Ali MARALCAN- EMEKLİ KURMAY ALBAY


ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI´NDAN SONRA ÖZGÜRLÜK VE EGEMENLİK GÜNEŞİNİNDOĞUŞ MÜJDECİSİ VE ÇAĞDAŞ YENİ BİR TÜRK DEVLETİNİN DOĞUŞUNA NEDEN OLAN LOZAN BARIŞ KONFERANSI ANLAŞMASININ 93. YILDÖNÜMÜ KUTLAMASI


/resimler/2016-7/22/1623300004730.jpg?YURTTA BARIŞ CİHANDA BARIŞ?

Yukarıdaki vecize Mustafa Kemal´indir: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin sabit (değişmez), müspet (olumlu) ve maddi (elle tutulur, gözle görülür) bir siyaseti vardır. O da, Türkiye´nin belirli milli sınırları içinde, hayatını ve istikbalini sağlamaktır."
                                                                                                                            Aralık 1921

Mustafa Kemal çağında yaşayan dünya liderleri içinde, kendi memleketinin dış siyaseti için böyle bir sözü, yalnız Mustafa Kemal söyleyebilmiştir. Çünkü bu liderlerin hemen hepsinin gözleri, kendi sınırlarının dışındaydı...

/resimler/2016-7/22/1624107661760.jpgLOZAN BARIŞ KONFERANSINA KATILMAK MAKSADIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN ALDIĞI TARİHİ KARAR

17 Kasım 1922´de İngiliz savaş gemisi ile ülkeyi terk eden son Osmanlı Padişahı Vahdettin ve Mudanya Ateşkesi ile askeri bakımdan sonuçlandırılan Kurtuluş savaşımızın, siyasi alanda kesinlik kazanması gerekiyordu. Batılı devletler, 27 Ekim 1922 günü, TBMM. Hükümeti´ne Barış Konferansının 13 Kasımda İsviçre´nin Lozan kentinde toplanmasını önerdiler. İlgili devletler, barış görüşmelerine, TBMM. Hükümeti üyelerinin yanı sıra, İstanbul hükümetinden de temsilci çağırdılar. Böylece Avrupalılar daha ilk aşamada, Türkler arasında ikilik çıkarmayı amaçlıyorlardı. Ayrıca onlar, TBMM´nin kuruluşundan beri Türk ulusunun egemenliğine kavuştuğunu, hele zaferin kazanılmasından sonra, Osmanlı Hükümetinin Türklerle hiçbir ilgisi kalmayan köhne bir yönetici kadrosu olduğunu anlamak istemiyorlardı. Öte yandan, Sadrazam Tevfik Paşa´nın hiç çekinmeden "TBMM. Hükümeti ile Lozan da nasıl işbirliği yapılacağını" Ankara´dan sorması, Büyük Önder´in harekete geçmesine neden oldu. Nitekim 30 Ekim 1922 deki Meclis toplantısında Mustafa Kemal Paşa ve seksen milletvekilininin imzasını taşıyan, saltanatın kaldırılmasını içeren önerge, gündeme alındı. Karşılıklı tartışmalardan sonra 1 Kasım 1922 de Osmanlı Saltanatı kaldırıldı. Padişahlık ve Halifelik birbirinden ayrıldı. Geleceğin kendisi için hiç iyi gözükmediğini ve Türk ulusuna hesap vereceğini anlayan Vahdettin, 17 Kasım 1922 de İngilizlere sığınarak İstanbul´dan Malta´ya kaçtı.

            LOZAN BARIŞ KONFERANSINA KATILACAK HEYET NASIL TESPİT EDİLDİ?

            Osmanlı´nın tarih sahnesinden çekilmesinin ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti için Lozan önemli bir dönemeçtir. Lozan görüşmelerinde yer alan fedakâr insanları tanımak ve anmak millet olarak vefa borcumuzdur. Lozan Barış Konferansı´na Baş delege olarak, Mustafa Kemal´in tercihiyle, Meclis tarafından İsmet Paşa (Dışişleri Bakanı) seçilmişti. İkinci delege olarak Maliye Bakanı Hasan Saka, üçüncü delege olarak da Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur uygun bulunmuştu.

