Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


ATATÜRK, TÜRK MİLLETİNİN RUHUNDA TÜRK BAYRAĞI GİBİ DALGALANAN BİR BAŞTI


/resimler/2015-11/10/0940549643580.jpg

            "Büyük adamlar yetiştiren bir ırk, herhalde büyük ırktır. Bir kavmi anlamak için, onun ırkını, liderini tetkik etmekten daha iyi vasıta yoktur. Bugün herhangi bir yerde, kendisinden üstün bir devlet adamı bulunmayan Mustafa Kemal gibi büyük, liyakatli bir zatı Türkler yetiştirdiler, Türkiye´yi tetkik etmek için arayacağımız en iyi yol, onun başındaki zatla işe başlamak; kurtarıcı ve milli kahraman olduğu kadar, dünya ölçüsünde devlet adamı olan Cumhurreisini tetkik etmektir."

Carles H. Sheril

Türkiye´de görev yapan Amerikalı diplomat     

Bugün yüce Türk ulusunun, onun önderliğinde 19 Mayıs 1919 da başlayan 9 Eylül 1922´ye kadar devam eden ulusal kurtuluş zaferiyle, bizlere özgürlük ve egemenliğimizi veren, 29 Ekim 1923 Tarihinde 624 yıllık çağdışı Osmanlı Devletinin meşrutiyet yönetimine son verip ülkemizi örnek Cumhuriyet idaresine kavuşturan, ulu önder Atatürk´ün ebediyete intikalinin 77. yıldönümüdür. Yüce milletimizin başı sağ olsun!

            "İnsan, kendini yapma kudretinin bir hammaddesidir." Atatürk, bu hammaddeyi yoğurarak hem kendini yaratan, hem ortaya çıkışı; milletinin, kavminin, çağının tarihinde bir dönüm noktası olan adam´dır.

 

TARİHİ GERÇEKLER IŞIĞINDA ATATÜRK´ÜN LİDERLİK VASIFLARI

            ALMAN GENERAL LİMAN VON SANDERS İLE MUSTAFA KEMAL PAŞA´NIN ADANA´DA YILDIRIM ORDULARI GURUP KOMUTANLIĞI´NIN DEVİR TESLİM TÖRENİ:

/resimler/2015-11/9/0911491826097.jpg

         30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi gereğince Alman subaylarının Türkiye´den ayrılması gerekiyordu. Bu nedenle 31 Ekim 1918 günü Adana´daki bu görev için yapılan devir teslim töreninde Alman General Liman Von Sanders, Mustafa Kemal Paşa´dan büyük övgüyle bahseder. Konuşmasının sonunda da: ? Bizler için her şey bitti, yenildik. ? der demez, Mustafa Kemal Paşa: ?Müttefiklerimiz için her şey bitmiş olabilir. Bizim savaşımız, Kurtuluş Savaşımız, şimdi başlıyor? diyerek Ulusal Kurtuluş Savaşı´nın ilk işaret ve düşüncesini dile getirdi.

ATATÜRK ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI KARA­RINI NEREDE VE HANGİ ŞARTLAR ALTINDA VERDİ.

