına diğer yanda düşmanlıklar üretiliyor onları korumak uğruna.

       Bakınız etrafınıza, kim kimle savaş halinde değil ki ? Kim kimi aldatmıyor, kandırmıyor, dövmüyor, kim kime sövmüyor, eziyet ve işkence etmiyor? Kimde öfke, şiddet, düşmanlık hınç ve garez yok ki? Kimler kimleri yıkmak, mahvetmek, parçalamak, bozmak, dağıtmak emdiğini burnundan getirmeğe çalışmıyor, tırnağının dibinden kan almaya çabalamıyor ki  ?

       Günümüz dünyasın da ne yazık ki, yukardaki durumların sayısız örneklerine rastlanmak-tadır.

        Şöyle etrafına birazcık göz atan ve çevrede olup bitenlere birazcık da olsa kulak kabartan rastgele bir insan bile bu uygulamaların canlı tanığı olacaktır. İnsanoğlu giderek artan oranlar da artık gerek hemcinslerine gerekse diğer doğa nimetlerine karşı yukarı da anılan, sayısız duygu, düşünce, davranış biçimlerine girebilmektedir. Bu uygulamalar neredeyse günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olmaya yüz tutmuş gibidir. İşin ilgin bir tarafı da bu uygula-maların, bireylerden bireylere, bireylerden gruplara ve toplumlara, ülke ve devletlere ve de devletler  arasına kadar geniş çaplı olabilmesidir.

       Kuşkusuz bu durum özelde bireylerin ve de genelde de devletin içinde bulunduğu çeşitli durumlarla ilgilidir. Bu durumların en önemlilerinden birisi de kişinin, toplum ve devletin içinde bulunduğu ruhsal durumudur.

       İnsan her zaman ruhsal bir durum içindedir. Ama her ruhsal durum sağlıklılık demek değildir. Ruhsal sağlıklılık konumuzla ilgili olarak barış ve dostlukla yakından ilgilidir.

       Ruh sağlığını, ?bireyin kendi kendisiyle ve başkalarıyla barış içinde oluşu, davranışla-rında denge, düzen ve ölçüyü koruması ve çevresiyle uyumluluk durumu? olarak düşündüğü-müzde, sağlıklılığın özünün, ?bireyin kendi kendisiyle barış içinde olması? olduğunu görürüz. Bizce bu da barış ve dostluğun en temel koşulu ve ögesidir. Çünkü herşey bireyin kendisiyle başlar ve dalga dalga çevreye yayılır ve şekillenir.

       Günümüzde özlemi çekilmeye başlanan, kendi kendisiyle barış içinde olan, kendine barışık insan, insanları ve insanlığı sever. İnsanlar arasında renk, din, dil, ırk vb. nedenlerden dolayı ayrım yapmaz. Hatta bu barışıklık, içinde bulunan mekana bağlı olarak, insana olan saygı ve sevgisinden dolayı ?insan? ögesini aşar ve ?canlı? olgusuna  ulaşır ve var olan her şeyi kapsar. Bu insan, nefes alıp verdiği ortamda yaşayan diğer canlıları da sever, korur ve kollar. Bu günümüzde bir zorunluluktur artık.

       O kendisi boynu bükük bir çiçek gördüğünde , susuzluktan gözyaşlarıyla da olsa sulamak ister onu, görebilmek için yaşamak kadar yaşatmanın da güzelliğini.

       Renklerin hepsine hayrandır kendisiyle barışık insan, başta yeşil ve beyaz olmak üzere. Bilir yeşilin kıymetini. Yeşilin, tabut üzerine renk vermekten başka, çok ama çok daha kutsal olduğunu, onun ruhunu dindirdiğini kendini de canlı tuttuğunu.

       Kendisiyle barışık insan, renklerin hepsini sever. Maviyi de sever. Çünkü o uçsuz bucak-sız ve katıksız gerçek göklerin ve sanki içindekileri çürütmemek için, kendini tuzlandırmış denizlerin rengidir. Sarıyı da, griyi de. Yeter ki yıkımların, bozgunların sonucu oluşmamış olsun. Kızılı da yeter ki rengini akan kanlardan almamış olsun

       Diğer renkleri yanında o asıl farklılığını beyaz rengiyle alır. Beyazlığı sevmesi ve sevebilmesiyle ilgilidir. O sevebilendir. Pasif olarak sevilen değil seven ve sevmek için uğraşandır. O bilir ki sevdiği oranda ve sevebildiği kadar vardır. Sevgisinin gücünü umudundan alır.

       O öyle savaşlar olmadığı sürece, gagası arasında taşımak için, zeytinlerden dallar kırmak istemeyen bir güvercindir, her kanat vuruşuyla, farklı ülkelerin, farklı güzelliklerini yaşayan, ve gördüğünü sınırlar ötesine taşıyan bir güvercin.

       Kendisiyle barışık insan normal bir insandır. Uzaydan gelme bir yaratık değil. Sen, ben, o, bunlar, şunlar veya onlar da öyle olabilirler. Yeter ki mayası konsun. Bunu da yine bizler yapacağız, yapmalıyız. Zira kendisiyle barışık insan, aldığı nefesin bilincinde olup, verdiği nefesin sorumluluğunu bilir. Her insanın yaşama ve yaşatma hakkı ve yükümlülüğü Anayasa-nın temelidir.

       Ve sözün kısası, kendisiyle barışık her insan, bir başka kendisiyle barışık insanı arayıp bulabilmeli ve uzaklardan bile kendisine doğru çekebilmelidir. Zira insanı dışındaki değerlere verilen önemin, giderek arttığı bu zamanlar da bu konu başta Sosyal Demokratlar olmak üzere insanlığından gurur duyabilen  her insan için bir zorunluluktur artık.

       Selam olsun bu insanlara, her ne pahasına olursa olsun dostluk ve barışı yaşatıp çoğaltabilenlere.

 

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22