Hüseyin Erkan, Eğitimci/Yazar


DİKEN TARLASINDAN GÜL BAHÇESİNE (13)

İŞTE BUNA CEVAP VEREMEM BEN


İŞTE BUNA CEVAP VEREMEM BEN

                Evi yaptık, havuzu yaptık; çimi yeşerttik. Biraz yorucu oldu ama güzel oldu.

                Bütün bunların hazır olduğu bir çiftlik alsaydık, bu kadar mutlu olmaz, bu sevinci tadamazdık.

                Attığımız her adım, aştığımız her engel nasıl da heyecanlar yaşatıyordu bize, bir bilseniz!

                Bir bebek düşünün. Annesi dokuz ay karnında taşır onu. Doğum sancıları çekerek getirir dünyaya.

                Sürekli emzirir; sık sık altını değiştirir. Gazını çıkarır. Giysilerini, bezlerini yıkar, ütüler. Haydi gündüz neyse de, ya geceleri!.. Onca yorgunluktan sonra tam yeni yummuşken gözünü anne, cıyak cıyak ağlamaz mı bebeciği?

                Zevk midir bir anne için onca uğraşı, zahmet midir? Bütün bu emeği zahmet, sıkıntı, eziyet olarak kabul eden bir anne düşünebilir misiniz?

                Böyle olsaydı, tek çocukla kalır, ikinci bir çocuk yapmayı kesinlikle düşünmezdi hiçbir anne. Yeri gelmişken söyleyeyim: Yaptıkları iş ne kadar zor olursa olsun, babaların işi daha kolaydır; annelere göre.

                Ana gibi yâr bulunmaz; gerçekten de.

                Ne yazık ki, çoğu zaman, analarımız göçüp gittikten sonra farkına varırız bu gerçeğin.

                Ve biz erkekler, baba adayı ya da baba olduktan sonra bile tam bilincinde değilizdir; eşimizin de bir anne olduğunun ya da olacağının.

                Nedendir bilmem, biz erkekleri birçok bakımdan kadınlara göre daha yeteneksiz ve daha anlayışsız yaratmış yaratan.

                Belki de bu eksikliğin verdiği aşağılık duygusunu yenmek için, aklımız ve kıt zekâmızla çözemediğimiz sorunları hakaretle, küfürle, yumrukla çözmeye kalkarız. Yine de mümkün olmazsa bıçakla, tabancayla, tüfekle…

                Neler neler uydurmuşuz; o aşağılık duygusundan kurtulmak için:

                Yok efendim, Tanrı önce Âdem’i yani erkeği yaratmış da, sonra Âdem’in kaburga kemiklerinden Havva’yı, yani kadını yaratmış!

                Haydi canım sen de!

                Erkeği yani ilk insan Âdem’i yoktan var eden Tanrı’nın. Havva anamızı yaratacak gücü kuvveti mi kalmamış?

                Yani demek istiyorlar ki bu öykü ile, “Kadın, erkeğin sadece bir parçasından başka bir şey değildir. Erkek olmasaydı, kadın da olmazdı bu dünyada.”

                Siz ne düşünürsünüz bilemem de, bana göre tamamen aksi doğrudur; bu iddianın.

                Çok küçük yaşlardan başlayarak kafasını olumsuz masallarla şişirdiğimiz çocuklarımız, özellikle erkekler, ceplerinde hangi okulun diplomasını taşırlarsa taşısınlar, kurtulamıyorlar; beyinlerinin temeline yerleştirilen o masalların etkisinden.

                Erkek her şeyi yapabilir! Her istediğini…

                Neden?

                Çünkü erkektir o! Öyle yaratılmıştır.

                Ya kadın?

                Kadın her şeyi de yapamaz; her istediğini de… Adı üstünde, kadın o!

                Erkek istemezse, kadın çalışamaz!

                Çalışır da para kazanırsa, kocasıyla eşit olduğunu düşünür. “Öyle değil, böyle yapalım.” demeye başlar. Erkek oğlu bir erkek de erkeklik gururuna yediremez bunu!

                Sözgelişi erkeğin, “Benimle evlenir misin?” deme hakkı olduğu gibi, “Boşanalım.” deme hakkı da vardır. Kimi Batı ülkelerinde bu katı anlayış biraz yumuşamışsa da, her geçen gün sanki daha da sertleşerek devam ediyor bizde.

                “Benimle evlenir misin?” deme hakkı olmayan kadının, “Bunca yıl birlikte olduk ama ben artık sevmiyorum seni; gel boşanalım.” demeye hakkı olabilir mi?

                “Olabilir” mi diyorsunuz?

                Olursa başına ne gelir, bilmiyor musunuz?

                Kısa süre önce gazetelerde okumadınız, televizyon haberlerinde izlemediniz mi?

                Boşanma dilekçesi veren bir kadın, avukatının gözü önünde vahşice dövülerek öldürülmedi mi?

                Cezaları artırmakla, dahası idam cezasını yeniden getirmekle çözüleceğini mi sanırsınız, siz bu sorunun?

                Ömür boyu hapisle de önlenemez bu cinayetler, katilleri meydanlarda asmakla da…

                “Ya nasıl önlenir?” diyorsanız, söyleyeyim:

                Ailede ve okullarda uygulanan eğitim sistemini A’dan Z’ye değiştirerek…

                Başka yolu yok bence.

                “Var” diyorsanız, buyurun!

                Dinlemeye hazırım ben.

                “İyi, güzel de dikenli tarlanın gül bahçesine dönüşmesiyle ne ilgisi var bu yazının?” derseniz...

                İşte buna cevap veremem ben!

                                                                             

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51