Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


HALKIN DİN KONUSUNDA BİLİNÇLENMESİ MAKSADIYLA, MUSTAFA KEMAL PAŞA´NIN, 7 ŞUBAT 1923 TARİHİNDE BALIKESİR ZAĞANOS PAŞA CAMİİ´NDEKİ HALKLA YAPTIĞI HUTBE SOHBETİ


                ?Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedil memiş, aksine olarak birçok yabancı unsur tefsirler (yorumlar), hurafeler (boş inançlar) binayı daha fazla hırpalamış, bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır.?
                                                                                                         Mustafa Kemal ATATÜRK

 /resimler/2016-2/4/1157259681884.jpg

OSMANLI İMPARATORLUĞU VE ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİNDEKİ İRTİCA(GERİCİLİK) OLAYLARININ NEDENLERİ VE BU HUSUSTA VERİLEN MÜCADELE

                Osmanlı İmparatorluğu´nun 624 yıllık tarihini incelediğimizde, Avrupa´daki devletlerin çağdaş gelişmelerine yönelik ülkemizde her adım atılışında emperyalist devletlerin ve menfaatperest vatan haini işbirlikçilerin kışkırtması ile din istismar edilerek isyanlar çıkartıldığı görülmektedir. Örneğin, Avrupa´da matbaa 1450 yılında Alman Johannes Gutenberg tarafından icat edildi. Matbaanın icadıyla Avrupa´daki devletlerde fikir ve bilimsel yönlerde büyük gelişmeler oldu. Bu çağdaş gelişme Avrupa´daki devletlerin en büyük güvencesi oldu.

                Osmanlı Devleti´nde ise matbaa, 1727 yılında Lale Devrinde İbrahim Müteferrika tarafından kuruldu. Bu tarihi ve çağdaş gelişmeyi menfaatleri bozulan ve dini kitapları elle yazan hattatlar gerici din adamlarını kullanarak dini kitapların matbaada basılması gavur icadıdır diye halkı tahrik ederek isyan çıkardılar ve padişahın sarayına yürüdüler. Bu isyan karşısında korkan padişah din kitaplarının matbaada basılmasını yasakladı ve bunların hattatlar tarafından yazılmasına izin verdi.

/resimler/2016-2/4/1238496761643.jpg             Ulusal Kurtuluş Savaşı´nda TBMM döneminde, özgürlük ve egemenlik uğruna düşman işgaline karşı mücadele eden Kuvay-i Milliye güçlerinin mücadelesini başarısız kılmak için emperyalist devletler  kendi menfaatleri uğruna ve ülkemiz aleyhine başta padişah olmak üzere yönetimdeki yetkili devlet adamlarını ve hain işbirlikçilerini kullanmışlardır. Ayrıca bu hainler vasıtasıyla masum halkı kışkırtmak suretiyle ülkenin değişik iklim bölgelerinde din istismarına dayalı 60 adet isyan çıkartmışlardır.

                İtilaf Devletlerinin güdümünde ve onların kuklası olan padişah Vahdeddin ve devlet yönetimindeki hainler, özellikle İngilizlerin istek ve baskısı ile 11 Nisan 1920 Tarihinde Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah imzası ile bir fetva yayınlamıştı. Bu fetvada Anadolu´daki mücadeleye katılanlar başta Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fevzi Çakmak Paşa, Halide Edip Adıvar ?hain? olarak adlandırılıyor, ?fesat yaratmak?la itham ediliyor ve öldürülmelerinin gerektiği; bundan kaçınanların ?ahirette cezaya müstahak? oldukları; Kuvayi Milliye taraftarlarını öldürenlerin ?gazi?, bu uğurda ölenlerin de ?şehit?; Kuvayi Milliyecilerle haberleşenlerin ?günahkar? olacakları belirtilmişti.

 /resimler/2016-2/4/1237088634635.jpg               Zamanın Ankara Müftüsü olan Rifat Börekçi Efendi ve arkadaşları İngiliz süngüleri altında hazırlanan bu bozguncu fetvaya karşı gerçeği dile getiren bir fetva hazırladılar. Daha başka fetvalar da hazırlanmıştır. Ancak bunlardan en önemlisi Rifat Hoca´nın hazırladığı ve Anadolu´dan pek çok müftü ve din adamının imza koyduğu fetvadır ki, 16 Nisan 1920´de Heyet-i Temsiliye Başkanlığı´nca Anadolu´daki bütün müftülüklere tebliğ edildi. Bunu her müftünün tasdik etmesi istendi. Anadolu´nun değişik yerlerinden 153 müftü ve din adamı tarafından tasdik edildi. 22 Nisan 1920 günkü gazetelerde yayınlandı.