Kentler, toplumsal yaşamı kuşatan mekânlardır; tarihe tanık olurlar, hatta yaşayanları vası­tasıyla tarih yaparlar. Adana´mız böyle bir kenttir, tarih yapmıştır. Mustafa Kemal 1. Dünya Harbinin yenil­gimizle biten acılı günlerinde Adana´daydı. Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olarak, Mütarekenin ilk günlerini burada izledi. Milletin kaderi gibi, sonbaharın dökül­meye başlayan yapraklarını hüzün dolu kal­biyle burada seyretti. Kara bulutların ötesini gören gözleri burada şimşeklendi. Vatanın uğradığı büyük felaket karşısında onu kurtar­mak ulusu egemenliğe ve bağımsızlığa ka­vuşturma planını burada tasarladı. Çanakkale´nin geçildiği 5 Kasım 1918 günü Mustafa Kemal Paşa Adana´da Ali Fuat Paşa ile görüşüyordu. Memleketin o günkü hazin durumunu görüştüler. Mus­tafa Kemal, Ali Fuat Paşa´ya şunları söy­ledi: " Padişah´tan ümidi kestim artık Millet kendi haklarını kendisi aramalı ve bizim de halka yardımcı olmamız gerekir." Dedi ve sonra Ali Fuat Paşa´ya aynı fikirde olup olmadığını sordu. Ali Fuat Paşa : " Aramızda tam bir mutabakat var Paşam." diye cevap verdi. Bu kafasında oluşturduğu ve toplantılarda dile getirdiği Ulusal Kur­tuluş düşüncesini ilk karar verdiği güzel Adana´ya Büyük Zaferden son­ra 15 Mart 1923 ´te ilk geldiğinde :" Ben de bu vakayiin ilk hissi teşeb­büsü bu Memlekette, bu güzel Adana´da doğmuştur. " Demek suretiy­le açıklamış ve tarihe mal etmiş bulunuyordu.

 İSTANBUL BOĞAZIN´A GİREN 64 PARÇA İTİLAF DONAN­MASINI GÖRDÜĞÜNDE VERDİĞİ TARİHÎ KARARI "GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER."

/resimler/2015-11/9/0912261045570.jpg

Mustafa Kemal Paşa 13 Kasım 1918 günü Adana´dan İstanbul´a gel­mişti. İtilaf Devletlerine ait bazı gemiler şımarık çalımlarla tur atıyor­lardı. Önünde geçmekte olan bu gemilere nefretle baktı ve dudakların­dan şu sözler döküldü :" Hata ettim, İstanbul ´a gelmemeliydim. Ne ya­pıp, yapıp Anadolu´ya dönmenin bir çaresine bakmalı." Mustafa Kemal "Kartal" isimli teknesiyle karşı sahile geçerken ge­mileri süzüyordu. Tekneden iskeleye çıktı. Teknede bulunan yaveri Cevat Abbas İtilaf Donanmasının heybetinden ürkerek çok yavaş ve fısıltı halinde şöyle seslenir: ?Bunlar artık buradan hiç gitmezler.? diye fısıldanır. Bunu duyan Mustafa Kemal Paşa bir an duraksadıktan sonra çe­lik zırhlı gemilere uzunca baktı ve şu tarihi sözleri söyledi : "Geldik­leri gibi giderler." cümlesini işiten yaveri Cevat Abbas: " Bunları kovmak İnşallah Size nasip ola­cak, Siz bunları kovacaksınız Paşam deyince, Mustafa Kemal Paşa gü­lümsedi, aziz başının içinde şekillenmeye başlayan Vatanı kurtarma planlarını bir an önce yeniden gözden geçiriyor gibi daldı ve sonra ."Bakalım" dedi.

ATATÜRK´ÜN 19 MAYIS 19! V DA SAMSUN´A ÇIKTIĞINDA t ULUSAL KURTULUŞ İÇİN VERDİĞİ TARİHİ KARARI

DÜŞÜNÜLEN KURTULUŞ ÇARELERİ ŞUNLARDI:

Birincisi, İngiliz Mandası istemek,

İkincisi, Amerikan Mandası istemek.

Üçüncüsü, Bölgesel kurtuluş çarelerine başvurmaktır.

BENİM KARARIM

Efendiler ben bu kararın hiçbirinde uygunluk görmedim. Çünkü, bu kararların dayandığı bütün deliller mantıklar çürüktü, temelsizdi. Ger­çekte içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı devletinin temelleri çök­müş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı memleketleri tamamen parçalan­mıştı. Ortada bir avuç Türk´ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son me­sele bunun da bölüşümünü sağlamaya çalışmaktan ibaretti.

Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi bir yardım sağ­lanmak isteniyordu.

O halde ciddi ve gerçek bir karar ne olabilir di?

Efendiler, bu durum karşısında tek bir karar vardı. O da Milli ege­menliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kur­mak!

İşte daha İstanbul´dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun´da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığı­mız karar, bu karar olmuştur. İşte bu düşünce ile ?Özgürlük ve Egemenlik benim karakterimdir.? diyen Atatürk´ün Ulusal Kurtuluş mücadelesinin parolasını "YA BAĞIMSIZLIK YA ÖLÜM" olarak tespit etmiştir.

4 ERZURUM KONGRESİNDE ATATÜRK´ÜN

CUMHURİYETLE İLGİLİ ÖZEL AÇIKLAMASI

Erzurum kongresi sonunda alman kararlar Mustafa Kemal Paşa´yı memnun etmiştir. Mustafa Kemal Paşa bilhassa, "İradeyi Milliye " prensibi üzerinde çok durmuştur. Mazhar Müfit Kansu ve Süreyya Bey´le olan gece sohbeti geç vakte kadar devam etmektedir. Mustafa Kemal Paşa, Mazhar Müfit ile gizli kalması şartı ile gelecekle ilgili çok önemli hususları not ettirmiştir.

" Zaferden sonra şekli hükümet Cumhuriyet olacaktır. Bunu size da­ha önce de bir sualiniz münasebetiyle söylemiştim. Bu bir, iki, Padi­şah ve Hanedan hakkında zamanı gelince icap eden muamele yapıla­caktır. Üç, tesettür kalkacaktır. Dört, Fes kalkacak medeni milletler gi­bi şapka giyilecektir. Beş, Latin harfleri kabul edilecektir." Dedi. Bunun üzerine Mazhar Müfit Kansu: ?Paşam yeter, yeter?? dedim. Biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insanı davranışı ile: ?Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter.? defteri kapattım. ?Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edeceksiniz.? dedim.

/resimler/2015-11/9/0913458390858.jpg

ATATÜRK´ÜN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ´NİN AÇILMASI İLE İLGİLİ KARARI

Meclisin açılmasından önceki günlerde Mustafa Kemal´in Meclis hakkındaki görüş ve düşünceleri, ordu ve harplerden gelmiş genç bir askerden, siyasi ve sosyal kültürü, hukuk anlayışı zayıf olması lazım gelen bir savaş adamından beklenmeyecek kadar ciddi ve şaşırtıcıdır. Ona "cepheye git" "Ordu yap", "Orduyla uğraş " gibi telkinler yapılmış­tır. Fakat onun cevapları beklenmedik şekildedir. Mesela şu cümleler onundur:

-Önce Meclis, sonra Ordu! Ben, kerameti meclisten bekleyenlerde­nim!

-Kararları zaman verir...

-Bir devre yetiştirdik ki onda, her şey meşru olmalıdır.

-Bu çölden hayat çıkarmak, bu inhilalden (dağılıştan) bir teşekkül yaratmak lazım.

-Meclis nazariye değil hakikattir. Hakikatlerin en büyüğüdür. Ordu­yu yaratacak olan Millet, fakat milleti yönetecek olan da Millet adına Mec­listir.

-Milletimiz çok büyüktür. Yalnız onu toplamak ve ona sormak lazımdır: Sen esaret kabul eder misin ? Ben onun vereceği cevabı biliyorum. Onun için korkmamalıyız.

-Cepheye gideymişim? Hayır! Benim hiç acelem yok! Demirci Efe cephedeymiş! Ala! Ama Mustafa Kemal, Demirci Mehmet Efe olamaz ki! onun hareketlerinin mecmu-u kıymeti, " Vatanseverane bir gösteri sınırını geçemez... Önümüzde bir Misak-i Milli var ki?...

