Prof. Dr. Özer OZANKAYA


1998 yılında Cumhuriyetimizin 75. Kuruluş Yıldönümü

Özer Ozankaya


1998 yılında Cumhuriyetimizin 75. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla TRT adına Alman West-Deutsche Rundfunk'un "Tarih ve Bugünkü Zamanlar Tarihi"Program Grubu Başkanı Klaus Liebe ile yaptığım ve DÜNYA DÜŞÜNÜRLERİ GÖZÜYLE ATATÜRK VE CUMHURİYETİ adlı kitabımda (T. İş Bankası Yay.) yayınladığım görüşmeden, gençlik ve uluslararası ilişkiler yönüyle göçler gibi bugünlerin güncel konularına da ışık tutan bir bölümü ilgilerinize sunmama izninizi diliyorum.                                                                                                     * * * 

Ö. OZANKAYA : Sayın Liebe, Atatürk’ün eğitim alanında yaptığı devrimle, aynı zamanda toplumda üstyapı-altyapı ayrımı yapan marksist kuramı teorik, soyut, uygulamayla bağlantısız bir görüş olduğunu da kanıtladığı söyleniyor. Atatürk, eğitimi yalnız toplumsal değil, ekonomik gelişmenin de bir kaldıracı olarak başarıyla kullanmış olması, böyle bir katkı da yapmıştır, deniliyor. Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyiz?

K.LIEBE : Atatürk’ün erken denebilecek ölümü, demokrasinin Türkiye’de gelişimini görmesini engelledi. Demokrasi, toplumun en alt tabakasından başlar. İnsanlar demokrasinin kendileri için iyi bir düzen olduğunu ve düzene kendilerinin de katılmaları gerektiğini anlamadıklarında, hiç bir düzende bu tür köklü değişiklikler bir seferde yapılamaz ve bu değişimin insanlar üzerinde doğal bir etki bırakması beklenemez. Atatürk gerçekleştirmek istediği bu yeni düzende, eğitimin insanları aydınlatıcı yönde etkisi olacağına inanıyordu. İnsanlara bu reformların kendileri için neden gerekli olduğu anlatılmalıydı; ancak o zaman insanlar bu reformları anlayabilirlerdi. İşte bu demokrasidir. Bu konunun bir boyutunu oluşturuyor. Biraz önce Atatürk’ün öğretmen olma niteliğinden söz etttik. Bizim deyimimizle, geleneksel Batı felsefesi deyimiyle O prensipte bir aydınlanmacıydı. Atatürk, insanlara her zaman “İşte izlemeniz gereken yol bu; ama bu yolda kendiniz yürümelisiniz, ben size yalnızca kapıları açabilirim, bu yolu sürdürmesi gereken sizsiniz, bunu da ancak bilgi ile gerçekleştirebilirsiniz!” demiştir. Bu yolda hiçbir çaba sarf etmeksizin bir şey kazanılamaz. Atatürk, tarihin insanlara bir armağanıdır. Fakat, Atatürk’ün etkili olabilmesi ve öyle kalabilmesi için de insanların çaba sarf etmeleri gerekmektedir. Bu anlamda, Atatürk’ün sosyal reformlarında, eğitim ve okul oldukca önemli bir rol oynamıştır. Atatürk’e göre okul, gençleri eğiten, dünyadaki karmaşık ve zor anlaşılan sosyal, siyasal ve ekonomik nitelikli gelişmelere karşı açık görüşlü yapan bir kurum olarak nitelendirilmelidir. Atatürk, gençlerin demokrasinin gelişimine ancak bu temel eğitimi almaları durumunda katkıda bulunabilecekleri görüşündeydi. Atatürk’ün toplumdaki bu ihtiyacı görmesi ve her zaman bu konunun üzerinde durması Türk ulusu için çok büyük bir kazanç olmuştur. Atatürk’ün yaptığı konuşmalar ve yazdığı metinler okunduğunda, Türk ulusuna eğitimlerini sürdürmeleri ve O’nun açtığı yolda zamanı geldiğinde tek başına yürümeleri gerektiği konusunda önemli çağrılarda bulunduğu açıkca görülür. Sanırım bu konunun en önemli yanı da budur.

