Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


YAZIK ÇOK YAZIK


              Bundan yıllar önce talebeliğimde bir yazı yazmıştım. O zamanlar daha 20 yaşlarında gençtim. Fakat edebiyata meraklı biri olduğumdan kelimelerin anlamı ve yazının güzel anlatımına önem vermeye gayret ediyordum.

              Belki de bendeki yazma hevesi o zamanlarda başlamıştı. Gelecekte yazar olma düşüncesi o günlerde kendini gösteriyordu. Yazdığım yazıları belki elli defa okumuşumdur. Her okuduğumda da ayrı bir hüzne dalmışımdır. Ardından da? bak? demişimdir. ?Daha yirmi yaşlarında neler düşünmüşüm. Düşündüklerim nasılda gerçek olmuş.?

          Belki o zamanlar hayal âlemim daha genişti. Yaşamın en çetin günlerini göğüslüyordum. Okuma derdi, yaşama derdi içi içeydi. Hem okuyor, hem de çalışıyordum. Kimseye yük olmuyordum. Anadan, babadan, kardeşten, akrabadan bir yardım görmüyordum. Aslında kimseye de muhtaç değildim.

           Benim gibi kendi kendine yeten çok az genç vardır. Belki de okulu duraksaya duraksaya geçişimin sebepleriydi bunlar. Çünkü okula başlamadan önce geçimimi tedarik etmem gerekiyordu. Tedarik etmek içinde belli bir süre para kazanmam ve maddi durumumu düzeltmem şarttı. Bu da benim  bazen sınıfta kalmamı, bazen de  ara vermemi mecbur bırakıyordu. Onlardan birkaçı Ortaokulda kendini göstermişti.

            O zamanlar EL İŞİ DERSİ VARDI. Şimdi var mı bilmiyorum. El işinde ağaçtan, ipten, kilden, çamurdan bazı eşyalar, ya da sanat eserleri yapmamızı isterlerdi. Bizde malzeme alır hocanın gösterdiği şeyleri yapmaya çalışırdık. Fakat bazen olurdu ki o basit ve ucuz denen malzemeleri almaya gücüm yetmezdi. Kimseye de; ?Alamıyorum.? diyemezdim. Hocada o yüzden beni kaç defa azarlamış, aşağılamış, sonunda  sınıfta bırakmıştı. El işinden sınıfta kalınır mı? demeyin. Kaldım işte.

            Daha buna benzer sayısız olaylar geçti başımdan.

            Ortaokul birdeydim. Yazın tarlada çalışıp aldığım ayakkabım delinmişti. Delik haliyle idare ediyordum ki; ne olduysa altı düştü. Dikmek istedim fakat dikemedim. Ne yapacağımı şaşırırken arkadaşım Nebi evlerinden babasının çizmesini getirdi. Koskocaman çizmeyi giydim ve pantolonu üzerine çektim. Okula öyle gittim.

            O günlerde kimse fark etmez sanmıştım.Bir gün idareden çağırdılar. Korkarak gittim ki; Müdür yardımcısı bir ayakkabı almış. Giymemi istedi. Bende mecburen giydim. Yoksa  ortaokul ikide okulu bırakacaktım. Ayakkabı sorunum hallolunca okula devam ettim.

            Daha sonra Adana´ya gittim. Yıl 1972.Onatlı yaşımda Orta üçteyim. Bizim çocuklara göre Ortaokul için büyük bir yaş. Çalışıp ta okuyanlara göre ise küçük. Çünkü o yaştan küçük çocuklara iş vermiyorlar. Bana da iş vermezlerdi ama, Allah yardım etti. Zaten ne zaman sıkışsam Allah´ın yardımını her zaman görmüşümdür. O çok büyük bir güçtür.Ben bunu yaşayarak gördüm. Nasıl derseniz işte örnek.

           Okuldan eve geldim. İçeri girdim, yiyeceğim hiçbir şey yok. Cebimde param da yok. Yardım isteyeceğim bir arkadaşım bile yok. Biraz yatağa uzandım uyumaya çalıştım. Aç insan uyur mu? Karnım zonklanıyor. Kapıyı çektim dışarı çıktım. İkindin vakti. Sokaklarda kimseler yok. Nereye gideceğimi bile bilmiyorum. Ana caddeye çıkarken baktım ki yolun ortasında koni gibi dürülmüş bir kâğıt para. Sanki elle kıvırmışlar yere atmışlar. Eğildim aldım. Yüz yirmi lira. O zaman için büyük para. Etrafıma baktım ama kimseler yok. Acaba yitiren var mı? diye geri geldim ve köşede biraz bekledim.  Kimseden ses seda yok. Zaten etrafta hiç kimse de yok. Yazın sıcağında herkes içeri çekilmiş,dışarı çıkmıyor.

