Ahmet ERDOĞDU


?MİSAK-I MİLLİ ASGARİ PROGRAMDIR?


Kurtuluş Savaşı yıllarının işlendiği yazı dizimizde yazarımız Ahmet ERDOĞDU sordu, konunun uzmanı Sayın Zeki SARIHAN yanıtladı.

/resimler/2016-4/4/1248074467035.jpgEmperyalist ülkelerce, Ortadoğu haritasının yeniden çizilmeye çalışıldığı şu günlerde Yeni Adana Gazetesi, Kurtuluş Savaşı yıllarını tekrar incelemenin yararlı olacağını düşünerek yeni bir yazı dizisini bu konuya ayırdı.

Mondros´ta Emperyalistlere teslim olan, Sevr´de parçalanmaktan ?Ya İstiklal Ya Ölüm? diyen Türk halkının yaptığı mücadele ile kurtulan ve Lozan Antlaşması ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti´nin bu kurtuluş ve kuruluş öyküsünü dikkatle takip etmenizi, günümüzle ilgili dersler çıkartmanızı dileriz.

Yazarımızın sorduğu ilk soru ?Misak-ı Milli Nedir?e konuğumuz Zeki SARIHAN         

 ?ASGARİ PROGRAM? dır diyor.

Ahmet ERDOĞDU´nun Sayın Zeki SARIHAN ile yaptığı söyleşiyi 5. Sayfamızda okuyabilirsiniz.

 MİSAK-I MİLLÎ ?ASGARİ PROGRAMDIR?

Değerli okurlar, Kurtuluş Savaşı Günleri ile ilgili olarak Sayın Zeki Sarıhan ile yaptığımız söyleşiye ?Misak-ı Milli Nedir?? sorusuyla devam ediyoruz.

/resimler/2016-4/4/1250158688334.jpgZ.SARIHAN-Her savaşın ulaşmak istediği bir hedefi vardır. Amaçları belirsiz savaş olmaz.

 Birinci Dünya Savaşı´nda Türkiye´nin bir asgari programı yoktur. Osmanlı devleti bu savaşa niçin katılmıştır? Hangi toprakları istemekte veya savaşın sonunda ne olmasını beklemektedir? Bunlar yazılı bir programa bağlanmış ve millete anlatılmış değildir. Savaşın hedefleri karanlıklar içindedir. Savaşa gönderilenler nereye, niçin gittiklerini, bunun ülke için ne gibi kazançlar sağlayacağını bilmemektedirler

Her siyasi hareket, asgari bir programa sahip olmak zorundadır.  Kurtuluş Savaşı da bir asgari program çerçevesinde yürütülmüştür. Bu programın adı ?Misak Millî?dir.
Misak-ı Millî belgesi birden bire ortaya çıkmamıştır. 1918 yılı ile 1919 yılı başlarında Kurtuluş Savaşı henüz asgari bir programa kavuşamamıştı.

/resimler/2016-4/4/1249306499967.jpg          Misak-ı Millî, 1919 yılı ortalarında şekillenmeye başladı. 23 Temmuz´da toplanan Erzurum Kongresi, esas olarak Doğu Anadolu´nun Ermenilere verilmesini önlemek amacıyla toplanmış ve kararlarının ağırlığını da buna vermiştir. Ancak bu kongrede mandacılık reddedilmiş, ülkenin herhangi bir bölgesine saldırı olursa birlikte karşı koyma kararı alınmıştır. Erzurum Kongresi ülkenin sınırlarını çizmemişti. Savaş öncesi sınırları savunmanın zorluğu bilinmektedir, Mütareke sınırının da savunulup savunulmayacağı açık değildir.

         Asgari program, Sivas Kongresi´nde biraz daha gelişti. Mütareke sınırları içindeki toprakların bölünmezliği belirtildi. Millî bağımsızlık için millî kuvvetlerin ve millî iradenin hâkim kılınacağı kararlaştırıldı.

         Kurtuluş Savaşı´nın millî bir yemin karakteri kazanabilmesi için Mütareke´den  sonra bir yıldan çok bir zamanın geçmesi gerekmiştir.

         Asgari program bir kişinin kafasından da çıkmamıştır. Yığınların temsil edildiği kongrelerle, sayısız tartışma, toplantı, yurtseverler arasında yazışma ve görüşmelerle oluşmuş, şekillenmiştir.

Bunun yanı sıra Son Osmanlı Meclisine katılacak mebusların eline verilmek üzere Ankara´da hazırlanan 8 maddelik metinle İstanbul´da kabul edilen 6 maddelik metin arasında da farklar vardır. Ankara metninde bulunan, savaş suçlularının cezalandırılmasına ilişkin madde son metinden çıkarılmıştır. Ankara metninde iki ayrı maddede yazılan ?mütareke sınırı? ve ?Müslüman halkın bölünmezliği? konuları İstanbul´da birleştirilmiştir. Son maddede Milletler Cemiyeti´ni savunan bir ibare İstanbul´da ilan edilen metinden çıkarılmıştır.

