SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


ULUSLAR BÜYÜK EVLATLARIYLA SOLUK ALIRLAR


"ULUSLAR BÜYÜK EVLATLARIYLA SOLUK ALIRLAR"

                                             FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

"İnsan var karartır ak gündüzü / İnsan var ağartır gecemizi"

                                                SABAHATTİN EYÜBOĞLU

Gecelerimizi ağartan en büyük ustalardan biri 6 EKİM 1923'te dünyaya geldi.

"Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım." diyordu.

"EY AHALİ" diyordu:

Duyduk duymadık demeyin

Bir çocuk kayboldu.

Elinde defne dalı

Parmakları tanyeri

Saçlar darmadağınık

Dalgalanır yağmur içinde...

Bulup getirene

Görüp haber verene

Aydınlık yepyeni bir dünya verilecektir.

Ey ahali bulan var mı, gören var mı?

İyiye, doğruya, güzele selam durulacaktır." diyordu. 

 

"Dört bulut salıverdim gökyüzüne

Gökyüzünün en yücesine, ucuna.

Biri turuncu, biri yeşil, biri al, birisi apak

Dört top bulut yolladım gökyüzünün en ucuna

Dört top ışıktan, koskocaman

Turuncusuna sevgi yükledim

Yeşiline dostluk

Arkadaşlık yükledim alına, arkadaşlık

Apak buluta barış yükledim,

Ne kadar çok özlemişsek barışı o kadar çok.

Gidin dedim bulutlarım, yeryüzünün üstüne

Yağın dedim bulutlarım yeryüzüne

Yağmadık hiçbir yer bırakmayın, hiçbir yer,

Hiçbir yer

Ama hiçbir yer, hiçbir yürek, hiçbir göz,

Hiçbir kulak, hiçbir ova, hiçbir çiçek bırakmayın.

Her yere, her yere, her yere yağın,

Yağın ha yağın,

Yağın ha yağın, yağın ha yağın

Yağın ha yağın, ha yağın

Yağın insan yüreklerine…" diyordu.

 

Adana Çukurova’da yazı hayatına başlayan,1993’te Kültür ve Turizm Bakanlığı Büyük Ödülü, 2008’de edebiyat dalında “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” sunulan ödülü dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün elinden alan ödül konuşmasında “Anadolu sayesinde dünya kültürüne katkı sağlayacağız. Kitaplarımı okuyanlar barışçı olsunlar. Yoksa zahmet etmesinler.” diyen büyük usta kimdi?..

       "YAŞAR KEMAL! YAŞAR KEMAL! YAŞAR KEMAL! "

"O BEYAZ ATA BİNİP ÇEKİP GİTMESEYDİ ŞİMDİ 98 YAŞINDA OLACAKTI!" dediğinizi duyuyorum.

 

“Pırıl pırıl, cam gibi parlayan sonbahar sabahıydı, ona Kadıköy iskelesinin kanepelerinde rastladım.

“Ne var ne yok Sait?” dedim. “Hikâye yazıyor musun?”

“Yok,” dedi, “yaşıyorum.” -YAŞAR KEMAL

 

"60’lı yılların sonu ya da 70’lerin başıydı. Bir gün YAŞAR KEMAL'in evindeyim. Kitaplardan, SAİT FAİK'ten konuşuyoruz. “Dur, bak sana ne göstereceğim” dedi. Kitaplıktan bir kitap aldı. İlk sayfasında Sait Faik’in el yazısıyla yazdığı ithafı bana yüksek sesle okuttu. Sait Faik, Yaşar Kemal’i şöyle selamlıyordu:

“Türklerin en Kürdü; Kürtlerin en Türkü, Yaşar Kemal’e sevgilerimle...” İkimizin de gözleri doldu. 

“Bak bunu ilk sana gösteriyorum” dedi. Birbirimize sarıldık. Hem güldük hem ağladık! " -ZEYNEP ORAL

 

Yaşar Kemal'in ve Zeynep Oral'ın yazdıkları beni, "gecemizi ağartan" bu büyük ustayı da, Sait Faik'i de anmaya da çağırdı.

10'uncu ölüm yıldönümünde, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın yazdığı unutulmaz şiiri, sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

"Sait, on yıl mı oldu inanmıyorum
Dün gibisin.
İşte yakanı kaldırdın uzun parmaklarınla
Sarı yüzünde ak kırmızı ince bir sakal
Üşüdün gibisin.
Gecelerin bitmez tükenmez
Yıldız yıldız büyüyen bir düğün gibisin.
Güzelliğin, iyiliğin, doğruluğun düş kapılarında
Dur mu diyorlar biraz mı diyorlar
Büsbütün gibisin.