İSMET PAŞA LOZAN´A NASIL GÖNDERİLDİ? (Falih Rıfkı Atay anlatıyor)

Cephe kumandanı olarak Mudanya görüşmelerini idare eden İsmet Paşa, Lausanne´da Türkiye delegelerine reislik etmeyi hatırına bile getirmemişti. Atatürk´ün kendisinden dinlediğimize göre, Franclin Bouillon kendisine:

/resimler/2016-7/22/1625069225309.jpg - Barış konferansında siz bulunmalısınız, demişti.

- Olabilir, ama ben memleket dışına gitmem. Konferansı İzmir´de toplayabilir miyiz, diye sorması üzerine Franclin Bouillon:

- Sizinle görüşebilecek kadar ehemmiyetli şahsiyetleri İzmir´e getirebileceğinizi sanmıyorum.

- 0 halde Türk baş delegesi, ben olmam. Siz tanımış olduğunuz arkadaşların arasından bu işi en iyi kim yapabilir, dersiniz.

Fransız diplomatı hiç tereddüt etmeden:

- İsmet Paşa, dedi.

Atatürk ilave etmişti:

- Doğrusu Franclin Bouillon teklif edinceye kadar İsmet´i düşünmemiştim.

Fakat İsmet Paşa´ya hemen bir rakip çıktı: Rahmetli Kazım Karabekir! Atatürk onu kırmaksızın vazgeçirmek için şöyle dedi:

- Yalnız bir mesele var. Sizin Ruslarla aranız kötü. Baş delege olmanız bize faydalı olmaz.

- 0 halde bu vazifeye bir asker seçmeliyiz.

O sırada bir ajans telgrafı Rusların Lausanne Barış Konferansı´na katılmayacaklarına dair bir haber yaymıştı. Rahmetli Kazım Karabekir bunun üzerine hemen Mustafa Kemal´e

- Benim gönderilmem de artık mahzur kalmadı, dedi.

Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan ise İsmet Paşa´yı yollamaya karar vermişti. Ruslar konferansa katılsa da katılmasa da Lausanne görüşmelerini o idare edecekti.

/resimler/2016-7/22/1625492507396.jpgİSMET PAŞA, HAYATI BOYUNCA BAŞLICA ŞU BEŞ ÖZELLİĞİ İLE KENDİ YOLUNU AÇMIŞTIR

1 ? Kendisine daima rütbesinden daha üstün görevler emanet edildi.

2 ? Diğer subaylardan ayrı olarak daima, meslek dışı bilgisini ve genel kültürünü tamamlamaya çalıştı.

3 ? Görev çevrelerinde; mücadeleleri ile değil, uysal, fakat özgür hareket ve karar yetenekleri göze çarpan şahsiyeti ile dikkati çekti. Hiçbir zaman bir klik adamı olmadı. Kendini hiç kimseye kayıtsız, şartsız bağlamadı. Hatta Mustafa Kemal´e bile...

4 ? Gerektiği zaman, sorumluluk kabulünden çekinmedi. Bu vasfı onun, daima şahsi gururu oldu. Olayların akışı içinde bu gurur onu, belki göstermesiz, fakat daima bir zırh gibi sardı.

5 ? Teşebbüsü (girişimi) elinde tutabilmek gayretini, bir askeri strateji kaidesi gibi, siyasi hayatında da benimsedi. Onun için de daima, kumanda mevkilerinde bulundu. Bu mevkileri hiçbir zaman kolay bırakmadı.

İşte İsmet Paşa´nın bu özelliklerini dikkate alan Atatürk onu Türk heyetinin baş murahhası olarak görevlendirmiştir.

BARIŞ KONFERANSI NASIL BAŞLADI VE SONUÇLANDI?

/resimler/2016-7/22/1626272195643.jpgLozan´da, Türk ulusunun haklarını savunacak olan bu kurulun hangi ilkeler çerçevesinde, bu görevleri yapacakları önceden saptanmıştı. Gerçekten de 14 maddeden oluşan bu ilkeler, yeni Türk Devletinin tam bağımsızlığını ve Misak-ı Milli sınırlarından kesinlikle ödün verilmemesini içeriyordu.

Türk Delegeler Kurulu, 13 Kasım 1922 de toplanacak konferansa katılmak üzere zamanında Lozan´da bulundu.

Görüşmeler 21 Kasım 1922 günü saat 11:00 da, İngiliz Baş delegesi, Lord Curzon´un başkanlığında toplandı.

