Ahmet ERDOĞDU


KURTULUŞ SAVAŞI GÜNLERİ (8)


Kurtuluş Savaşı yıllarının işlendiği yazı dizimizde yazarımız Ahmet ERDOĞDU sordu, konunun uzmanı Sayın Zeki SARIHAN yanıtladı. 

Millî Mücadele kadrolarının, işgalcilerin ve işbirlikçilerinin propagandasına karşı hareketsiz kalmaları düşünülemezdi. Nitekim bu konuda deyim yerindeyse kıran kırana bir mücadele verilmiştir. Kurtuluş Savaşı, aynı zamanda bir propaganda savaşıdır.

Mütareke´nin hemen ardından harekete geçen Hürriyet ve İtilafçılar, ellerindeki basın araçlarıyla geçmiş devrin kötülüklerini anlatmaya başladılar. İttihat ve Terakki´ye çatarken, İngiliz dostluğunun propagandasını da yapıyorlardı. Bu dönemde İttihatçı yazarlar, eski devri savunmakta zorlandılarsa da Hürriyet ve İtilafçılara cevap vermekten geri kalmadılar. Basında Profesör Selahattin Bey gibi tam bağımsızlığı savunan yazarlar da görüldü. Bu dönemde kurulan Müdafaai Hukuk Cemiyetleri, daha çok Paris Barış Konferansı´nda karar verecek olan politikacıları ikna etmek için Fransızca dergi ve broşürler çıkarmaya önem verdiler.

Ahmet ERDOĞDU´nun Sayın Zeki SARIHAN ile yaptığı ?KURTULUŞ SAVAŞI´NDA TÜRK BASINI adlı söyleşiyi 5. Sayfamızda okuyabilirsiniz.

KURTULUŞ SAVAŞI GÜNLERİ (8)                 

Değerli okurlar, yazı dizimizin bu haftaki son bölümünde Sayın Zeki SARIHAN´a Kurtuluş Savaşında Türk Basınını sorduk.

       MİLLÎ MÜCADELE AYNI ZAMANDA BİR PROPAGANDA SAVAŞIDIR

Z. SARIHAN- Hiçbir savaş yoktur ki, halkı yanına almak için propagandaya başvurmasın. Propaganda, askerleri de davaya inandırmak için en başta gelen koşuldur. Çağımızdaki savaşlarda propaganda olağanüstü bir önem kazanmıştır. Denebilir ki, savaşan taraflardan hangisi, kendi milletine bu savaşta haklı olduğuna ne kadar güçlü bir biçimde inandırırsa savaşı o kazanır. 

            KARŞI TARAFIN PROPAGANDASI: Kurtuluş Savaşı sırasında Kuvayı Milliye düşmanları Anadolu Hareketi´ni çökertmek için zehirli propagandaya çok önem verdiler. İşbirlikçi gazeteler halka yılgınlık aşılıyor, İngiltere ile başa çıkılamayacağı düşüncesini işliyordu. Onlara göre yapılması gerekenler, Türkiye´yi Birinci Dünya Savaşı´na sokan İttihat ve Terakki yöneticilerini lanetlemek, savaş sorumlularını cezalandırmak ve büyük devletlerin dostluğunu kazanarak, yarı sömürge koşulları içinde de olsa imparatorluğun yaşamasını sağlamaktı.

            İşgal altındaki bölgelerde bazı gazete sahipleri, Adana´da Ferda, Balıkesir´de İrşat, Edirne´de Temin, Tarsus´ta Tarsus, doğrudan doğruya işgalcilerden yardım alıyorlar ve Anadolu Hareketi´ne karşı düşmanlık dolu yayınlar yapıyorlardı. Yunan ve İngiliz uçakları, Padişah ve Halife´nin bildirilerini tomar tomar Anadolu köylerini atıyorlar, sahil şehirlerinde dağıtıyorlardı.

