SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


ŞAİR VE YAZARLARIN MEMLEKETİNE BORCU: VEFA


Geçen gün, Dr. Ali Kurt'un, hemşehrim şair M. Niyazi Akıncıoğlu'nun hayatı ve sanatını anlatan, YAZILMADIK BİR ŞARKI kitabını okuyordum. Yanında da, şairin, UMUT ŞİİRLERİ adlı kitabını...
Düzmece bir suçlamayla 20 ay tutuklu yargılanmıştır. Özellikle de üzerlerine atılan suçun niteliği düşünülecek olursa, tutukluluk süreci çok zor bir süreç olmuştur. Son savunmasında Akıncıoğlu, suçsuzluğunu vurguladıktan sonra
"Yalnız bir kabahatim var. Bunu müdrikim. Kabahatim; Adnan Çakmak gibilerine emniyeti mevdû (emanet edilmiş) bir şehirde yaşamaklığımdır. Ama neyleyim: Bu şehir benim şehrim; memleketim. İnsanları, hemşehrilerim. Ailem burada. Ölülerim burada yatıyor. Yani:

"Kırklar yatıyor Kırklareli'nde,

Heves-i feth ile hâlâ.

Taçsız ama taçsız da muallâ;

Kırklar yatıyor Kırklareli'nde."


"Evet" diyor Akıncıoğlu ve Yeşil Yurt Gazetesi'nde, 1949'da bunları boşuna yazmadığını; ölülerimizin anısını ululadığını, geçmişi yad ettiğini söylüyor. "Kulakların çınlasın Hüseyin savcı; vatan ve milletimi unutmamıştım. 
Unutup unutmayacağımı da zaman gösterecek. Kimlerin unutacağını da, inşallah ben görmem." diyor.
O, ipten adam alan avukat, gönlü yüce, espirili, paraya değer vermeyen, lokantada masasına oturana hesap ödetmeyen, iyi içen, karizmatik bir kişilik olan ve 1940 Kuşağı şairlerinin en önde gelenlerinden biri olup, sanatıyla, şiiriyle bu kuşağı etkilemiş olan usta şair Niyazi Akıncıoğlu, çok sevdiği Kırklareli'nde "taçsız ama taçsız da muallâ" olarak yatıyor. Ruhu şad olsun.
Niyazi Akıncıoğlu,1918 yılında Kırklareli'nin Pınarhisar ilçesine bağlı Kurudere köyünde doğmuştur; ne köyünü unutmuştur, ne yıllarca avukatlık yaptığı Kırklareli'ni ne de eğitim gördüğü şehirleri...
Bir şairin, doğduğu, yaşadığı yerle sanatsal ilişkisi, güzel şiirlerle edebiyata ne güzel yansıyor!.. Niyazi Akıncıoğlu'nun eğitim için zorunlu olarak gittiği yerler ve  üzerinde etki bırakan şehirlerle ilgili şiirlerinden dizeler sunmak istiyorum.

HASRET

"Ben köyümün çocuğuydum

Buğday kokardı ellerim.

Yarınlara doğru, mesut,

Başak başaktı günlerim.

Aşamazdı arzularım

Bir çitlenbik duvarını,

Ve arife günlerinde

Beklerdim ancak yarını.

En güzel rüyalarımda

Büyüyüp davar güderdim.

Kaç gece böyle rüyamda

Kuzuları kurda verdim.

Evimiz nasıl yüksekti,

Ne büyüktü pencereler.

Yıldızları kucaklardı

Bir kuştu camda geceler.

Dörtbir yerinden akardı

Yağmurlu günlerde damı,

Koruyamazdı tekneler

Göl-göl olmaktan odamı.

Düdük yontmuyor söğütten

Buğday kokmuyor ellerim.

Yarınlara doğru değil

Düne, dünlere günlerim

Ve masallarımı ninem,

Beraberinde götürdü.

Bitmek bilmiyor geceler,

Geceler ne uzun sürdü.

Azgın sular bastı köyü,

Eridi kerpiç duvarlar.

Şimdi bende, kaybedilmiş

Bir dünyanın hasreti var."  -NİYAZİ AKINCIOĞLU 

EDİRNE

"Bir yerde görürsen ki:
Ağır ve edalı akar,
dal dal söğütleri öperek
samur üç belik gibi
Üç koldan sular;
müjdeler olsun efendim:
Edirne’desin.  

Mevsim , fasl-ı bahardır,
gecedir ve mehtap vardır.
Ve sen,
bir kavsi kuzahta yürür gibi
Köprüler'desin.  

Şataraban makamında bir şarkı dudaklarında,
düşünür çözemezsin:
Bu naz-ı istiğna, bu avaz neden:
neden yarı eğilmiş suya dallar?
Öyle ferman etmiş eden
kimseler bilmez.  

“Gönül bir top ibrişim
sarılsa çözülmez”.
Burada her şey,
bakınır hüsnüne hayran.

Neden yarı eğilmiş suya dallar?
Öyle ferman etmiş eden.
Söylemek kolay olsa eski türküsünü:
“Edirne köprüsü taştan
sen çıkardın beni baştan”.
Ayırdın anamdan, hem kardaştan." -NİYAZİ AKINCIOĞLU 

BURSA

"Adını ilk defa Yedibela Rasim’in hançerinde okudum.

Çocuktum.