Bu konferansta Türkiye´nin karşısında; İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya devletleri bulunuyordu. Boğazlara ait işlerin tartışılmasında ise, Karadeniz´de kıyısı bulunan, Sovyetler Birliği ile Bulgaristan delegeleri de katılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri sadece bir gözlemci göndermiştir.

21 Kasım 1922´de açılan konferans çalışmaları çok tartışmalı geçiyordu. Türk haklarını tanıyan olumlu bir sonuç görülmüyordu. Büyük Ata´nın söyleyişi ile "Bu pek doğaldı. "Çünkü Lozan barış masasında söz konusu edilen sorunlar, yalnız üç dört yıllık yakın bir geçmişe bağlı kalmıyordu. 100 yıllık hesaplar görülüyordu. Bu denli eski, bu denli karışık, bu denli bulaşık hesapların içinden çıkmak, elbette öyle engelsiz ve kolay olmayacaktı."

Görüşmelerin bu aşamasında, Bulgar ve Yunan sınırlarının saptanması, Çanakkale Boğazının askersizleştirilmesi gibi konular çözüme kavuştu. Ancak Kapitülasyonlar, Musul sorunu, genel borçlar (Düyunu umumiye) ve Türkiye´ye çok yakın adaların durumu konusunda, bir anlaşma sağlanamadı. Karşı taraf delegelerinin istekleri, TBMM. Hükümetinin önceden belirlenen ilkelerine ters düştüğü için görüşmelerde kesilme belirtileri başladı. İsmet Paşa raporunda şöyle diyordu: "Ya bizleri yakacaklar, eski şekilde bir Sevr yaratacaklar, ya biz onları yıkacağız, her uygar ve bağısız ulus gibi bir barış yapacağız??.."

Böylece görüşmeler, 4 Şubat 1923 günü kesildi. Temsilci kurulları ülkelerine döndüler. Bu arada Türk Ordusu, Boğazlar, Trakya ve Musul üzerine gerekirse harekete geçmek üzere hazırlandı. İsmet Paşa, TBMM´de geniş açıklamalarda bulundu. Durum çok gergindi. Yoğun diplomatik görüşmeler yapıldı. Sonuçta, yeni bir savaştan her devletin zararlı çıkacağı düşünülerek; konferansın yeniden toplanması kararlaştırıldı.

23 Nisan1923 de Lozan´da görüşmelere yeniden başlandı. Konferansın bu aşamasında karşı taraf daha anlayışlı idi. Çünkü.Yeni Türk Devletinin önceden saptadığı ilkelerden asla ödün vermeyeceğini anlamıştı. Sorunlar, hızla çözümlendi. Bu arada, bizde barışın sağlanması için bazı özverilerde bulunuyorduk. Sonuçta ortak bir taslak hazırlandı. Yalnız Yunanistan´dan istenecek savaş zararı ödeme konusu çözümlenememişti. Mustafa Kemal Paşa´nın duruma el koymasıyla, zarar ödemeye karşılık Karaağaç ve dolaylarının bize verilmesi şeklinde bu anlaşmazlık çözümlendi. Yalnız, Musul ve Osmanlı devletinden kalan borçlar sorunu sonraya bırakıldı.

Sonunda Lozan Barış Antlaşması, üç ay süren bu ikinci aşama görüşmeleri ile 24 Temmuz 1923 de imzalandı.

/resimler/2016-7/22/1627365478239.jpgLOZAN KONFERANSI´NIN İKİNCİ DÖNEMİNİN AÇILIŞINDAKİ MÜESSİF OLAY KARŞISINDA İSMET PAŞANIN ÖRNEK DEVLET ADAMI MEZİYETİ

İsmet Paşa ve eşi Mevhibe Hanım Lozan Konferansında

Konferansın ikinci dönemi 24 Nisan saat 17:00 de Uşi Oteli´nde başladı.

İSMET PAŞALARLA Dr. Rıza Nur ve eşi, bu akşam bir değişiklik olsun diye yemek için yemek salonuna indiler. Salon kalabalıktı, herkes çok şıktı. Mevhibe Hanım yeni aldığı şapkayı ve tayyörü giymişti. Kalabalık korkusu oldukça azalmıştı.

