Ahmet DOKUZOĞLU-NE DEMİŞTİK?


CİN HİKÂYELERİ


             Yazılarımda çokça bahsettiğim bir kanepe hikâyesi vardır. Öyle ahım şahım bir kanepe olmasa da; insanlarla oturur, sohbet eder, hal hatır sorarız. Kanepenin yanında Ali Ağabeyimizin evi vardır. Yaşı seksene merdiven dayamış, güngörmüş, abdestli namazlı, birazda siyasi görüşü değişmeyen bir Ağabeyimizdir. Ben onu çok severim. Çünkü bir yerde baba dostumuzdur. Babam rahmetli ölmeden önce onun başına Kur´an okuyabileceğini söylemişti. Belki de o yönden olacak hem dini konularda, hem de siyasi konularda Ali Ağabey ile çok konuşur, çok tartışırız ama anlaşamayız. Olsun. Herkesle anlaşmak mecburiyetinde değiliz.

             Tabi ki burada ki konuşmalar bizleri üzmez. Birbirimize saygılıyızdır. Birbirimizden öğrenecek çok şeylerimiz mevcuttur. Ne zaman canım sıkılsa o kanepeye oturur yazacak bir şeyler bulmaya çalışırım. Bu günde Cuma namazından sonra kanepeye oturdum. Ali Ağabey Umre ziyaretine gitmişti. Çocukları da işinde, gücündeydi. Ama ben yine de konuşacak birini arıyordum. Çok geçmeden bir araba durdu. İçinde Kocabuğa Ubbat vardı.

            Kocabuğa Ubbat bizim okul arkadaşımızdır. Biraderle birlikte okudular. Okula bayağı yaşlı gitmişti. Bizler yedi yaşındayken o, on sekiz yaşlarındaydı. Babayiğit biriydi. Oturduğu sıraya zor sığıyordu. Güzelde top oynardı. Ona çoğunlukla servis attırırlardı. O da bu işi iyi yapardı.

            Ubbat Ağabeyle selamlaştık. Yanımıza gelip oturdu. Siyasi görüşünü bilmiyordum. O konulara hiç girmedim. Bir ara cin hikâyelerinden başladık. Bizim yukarı evlerin olduğu Koçlu köyü yakınlarında bol bol cin hikâyesi anlatılır. Halk arasında yaygındır. Deveboynunda cin görmeyen kalmamıştır. Ubbat ağabey;

            ?Ben Cinden, minden korkmam.?dedi.?Hatta hiçbir şeyden korkmam. Korktun mu bu işler başına musallat olur.?

              Doğru söylüyordu. Cin hikâyelerinde korkmamak gerekirdi. Cin korkak adamlara musallat olur. Korkmayan adama  hiç bir şey yapamazdı. Bunun örneğini CİN hikâyemde vermiştim.

             ?Gardaş.?dedi. Ubbat Ağabey.?Bir zamanlar lata yapmaya gitmiştik. Sıyrıngaç tarafında latayı kestik, atlara yükledik. Vakit gece yarısı. Göz gözü görmüyor. Yanımda da birkaç kişi daha var. Zaten lata kesmeye yalnız gidilmez. Diğer arkadaşlarla birlikte yola çıktık. Aralıklı olarak gidiyoruz. Yan yana gidersek bir ormancı hepimizi yakalayabilir. Aralıklı gidersek birimizi yakalar diğerimiz kurtuluruz. Ormancı yakalarsa; elimizden atımızı alır. Bir sürü ceza keser. Birde mahkemelik oluruz. Bütün bunların olmaması için çok dikkatli olmamız gerekir.

               Karanlıkta giderken benim at uzun mezarın orada durdu. Duyuyorum ki buralarda çok cin varmış. Daha önce komşulardan bir sürü Cin hikâyeleri dinlemiştim. Atın durması ile onun yularından yakaladım. İleri çekiyorum gitmiyor. Yana çekiyorum gitmiyor. Olaydan bir şey çıkaramıyorum. Öne bakıyorum bir şey yok. Beri bakıyorum yine bir şey yok.

                Atı durdurdum. Etrafı dinlemeye başladım. Kulağıma bir cızırtı geliyor. Sanki bir kedi sızılıyor. Cebimden kibriti çıkardım yaktım. Etrafa baktım, hiç bir şey yok. Kibrit sönünce o cızırtı tekrar kulağıma geliyor. Cebimde kibritim çok az.