                Hürriyet ve istiklal aşığı Türk Ulusu, Ankara fetvasını benimsemiş, milli şair Mehmet Emin Yurdakul´un:

Ben bir Türk´üm; dinim, cinsim uludur,

Sinem özüm ateş ile doludur,

İnsan olan vatanının kuludur,     

Türk evladı evde durmaz; giderim

                Dizelerinde belirttiği şekilde, ulu önder Atatürk´ün önderliğinde Ulusal Kurtuluş Savaşı´na ?Ya istiklal ya ölüm? parolasıyla katılmıştır.

                Bütün bu  din istismarı ve gericilik olaylarının ana nedeni cehalet ve taassuptan kaynaklanmaktadır.

TAASSUP NEDİR, ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

                Taassup, ?benimsenen bir görüşü körü körüne savunmak? demektir. Asabiyetle eş anlamlı olan bu kelime, kabileci anlayışın bir izdüşümüdür. Türkçe´de ?bağnazlık? kelimesiyle, batı dillerinde ise ?fanatizm?le karşılanır.

                Taassup cehaletin ürünüdür. Kör bir taklidi içinde barındırır. Yıkıcıdır, olumlu bir değer üretmez. Bir nevi deliliktir; çünkü aşırı tarafgirlik ve bağnazlık insana her şeyi yaptırabilir. Bağnaz insanın en temel özellikleri şunlardır: Tekelcidir, mutlak sandığı fikir ve inançlarını başkalarına da kabul ettirmek ister. Hakkın, hakikatin peşinde değildir; ?nasıl haklı çıkarım? kaygısıyla hareket eder. Saplantılıdır; kuru bir inatla neyi, neden savunacağını bilmez. En açık deliller de ortaya konulsa, bildiklerinden vazgeçmez. Ölçütleri kendisi ya da taklit ettikleridir.

      Ulu önder Atatürk henüz Cumhuriyeti ilan etmeden önce, ülkenin ileride başına gelebilecek felaketleri önlemek amacıyla, ulusun din yönünden aydınlanması için 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir Zağanos Paşa Camii´nde halkla sohbet etti.

                20. Yüzyılın en büyük komutanı ve devlet adamı ulu önder Atatürk, ileride gelişebilecek bu iğrenç olayları bakın nasıl tespit etmişti: ?Her faydalı ve yeni şeye karşı mutlaka bir kuvvet çıkar. Buna bizim dilimizde irtica (gericilik) derler. İşte bu irticanın yok edilmesi için gerekli tedbirleri önceden almak lazımdır?. Bu konuda alınabilecek tedbirleri şu vecizesiyle tespit etmiştir: ?Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaatler temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete muhalifiz ve buna müsaade etmiyoruz?.       

                MUSTAFA KEMAL PAŞA´NIN BALIKESİR SEYAHATİ

/resimler/2016-2/4/1203002344554.jpg                Mustafa Kemal Paşa 29 Ocak 1923 tarihinde İzmir´de Latife Hanım´la evlenmişti. Eşiyle adeta balayına çıkıyormuş gibi ilk yurt gezisini 6 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir´e yapıyordu.

                Balıkesir´de yalnız istasyon değil, yollar da adeta kaynıyordu. Bütün köyler Balıkesir´e akın etmiş gibiydi. Bir gazeteci kalabalığı 50000 kişi diye tahmin etti. Her türlü hayali aşan bir kalabalık vardı. Paşa ve eşi trenden inince, o kenetlenmiş, ayrılmaz, yapışık sanılan kalabalık, saygıyla ikiye ayrıldı, kimseye dokunmadan geçebilecekleri kadar bir yol açtılar. İstasyondan çıkıp belediyeye yürüdüler. Daha sonra ordu karargahını ziyaret ettiler. Bütün caddeler, sokaklar, dükkanlar, evler, camiler, minareler bayraklarla donatılmıştı. Gece yemeğe Latife Hanım da katıldı. Başı örtülü, yüzü açıktı. Kalabalık sofrada tek hanımdı. Kimse eşini getirmeye cesaret edememişti. Paşa, ?zafer milletin azminin eseridir? dedi. ?Bu azimle bilim, eğitim ve uygarlık yolunda da ilerleyeceğiz? dedi. Yemekten sonra hep birlikte binanın önüne çıkıldı. Fener alayını seyrettiler. Havai fişekler karanlık kış göğünü süsledi.