 

TARİH 9 TEMMUZ 1920 TBMM TOPLANTI HALİNDE VE ATATÜRK MECLİSTEKİ GÜNDEMİ DİKKATLE İZLİYORDU. BURSA MİLLETVEKİLİ MUHİTTİN BAHA(PARS) BİR GÜN ÖNCE İŞGAL EDİLEN BURSA´NIN ÜZÜNTÜSÜ İLE KÜRSÜDE AĞLAYARAK ŞÖYLE HAYKIRMAKTADIR:

HAYKIRMAKTADIR:

? Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini, Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini.?

Bu konuşmayı hüzün içerisinde dikkatle dinleyen Mustafa Kemal Paşa yerinden süratle fırlayarak kürsüye çıkıp şunları söyledi: ?Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.? Bu konuşmayı dinleyen milletvekilleri Atamızı hüzün ve elem içinde coşkuyla alkışladılar.

ATATÜRK ULUSLAR ARASI İLMİ SİYASİ VE SOSYO KÜLTÜREL KONULARINI ÖNCEDEN BİLEN EŞSİZ BİR LİDERDİ

  /resimler/2015-11/9/0914352454355.jpg

Mesela bunlardan bir kaçı:

Atatürk İkinci Dünya Savaşı´nın ne zaman çıkacağını, kimin başlatacağını ve kaç yıl süreceğini bildi.

Samuel Hungtinton´un 1996 yılında ifade ettiği ?medeniyetler çatışmasını? O, cok daha doğru bir tespitle yıllar önce söyledi.

"Devlet?e önem verdi, ?Devlet? sisteminin gereklerini anlattı ve bir devlet inşa etti. "Devletsiz bir ortam, insanın insanla savaşımı­dır? dedi. Dünyaya yön veren liderler ?devlet? sistemini önemsizleştirirken, 21. yüzyılın eşiğinde devletin gereği anlaşıldı. Bu amaçla F. Fukuyama ?Devlet İnşası?nı yazdı. Gereklerini anlattı.

?Dünya bir birliğe gidiyor? dedi ve ilerleyen yıllarda herkes Bir­leşmiş Milletler etrafında toplandı.

Batı devletlerinin er geç bir araya gelerek bu birleşimin ?Avru­pa Birliğine yol açacağını? bizzat söyledi.

Bununla yetinmedi, emperyalizm konusunda yaklaşık 100 yıl önce Anadolu´ya yapılan saldırılarının genel hedefinin aslında bütün ?Doğu? olduğunu, söyledi ve yıllar sonra emperyalistler Orta­doğu´ya saldırdılar.

Çok isabetli bir öngörüyle Sovyetler Birliği´nin üç kuşak son­ra dağılacağını bildi ve Sovyetler Birliği gerçekten de üç kuşak son­ra dağıldı.

Çağdaş dünyanın bilim ve teknoloji üzerine kurulacağını söy­ledi ve 21. yüzyılda bilim şaşırtıcı bir şekilde gelişme gösterdi. Alvin Tofler 1968 yılında ?Şok Dalgası? isimli eserinde dünya politi­kacılarına ?üçüncü yol?dan söz etti. Bu üçüncü yol. Bilgi ve teknoloji devrimiydi.

Mustafa Kemal yıllar önce ?İnsanoğlu Ay´a ayak basacaktır, bunun için 2000 yılını beklemeye gerek kalmayacaktır? dedi, ABD´li Neil Amstrong 1969 yılında aya ilk adımı attı.

Amerika´yı apartmanın en lüks katında oturan bir ülkeye ben­zeterek uzaklardan gelip ateşe verilebileceğini 70 yıl önce söyledi ve 11 Eylül 2001 yılında şaşırtıcı bir benzerlikte Amerika´da ikiz kule­ler ateşe verildi.