            YURTSEVERLERİN İRŞADI: Millî Mücadele kadrolarının, işgalcilerin ve işbirlikçilerinin propagandasına karşı hareketsiz kalmaları düşünülemezdi. Nitekim bu konuda deyim yerindeyse kıran kırana bir mücadele verilmiştir. Kurtuluş Savaşı, aynı zamanda bir propaganda savaşıdır.

            Samet Ağaoğlu, Kuvayı milliye Ruhu adlı kitabında, 1921 yılında Ankara Hükümeti´nin Basın Yayın Genel Müdürü olan babası Ahmet Ağaoğlu´nun şu anıyı her zaman anlattığını yazmaktadır:

            O yıl Ankara´ya gelen bir yabancı yazar (muhtemelen bir İngiliz), gazetesine çekilmek üzere şöyle bir telgraf yazıyor ve postaneye yolluyor:

            ?Ankara dağlar arasında bir bataklıktır. Bu bataklığın içinde bir yığın kurbağa başlarını havaya kaldırmış ötüp durmakta ve dünyaya meydan okumaktadır.?

            Gazetecilerin verdikleri haberlere ait dışarıya giden bütün telgraf ve mektuplar, Basın Yayın Genel Müdürlüğünün sansüründen geçmektedir. Bu telgrafı da Ahmet Ağaoğlu´na getiriyorlar. Ağaoğlu onu alıyor ve şöyle değiştiriyor:

            ?Ankara, Anadolu´nun ortasında çorak, bakımsız ve kerpiç evli küçük bir şehirdir. Bu şehirde bir avuç kahraman medeni Avrupa´nın zulüm ve istibdadına karşı isyan ederek millî istiklallerini korumaya çalışmaktadırlar.?

Mütareke´nin hemen ardından harekete geçen Hürriyet ve İtilafçılar, ellerindeki basın araçlarıyla geçmiş devrin kötülüklerini anlatmaya başladılar. İttihat ve Terakki´ye çatarken, İngiliz dostluğunun propagandasını da yapıyorlardı. Bu dönemde İttihatçı yazarlar, eski devri savunmakta zorlandılarsa da Hürriyet ve İtilafçılara cevap vermekten geri kalmadılar. Basında Profesör Selahattin Bey gibi tam bağımsızlığı savunan yazarlar da görüldü. Bu dönemde kurulan Müdafaai Hukuk Cemiyetleri, daha çok Paris Barış Konferansı´nda karar verecek olan politikacıları ikna etmek için Fransızca dergi ve broşürler çıkarmaya önem verdiler.

Erzurum Kongresi kararıyla hazırlanan Şarki Anadolu Müdafaai Hukuk Nizamnamesi´nin 6. Maddesinde şöyle denilmektedir: ?Bugün gazete çıkarmakta olan ve gazete çıkarmak için vasıtaları mevcut olan veya bu vasıtaların sağlanması mümkün bulunan bütün merkezlerde, en az bir gazeteyi, o mahallin idare hayati himayesi altına alacaktır?

Aynı maddede ?Kongrede alınmış olup millî vicdana uygun bulunan kavramlar ve esaslar aleyhinde sözle, kalemle, fiille herhangi bir şahıs veya kuvvet tarafından kötü yorumlar ve telkinlerde bulunulduğu takdirde, bu hareketler bütün manasıyla millet ve vatana cinayet sayılacaktır? denilmektedir.

