Ahmet ERDOĞDU


ÇANAKKALE GEÇİLEMEDİ ONLAR GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER -2-


Çanakkale Zaferi denilince 18 Mart 1915 Deniz Zaferi kutlanır. Oysa Çanakkale Zaferi, 10 Ağustos 1915 Muharebelerinde kazanılmış, on binlerce şehidimiz bu sıcak ayda verilmiştir. 10 Ağustos´tan önceki süreç bir girizgâh, sonraki süreçte adeta melodinin son notalarıdır.

  18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferidir. 10 Ağustos 1915 ise Çanakkale Kara Zaferinin ve Çanakkale Savaşlarının kazanıldığı gündür.

Bu nedenle İngilizler ve diğer İtilaf Devletleri 9 Ocak 1916´da Çanakkale´yi sessizce terk etmişlerdir. Çanakkale Savaşları; Türklüğün bir millet olma bilinciyle ön plana çıktığı, şeref ve namusunun kurtarıldığı, ulusal benliğine kavuştuğu, Türk´ün yalnız kendisine güvenmesi gerektiği ve Kurtuluş Savaşında vatanının kurtarılmasına olan inancı sağlamasıyla bir destandır.

Ahmet ERDOĞDU´NUN ?Çanakkale Geçilmedi Onlar Geldikleri Gibi Gittiler? adlı yazı dizisinin 2. ve son bölümünü 5. Sayfamızda okuyabilirsiniz. 

                         ÇANAKKALE GEÇİLMEDİ

                  ONLAR GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER -2-

Değerli okurlar, Çanakkale dizimizin bu haftaki bölümünde, Çanakkale´de Savaşan Keskin Nişancı Kadınlar, Avusturalya Devletine Savaş Açan İki Osmanlı Askeri, Mustafa Kemal´in Çanakkale´de Niçin Başarılı Olduğu?, Çanakkale´den Belemedik´e Esirler gibi başlıklar altında Çanakkale´nin çok fazla bilinmeyen bir yüzünü aktaracağız./resimler/2016-3/21/0923431580765.jpg

                ÇANAKKALE´DE KESKİN NİŞANCI KADINLAR

Çanakkale Savaşı sırasında kadınların bizzat cephede silah başında bulunduğuna yönelik bilgileri İngiliz, Avustralya ve Yeni Zelandalı askerlerin mektup ve günlüklerinde rastlıyoruz.

Avustralyalı piyade er J.C. Davies, annesine yazdığı mektupta, ?Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü, keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında genç bir kızdı, ölü olarak ele geçirdiğimizde yanında başka bir Türkün ölüsünü de bulduk. Genç kızın bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı...?

Yeni Zelanda´dan gelen başka bir asker ise; ?Bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak için operasyon düzenlediklerini ve bu nişancıyı sonunda ele geçirdiklerinde şaşırarak kadın olduğunu gördüklerini? anlatır.

İngiliz askeri Percy Brown da Çanakkale´de muharebeler sırasında tuttuğu günlüğünde keskin nişancı kadınlardan bahseder. Günlüğün 28 Nisan 1915 tarihli sayfasında, ?Birçok keskin nişancıyı yakaladık, birçoğunu da öldürdük. 18 yaşlarında bir kızı keskin nişancılık yaparken ele geçirdik. Çok iyi atışlar yapıyordu. Üstünde 30 kadar askerin kimlik künyesi çıktı. Keskin nişancılardan biri de bizim hatlarımızın gerisine sızıp, yaralılar kumsaldaki yerleşim yerlerine dönerken vuruyordu.?

ÇANAKKALE SAVAŞINA SİLAHIYLA KATILAN VE ŞEHİT DÜŞEN ZEYNEP ÇAVUŞ

Silahıyla savaşa iştirak eden kadınlardan biri de Çanakkale´de şehit düşen Zeynep Çavuş´tur. Kosova´nın Dragaş´a bağlı Brod köyünde yaşayan 53 yaşındaki İsmet Dırda, annesinin teyzesinin kızı olan Zeynep Mido Çavuş´un savaşa bekâr olarak katıldığını ve savaşta şehit düştüğünü belirterek baba ismi Mustafa olan Zeynep Çavuş´un İzmit´te bir heykelinin dikili olduğunu da ifade etmiştir.