Mustafa Kemal, 20. yüzyıl siyasetine damgasını vurdu. Ve özel­likle ?devlet, demokrasi ve özgürlükler? konusundaki düşünceleriyle önümüzdeki yüzyıllara da damgasını vuracak. O bir kâhin değildi, bilgili, tecrübeli, öngörülü ve son derece hümanist bir liderdi.

Gerek ülkemizdeki ve gerekse uluslar arası önemli olayları değerlendirirken

O günlerde düşünülmesi bir yana akla dahi zor getirilebilecek bu büyük değişimleri kesin olarak başarabileceğinden bu kadar emin olabilmek, normal izah yollarıyla açıklanabilecek bir kararlılık değildir. Bir insanın bu kadar kendisinden emin bir tarzda hareket edebilmesinin tek bir izahı var:? Üstün Sezme Gücü??

LİDER KİMDİR, LİDERLİK NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

30 Ekim 1918´de imzalanan Mondros Mütarekesi gereğince, Ülke­nin İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiş olması, ordunun dağıtılmış olması ve elindeki silahların alınmış olması, parasal kaynakların yeter­sizliği, harbin sonunda yıkılmış harabe bir ülkenin başında İngilizlerin mandasına kendi ve ülkenin kaderini bağlamış olan Padişah ve kukla bir İstanbul Hükümeti sözüm ona devleti yönetiyordu.

Üstelik bu olumsuz koşulların arkasında Cumhuriyetin İlanı, Salta­natın ve Hilafetin kaldırılmasına kendisi ile birlikte Ulusal Kurtuluş Sa­vaşımıza katılan değerli ve kahraman bazı silah arkadaşları da muha­lefet etmekteydiler. Ancak bu komutanlar, askerlik mesleği konusu dı­şında yeterli bilgi birikimine sahip değillerdi. Ayrıca Lider hiç değil­lerdi.

Peki öyleyse, Lider kime derler? Lider bir amaç uğrunda yönetimde gücü ve etkisi olan kimsedir, önderdir, şeftir. Liderlik ise Lider olma sanatıdır.

ATATÜRK´ÜN LİDERLİK VASIFLARI NELERDİR?

/resimler/2015-11/9/0917034800978.jpg

Atatürk´ün ömrü boyunca bütün hayat hikâyesi, Onun mizaç ve şahsiyeti bütün şartlar, olaylar ve yaşadığı atmosfer içinde iyice izlen­diği zaman, görülecektir ki Atatürk´ün bu hadiseye hâkim olan ruh ya­pısını kısaca, üç unsurda toplamak mümkündür. 1. Önsezi (üstün sezme gücü), 2. mantık ve 3. meşruluk duygusudur. Bize göre, Atatürk´ü Atatürk yapan vasıfların başın­da gelen üç temel vasfı bunlardır.

Ancak Atatürk, Ülkesi ve milleti adına bir karar tasarlarken ve ve­rirken, hep bu üç temel vasfını birlikte kullanmıştır. Hiçbir zaman bu vasıflarını ayrı ayrı kullanmamıştır. Bu nedenle hep başarılı olmuş, hiç yenilmemiştir. Ve en büyük zaferlerin sahibi olmuştur. Böylece mille­tini bağımsızlığa ve mutluluğa ulaştırmıştır.

ATATÜRK´E GÖRE LİDERLİK NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

        ?Bir yolcunun yolda yürüyebilmesi için ufku görmesi yeterli değildir. Ufkun ötesini de görmesi gerekir.? Mustafa Kemal Atatürk.

ATATÜRK´E GÖRE BİR LİDERDEN ÜLKENİN VE ULUSUN BEKLENTİSİ NEDİR?

            ?Milletler üzüntüsü ve keder bilmemelidir. Önderlerin (Liderlerin) vazifesi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir.?

            LİDERLERİN VASIF VE YETENEKLERİNİN GELİŞTİRİLMESİNDE KÜLTÜRÜN ROLÜ VE ÖNEMİ

            İnsanların liderlik yetenek ve kabiliyetleri doğuştan bir Allah vergisidir. Bu yetenek ve kabiliyete sahip olan her insan kendini kültürle bütünleştirmediği sürece karşılaştığı olaylar karşısında bocalar ve başarılı olamaz.