Bir orkestra yemek müziği çalıyordu.

İşten söz açmamaya kararlıydılar ama Dr. Rıza Nur öyle sıkkındı ki dişlerini gıcırdattı:

"Entrika, hile, yalan, baskı, tehdit. Sanki barış konferansı değil, Manakyanın melodramlarından biri."

Otelin holünden bir uğultu yükseldi. İsmet Paşa´nın Yaveri Binbaşı Atıf Bey hızla salona girdi.

"Ne oluyor?"

"Efendim az önce Rusya Delegesi Vorovski´yi otelinde vurmuşlar."

"Neee?"

Dr. Rıza Nur "Lanet Osun.." dedi, "Bu melodramda bir suikast eksikti. O da oldu."

Olay önce otelde, sonra Lozan´da, daha sonra da İsviçre´de panik yarattı.

BU OLAY üzerine telaşlanan Lozan polisi İsmet Paşa için alınan güvenlik önlemlerini arttırdı. Ayrıca sınırdan kimliği saptanamayan birkaç kişinin geçtiği öğrenilince Polis Müdürü İsmet Paşa´yı ziyaret etti. Önemli bir isteği vardı:

"Suikastçıların dikkatini çekmemek için bir önlem olarak arabanızın önünde bulunan küçük Türk bayrağını kaldırmanızı rica edeceğim efendim."

İsmet Paşa Polis Müdürüne şöyle dedi:

"Bakınız, o benim özel filamam değil, o bayrak ülkemi temsil ediyor. Ona dokunamam. Öldürülürsem yerime biri gelir, görevi yürütür. Bayrak yerinde kalır."

/resimler/2016-7/22/1628482198500.jpgLOZAN KONFERANSI MÜDDETİNCE İSMET PAŞA KARŞI HEYETE NASIL BİR STRATEJİ UYGULADI?

Ve İsmet Paşa, devam etti yoluna.

Lozan´daydı.

Tartışmalar, görüşmeler ve hileli pazarlıklar tüm hızla sürüyordu. Savaşta yenilen Avrupalılar, masa başında sırtını yere getirmeye çalışıyorlardı İsmet Paşa´nın.  

Ama o direniyordu.

Hileli pazarlıkları, çevirilen dolapları ve saygın görünen yüzlerdeki kurnazlıkları biliyordu. Agememnon zırhlısındaki Hüseyin Rauf Bey gibi aldanmıyordu.

Küçük cüssesiyle uslu bir dev gibi sakindi. Ve yine bir deniz gibi kabarmıştı içi.

İsmet Paşa Lozan´a gitti ama Avrupalılar yine bastırıyordu. Savaşta kaybettiklerini masa başında almak istediler. Ama İnönü bu oyuna gelmedi. Toprak mücadelesinde isteneni aldı. Ancak ekonomik ve siyasi mücadelede epeyce zorlanıyordu.

Lozan görüşmelerinde ABD´nin resmi temsilci John Grew ve arkadaşları, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon´un odasında oturmaktaydılar. Birden içeri Lord Curzon girdi. İsmet Paşa´nın yanından geliyordu. Kızgın bir boğa gibiydi. Odadakilere bir süre baktı ve kendi kendine birilerini tehdit ederek odada sinirli bir şekilde dolanmaya başladı. Durmadan ter döküyor ve burnundan soluyordu. Belli ki Lord Curzon, İsmet Paşa´ya çok sinirlenmişti.

Birden bağırdı:

"Dört korkunç saatten beri burada oturduk ve İsmet her sözümüze şu adi sözlerle cevap verdi:

´Bağımsızlık ve Ulusal Egemenlik!´"

Odadakiler Lord Curzon´a İsmet Paşa´nın hangi konuda zorluk çıkardığını sordular. Curzon "hukuksal konuda" olduğunu söyledi. Ama İsmet İnönü "Ekonomik maddeleri de benimsemiyordu."

Her şey bitmişti.

Curzon ıstırap ve korku içinde idi.

Türklere istediklerini imzalatamıyordu. Lord Curzon İngiltere Hükümetine ve halkına nasıl hesap verecekti? Zaten savaşta kaybetmişlerdi. Ve milyarlarca sterlin İngiliz parasını boş yere heba etmişlerdi.

