ALİ TAŞ ADN.


“ÜŞÜYEN SICAK DÜŞLERİM”


          Ali F. Bilir, Orhan Kemal Öykü Yarışması’nda “Annemin Uzak Elleri” adlı öyküsüyle üçüncülük ödülü almış (1993). Otuz beş yıldır şiir ve öyküyle sürdürdüğü yazın erliği uğraşında özgün çizgi arayışını belirgenleştiriyor. Bu olumlu arayışın doğal sonucu olarak Bilir, ilk kitabıyla okurlarının karşısına çıkıyor. 1971’den bu yana yazılan öykülerin yer aldığı kitapta on bir öykü bulunmakta.

             “Üşüyen Sıcak Düşlerim” sanatsal niteliği olan bir kitap. İnsan ve yaşam arasındaki ilişkiyi folklorik ve düşle gerçek bağlamında yalın, akıcı bir dille irdeliyor. Bu özellikleriyle, sanatsal bir çizgi edinmenin yanında, alegorik bir sonuca da ulaşıyor. Bu otantik ve folklorik ilişki, sıradan insanların yaşamında, seyrek görülen betimleme ve benzetmelerle şiirsel bir söylem geliştiriyor.

            Öykülerin düğüm noktasının düşile gerçek olduğu gözleniyor. Burda çeşitli yollar uzanıyor ayrıntılara… Bu ayrıntılar gözlem, anı, folklor, fabl, psikoanaliz gibi yönelimler olabiliyor.

            Kitaba da adını veren ilk öykü “Üşüyen Sıcak Düşlerim”de otantik ve folklorik yansıma betimsel bir nitelik kazanıyor. Yazar, eleştirel-gerçekçi çizgide öykülerini irdelemelerle iç içe bir bağlamda sürdürüyor. Sürdürürken de, düş ile gerçeğin biçimsel özgünlüğe ulaştığı uyum içinde, çoğu öykülerinde olduğu gibi çocuksu bir gözlemle evrensel simgelere sarılıyor… Zorlu yaşam koşullarına direnen baba için, Tarzan yardıma çağrılıyor. Düşsellikten soyutlanmayan bu gözlem, gerçekle alegorik bir yakınlık kurmakta. Yazarın çizgisi ve dolayısıyla yazınsallığındaki fayda işlevi göz ardı edilmeyecek olursa, öykünün ulaştığı sonuç açısından fabl türü bir etki yaptığı duyumsanır…

            Yazarın, olası acılarla düşsellikler arası kurduğu köprüden çocuksu heyecanların, tutkuların elinden tutan gerçekçiliği geçirdiği yadsınamaz.

            Yine, “Üşüyen Sıcak Düşlerim” öyküsü baz alındığında yalın, otantik ve folklorik yaşamın yansımasını betimlemelerle verir görülen yazar, öyküdeki nesne ve kahramanlar arasında sıcak, içten ve gizli bir ilişki kurar. Yansıması derken kuramsal bir yanılgıya kapılıp, sıradan bir anlatım sonucuna varılmasın.. Yazar sıradan insanları anlatıyor ama, sıradanlıktan soyutlanan bir anlatımla öyküleştiriyor. Yalın ama etkileyici, çarpıcı bir anlatımla öykülerini çerçeveliyor.

            “Son Yolculuk” yolculuk adlı öyküde seyrek de olsa, bazı bölümlerde görüldüğü gibi yazarın yazınsal karakteristliğine aykırı olarak imgelem göze çarpıyor.(s.28)

            “…Uzaklara çekilmişti yıldızlar. Kül dökülmüş gibi gümüşlenmişti samanyolu bahçesi. Ay, soluk bir yüz gibi çam ağaçlarının tepesine asılmıştı. Bir akan yıldız yakalayıp geçti saçlarımı, serin esintinin kanatlarında bir şavkıdı, bir soldu… Bir dilek tutsaydım keşke diye düşündüm. Bir dilek…

            Benzetme, betimleme ve imgelem iç içeliği aynı sayfanın sonuna doğru şöyle yer alır… “Kamyon iki yana sallanarak bir yokuşu çıktı. Ağaçların arasından kıvrılarak geçen dağ yolu, ay ışığının ardında gümüş bir yolu andırıyordu. Küçük, karanlık bir köyün içinde dolaşıyorduk şimdi, uyuyan evlerin arasında. Köpekler geceye karşı havlıyor, uluyarak peşimizden koşturuyorlardı. İmgelemin tüy kanatları çekip uçuruyor, köyüme götürüyordu beni. Düşlerin sonu gelmeyen bir yenisine yolculuk öncesi hazırlıkların bütün hızıyla sürdüğü o güz gününe..”