            İşte bu gerçeği çok önceden gören ve çok iyi tespit eden Atatürk kendisini daha gençlik yıllarından itibaren kültüre adamıştır. Genç subaylık döneminde hitabet konusunda arkadaşı Ömer Naci´den, daha sonraları Tevfik Fikret ve Namık Kemal´in eserlerini inceletip araştırarak bu konuda kendini yetiştirmiştir. Atatürk´e göre kültür ne anlama gelmektedir? ?Kültür okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekâyı eğitmektir.?, ?Kültür zeminle orantılıdır. O zemin, Milletin karakteridir.?

            İşte bu kültür anlayışını kazanmak amacıyla kendisi yerli ve yabancı yazarları kitaplarını okuyarak, ülkenin ve milletin çağdaş bir düzeye gelmesi için belli konularda yoğun araştırmalar yapmıştır.

            Türkçe ve Osmanlıca çok zengin bir kitaplığa sahip olduğu bilinen Atatürk´ün yaklaşık 2500 kitabı bulunmaktaydı. Ayrıca okumaya büyük önem veren Atatürk´ün, Anıtkabirdeki Atatürk Müzesinde, özel kitaplığında bulunan Türk ve İslam, dil, edebiyat, sosyal bilimler, bilim ve teknik konularındaki Türkçe, Osmanlıca, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça, Slav dillerindeki toplam 3118 kitap da sergilenmektedir.

Bu güzel alışkanlığını, toplumu bilinçlendirmek amacıyla kitaplar yazmak sureti ile de değerlendirmiştir.

BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU" YDU

Binlerce kitabı vardı. Ama bunların arasında bir tanesi hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri GÜNTEKİN´in ünlü ?Çalıkuşu? romanını hep yanında taşır, her gün rastgele bir yerinden açar, birkaç sayfa okurdu.

Büyük taarruz sırasında Başkumandanlık karargâhında görevli olan, Mahmut Bey (SAYDAM) sonradan Siirt Milletvekili o günlere ait notlarını günü gününe tutmuş ve bunların bir kısmı yayınlanmıştır. Bu notlardan 11 Ağustos 1922 günü not şöyledir: 21 Ağustos 1922 "Bugün Akşehir´deyiz. Akşamki toplantı, taarruz gününün tespiti ile neticelendi. Müzakere sırasında müşkülat çıkaranlara Mustafa Kemal Paşa kısa ve sert bir cevap verdi: ?Harekete inancı olmayanlar istifa etsin.. Ben, bütün mesuliyeti üzerime alıyorum..? Düşmanda da bir hassasiyet var. İki gündür Paşa Çalıkuşu romanını okuyor. Öyle beğendi ve sevdi ki? "

 

YAZDIĞI ESERLER:

1. Nutuk 2. Medeni Bilgiler Yurttaşlık Bilgileri 3.Geometri Kılavuzu 4.Takımın Muharebe Talimi 5.Cumalı Ordugâhı 6.Taktik Tatbikat Ve Seyahati 7.Bölüğün Muharebe Eğitimi 8.Zabit Ve Kumandan İle Hasbihal 9.Tabiye Meselesinin Halli Ve Emirleri Sureti Tahririne Dair Nesayih

İNÖNÜ VE DÜNYA LİDERLERİNİN ATATÜRK HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Mustafa Kemal Atatürk, yorgun ve çoğu kurumu çürümüş bir imparatorluğun yıkıntıları arasından genç bir devlet kurma başarısı göstermesinden ötürü 20. yüzyılın belleklere kazınmış bir lideridir. Bu başarısı, onu seçkin bir tarihî kişilik yapmış ve bu kişiliği Farklı isimler değerlendirmişlerdir. İşte, Mustafa Kemal Atatürk´ün liderlik özellikleri ve şahsiyeti hakkında neler söylediklerini aktarmakta fayda görüyoruz.