         Doğruca bakkala gittim yiyecek malzemeler aldım, karnımı doyurdum.

          Hazreti Ali´nin buna benzer bir kıssası aklıma geldi.

          Hz. Ali (ra) eve gelir. Karnı çok acıkmıştır. Fadıma Anamıza;

       ?Yiyecek bir şey var mı ??diye sorar.

         Fadıma Anamız;

        ?Yok ya Ali? der. Hazreti Ali geri döner. Yolda mahzun mahzun yürümeye başlar. Bir süre yürüdükten sonra karşısına elinde devesi olan bir adam çıkar. Hazreti Ali´yi tanıyordur.

        ?Ya Ali? der.?Şu Deveyi satacağım almaz mısın ??

         Hazreti Ali;

       ?Param yok, nasıl alayım ?? der.

       Adam;

      ?Sonra verirsin ya Ali? der.

        Hazreti Ali;

       ?Kaç para? diyorsun ?? der.

        Adam da;

     ? 100 dinar ver.? der.

        Hazreti Aliye göre ucuzdur.

      ?Tamam.? Der Hazreti Ali. Deveyi alır. Çeke çeke giderken karşısına başka bir adam çıkar. Hazreti Ali´yi o da tanıyordur.

     ?Ya Ali? der.? O deveyi satıyor musun ??

       Hazreti Ali;?Evet? der. ?Kaç para verirsin ??

       Adam deveye yakından bakar. Dişlerini kontrol eder.

       ?Fena değil.? der. ?300 Dinar veririm.?

       ?Al ?der Hazreti Ali. Deveyi adama satar, 300 dinarı alır.

            Doğruca Peygamberimiz (sav) yanına gider. Olanları tek tek anlatır. Peygamberimiz (SAV),

        ?Ya Ali, o deveyi satan Mikayildi. ?der. ?Alan da Cebrail´di.?

           Belki bu olay ticareti teşvik etmek için anlatılır ama benim inancımda, Allah´ın kimseyi aç bırakmayacağı mesajı yatmaktadır.

           Yine Kuran da bir surede şöyle der. Çevrenizdeki kedi köpeklere bakın. Yarın ne yiyeceklerini biliyorlar mı? 

             Allah yarattıklarını doyuracaktır. Ben buna canı gönülden inananlardanım.

              Bizim gençliğimizde arkadaşlık anlayışı çok farklıydı. ?Can gibi, canan gibi.? derler ya. Can kadar önemliydi arkadaşlık. Ölümüneydi belki de. Çıkar için değil. Menfaat sağlamak için değil. Eşit haklara sahip olmak için arkadaşlık. Vatan için arkadaşlık. Bayrak için arkadaşlık. İlim için, fen için arkadaşlık. İnsan için, insan olmak için arkadaşlık vardı.

            Bir kuru ekmeği paylaşmak için arkadaş olurduk.

            Dün böyle bir arkadaşımızı daha kaybettim.

           O benim için bir amcaoğlundan çok, dert ortağı, can dostuydu. Mezarını kendim kazdırdım.Yüce Mevla bana nasip eyledi.Çok zor bir olay, sevdiğin insanın mezarını kazdırmak.İnsan düşündükçe kötü duygulara saptanıyor.Birde sıranın artık bizlere doğru geldiğinin işaretini görüyor.Hayatın dönemeçlerinin sonuna geldik ve  gidiyoruz.Birbirimizi sevmek lazım.İnsanca,dostça,kardeşçe sevmek lazım.

            Ne demiştik daha o yaşlarda;

            ?Hayat adım adım yürüdüğümüz meçhul bir yoldur.Her adımımız bir iz, her dönümümüz bir yaş bırakır.?

              Bu satırları 1977 lise son sınıf da yazmıştım.

             O günden bu güne kimler geldi, kimler geçti dünyamızdan. Bu dünyadan gidenlerin daha çok olduklarını görüyorum.Kalanların ise arkadaşlığı çıkar ilişkisine döktüklerini,çıkarı olmayanların birbirlerine selam bile vermediklerini  biliyorum. Bu davranışlar insanlığın yara aldığını bize hatırlatıyor.Yazık çok yazık.İnsanlık yara oalmamalı.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22