Ö. OZANKAYA : Sayın Liebe, Atatürk’ün gerek eserlerinin, gerek düşüncelerinin bugün için Türk ulusu, 3. dünya denilen az gelişmiş ülkeler ve genel olarak gelişmiş dünya için kalıcı önemi, kalıcı anlamı nedir? Böyle bir soruyu nasıl yanıtlarsınız?

K.LIEBE : Ben öteden beri Atatürk’ün o zamana kadar Batı dünyasına karşı var olan engelleri ortadan kaldırmış olmasını, Türk toplumuna bıraktığı önemli bir miras olarak görüyorum. 

Atatürk, büyük ve tarihi bir kültür sahibi ulus olan Türk ulusunun Batı Avrupa’da yeri olduğuna inanıyordu; ama bunu yeniden kazanması gerektiğine kesinlikle inanıyordu. Atatürk’ün bu düşüncesi bir gecede gerçekleşebilecek bir değişim değildi. Bu değişim, Atatürk’ün Batı’yı örnek alarak yaptığı reformlarıyla da hemen gerçekleşemez. Türkiye’deki hukuk düzeni, Batı ölçülerine göre değiştirilmiştir; kadın-erkek ilişkisi, Doğu ilkelerine göre değil, Batı ilkelerine göre düzenlenmiştir. Atatürk, yerleştirdiği tüm bu yeniliklerin Batı’da işlediğini görmüş ve bunları Türk toplumuna yerleştirmiş ve “Türk ulusu da bunlarda pay sahibi olmalı” demiştir. Bu miras aynı zamanda üzerinde sürekli çaba sarf edilmesini gerektirir. Bu, insanlara bağış olarak verilemez. Atatürk’e göre Türkler, Avrupa’ya ayak uydurmalı, O’nun istediği yolda tutarlı bir şekilde devam etmeli ve Avrupa’nın Türkiye’ye karşı engellemeleri nedeniyle dikkatlerinin dağılmasına izin vermemeleri gerekiyor. Türkiye ile Batı Avrupa arasında geçmişten kalan tüm sorunların -ki bunların arasında siyasi ve tarihi sorunlar da bulunmaktadır- Türkiye’nin özellikle bugün Avrupa’ya ayak uydurmasını karmaşık bir duruma soktuğunu biliyoruz. Atatürk’ün, Türklerin izlemesini istediği bu yol onun bıraktığı en önemli mirastır. Atatürk, Türk ulusuna bu konuda “Kendiniz emek verin; nereye ait olduğunuzu anlayın, ama bunların size kendiliğinden verileceğini sanmayın!” demiştir. Tarihte hiç kimseye birşey kendiliğinden verilmez. Atatürk, “küçük, yardıma muhtaç , silahları olmayan ulusların, büyük emperyalist ülelere karşı mücadele etmeleri gerektiğini ve “bu mücadeleye cesaret edemem, bu çok tehlikeli , belki de yok olmama neden olacak” dememelerini, tersine, tıpkı kendisinin Kurtuluş Savaşlarında olduğu gibi savaşmalarını ve eğer yeneceklerine sarsılmaz bir biçimde inanırlarsa, zafere ulaşacaklarına inanmalarını istiyordu. 

Atatürk’ün Üçüncü Dünya Ülkelerine verdiği mesaja göre, o ülkelerde yaşayan insanların, yeterince kararlı olmaları, engellemeler karşısında dikkatlerinin dağılmasına izin vermemeleri, özellikle de kendi amaçlarından kopmamaları durumunda, sömürgeci güç ve sömürge yönetiminden kurtulunabileceğini bilmelerini istiyordu. Atatürk’ün, bu konuda “Kendine güvenmeyen ya da kendini yenilmiş sayan uluslar zaten yok olmuştur!” sözünü hatırlıyorum. Atatürk’ün bu sözü, kendine inanmayan ulusların savaşı kaybettiklerini ortaya koyuyor. Atatürk bu sözü yalnız Türkiye’ye değil, aynı zamanda uygar dünya ülkelerine de söylüyordu. Bu anlamda evrensel bir nitelik taşıyan Atatürk’ün bu sözü, dünyada bir bakıma, yani yeni yer edinen Asya ve Afrika ulusları için de söylenmişti.

Bknz: Özer Ozankaya, Dünya Düşünürleri Gözüyle Atatürk ve Cumhuriyeti, T. İş Bankası Yay.

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22