PROPAGANDA ARACI OLARAK GAZETE, DERGİ VE BROŞÜR: Propagandayı basın üzerinden izleyecek olursak, öncelikle basın merkezinin İstanbul olduğunu belirtmek gerekir. Mütareke döneminde İstanbul´da birçok gazete yayımlanmış, bunlardan bir kısmı kapanmış, birleşmiş ve yeni gazeteler çıkarılmıştır. ?´Mütareke basını denilen İstanbul gazetelerinin tümü, sanıldığının aksine işbirlikçi ve Kuvayı Milliye aleyhinde değildi. İngiliz ve hükümet sansürü gibi iki baskının altında yayın yaptıkları bir gerçektir. Bunlardan Yenigün, İstanbul´un işgalinden sonra Ankara´ya taşınarak Anadolu´da Yenigün adıyla etkili bir yayında bulunmuştur. Tasviri Efkâr, aynı gazetenin devamı olarak Tevhidi Efkâr, Akşam, Vakit, Tarık, Vahdet, Zaman, Türk Dünyası, Tercümanı Hakikat, Tanin´in bir devamı olarak Renin, Türk Dünyası, İstiklal, Ati, onun devamı olarak İleri, İfham, Hadisat, Dersaadet, Akvam, Memleket, 21 Aralık 1918´de kapanan Minber adı belirtilmesi gereken gazetelerdendir. İkdam gazetesi de Yakup Kadri gibi genç bir devrimcinin fıkra yazarı olduğu ciddi bir haber ve yorum gazetesidir.

İngiliz ve Hürriyet İtilafçı gazetelerin önde gelenleri ise Yeni İstanbul, Alemdar, Sabah, Peyam, bu ikisinin birleşmesiyle yayımlanan Peyamı Sabah´tır.

Bu dönemde İstanbul ve Anadolu´da birçok politik, sanat ve meslek dergisi de yayımlanmıştır.

Anadolu´da Millî Hareket´in 1919 Eylülünde, Sivas Kongresi´nin kararıyla İradei Milliye gazetesinin yayım kararıyla başladığını söyleyebiliriz. Millî Hareket´in merkezi, böylece doğrudan doğruya milleti direnişe hazırlayacak, karşı yayınları çürütecek ve kendi amaçlarını daha tam açıklayacak bir yayına sahip olmuştur. İradei Milliye´yi, Heyeti Temsiliyenin 27 Aralık 1919´da Ankara´ya taşınmasından 14 gün sonra, 10 Ocak 1920´da Ankara´da Hâkimiyeti Milliye´nin çıkarılması izlemiştir. Gerek bu iki gazete, gerekse Anadolu´da çıkarılan veya çıkarılacak yurtsever gazetelerin gerek sayfa sayıları, gerek çıkış süreleri ve baskı teknikleri İstanbul ve İzmir basınıyla karşılaştırılamayacak kadar geri bir düzeydedir. 

            1918 yılı sonlarında kurulmaya başlanan Müdafaai Hukuk derneklerinin başlıca amacı da savunduğu bölgenin Türk olduğu yolunda yayın yapmaktı. Kilikya, İzmir, Doğu Anadolu, Trakya cemiyetleri yabancı dilerde broşürler yayımlayarak millî davayı anlatmaya çalıştılar, hatta gazeteler çıkarmaya teşebbüs ettiler. İsviçre´deki gibi yurt dışında bulunan aydınlar da birleşerek Türkiye´nin çıkarlarını savunan yayınlarda bulundular.

            Ahmet Bedevi Kuran, Avrupa´daki bu yayınları şöyle anlatmaktadır:

            ?Cemiyetin ilk işi Fransızca bir broşür neşretmek oldu. Broşürün adı Le Droit du Turc´tür. (Türk´ün Hakkı) Broşür İttihat ve Terakki´nin harp mücrimliğini kuvvetli delillerle reddediyor, Türk milletinin İzmir´in bir ecnebi devlet idaresine geçmesini katiyen kabul etmeyeceğini ve icap ederse İzmir´i ve Anadolu´yu kurtarmak için bütün Türklerin bir fert kalıncaya kadar çarpışacaklarını dünyaya haber veriyordu. (?) Bizim bu neşriyatımızı başka neşriyat da takip etti.?