En önemli belirsizlik birinci maddededir. Ankara´da düzenlenen metinde, Mondros Mütarekesi´yle belirlenen sınırların ?içinde? yaşayan Osmanlı İslam çoğunluğunun ?bölünmez bir bütün? olduğu vurgulanırken, İstanbul´da bu ifade -bazı kaynaklara göre- ?mütareke çizgisinin içinde ve dışında? yaşayan Osmanlı İslam çoğunluğu olarak değiştirilmiştir. Yayımlanmış olan Misak-ı Millî metinlerinin bir bölümünde ?ve dışında? deyimi vardır, bir kısmında ise yoktur. Misak-ı Millî´nin can damarını oluşturan sınırlar meselesindeki bu belirsizlik dikkat çekicidir?. 

Sınırlar konusundaki bu belirsizlik, gerçekte, niyetlerle olanakların birbiriyle çelişmesinden kaynaklanmaktadır. Mütareke sınırının dışında kalanlar Araplardır. İçinde kalanlar ise günümüzdeki Türkiye toprakları ile Kuzey Irak Kürtlerinin yaşadığı Musul´dur. Bu bölgenin Türkiye´de kalması Türk delegasyonu tarafından Lozan Konferansı´nda savunulmuş, TBMM´nde de bu konuda hararetli konuşmalar olmuştur.  Türkiye, güç dengelerinin elvermemesi yüzünden Kuzey Irak topraklarından vazgeçmek zorunda kalmıştır.

Misak-ı Millî´nin kabul ve ilanı, millî harekete büyük bir manevi güç kazandırmıştır. Artık ister barış yoluyla ister savaşılarak verilsin, bağımsızlık hareketinin ne istediği dost ve düşman tarafından bilinmektedir. Bundan sonra düşmanlarla yapılan bütün pazarlıklar bu metin üzerinden yapılmıştır. 

Misak-ı Millî´nin en çok konuşulduğu yer Lozan Konferansı oldu. Türkiye orada asgari programını savundu. Karşı taraf bu asgari programı kabul etmeye yanaşmayınca görüşmeler kesildi ve yeni bir savaş tehlikesi belirdi.

Lozan Anlaşması Meclis´te görüşülürken, milletvekilleri anlaşmayı Misak-ı Millî´ye uygunluğu açısından tartıştılar.

Misak-ı Millî, kısa ve kesindir. Altı maddeden ibarettir.

1) Mondros Ateşkes Anlaşması´yla işgal altında kalan bölgelerde Araplar, kendi geleceklerini halkoylaması yoluyla tayin edeceklerdir. Sınırların içinde (Misak-ı Millî´nin yayımlanan bazı metinlerinde ?içinde ve dışında?) kalan İslamlar bir bütündür, ayrılamaz.

2) Halkı serbest kalınca Kars, Ardahan, Batum´da gerekirse yeniden halkoylamasını kabul ederiz.

3) Batı Trakya halkının hukuki durumu da halkın genel isteğine göre tespit edilmelidir.

4) İstanbul ve Marmara´da Sultanlık ve Halifeliğin güvenliği sağlandığı takdirde Boğazların ticaret ve ulaştırmaya açık olması konusunda ilgili devletlerin kararı geçerlidir.

5) Azınlıkların hakları, ilgili hükümetlerdeki Müslüman halkın da aynı haklardan yararlanması şartıyla kabul edilecektir. 

6) Siyasi, adli, mali ve diğer konularda gelişmemize engel olan kayıtlara (kapitülasyonlar) karşıyız.

Hepsini özetlemek gerekirse: Türk ve Kürtlerin çoğunlukta bulunduğu topraklar üzerinde ?Tam Bağımsız Türkiye!?