                Atı yormamak için elimle çektim götürdüm. Fakat o cızırtı beni çok rahatsız etti. Kafamdan hiç gitmiyor. Atla birlikte Balli Kemal´in evinin oraya kadar vardım. Lataları çalılığa sakladım. Yarın akşam alıp götürmek üzere geri döndüm. Diğer arkadaşlar da ayrı ayrı yerlere lataları indirdiler. Herkes kendi  evlerine gitti.

                Atın üzerinde Uzun mezara geri geldim. Korku denen bir şey yok. Atın durduğu yerde indim. Elime bir çıra aldım. Kibritle yaktım. Etrafa iyice bakmaya başladım. Bakarken yolun kenarındaki ağacın kovuğunda ne görsem? İki tane kedi yavrusu yan yana yatmışlar. Açlıktan ikisi de ölmüş. Meğer o duyduğum ses onların son çırpınışıymış. Belki de ilk duyduğumda bulabilseymişim kurtarabilirmişim. Onları o halde görünce çok üzüldüm.?

              Bizim insanlarımız işte böyledir.

              Dış görünüşüne bakarsanız; babayiğittir, güreşçi tipidir. Ama içlerinde bir kedi için gözyaşı dökecek insanlıkları mevcuttur. Ben bu köyde çok insan tanırım. Bir inekleri hastalanıp ölse etini yemezler. Kimseye de yedirmezler. Hatta besledikleri tavukları bile kesmeye kıyamayan kadınlar vardır.

            Cin hikâyesinden başlayınca bir de benim anlatmam gerekiyordu. Yanımda duran Ubbat Ağabey´e;

            ?Zamanın var mı? ?dedim.

            ?Fazla da yok.?dedi. Ben aklımdaki cin hikâyesini anlatmaya başladım.

             Bizim aşağılarda bir Ağabeyimiz vardır. Ali Öksüz. Bu köylüler bilmezler. Eskiden deveboynundan yaylaya giderlermiş. Bizim biraderin önüne birkaç tane inek vermişler. Bunları sürerek yaylaya götür demişler. İneğin biri yolda buzağılamış. Bir buzağı doğurmuş. Büyükler buzağıyı alıp önden gitmişler. Anasını da biradere bırakmışlar.

               ?Arkadan sürerek gel.? demişler.

              O da ineklerle birlikte deveboynuna gelmiş. Tam deveboynunu geçince mezarlığa doğru giderken buzağı doğuran inek mezarlığa kaçmış. Birader oranın mezarlık olduğunu bilmiyormuş. İneği döndürmek için arkasına düşmüş. Bir düzlük alana gelince inek birden bire hindiye dönüşmüş. Kendi kendine şişmeye başlamış ve biradere;

             ?Ulan çocuk.? demiş.?Sana yapacağımı biliyorum ama daha çocuksun. Çek git buradan. Yoksa kötü olursun.?

              Biraderde bu söz üzerine geri dönmüş. İlerideki ineklere yetişmiş ki ne görsün. Az önce kendini tehdit eden inek yolda gidiyor. O an hiç dikkatini çekmemiş. Daha sonraları aklına gelince arkadaşlarına anlatmış. Onlarda;

             ?O gördüğün CİN. ?demişler.?İyi ki sana bir şey yapmamış.?

            Her tarafı orman ve fundalıklarla kaplı olan köyümüzde bu tip hikâyeler mevcuttur. İçlerinde kaybolup, Anavarza da bulananlar da vardır. Eli ayağı felç olan insanlarda vardır. Kiminin ağzı eğrilmiş, kiminin gözleri kaymıştır. Aralarında Ubbat Ağabey gibi korkmayan, korkmadığını da gittiği yerlere anlatan insanlarda mevcuttur.

            Biraz sonra Ubbat Ağabey kanepeden ayrıldı. Bende kalkıp eve geldim. Evde yapılacak çok işimiz vardı.

          

                Başka yerlerde bir tosun ya da inek ölse, kesip kasaba verirler. Ya da parçalar kendileri yer. Ama bu köyde bunun göremezsiniz. Ne inek eti, ne

                  Daha sonra Ubbat ağabey arabaya binip gittiler. Bizde yalnız kaldık. Laf olsun diye Ali Ağabeyin çocuklarına bir şeyler söyledim ama hiç kimse benimle siyaset konuşmaya yeltenmediler. Hatta Eyüp;

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92