          ÇANAKKALE SAVAŞINA SİLAHIYLA KATILAN HATİCE HANIM

Zafer-i Milli gazetesinin 20 Mart 1926 tarihli nüshasında, 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı´na silahıyla bizzat iştirak eden Mücahide Hadice Hanım´la yapılmış bir röportaja yer verilmiştir. Mücahide Hadice Hanım yaşadıklarını bakın nasıl aktarıyor: ?İzmir´in Kemalpaşa (Nif) kazasının Ahmetli köyünden Hacı Halilzadelerdenim. Babam merhum Mehmet Efendi´dir. Çanakkale Anafartalar´da 56. Fırka´da silahımla muharebelere iştirak ettim. (Savaştaki) adım Ahmet idi. Benim kadın olduğumu kimse bilmiyordu. Şarapnel ve kurşunlarla dokuz yerimden yaralandım.?

         AVUSTURALYA DEVLETİNE SAVAŞ AÇAN İKİ OSMANLI ASKERİ

Tümgeneral Tarık ÖZKUT anlatıyor? Hindistan büyükelçiliğinin açıklamasından öğrendiğime göre Avusturalya Devletine savaş açan iki Osmanlı askeri ile bilgiler şöyle;

?Yıl 1912, İngilizler Hindistan´ı işgal eder, Hindistan Kralı Osmanlı´dan yardım ister. Yıllardır savaş içinde olan Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmamakla birlikte 350 kişilik bir askeri birliği gemiyle Hindistan´a gönderir. 350 kişilik birlikten 20 kadarı hastalıktan yolda şehit olur, kalan 330 Osmanlı askeri Hindistan´a çıkarlar ve İngilizlerle savaşmaya başlarlar.

Mühimmat açısından kısıtlı olan Osmanlı askerleri birkaç günlük mücadeleden sonra teknolojik donanıma sahip İngiliz askerleri karşısında yenik düşerler ve 40 kadarı esir alınır, diğerleri de savaşta şehit olurlar. Savaş bittikten sonra bu 40 Osmanlı esir askerini, İngilizler gemilerde çalıştırmaya başlarlar. Bir İngiliz gemisi Avustralya´ya geldiğinde, esir iki Osmanlı askeri gemiden bir yolunu bulup kaçarlar.

Bir süre sonra, adı Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah olan, baba mesleği dondurmacılığa, Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet de baba mesleği kasaplığa başlar.

1918?de Avustralya Çanakkale´ye asker çıkarır ve bizim iki Osmanlı askeri olayı duyarlar ve hemen buluşur, durum değerlendirmesi yaparlar.

Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya´da yaşıyoruz. Avustralya devleti Osmanlıya savaş açmış ve bizim ülkemizi işgale gitmiş, bundan dolayı biz de Avustralya devletine savaş açalım derler.

Alırlar kâğıdı, kalemi ve yazarlar:

?Sayın Avustralya Başkanı, Ekselans Hazretleri,

Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki, devletimiz Osmanlıya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve Çanakkale´ye asker göndermişsiniz. Bundan dolayı iki Osmanlı askeri olarak biz de Avustralya devletine savaş açmış bulunmaktayız.

Bu bir ?Osmanlı Savaş Fermanı ?dır. Ekselanslarının bilgilerine duyurulur.

                                                  Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet,

                                                  Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah?

İki Osmanlı askeri, Sidney ´ in 250 km uzağında Karlıdağlar denilen bölgede önce virajlarda tren raylarını sökerek 3 tren devirirler. Üçüncü trende askeri mühimmat bularak silahlanırlar. Aynı bölgede 8 karakol basar ve karakollardaki askerlerin tamamını vururlar.

Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devletinin sonunda iki Osmanlı askerinin yazmış olduğu mektup akıllarına gelir ve bölgeye 250 kadar asker gönderirler ve iki Osmanlı askeri araştırılmaya başlanır. Birkaç günlük araştırmadan sonra sıcak çatışma olur ve iki Osmanlı askeri bu karlı dağlarda şehit edilir. İki askerin şu an mezarı Sidney´e 250 km uzakta Karlıdağlar da ve mezarlarında fotoğraf çekmek yasak. Avustralyalılar iki Osmanlı askeriyle savaştık demek zorlarına gittiği için bu askerlerimize Hindistan asıllı diyorlar. Oysa Hindistan´da ne Karahisar diyarı, ne de Karadeniz diyarı diye bir bölge yok.

Bu olayın ?Battle Of Broken Hills? yani Broken Hill Savaşı adıyla resmi Avustralya savaş tarihine girdiği bilinmektedir.   

Çanakkale zaferimizi anarken vatandan binlerce kilometre uzakta Avustralya´da  ülkelerinin istiklâli, bekâsı ve kutsal saydıkları değerleri uğruna hayatlarını gözünü kırpmadan feda ederek şehit olan bu iki büyük mümtaz askerimizi minnet ve şükranla hatırlıyoruz.?

    MUSTAFA KEMAL ÇANAKKALE´DE NİÇİN BAŞARILI OLMUŞTUR?/resimler/2016-3/21/0925122051289.jpg               

19. TÜMEN KOMUTANU KUR. ALB. MUSTAFA KEMAL 1915 YILI SONU KİREÇTE´DE, ÇANAKKALE ŞHİTLERİ İÇİN TOP MERMİLERİNDEN YAPILAN ANIT VE ŞEHİTLİK ÖNÜNDE

Birinci Balkan Savaşı sırasında Osmanlı Harbiye Nezareti, Bolayır gerisinde ?Mürettep? adı altında bir kolordu kurmuştu, ismi de ?Bahr-ı Sefid Boğazı (Akdeniz Boğazı) Kuva-yı Mürettebe Kumandanlığı? idi. Bahr-ı Sefid Kuva-yı Mürettebe Kumandanı Fahri Paşa, Erkânı Harbiye Reisi (Kurmay Başkanı) Binbaşı Ali Fethi (Okyar) Bey, Harekât Şube Müdürü de Binbaşı Mustafa Kemal (Atatürk) Bey´di.

Kolordunun görevi, denizden ve karadan Bolayır üzerinden yapılacak düşman saldırılarına karşı Çanakkale Boğazı ve Gelibolu bölgesini savunmaktı. Mustafa Kemal, 27 Ekim 1913 tarihine kadar toplam on bir ay iki gün burada görev yaptı. Mustafa Kemal Bey buradaki görevi sırasında Gelibolu Yarımadası´nın batı kıyısında asker çıkarmaya elverişli kumsallar istihkâmlanırsa çıkarmaya engel olacaklarını ileri sürenlere şiddetle karşı koymuştu. Bu toplantıyı Hamidiye Zırhlısı Kumandanı Rauf Bey şöyle anlatıyor: ?Mustafa Kemal Bey, düşmanın donanma ateşi altında karaya çıkabileceğini kabul etmek gerektiğini, savunma tertiplerinin ancak bundan sonra alınmasının doğru olacağını söylüyor ve bu fikrine karşı olanlara sinirlenerek; ?istediğiniz kadar tel örgü engelleri koyunuz. Parçalar çıkarım. Karada ilerlememi önleyecek üstün kuvvet yoksa yarımadayı pekâlâ ele geçiririm diyordu?

Mustafa Kemal, İkinci Balkan Savaşı sırasında Bolayır Kolordusu´nunkurmay başkanı olarak  bölgede askeri inceleme gezisine çıktı.Kilitbahir, Namazgâh Tabyası, Hamidiye Tabyası´nın durumunu inceledi, notlar aldı.Daha sonra Kirte´ye (Alçıtepe) Seddülbahir Kalesi´ne geldi. Bir tekne ile Anadolu yakasına geçti. Orhaniye Tabyası´na uğradı. Bu inceleme gezisi sırasında olası bir saldırı karşısında Gelibolu´da bulunan kolordusunun harekât tarzı ve planlamasını yaptı. Bu yüzdendir ki Mustafa Kemal, Çanakkale Boğazı bölgesini çok iyi bilmektedir. I. Dünya Savaşı sırasında kendisine o görev verilmediği halde savaşın en kritik anına müdahale etti. İşte Mustafa Kemal´in Çanakkale´deki başarısı bu sebeptendir.

