Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


 TARIM SEFERBERLİĞİ VE İMECE RUHU

21. yüz yılın ilk 21 yılı mutlu edemedi bizi.


  21. yüz yılın ilk 21 yılı mutlu edemedi bizi.

     98 yaşına gelmiş Türkiye Cumhuriyeti zor günlerden geçiyor.

     Atatürk İlke ve Devrimleri, yüzkarası saldırılarla karşı karşıya.

     Ekonomik bunalım içindeyiz.

     Açların kutsalı olmayacağını biliriz.

     Ulusça hızla silkinmek zorundayız.

     Günümüz koşullarında bu silkinişin adı “ Teknik Tarım Seferberliği”;

üretim ve pazarlama mekanizması ise “ Tarım Kooperatifleri” dir.

     Elbette kırık- dökük sanayi çalışmaları, plana bağlanarak sürdürülmelidir.

     Düşüncemizi açalım biraz:

     Kalkınma hop oturup hop kalkmayla olacak bir iş değildir.

     Öncelikle, kalkınmayı adım adım gerçekleştirmeyi amaçlayan planlama

ilk koşuldur.

     O planlama ki hatır- gönül dinlemeyen uygulayıcılar ister.

     Ya üretici. Hala Nuh Nebiden kalma yöntemlerle mi çırpınıp duracak?

     Çağdaş eğitim ne güne duruyor?

     İnsanoğlunun insan tırnağından insan ürettiği bir çağdayız artık.

     Doğanın örneğini sunduğu ürünlerin bin bir türünü üretirken, doğayı bile

şaşırtıyor insanoğlu.

     O halde, üreticileri “ kalite üretici” boyutuna ulaştırmak olanaksız değildir.

     Bu boyuta ulaşmanın en sağlıklı yolu “ Yaparak- Yaşayarak Eğitim”  dir.

     Bu aşamayı Köy Enstitülerinde yaşadık biz. Ne yazık ki ömrü kısa oldu.

     Başarıya ulaşmış üretim deneyimlerini örnek olarak tanıtmak, eğitimin ilk

aşaması sayılmalıdır.

     Yaparak- yaşayarak eğitim, gözlem zorunluluğunu bağrında taşır.

     Planlama aşamasından üretime kadar, başarıya engel olabilecek ya da

yavaşlatabilecek tüm engeller ortadan kaldırılmalıdır.

     Özellikle kooperatifçilik hakkında yaratılmış olan kasıtlı algılar kaldırılmalı;

kooperatifçiliğin “ İmece Ruhu” üzerinde kurumlaştığı, özellikle emekçilere

kavratılmalıdır.

     Bu titizlik- maddi manevi- çıkabilecek tüm ayrık otlarına fırsat vermemek

anlamına gelecektir.

     Tarım planlamasında “ Tarla Tarımı”, “ Bahçecilik”, “ Hayvancılık”, “ İpek

Böcekçiliği” , “ Arıcılık” ve benzeri üretim birimleri, ayrı kooperatifler halinde

olabileceği gibi; tek kooperatifin bölümleri halinde de çalışabilirler.

     En kalın çizgileriyle saptamaya çalıştığımız üretim süreçlerinde, ayrıntılara

inildikçe yeni görevler ortaya çıkacaktır. Onların başarılması ise birer kıvılcım

olacaktır.

 

     ÜRETİM PLANLAMA AŞAMASI NELERİ İÇERİR?:

  1. Yurdun hangi bölgesinde, hangi mevsimde, hangi ürünler yetiştirilebilir?
  2. Bölgelerin doğal mevsim ürünleri?
  3. Hangi arazide hangi ürün yetiştirilebilir?
  4. Mevsimsel koruma ve besleme etkinlikleri?

 

     ÜRÜN YETİŞTİRME AŞAMASI NELERİ İÇERİR?:

  1. Üretilecek ürün miktarı
  2. Gübreleme ve ilaçlama proğramları
  3. Sağlıklı tohum üretimi ve dağıtımı
  4. Üretim araçlarının sağlama yol ve yöntemleri.

 

     PAZARLAMA VE DEĞİŞ- TOKUŞ AŞAMASI NELERİ İÇERİR?:

  1. Ürünün yöresinde- aracısız- kooperatif eliyle pazarlanması
  2.  Diğer yöre ve bölge kooperatifleriyle ürün alış- verişi; onlarla ürün

değişimi ( Değiş- Tokuş)

 

     TOHUM VE TÜR ARAŞTIRMA- GELİŞTİRME BİRİMLERİ:

  1. Kalite gelişimi
  2. Miktar gelişimi
  3. Albeni gelişimi

     Tarla tarımı ve bahçecilik kooperatifleri ayrı ayrı olabilecekleri gibi,

hayvancılık alanını da kapsayabilirler.

     Üretim alanlarının vahşi doğaya teslim edilmemesinin yolu budur.

     İthalat zorunluluğuyla soygun ve sömürgenlere avuç açmaktan biricik

kurtuluşun da yolu budur.

     Çukurova’ya yapılanlar gibi kötü amaçlı olmasa bile, yanlış uygulamalar da

yoksulluğa hep kaymak olmuştur.

     Örnek mi istersiniz? İşte örnek:

     Anımsar mısınız? Bir zamanlar- çok eski değil- “ Ekmeyin. Bedelini benden

alın” demişti birileri.

     Gerçekten ödemişti de bedellerini.

     “ Oh! Ne güzeldi be! Ekmek elden su gölden” demiştik.

     ” Yahu parazit çıkar böyle dölden” diyememiştik de; dünya ürünleri

hep bize akacak sanmış olmalıydık da, Çukurova’nın sanayi ürünü pamuğunu

soya fasulyesine değişmiştik.  

     Ne yazık ki Amerika İç Savaşında Kuzeylilerin fabrikalarını kurtaran

Çukurova pamuğu, Tarım Bakanı Dağdaş’ın elinden kendini kurtaramadı.

     Bir tiyatro oynandı ülkemiz üzerinde. Gözlerimizin içine baka baka:

     İthal gelen, adını bile duymadığımız ürünler vardı kalem kalem.

     Onları yemeden hiç çağdaş olabilir miydik?  

     Düşünün bir kere, biz sürekli ekip biçmekle uğraşıyor olsaydık, bu dünya

nimetlerini görebilir miydik?

     Bizim tarlalarımızın dinlenme hakkı yok muydu?

     O arazilerin gittikçe kıraçlaşıp kıt ürün vermeleri bir direniş değil miydi?

     Bir yıllık nadas yetmiyor olamaz mıydı?

     İnsan demokrasisi olur da tarla demokrasisi olmaz mıydı?

     Gerçi onlara da fazla güven olmuyor ya. Birkaç yıl sonra bizi tanımayıp

ayılara selam durmaya başlıyorlar.

    Oysa pamuk vefakârmış, unutmazmış bizi.

     Aslında bir miktarını hep yedekte bulundurulmak gerekliymiş.

     Ben daha ölmedim de imam öyle diyor.  

     O pamuğun önemini akılsız başımız unutsa da, kıçımız hiç unutmuyor.

Çünkü o doğaya daha yakın…

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00