Ama için sıcak, için ta doğada
Yün gibisin.
Nerede olursan ol ne olursan ol Sait
Yanında çocuklar, balıklar, kuşlar
Düşündüğün gibisin" -FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA 

 

Büyük usta Sait Faik, balıkçıları, çocukları, kuşları, çiçekleri, böcekleri anlatır öykülerinde. Birçok sanatçımız gibi o da çok yönlüdür. Öykü yazarlığı, diğer edebiyat türlerindeki başarılarını gölgede bırakmıştır. 

Sait Faik, edebiyata önce şiir yazarak başlamış, sonra öyküde karar kılmıştır.

Yayımlanmış tek şiir kitabı vardır. "Şimdi Sevişme Vakti" Minicik, incecik bir kitap... Tüm öykülerinde olduğu gibi; bu kitapta da yaşama sevinci ve insan sevgisini işlemiş.

"Hikâyelerimde şiir kokusu var diyorsunuz. Bir iki tane de şiir yazdım, içinde hikâye kokusu var dediler. Demek ki ben ne hikâyeciyim ne de şair. İkisi ortası acayip bir şey. Ne yapalım beni de böyle kabul edin." demiştir Sait Faik.

Gerçekten onun öyküleri, şiir gibidir; o öyküler düz yazı değil de şiirsel bir tat verir okuyana...

 Sait Faik'in tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içermektedir. Yaşar Kemal'in de  bir tane şiir kitabı vardır; ama onlar zaten büyük şairdir. Şair olmak için ille de şiir ölçütlerine göre mi yazmak gerekir?..

Sait Faik, "Edebî eserler insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar?" diyordu.

O; iyi, güzel bir dünyadan öte, sevgi dolu bir dünya da sunuyor. O, insanları koşulsuz seviyor. "Baktım durdum insanların yüzüne. Hani, hikâye  yazmak, onlara dair düşünmek için sanma. Sevmek için!"  

Sait Faik, gönül gözüyle seviyor insanları... "Bir insanı sevmekle başlar her şey!" diyor. Dış görünüşü çirkin olabilir insanın; ama o, bu görüntülerin altındaki güzellikleri görür, yüreğiyle...

 

Uyuz hastalığı çeken  bir dilenci çocuğu anlatan öyküsü şöyle başlar:

"Uyuzluya, bir sinemanın kapısında rastladım. Ayakları çıplaktı. Büyük, sarı elâ gözleri, aslında beyaz olduğu halde yer yer morarmış bir derinin içinden, baharda badem ağacı güzelliğiyle bakıyordu. Bu çocuğu nerden tanıyorum? Bilmem…Belki de hiçbir yerden…Sokakta böyle çocuklar yüzlerce; bir iki değil…Bu çocuklar bir gün kaybolurlar."

 

Bir öyküsünde "Çukulata renginde bir yaprak, çağla bademi renginde bir keçi gördüm." derken; bu öyküsünde de "Büyük, sarı elâ gözleri, baharda badem ağacı güzelliğiyle bakıyordu." diyor.

Bu betimlemeleri, benzetmeleri yapabilmek için; bir Sait Faik olmak, insanı, hayvanı, denizi, çiçeği, böceği, her şeyi onun gönül gözüyle görüp sevmek gerek!..

 

Çakır gözlü Sait gezerken Burgaz’da
Bir bahar günü
Bir rahip görmüş, çiçeğe durmuş bir ağacın altında 

Hışşt sesleri kol geziyor etrafta
Yeşil salatalar içinden
Ve deniz adı bilinmedik turfanda bir sebzevat
O anda ağacın üstündeki güneş gözlü sincap
Uzun tırnaklı ön ayaklarını sarı tüylü
Yanaklarına götürerek 

Pışşt demiş...
Kimse oyuna getiremez çünkü
Yaşam tehlikesini
Edebiyat adına bile olsa...
Demek ki Sait istemese de sincap Sait’ten korkmuş 

Ve atlamış bademden kiraza.  -CAN YÜCEL

 

“O iyi insanIar, o güzeI atIara binip çekip gittiIer.”

 RUHLARI ŞAD OLSUN.

 

               HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51