Çatal geyik boynuzu kabzasında

İlk Bursalıyı tanıdım:

“Bıçakçı Remzi” yazıyordu.

Ve kıvrak, söğüt yaprağı çeliğinde

Bir yara izi gibi kazılmıştı : Bursa.

…..

Bursa eyi, Bursa güzel.

Bursa için destan yazılır,

Bursa için iğneyle kuyu kazılır; 

Fakat yalan:

Bursa’da zaman,

"Billur bir âvize" gibi değil.

Değil ama,

Bir ölmemek arzusu veriyor adama.

Dünyayı bırakıp gitmek haseti,

Yaşamak hasleti,

Yeşil yeşil yeşeriyor,

Mavi mavi gülüyor."  -NİYAZİ AKINCIOĞLU 

İSTANBUL 

Anladım,

ben bu şehrin insanı değilim; 

ekmeği dilim dilim 

ve suyu miskal miskal, . 

aslan ağzında.

Bu şehirde delikanlılar,

buğday ağaçlarını sordular;

bu şehirde yiğitler beni arkamdan vurdular.

Şaşmayın dahası var:

Bir garip kuştur burada bahar,

konmadan geçer;

ve yaz dondurmacıya iner

dondurmacıdan gider." -NİYAZİ AKINCIOĞLU 


Oğlu Dr. Tevfik Akıncıoğlu'nun deyişiyle, "Hayatının tekeri hep gurbette dönmüş"tür şair Niyazi Akıncıoğlu'nun. İlkokula, o yıllarda üç sınıflı bir ilkokul olan Karahalil köyündeki okulda başlar. 4. sınıfta "Pınarhisar Bölge Yatılı Okulu"na kaydolur. Bölge yatılı okullarının kapatılması nedeniyle de 5. sınıfı Kırklareli merkezde bulunan Kocahıdır İlkokulu'nda okur; 1932 yılında ilkokulu bitirir.1932 yılında Edirne Lisesi'nin orta kısmına geçer. Lisenin 1. sınıfındayken Edirne Lisesi'nden ayrılmak zorunda kalır. Edirne ve özellikle Meriç'i çok sevdiği için buradan ayrılmak zor gelecektir şaire. Annesine sunduğu lise yıllarında yazdığı bir şiirinde, büyük olasılıkla yaşadığı ilk aşkı ve Meriç sevgisini anlatır:

MUHTEREM ANNECİĞİM

"Varlığım ürperir seni anarken

Yerinde bir hazin hatıra ağlar

Sevgime ilk beşik ve mezardın sen

Ey Meriç gönlümde gizli ağrım var.

Ayrılık günümün son saatinde

Bir hayal olurken sen gözlerimde

........................

Meriç'te açan bahar

Her bahardan başkadır

Meriç'te sevilen yâr

Her bir yerden farklıdır.

Meriç'in türküleri 

O kadar tatlıdır ki

Orda kızıl akşamla

Tatlı rüyalar vardır."

Edirne Lisesi'nden sonra Bursa Erkek Lisesi'nde bitirir liseyi. Bursa Lisesi son sınıfındayken "Haykırışlar" adlı şiir kitabını bastırır ve öğretmeni olan Orhan Şaik Gökyay'a armağan eder.
1939 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi'ni kazanır. 1939-1943 yılları arasındaki yaşamı hakkında şair, şunları söyler: "Üniversite hayatı, bana arzuladığım fikir ve sanat muhitlerini açtı. Halen parmakla gösterilen sanat ve fikir adamlarının çoğu arkadaşımdır." 
Şairin sözünü ettiği fikir ve sanat muhitlerinden biri Küllük'tür. Salâh Birsel, Kahveler Kitabı'nda, Küllük Kahvesi'ne toplanan "1940 Kuşağı" denilen gençleri, yazarları anlatır. Küllük, o dönemde çok önemli bir kültür sanat mekânı adeta bir akademidir. 
Turgay Anar, "Mekândan Taşan Edebiyat" adlı yapıtında, "Müdavimlerinin 20.yüzyılın ilk elli yılına damgasını vuran ilim, kültür ve edebiyat adamlarından olması Küllük'ün Türk kültür, sanat ve edebiyat tarihi için ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir." Akıncıoğlu da bu önemli mekânda dönemin kültür sanat çevresinin en önemli kişilerinin birçoğuyla tanışma, konuşma, tartışma fırsatı bulmuş onların fikirlerinden yararlanıp etkilendiği gibi kendisi de onları etkilemiştir.
Daha önceki bir yazımda belirtmiştim; Salâh Birsel'in, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu adlı kitabında Nisuaz'a geniş yer ayırdığını hattâ kitabın bir bölümüne "Nisuaz Edebiyat Fakültesi" başlığını koyduğunu, Akıncıoğlu'na ayrıca yer verdiğini yazmıştım.
Akıncıoğlu'nun şiirlerini severek okuyorum. Dizelerinden örnekler sunduğum bu şiirleri de, şiirle kendi kişisel tarihini de anlattığı için seviyorum.
"Hayatının tekeri hep gurbette dönen" Akıncıoğlu, gurbeti Kırklareli'nde bitirmiş ve çok sevdiği bu yerde, "taçsız ama taçsız da muallâ" olarak yatıyor.
Benim de memleketimdir o güzel Kırklareli. Nur içinde yat, "Fedailer Mangası 1940 Kuşağı"nın usta şairi...

HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05