                      HER ÜLKENİN ÇANAKKALE´Sİ YOKTUR

Çanakkale Savaşı 1915´te bir zaferdir. Çanakkale Savaşı 18 Mart´ta boğazın donanmayla zorlanacağı 1. Aşamanın Osmanlı zaferiyle sonuçlanmasının ardından, yine İtilaf Bloğunun kara saldırısıyla başlayacak olan 2. Aşamaya geçilmiştir. 25 Nisan çıkarmalarıyla başlayan kara savaşları, artık kazanmanın imkânsızlığının kavrandığı 7 Aralık 1915 tarihinde Çanakkale´nin boşaltılması kararıyla sona erecektir. Çanakkale tarihi yazılırken Mustafa Kemal´in tayin edici rolü vurgulanmadan gerçek bir tarih yazmak mümkün değildir. Bu bağlamda Çanakkale ile Mustafa Kemal, adeta birbirlerinin olmazsa olmazı gibidir.

Çanakkale Savaşları, Türkiye için çok büyük insan kaybına yol açmıştır. Şehit sayısını bugün bile tam olarak bilemiyoruz. İngilizlerin kaybı: 205 bin (43 bin ölü, esir, kayıp, 72 bin yaralı, 90 bin hasta), Fransızların kaybı: 47 bin kişi

Türk şehit sayısı: 57.084, yaralı 96.847; yaralılardan 18.746´sı hastanelerde ölmüştür. Bununla birlikte şehit sayısı=75.830. Yoğun savaş şartlarını ve kayıt zorluklarını dikkate alarak bu sayı 100.000´e kadar kabul edilebilir.

 Savaş tarihinde bütün ülkelerin Çanakkale´si yoktur. Fransızların Mame ve Verdün´ü vardır. Rusların bilhassa ikinci harpte Minsk Cephesi, Odesa, Sivastopol´ları vardır.

Bunlar o vatanın savunulduğunu gösteren, o halkın o vatan için öldüğünü gösteren ve asırlarca iftiharla ve ibretle sahiplenilecek anıtlardır. Çanakkale de bu tip anıtlardan biridir. Şark milletleri içinde Çanakkale tek örnektir. Burada Türk askeri dayanıklı bir asker olduğunu, her şeye rağmen düzeni elinde tutabildiğini, komutanlarına itaat ettiğini, komutanların ise her kademede durum muhakemesi yapabildiğini, zamana ve zemine uyabildiğini göstermişlerdir.

Çanakkale şüphesiz savaşı uzattı. Savaş başında bütün devletlerin genelkurmayları birkaç ay, en çok bir senelik bir savaştan söz ederdi. Bu saplantı sürdü ve yeni silahların, genel seferberliğin nasıl korkunç bir dünya yarattığını görmek istemeyenler hala uzayan savaşı dördüncü yılın sonunda bile Türklere yüklediler. ?Türkler olmasa, savaş biterdi? zihniyeti sürdü. Oysa Türkler uzayan savaşta daha büyük fedakârlıklarla kan ve ateşle yurtlarını Çanakkale´de savunmuşlardı. Doğrudur Çanakkale Rusya´nın çöküşünü ve Bolşevizmin gelişini hazırlayan bir unsurdu. Sevr´de bunun bedeli ödetilmeye kalkışıldı. Ama savaşan Türk ordusudur. Burada Türk komutan heyetinin müthiş bir direnci ve inadı da vardır. Komutandan neferine kadar tümü şehit düşen 57. Alay gibi Çanakkale müstakil olarak cihan harbinden mağlup olarak çıkacak olan Türk İmparatorluğu için bir abidevi savaştır.