                MUSTAFA KEMAL PAŞA´NIN 7 ŞUBAT 1923 TARİHİNDE , BALIKESİR ZAĞANOS PAŞA CAMİİ´NDE VERMİŞ OLDUĞU HUTBE

/resimler/2016-2/4/1317108837939.jpg                Atatürk, öğle namazını  büyük bir cemaatle Zağanos Paşa Camii´nde kılmış namazda şehitlerin ruhuna bağışlanmak üzere okunan mevlidden sonra minbere çıkarak şu hutbeyi okumuştur:

                ?Ey millet! Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah´ın selameti, atıfeti ve hayrı üstümüze olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Cenab-ı Hak tarafından insanlara, dini hakikatleri bildirmeye memur ve resul ?gönderilen? olmuştur. Kanunu esasisi ?anayasası? Kur´an-ı azimüşşandaki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. Çünkü dinimiz, akla, mantığa, hakikate tamamen uyar. Eğer uymamış olsaydı, bununla, diğer tabii ve ilahi kanunlar arasında çatışma olması icap ederdi. Çünkü kainatın bütün kanunlarını yapan Cenabı Haktır. Arkadaşlar, Cenab-ı Peygamber çalışmasında iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, diğeri Allah´ın evi idi. Millet işlerini Allah´ın evinde yapardı. Hazret-i Peygamber´in mübarek yolunda bulunduğumuz bu dakikada milletimize; milletimizin bugününe ve geleceğe ait hususları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde Allah´ın huzurunda bulunuyoruz. Bu vesileyle büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum?.

                ?Camiler, birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadetle beraber, din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani karşılıklı danışmak için yapılmıştır. İşte biz de burada din ve dünya için, gelecek ve istiklalimiz için, bilhassa hakimiyetimiz için düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşündüklerimi söylemek istiyorum. Milli emeller, milli irade, yalnız bir şahsın düşüncesi değil, milletin bütün fertlerinin emel ve iradelerinin bütünüdür. Benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ediyorum? dedi.

                ATATÜRK´ÜN HUTBELER HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

                Bu konuşmadan sonra Atatürk´e ülke ve din konusunda sorular sorulmuştur. Orada bulunan cemaatten birisi hutbeler hakkında kendisine sorular yöneltmiştir. Atatürk´ün bu konudaki cevabı şöyledir: ?Hutbeler hakkında sorulan sorudan anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin şekli, milletimizin duygusal fikirleri ve lisanı ile, medeni ihtiyaçlarıyla uygun görülmemektedir. Efendiler, hutbe demek topluma hitap etmek yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur. Hutbeden amaç, halkın aydınlatılması ve ona yol gösterilmesidir, başka şey değildir. Yüz, iki yüz, hatta bin yıl önceki hutbeleri okumak, insanları cahillik ve çağın gerisinde bırakmak demektir. Hatiplerin normal olarak halkın günlük kullandığı dil ile konuşmaları gereklidir. Geçen yıl millet meclisinde bir nutukta demiştim ki,?minberler halkın akılları, vicdanları için bir ilim irfan kaynağı, ışık kaynağı olmuştur?. Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması ilim ve fen gerçeklerine uygun olması lazımdır. Hutbeyi verenlerin siyasi olayları, sosyal ve medeni olayları her gün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış aşılamalar yapılmış olur.  Bu nedenle hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmalıdır ve olacaktır? demiştir.

Sonuç olarak; milli mücadelenin temelinde bu milletin dine olan inancının büyüklüğü yatar. Atatürk´ün cepheden cepheye koşmasının altında da bu gerçek yatar. Atatürk İslam Dininin gerçek anlamda uygulanmasının kurtuluşumuzu sağlayacağına inanmış biridir. Bunu anlamak için konuyla ilgili sözlerine bakmak yeterlidir. Ancak 7 Şubat 1923 Tarihinde Balıkesir´in Zağanos Paşa Camii´nde vermiş olduğu hutbe, tek başına Atatürk´ün İslam Dini hakkında olan duygu ve düşüncelerinin samimiyetini ortaya koymaya yeter.