Odada bulunanlar toplu halde hemen İsmet Paşa´nın yanına gittiler. İsmet Paşa ile bir saat daha konuştular. Paşa korkunç derecede yorgun görünüyordu. Ekonomik maddelerin Türkiye´yi mali ve sanayi tutsaklığa sürükleyeceğini söylüyordu. Görüşmeyi fazla uzatmadan yarıdan kestikten sonra ayağı kalktı yorgun ve bezgin bir şekilde şu sözlerle odayı terk etti.

"Kalbim ağrıyor!"

İsmet İnönü, Lozan Anlaşması´ndan sonra Mustafa Kemal´in Cumhurbaşkanlığında uzun bir süre Başbakanlık yaptı. Lozan Anlaşması bir başarıydı. Mustafa Kemal öldükten sonra Türkiye Devleti´nin Cumhurbaşkanı oldu.

LOZAN BARIŞ ANLAŞMASI İMZA TÖRENİ

 Lozan Barış Anlaşması İmza Töreni

24 Temmuz günü barış konferansına katılan kurulların katıldığı oteller, ana caddeler, üniversite çevresi renk renk bayraklar, çiçekler ile süslenmişti.

Tören 15:00 te başlayacaktı.

Saat 14:00 te Lozan Palasın önünde büyük bir kalabalık birikmiş, delegeleri götürecek otomobiller kapının önünde sıralanmışlardı. Otelin holu danışmanlar, uzmanlar. Gazeteciler, fotoğrafçılar, kameramanlar ve sivil polislerle doluydu. Gazeteciler sivil polisleri kabalıklarından tanıyorlardı.

İsmet Paşa salondan içeri seslendi:

"Hanımcığım. İffet Hanım geldi."

"Geliyorum."

Kapı açıldı Mevhibe Hanım yatak odasından çıktı. Başında siyah bir şapka üzerinde çok şık pardesü, kolunda zarif bir çanta vardı. İsmet Paşa hayranlıkla baka kaldı:

"Barış kadar güzelsin."

Şık, zarif,sağlıklı, kibar, çağdaş görünümüyle yeni Türkiye´yi temsil ediyordu. Çarşaflı, peçeli, topuksuz ayakkabılı, başı önünde yürüyen, ürkek Mevhibe çok geride, ezelde kalmıştı. Mevhibe Hanım, Paşa´nın elini tuttu:

"Törenden sonra belki hemen yanınıza gelemem. İzin verin sizi şimdiden kutluyayım."

Eğildi, İsmet Paşa´nın elini öptü.

Mevhibe hanım´la İffet Hanım önden gittiler. Töreni birinci sıradan izleyeceklerdi.

Masanın başına geldi. Altın bir dolmakalem çıkardı. Bu kalemi antlaşmayı imzalaması için M. Kemal Paşa vermişti. M. Massigli´nin önüne açtığı Lozan Antlaşmasını imzaladı.

Tarih 24 Temmuz 1923 Salı, saat 15:09 du.

/resimler/2016-7/22/1629441418267.jpgKONFERANSIN BİTİMİNDE BAŞBAKAN RAUF ORBAY VE İSMET PAŞA ARASINDAKİ ANLAŞMAZLIK NASIL ÇÖZÜLDÜ?

 Nihayet Temmuz ortalarında konferans sona erer. İsmet Paşa, An-kara´dan imza yetkisi ister. Fakat bu sefer de başvekil bu isteğe cevap vermez. Üç gün geçer. 18 Temmuz´da İsmet Paşa, Gazi´ye durumu bildirmek zorunda kalır. Gazi´ye bu müracaatında İsmet Paşanın kullandığı şu cümleler, içinde bulunduğu ruh halini ve sıkıntıyı belirtmek bakımından çok dikkat çekicidir:

"Eğer hükümet, kabul ettiğimiz şeyin kesin olarak reddinde direniyorsa, bunu bizim yapmamıza imkân yoktur. Düşüne düşüne benim bulduğum yol, İstanbul´daki komiserlere tebligat yapıp, imza yetkisini bizden almaktır. Bu hal de gerçi bizim için dünya yüzünde görülmemiş bir skandal olur. Fakat vatanın yüksek menfaatleri şahsi düşüncelerin üstünde olduğundan, milli hükümet kanaatini uygular.