            Betimlemelerin kırsal yaşama özgü folklorik yapısallığını sürdürdüğü bölümler görülür…

            “…Lambanın derin boğumlu, iki tümsekli gövdesini kaldırıyor havaya, dikkatle inceliyor. Fitilin kısalmış olan alt ucu, sarımsı sıvanın iki parmak yukarısında…” (s.10)

            “…Lambanın kömürleşmiş, kapkara olmuş fitil ucunu makasla düzeltirken…” (s.25)

            “…Elimden sevgiyle tutmuştu ninem. Ocağın hemen yanındaki beyaz, parlak giysilik taşının üstüne oturtmuştu. Çıplaktım önünde. Sabunla köpürte köpürte saçlarımı yıkamış, sırtımı ovmuştu güzelce. Durulama suyunu başımdan aşağı boca etmeden önce de, ‘Damatlık yıkanmaların olsun Memedali; demişti gülerek. ‘Arılık, duruluk, bitlik, pirelik…’ tekerlemesini söyledikten sonra eğilip, kulağımın yumuşak memesinden öpmüştü…” (s.29)

            “…İri dut ağacının altına çoktan yakılmış ateş. Üç taşlı bir ocak düzeneği kuruluyor ateşin çevresine; üstüne kocaman bir kazan yerleştiriliyor. Su birazdan kaynar. Yanmakta olan ateşin kül üfleyen dumanı, döne kıvrıla göğe ağıyor, koyu maviliğin derinliğinde eriyip yitiyor. Ateşin kırmızı dili, islikazanı dört yandan sarmış…”  (s.40)  

            “…Annemle babamın uzaklardan gönderdiği mektuplar, bayram ve yılbaşı kartları, uçları sararmış fotoğraflar; mavi taşlı nazar boncukları mumlu beze sarılmış, üçgen biçiminde iki muska…” (s.52)

            “Annemin Uzak Elleri” öyküsünde, kurgudaki özgünlükle olumlu söyleme ulaşmanın yanı sıra psikolojik bir açılım gözlenmekte. Değişik zaman ve ortamlara ait duygulanımları, bilinçaltı yansıması olarak algılayabilmek olası.

            Bu yalınlık ve kırsal yaşam içerisinde, otantik ve folklorik yapısallığa paralel olurcasına gizlenen töresellik olgusunun koşulu olmanın (sanki) gereğince erotizmin kamufle edildiği görülür. Ve de çocuksu belleklerden yansıyan (bir erotizm alımlamasına doğru) soru işaretleriyle doludur.

            “…Beni uyudu sanıyor annem. Elimi üzerimden aşırıp babamı buluyor. Babam fısıltıyla: Mustafa uyudu mu?’ diye soruyor. ’Uyudu’ diyor annem, titrek sesiyle.” (s.68)  

            Yazarın bir nebze de olsa, gözlem ve irdelemesini köyden kente göç eden insanlara çevirdiğini görüyoruz. Büyük kentlerin umutlarıyla taşra kasabalarının düş kırıklıklarını bir potada buluşturuyor ve çocuksu tutkuların direnciyle devinim kazandırıyor.

            “…’Gidiyorum’ demişti. Göreceksin, bu kez zengin olarak döneceğim… Ah, büyük kentler.. Bekleyin, size geliyorum… Döndüğümde biriktirdiğim paralarla kendime bir çay ocağı açarım, kurtuluruz yoksulluktan… Sonrası, gel keyfim gel…” (s.82)

            Sonuç olarak şunu vurgulamak gerekir… Ali F. Bilir, çağının tanığı bir yazar. Öyküleri oldukça umut verici. Özgün bir dil edinebilme başarısını gösteriyor. Özellikle… “Üşüyen Sıcak Düşlerim”, “Annemin Uzak Elleri”, “Palto”, “Dayım”, “Kura-3”, ve “Gecenin Erikleri” isimli öyküleri vasatlık düzeyini aşabilenler olarak belleklerde iz bırakıyor. Bu olumlu yönüyle de salt düş ile gerçeği değil, estetikle gerçeği de kaynaştıran bir nitelik kazanıyor.

            “Üşüyen Sıcak Düşlerim”i yeni yapıtlar izledikçe yazın dünyamıza güneyden gelen bir yazarın ayak sesleri yavaş yavaş hissedilecektir.

*(Üşüyen Sıcak Düşlerim/e Yayınları) 

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00