Mustafa Kemal Atatürk´ün 1916´dan 1938´e kadar yol ve dava arkadaşlığını yapan, hem I. Dünya Savaşı´nda, hem Millî Mücadele´de yanında olan İsmet İnönü kuşkusuz ki Atatürk´ü en iyi tanıyan ve onun meziyetlerini en iyi bilen isimlerden birisidir. Abdi İpekçi tarafından hazırlanan "İNÖNÜ ATATÜRK´Ü ANLATIYOR" adlı kitapta bir soruya verdiği yanıtta İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürk´ün li­derlik özellikleri ve şahsiyeti hakkında şunları söylemektedir:

"Atatürk´ün genç zabitliğinde bilmediğimiz, meydana çıkmamış vasıfları büyük vazifeler karşısında bulundukça kendini göstermiştir. Büyük hassaları vardır. Karar sahibidir, kararları acıktır. Ve bir defa karar verdikten sonra, onu tatbik ettirmek için şahsiyeti çok tesirlidir. Mesela kumandanlıkta bu hassası, bilhassa dikkat çekicidir. Muharebe meydanında yürütmek istediği muharebe şeklini, tertipleri en uzak yerde bulunan askerlere kadar duyurur, onun üzerinde kendi iradesini ve azmini behemehal sirayet ettirirdi. Bu, bir kumandan için en büyük hasletlerden biridir. Askerlik vasıfları hakikaten yüksektir. Her millette, her devirde yüksek vasıfta kumandan sayılır.

Siyasi vasıflarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu ikisi birleşince Atatürk´ün şahsiyeti müstesna bir ölçüye çıkmış oluyor.

Siyasi vasıfları hakikaten çok yüksektir. Millî Mücadele´nin askerî safhada idaresi kadar siyasi idaresi de nazikti. Hatta daha nazikti denilebilir. Atatürk siyasi safhanın idaresinde de aynı derecede maharetli olmuştur. Mesela benim kanaatimce Millî Mücadele´nin, bir Millet Meclisi kurularak onunla beraber yürütülmesi son derece güç, fakat harikulade isabetli bir karar olmuştur. Padişah idaresi, Saltanat idaresi, bütün tarihten gelen mekanizma hayati bir mücadelede karşı tarafta bulunuyor. Bunun karşısında Millet Meclisi kurulabiliyor ve. Millet Meclisi´nde ihtilalcılar bir hükümet teşkil ederek mücadeleyi devam ettirebiliyorlar. Askeri sahada, idari sahada, iç ve dış siyaset sahasında bu, harikulade bir buluştur. Emsali de hemen hemen yok gibidir.

Zannediyorum, anlattığım meziyetlerden sadece bir tanesi bir insanın hayatını dolduracak kuvvette ve ehemmiyettedir."

"Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz
Pakistan´da, Onu geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Askeri bir deha, doğuştan bir lider ve büyük bir yurtsever."

PAKİSTAN´IN CUMHURBAŞKANLARINDAN EYÜP HAN

"Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye´nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir."

GENERAL MCARTHUR

"Karşımdaki bu büyük adamda, keşfettiğim bu büyük meçhulde maharet ve karakter o kadar iyi işlenmişti ki, sözlerinde hiçbir şüphe aranamazdı."

FRANSIZ YAZAR CLAUDE FARRERRE

"Sert, dayanıklı ve mücadeleci. Bence harika bir subay. Kelimenin tam manasıyla
mükemmel bir yönetici."

GENERAL LİMAN VON SANDERS

"Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye´nin doğması, yeni Türkiye´nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk´ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye´ de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur."