Misak-ı Millî´nin son biçimindeki altı madde gerçekleşmiş midir? 1. maddede; Türkiye´nin güney sınırları hedefi gerçekleşmiş sayılamaz. Bu sınırlar, Fransızlarla daha önce belirlendiği gibi kalmış, Musul sorununun çözümü Milletler Cemiyeti´ne havale edilmiş ve orada 1926´da İngilizlere bırakılmıştır. Arapların kendi geleceklerini belirleme hakkı için plebisit de yapılmamıştır. 2. maddede; Kars ve Ardahan 1920 sonbaharında Doğu Ordusu´nun Ermeniler üzerine ileri harekâtıyla Türkiye´ye katılmış, Batum ise Gürcülere bırakılmıştır. 3. Maddede; Batı Trakya´da halkın oyuna başvurulmamış, bu bölge Yunan çoğunluğundan ötürü Yunanistan´da kalmıştır. 4. Maddede; Boğazların ticarete ve ulaştırmaya açık olması büyük devletlerin bir isteğidir. Türkiye bu tavizi vermek zorunda kalmıştır. Boğazların iki yakasını kapsayan bölge için Boğazlar Komisyonu kurulmuş, ancak Türkiye´nin bu bölgedeki tam egemenliği 1936´da Montrö Anlaşması´yla sağlanabilmiştir.  5. maddedeki azınlıklar konusu, Lozan Anlaşması´yla gerçekleşmiştir. Böylece Misak-ı Millî, Yunanistan´daki Türklere azınlık statüsü sağlamıştır. Kapitülasyonlar kalkmıştır.

         Misak-ı Millî´nin bütün maddelerinin tam olarak gerçekleşememesini normal karşılamak gerekir. Çünkü bir programın tam olarak gerçekleşmesi, bir güç meselesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu programa sadık kalmış ve bütün gruplar onun gerçekleşmesi için çalışmışlardır. Ancak Lozan Anlaşması´nda programın tam olarak gerçekleşmediğini söyleyen mebuslar bunu sorun yapmışlardır. Bu muhalefeti haklı görmek mümkün değildir.

Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Misak-ı Milli´nin kabul edilmesi ile ilgili düşüncelerini şöyle özetlemektedir:

?Görüldüğü gibi Misak-ı Millî ile Anadolu´daki ihtilâlcilerin çok daha önceleri ileri sürdükleri düşünceler tekrarlanmış olmaktadır. Osmanlı Parlamentosunun bu fikirleri kabul etmesi, Anadolu´nun gerçek bir zaferidir. Böylece Osmanlı Devletinin yok olduğu bir kez daha doğrulanmaktadır.

Misak-ı Millî öngörülen hedeflerin nasıl gerçekleşeceği hakkında bir işaret taşımamaktadır. Bu iş böylece, artık tamamen Anadolu´ya bırakılmaktadır. Bu da Mustafa Kemal Paşa´nın ikinci zaferidir. Çünkü yok olan Osmanlı Devleti´ni yaşar gözüken hükümeti de tam anlamıyla geçerliğini yitirmiştir.

İşgal devletleri, Misak-ı Milli yi hoş karşılamadılar. Toplanmasına ve çalışmasına karşı çıkmadıkları Meclis-i Mebusundan istediklerinin tam tersi sesler yükseliyordu. Buna dayanmak, işgalci devletler için çok güçtü. Meclis-i Mebusan kesin bir biçimde cezalandırılmalıydı. Gerçekten 16 Mart 1920 günü, İstanbul, işgal devletlerinin askerî birliklerince resmen ele geçirildi. Daha önce bu birlikler, genellikle donanma içinde bulunuyorlar ve şehirde fazla gözükmüyorlardı. Misak-ı Millî İstanbul´un işgali için onlar bakımından iyi bir vesile oldu. İşgal günü bazı milletvekilleri tutuklandılar. Düşman askerleri her yere girdi. Bazı askerlerimiz şehit edildi. Her tarafa el kondu. Hatta Harbiye Nazırı Fevzi (Çakmak) Paşa bile çalışma odasından süngülü askerlerce dışarı çıkarıldı. Bütün bu olaylar Meclis´in toplantılarını imkânsız kılmıştı. 18 Mart günü son oturumunda, Meclis-i Mebusun çalışmalarına ara verdi. Sonunda I 1 Nisan´da Padişah kararı ile feshedildi. 1877 yılında kurulan, 1878´de kapatılan, 1908´de tekrar kurularak kesintili bir biçimde çalışan, ömrü 12 yılı bile aşmayan Osmanlı Parlamentosu tarihe karışmıştı.

Mustafa Kemal Paşa´nın tahminleri bir kez daha doğru çıkmıştı. Artık herkes onun etrafında toplanacaktı. İngilizler tutukladıkları milletvekillerini, tehlikeli gördükleri başka kişilerle birlikte Malta adasına sürerlerken, fırsatı bulanlar Ankara´ya kaçmayı düşündüler. Bundan sonra, İstanbul´dan Ankara´ya bir akın başladı. O güne kadar İstanbul´da kalıp ?bir şeyler? yapmak isteyenlerin artık tek umutları Ankara ve Mustafa Kemal Paşa oldu. Bundan sonra ulusal kurtuluş savaşı bütün hızıyla başlayacaktır. Artık, son adım olarak ulusal devletin bir an önce kurulması gerekmektedir.?

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00