         ÇANAKKALE´DE ESİR DÜŞENLER BELEMEDİK´TE  /resimler/2016-3/21/0927144241121.jpg     

        BELEMEDİK´TE YENİ ZELANDALI ESİR ASKERLER

Çanakkale Savaşı´nda denizden ve karadan Boğaz´ı geçemeyen İngiliz, Avustralya ve Fransız kuvvetlerine karşılık, denizaltılardan bazıları tabyaları ve mayınları aşarak Marmara Denizi´ne gi­rebildiler. Fakat yetersiz de olsa Osmanlı Deniz Kuvvetleri bunlara da aman vermedi. Tahtelbahir (denizaltı) ve mayınlarla savaştılar. Ve işin ilginç tarafı o dönem gerçekten son sistemlerle imal edilen İngiliz ve Avustralyalılara ait AE2, El5, E20 ve Fransız Sapphire gibi denizaltıları batırdılar ve ço­ğunun personelini esir aldılar.

Bu denizaltılardan biri olan İngiliz Kraliyet Donanması´na ait Royal Australian Navy HMAS AE2 denizaltısı, Sultanhisar adlı Osmanlı gambotu tarafından periskopundan vuruldu ve AE2 kap­tanı deniz yüzeyini göremez oldu. Bu arada teknik bir arızadan dolayı suya dalma kanatları ile uskuru kırılan denizaltı, mecburen Marmara Adası civarlarında su yüzüne çıktığında Sultanhisar ve bir Türk torpido botu tarafından esir alındı. Denizaltı kaptanı, gemisini batırdı fakat personel Sultanhisar gambotuna ve diğer gemilere alınarak boğulmaktan kurtarıldılar.

25 Nisan 1915 tarihinde esir edilen AE2 denizaltısı komutanları ve personeli aynı gün İstanbul´a getirildiler. Önce topluca kontrolden geçirilen ve fotoğrafları çekilen bu esirler, bir müddet sonra Anadolu içlerinde çeşitli esir kamplarına dağıtıldılar.

İşte Belemedik ile Çanakkale Savaşları´nın ilişkisini bu esirler kurar. AE2´den 28 kişi Belemedik´e gönderilir. Bu esirlerden Deniz Onbaşısı Albert Edward Knaggs, elektrik teknisyeni olması nedeniy­le Belemedik´e gönderilmiştir. Aslen İskoçyalı olan fakat Avustralya Deniz Kuvvetleri´nde askerlik yapan Knaggs´ın bir önemli bir özelliği vardır, her halükarda günlük tutması. A. E. Knaggs bize Belemedik günlerinin ayrıntılarını verir.

Albert Edward Knaggs, AE2 denizaltısında görevlendirildiği 10 Şubat 1914 gününden itiba­ren günlük tutmuş, Belemedik´te hastalandığı 19 Temmuz 1916 tarihine kadar günlüğünü devam ettirmiştir. Uzak Doğu ve Avustralya´da geçen günlerden sonra, Birinci Dünya Savaşı çıkınca Çanakkale´ye gelen denizaltı, 1 Şubat 1915´te Boğaz´da devriye görevine başlamış, 24 Nisan´da yara almış ve 30 Nisan´da kaptan ve mürettebatı Türklere esir olmuştur. Esirler önce İstanbul´a, sonra trenle Afyon ve Eskişehir´e götürülür. Burada taş kırıp yol inşaatında çalıştıktan sonra, Ankara ve oradan Çankırı´ya götürülürler. Tekrar Ankara´ya getirilen esirler, buradan Anadolu´nun çeşitli yerle­rine dağıtılır. Knaggs, trenle Konya üstünden Pozantı´ya gelir. Toros Tünelleri için emek ihtiyacı her cepheden gelen esirlerle karşılanacaktır. Knaggs´ın günlüğünü Belemedik´e geldiği 29 Ocak 1916´dan itibaren kayıt altına almıştır. Ancak yerimizin azlığı nedeniyle okurlarımıza bu günlüklerdeki bilgileri veremiyoruz.

                                               -BİTTİ-

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92