            Yazar burada Reşit Saffet Atabinen, Muhtar Bey, Mehmet Ali Tevfik Bey´in yayın yoluyla Türkiye´nin haklarını savunduklarını, Harun Alişe, Mukdim Osman Beylerin Lozan´da istihbarat merkezi kurarak on beş günde bir İngilizce Turkey adlı bir dergi çıkardıklarını, Hint Müslümanlarının da Londra´da İslam İstihbarat Bürosu kurarak her hafta Muslüm Outlook adlı bir dergi çıkardıklarını kaydediyor. Onun verdiği bilgiye göre Ankara Hükümeti´nin isteği üzerine Paris´e giden Dr. Nihat Reşat Belger, Yunanlıların İzmir´de yaptıkları vahşeti ve Aydın ilinde nüfus oranlarını gösteren bir kitap çıkarmıştır. Kitap Osmanlı azınlıklarının propagandalarını çürütmek üzere çıkarılmış ve Fransızca olarak beş bin nüsha basılmış, Barış Konferansı üyelerine, siyasi sorunlarla ilgili bütün kişilere, gazetecilere, İngiltere ve Fransa mebusları ve senato üyelerine verilmiştir. Belger Paris´te bir istihbarat bürosu da kurmuş, haftalık Eko Doryan adında bir yayın da çıkarmıştır.

            PROPAGANDA SAVAŞI: Kurtuluş Savaşı önderleri Anadolu´nun başına gelen felaketi biraz da zararlı ve bölücü propagandalara bağlıyorlardı. Karabekir ?Aleyhimizdeki propagandalar, paralar, kuvvetler bizden pek kudretlidir? saptamasını yaparak ?Bizim haklı olduğumuzu halkımıza anlatmalı, daima taraftar kazanmalıdır? diye yazmıştır.

?Yalnız kuvvetimizle değil, propaganda kuvvetiyle de çok çalışmalıyız? tavsiyesinde bulunan Karabekir, kendi propaganda usulüne örnek olarak 25 Nisan 1920 günü yaptığı bir genelgeyi gösteriyor. Bunda Tatarlar, Kırgızistan, Başkırdistan, Sartlar, Türkmenlerin Bolşeviklerle nasıl irtibat kurdukları ve Bolşevizm´i nasıl sevinerek kabul ettiklerini anlatıyor. ?Dâhili neşriyattan başka harice karşı ne yaptığımızı ve ne yapacağımızı mütemadiyen neşretmek de lazımdı? diye yazan Karabekir, propaganda yollarından biri olarak İstanbul´dan Erzurum´a gönderilen Sebilürreşat gazetesinin içine şapografla Erzurum´da millî mücadele lehine cümleler ekleyip ambalajı bozulmadan sahiplerine verilmesini göstermektedir. Karabekir, Türkçe gazetelerde yazdıklarıyla dünyaya bir şey anlatmanın mümkün olmadığını belirterek, bu yüzden günlük veya haftalık Fransızca bir gazete yayımlanmasını istemekte, böyle bir gazetenin yayımlanmasına kadar da Kuvayı Milliye veya Anadolu Mektupları adıyla bir dizi mektubun Avrupa´ya ve özellikle Paris´e yetiştirilmesinin faydalı olacağını Büyük Millet Meclisine 29 Nisan 1920 günü önermektedir.

Kurtuluşun propagandasını yapmak için daha Meclis´in açılmasından 13 gün önce 12 Nisan 1920´de Anadolu Ajansı kuruldu. Bu ajansla, Bolşevik ordularının başarılarına kadar milleti sevindirecek ve moralini yükseltecek ne kadar haber varsa yaymaya gayret edildi. Ajans ilk bildirisinde vereceği haberlerin telgrafhane kapılarındaki kara tahta üzerine yazılmasını, imkânı olan yerlerde basılarak çoğaltılmasını ve bucaklara, köylere varıncaya kadar ulaştırılmasını istedi.

            Propaganda için akla gelmedik yollar bulunmuş ve denenmiştir. Bunların arasında İstanbul´dan gönderilen gerici yayınların içine bağımsızlık lehine kısımlar ekleyerek sahibine verilmesi, Anadolu hareketini yeren yabancı muhabirlerin haberlerini değiştirerek, millî kurtuluş mücadelesini öven telgraf haline sokmak da vardı. Kâzım Karabekir, subayların halk arasına girmesini, bilgili kişilerle halka yayın yapılmasını ve hatta yanık destanların da yararlı olduğunu Ankara´ya teklif etmiştir.