ABD BAŞKANI JOHN F. KENNEDY

DEĞERLENDİRME:

Ulusça bilmeliyiz ki, milletimizin kurtuluşu ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması ulu önder Atatürk´ü iyi anlamakla, onun yolundan gitmekle, ilke ve devrimlerini tek rehber yapmakla mümkündür. Milletine bu kadar güzel ve hayırlı miraslar bırakan, hayata gözlerini rahatça kapayan dünyada pek az adam yetişmiş veya hiç yetişmemiştir. İşte bu nedenledir ki çağdaş Atatürk´ün Türkiye´si olmak,  ilk ve tek hedefimizdir. Behemahal bu hedef mutlaka gerçekleşecektir.

Atatürk´ün yüce Türk Ulusuna ?Benim en büyük eserim Cumhuriyettir.? dediği bu çağdaş ülke yönetimini ülkenin geleceğini güvence altına almak için Türk milletinden ve gençlerinden beklentisini şu tarihi vecizesi ile belirti: ?İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik geçici Mus­tafa Kemal.. .İkinci Mustafa Kemal, O nu "Ben " kelimesi ile ifade ede­mem: O ben değil bizdir! O memleketin her köşesinde yeni fikir, ye­ni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, Onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mus­tafa Kemal Odur!?

Ulusça bilmeliyiz ki, milletimizin kurtuluşu ve çağdaş uygarlık dü­zeyine ulaşması Ulu Önder Atatürk´ü iyi anlamakla, onun yolundan git­mekle, ilke ve Devrimlerini kendimize tek rehber yapmakla mümkün­dür.

Ordularını ta Hindistan´a kadar götüren Büyük İskender 32 yaşında öldüğü zaman, arkasında ne bırakmıştı? Bir hiç.

Avrupa´yı bir kasırga gibi alt üst eden ve Moskova´ya kadar uzanan Napolyon, ölümünden sonra arkada ne bıraktı ki? Yıkık dökük bir Av­rupa, Fransa´ya karşı kinle dolu bir dünya.

Müstakil bir devlet kuran Washington bile arkasında nihayet bir devlet bıraktı.

Hâlbuki Atatürk, idealini hakikat sahasına çıkaran nadir bahtiyar­lardan ve ender dehalardan biridir. O eşsiz eserini tamamlamış ve onu bizlere ebedi miras olarak bırakmıştır.

O bize müstakil bir vatan bıraktı. Genç ve zinde bir Cumhuriyet bırak­tı.

/resimler/2015-11/9/0918070739718.jpg

Hamleli ve atılgan bir devrim bıraktı.

Milletine bu kadar güzel ve mükemmel bir miras bırakan, hayata gözlerini rahatça kapayan pek az adam yetişmiş veya hiç yetişmemiştir.

İşte bu nedenledir ki çağdaş Atatürk´ün Türkiye´si olmak, ilk ve tek hedefimizdir. Ve bu hedef gerçekleşecektir.

Saygıdeğer Atamızın ebediyete intikalinin 77. yıl dönümünde, üzüntümüz çok büyüktür. Sizi ulusça sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz. Ulu Önder Atatürk, senden asla ayrılmadık önderimiz olarak, ebediyen aramızda yaşayacaksın! Ruhun şad olsun aziz ATAM!

KAYNAKÇA:

1.Tek Adam C.1 Ve C.3 Şevket Süreyya AYDEMİR, 2.Atatürk´ün Kehanetleri Ali BEKTAN, 3.Atatürk Ve Liderlik Harika YAMAK, 4.Atatürk´ten İz Bırakan Sözler, Neşe IŞILDAK, 5.İhanet Basını Aydın KELEŞOĞLU, 6.Gazi Paşam Cevat ŞENOL, 7.Çankaya Falih Rıfkı ATAY, 8.Kılıç Ali´nin Anıları Hulusi TURGUT, 9.Atatürk Ve Cumhuriyet Prof. Dr. Hamza EROĞLU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51