"Hükümetten teşekkür beklemiyoruz. İşlerimizin muhasebesi, millete ve tarihe bırakılmıştır."

Fakat hükümet hâlâ kararsızdır. Ama geciken cevabı Gazi, artık kendisi bildirmek lüzumunu anlar. Şu telgrafı çeker:

Ankara 19/VII/1339 (1923)

"Lozan´da İsmet Paşa Hazretlerine,

"18 Temmuz 1339 tarihli telgrafnamenizi aldım. Hiç kimsede tereddüt yoktur. İhraz eylediğiniz (kazandığınız) muvaffakiyeti en sıcak ve samimi duygularımızla tebrik ederek, usulen vaz´ı imza olunduğunun (imzalandığının) bildirilmesine muntazırız kardeşim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan
Gazi Mustafa Kemal"

Görülüyor ki, Lozan´da Türk Murahhas Heyeti Reisine, hükümetin bildirmesi lazım gelen imza yetkisini, Gazi biraz da özel ve hatta gayri resmi hava taşıyan bu telgrafı ile, bildirmiş olur. İsmet Paşa Lozan´da, Gazi´den aldığı bu yetkiyi kullanmıştır.

Böylece de büyük hesaplaşma bitmiştir. Bu sonuçta da ağırlığını teraziye koyan Mustafa Kemal´in rolü ve sorumluluk kabul derecesi, onun diğer işlerinde olduğu gibi, bu büyük hesaplaşmaya da kendi damgasını vurur.

İsmet Paşaya gelince? O, Lozan´da hayatının, belki de en büyük kozunu oynadı. Sekiz ay süren çetin, pürüzlü, tehlikeli bir yolun hem şerefli, hem mihnetli mücadelesini yaşadı. Nihayet düzlüğe çıktığı zamanki duyguları, geçtiği yolun bu mihnetlerini ne güzel canlandırır. Şu telgrafı okuyalım:

Lozan 20 Temmuz 1339 (1923)

"Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine,

Her dar zamanımda, Hızır gibi yetişirsin. Dört beş gündür çektiğim azabı tasavvur et. Büyük işler yapmış, yaptırmış bir adamsın. Sana bağlılığım bir kat daha artmıştır. Gözlerinden öperim, pek sevgili aziz kardeşim, aziz şefim.

İsmet"

İMZA TÖRENİNDEN SONRA GAZİ MURAHHASLAR HEYETİ BAŞKANI İSMET PAŞA´YA SAMİMİ BİR TELGRAF ÇEKTİ

"Lozan´da Heyeti Murahhasa Reisi, Hariciye Vekili

İsmet Paşa Hazretlerine,

"Millet ve hükümetin zatıâlilerine tevcih etmiş olduğu yeni vazifeyi muvaffakiyetle itmam buyurdunuz. Memlekete bir silsile faydalı hizmetlerden ibaret olan ömrünüzü bu defa da tarihi bir muvaffakiyetle tetviç ettiniz.

"Uzun mücadelelerden sonra vatanımızın barış ve istiklale kavuştuğu bu günde, parlak hizmetiniz dolayısıyla zatıalinizi, muhterem arkadaşlarımız Rıza Nur ve Hasan Beyleri ve mesainizde size yardım eden bütün heyeti murahhasa âzâsını müteşekkirane tebrik ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi ve

Başkumandan

 Gazi Mustafa Kemal"

NELER GETİRDİ?

?    Lozan barışı neler getirdi?

diye sorulacak Olursa bunun cevabını şöylece özetlemek kabildir:

?    Lozan barışı, Türkiye´nin istiklalini getirdi. Türkiye´ye Misakı Milli sınırlarını sağladı.

Başlıca tartışma konuları itibarıyla Lozan konferansındaki anlaşmalar, gene başlıca olarak şunları sağladı.

?    Trakya´da Meriç sınırı elde edildi. Bu arada Edirne şehrinin bir mahallesi mahiyetinde bulunan ve Meriç´in batısında kalan Karaağaç mahalle ve istasyonu da Türklere iade edildi.

?    Anadolu Yunanlılardan tamamıyla kurtarıldı.

?    Güneyde 20 Ekim 1921 tarihli Ankara itilâfnamesiyle bugünkü hudut elde edildi.

?    Musul vilayeti işinin halli ayrı anlaşmaya bırakıldı.