Atatürk´e göre, müslümanların geri kalmalarının nedenlerinden biri de, geçmişte din kisvesi altında menfaatleri uğruna dini istismar eden sahte dindarlardır. Bu konuda yüce halkın uyanık ve bilinç içinde bulunması için şu uyarılarda bulunmuştur: ?Bizi yanlış yola sevk eden kötülükler biliniz ki çoğu kez din perdesine bürünmüştür. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden fenalıklar hep din kisvesi altında, küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar. Halbuki, elhamdülillah hepimiz müslümanız, hepimiz dindarız. Artık bizim dinin hükümlerini öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın, babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile bize dinimizin esaslarını anlatmaya kafidir?.

Ülkemizin ve dünyadaki diğer müslüman milletlerin kalkınması, gelişmesi ve çağdaşlaşması için, Atatürk takip etmemiz gereken rotayı bakın nasıl tespit etmiş bulunuyor: ?Bütün dünya müslümanları Allah´ın son Peygamberi Hazreti Muhammed´in gösterdiği yolu ve verdiği talimatları tam olarak takip etmeli, bütün Müslümanlar Hazreti Muhammed´i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslamiyet´in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler?.

SAYGIDEĞER VATANDAŞLARIM ve SEVGİLİ HEMŞERİLERİM;

Atatürk ve Türkiye düşmanları, Atatürk´e, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti´ne saldıracakları zaman hep dini bahane etmişler, saldırılarını dini gerekçelere dayandırmaya özen göstermişlerdir. Bu gibi çevreler, tezlerini daha iyi savunabilmek için de her seferinde Atatürk´ü din düşmanı olarak göstermişlerdir. Profesör İsmet Görgülü bu konuda şunları söylemektedir: ?Kişileri demokrasi karşıtı, laiklik düşmanı yapabilmek için önce, islamiyeti saptırmak, dini söylemlerle demokrasi ve laikliğin Allah´a karşı gelmek olduğunu, müslümanın laik olamayacağını aşılıyorlar. Sonra Türkiye´deki Müslümanları dinsiz laik düzene sokanın Atatürk olduğunu, Atatürk´ün ise hain, namussuz ve İslamiyet düşmanı bir dinsiz olduğuna inandırıyorlar. Bu iki aşılamanın tuttuğu kişi, şeriatçı oluyor çıkıyor. Hem de kemikleşmiş şekilde Şeriatın kendisini kul haline getireceğini göremeyecek kadar fanatikleşiyor. İnsan olarak hayatını, bağımsızlığını, Atatürk´e borçlu olduğunu; Atatürk sayesinde bir vatana, bir devlete sahip olduğunu artık göremiyor, düşünemiyor. Doğruyu görebilse, Atatürk büstüne, heykeline saldırabilir mi? Heykellerine put gözüyle bakabilir mi? Ders kitaplarındaki resimlerin gözlerini oyabilir mi??     

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar süregelen irticai düşünce ve faaliyetler Cumhuriyeti ve devrimleri tehdit etmektedir. Bu bağnaz ve sapık düşünceli insanları Allah ıslah etsin! Cumhuriyeti ve devrimlerini ilelebet payidar kılsın.

KAYNAKÇA

  1. Cumhuriyet, Cilt 1, Turgut ÖZAKMAN
  2. Atatürk´ün Din Anlayışı, Harika YAMAK
  3. Atatürk ve İslamiyet, Ali KUZU
  4. Atatürk´ün İslama Hizmetleri, Turan BOZKURT
  5. Tek Adam, Cilt 3, Şevket Süreyya AYDEMİR
  6. Bir Ömrün Öteki Hikayesi, Sinan MEYDAN
  7. Atatürk Düşüncesinde Din ve Laiklik, Prof Dr Ethem Ruhi FIĞLALI, Taha MÜFTÜOĞLU, Dr İdris KARAKUŞ
  8. Atatürk´ün Kur´an Kültürü, Yrd Doç Dr Abdurrahman KASAPOĞLU
  9. Bayrak Mücadelemiz ve İstiklal Marşı, Yaşar ÇAĞBAYIR
  10. Kurtuluş Bağımsızlıktadır, 25 Ocak 2016 Tarihli köşe yazısı, Sözcü Gazetesi, Ayşe SUCU

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51