?    Ermenistan yaratılması işi tarihe karıştı. Bugünkü sınırlar vatan sınırları olarak kaldı ve Lozan´da bu sınırlar üzerinde tartışma kabul etmedik.

?    Kürdistan meselesi bahis konusu olmadı.

?    Anadolu´da yabancı nüfuz mıntıkaları, yani Anadolu´nun fiilen parçalanışı ortadan kalktı.

?    Boğazlar´da, Gelibolu yarımadası ile Çanakkale mıntıkasında sahilden 20 kilometrelik, Boğaziçi´nde sahilden 15 kilometrelik mıntıkalar, Marmara´da İmralı´dan maada adalarla. İmroz, Tenedos adaları gayri askeri bölgeler olmak üzere tam toprak hâkimiyeti elde edildi. Bu suretle İstanbul için Sevr´de konulan kayıtlar da tabii kalktı.

?    Adli kapitülasyonlar kalkmış oldu.

?    Azınlıklar için Milli Misak´ta kabul etmiş olduğumuz vechile ve yalnız gayri müslimlere mahsus olmak üzere harbi umumiden sonra akdolunan bütün milletlerarası muahedelerdeki umumi hükümler kabul edildi.

?    Askeri takyidat kalktı. Hatta gayri askeri mıntıkalarda bile 12.000 asker bulundurmak hakkı elde edildi.

?    Mali hükümler: Bütün mali kayıtlar kaldırıldı.

?    Kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı.

?    Düyunu umumiyeden Türkiye kendine isabet eden hisseyi ödeyecekti.

?    Gümrük tarifeleri yeniden düzenleniyor ve gümrük istiklaline bu suretle yol açılıyordu.

SONUÇ OLARAK

/resimler/2016-7/22/1630387669286.jpgGazi Mustafa Kemal´e göre Lozan Antlaşması "Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr muahedenamesiyle ikmal edildiği zannedilmiş büyük bir suikastın inhidamını (çöküşünü) ifade eden vesikadır. Osmanlı devleti tarihinde emsali bulunmayan bir siyasi zafer eseridir."

Toplam, beş bölümlük, 143 maddeden oluşan Lozan Barış Antlaşması. Türk Kurtuluş Savaşını, uluslararası hukuk bakımından noktalayan siyasi bir zaferdir.

1. Dünya savaşına girip yenilen devletlerle yapılan antlaşmaların hepsi, yeniklere dikte ettirildiği halde, savaşı en ağır koşullarla bitirmiş ulusumuzun dört yıl gibi kısa bir sürede, nasıl onurlu bir antlaşma yaparak, varlığını kabul ettirdiğinin tarihte tek örneğidir.

Büyük özverilerle kazanılmış başarıyı, konferans masasında tanımama çabasına düşen Avrupa devletleri, düşünce ve isteklerinden, bu antlaşmayı imzalayarak vazgeçmek zorunda kaldılar. Gerçekten yeni Türk Devletinin, Ulusal Ant ilkeleri doğrultusunda, coğrafi sınırlarını, boğazlardaki haklarını tanıdılar. Öte yandan 28. madde ile, ekonomik bakımdan Türk Ulusunu sömürgeleştiren kapitülasyonlar, tüm direnmelere karşın kaldırıldı. Böylece ekonomik kalkınmamızı engelleyen en büyük bağ, koparılmış oluyordu.

Bu onurlu ve gurur dolu mutlu günleri bize yaşatan başta Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları ile ulusal kurtuluş savaşına katılan şehit ve gazilerimizİ minnet, şükran ve rahmetle anıyoruz. Ruhları şad olsun!

KAYNAKÇA:

  1. TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE TÜRK DEVRİMİ PROF. DR. AFET İNAN
  2. TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI FAHRİ BELEN
  3. TEK ADAM C.3 ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR
  4. İHANET BASINI AYDIN KELEŞOĞLU
  5. İNÖNÜ VE YAKIN TARİH SIRLARI KAHRAMAN YUSUFOĞLU

 

Süleyman Barış
23.07.2016 16:29:56
Nerelerden ve nasıl geldiğimizi bilmeyenlere ve hatırlamak istemeyenlere ithaf olunur. Teşekkürler sayın Ali Maralcan, teşekkürler Yeni Adana gazetesi.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05