            Sakarya Savaşı´nın kazanıldığı 13 Eylül 1921 tarihinde Karabekir´in Başkumandanlığa yazdığı yazıda şöyle denilmiştir ?Her tarafta, her vasıta ile -İstanbul gazeteleriyle dahi- düşmanın maneviyatını bitirecek tarzda neşriyatta bulunmak, zaten yıkılmış olan Yunanlıları her tarafta hezimete uğratmaya ve birbirlerine düşünmeye yardımı çok olabilir (?) Yunan ordusu hangi mıntıkaya çekilirse orada zehirli sözlerle çabucak berbat bir hale gelirler. İşbu neşriyatın arkası kesilmemeli (?) Yunan ordusu arasında serian intişarına büyük ehemmiyet verilmelidir?  Ona verilen cevapta ?Teklif buyurulan propaganda esasen Erkânı Harbiyei Umumiyece yapılmaktadır.? denilmiştir.

                                 KUVAYI MİLLİYECİ GAZETELER

Şüphesiz ki, o dönemde esas propaganda araçları gazetelerdi. Kuvayı Milliyeciler de Türkiye´nin varlığına son verilmeye çalışılan böyle bir dönemde dört elle kendi gazetelerine sarıldılar. Eskiden çıkmaya başlayan gazetelerin yanında her türlü zorluğa göğüs gererek yenilerini çıkarmaya başladılar. Yunan işgaline karşı ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin de Hukuku Beşer gazetesini çıkarmaktaydı. İzmir´de çıkan Anadolu gazetesi, İzmir´in işgali üzerine Antalya´ya taşındı ve İzmir kurtuluncaya kadar Antalya´da Anadolu adıyla millî mücadele lehine yayın yaptı. Yunan işgali altında İzmir´de Köylü ve Ahenk gibi başka Türkçe gazeteler de yayımlandı.

            Mayıs 1919´da Balıkesir´de çıkmaya başlayan Doğrusöz gazetesi her şeyden önce köylüler için yayın yapacağını bildirerek ?Ya İstiklal Ya Ölüm? ilkesini ortaya attı. Kasım 1919´da Balıkesir´de yayına başlayan İzmir´e Doğru gazetesi de halkı örgütlenmeye ve mücadeleye çağırdı. Bağımsızlık ateşiyle yanıp tutuşanlar ?Millî hareketin hadim ve teşvikçisi? bu gazeteyi kapışıyorlar, işgal altındaki bölgelere de sokarak halkın moralini yükseltiyorlardı. Millî amaçların savunucusu Aydın İli gazetesi de Reddi İlhak Merkezi tarafından çıkarılıyordu.

            Öğreten Ahmet Remzi´nin çıkardığı Yeni Adana, Adana´nın işgali üzerine Toroslara çekilerek yayın yaptı. Birçok defa yer değiştirmek zorunda kaldı. Kurtuluşa kadar, bıkmadan, usanmadan bazen bir vagonun içinde dizilip basılarak yayımlandı. Halkı coşturucu şiir ve yazılar yayımladı. İngiliz emperyalizminin her yanda çökertileceğini, ebediyen silahın elden bırakılmayacağını yazdı.

            Kastamonu Lisesi öğrencileri, öğretmenlerinin de yardımıyla tek yapraklık Açıksöz gazetesini çıkardılar. ?Bu toprağın üstünde zilletle yaşamaktansa aynı toprağın altına şerefle girmekten çekinmeyeceğiz? diye yazdılar.

            Konya´da Babalık, Öğüt gazeteleri de millî bağımsızlık lehinde yayın yapıyorlardı. Öğüt gazetesi işgalciler tarafından yayından men edilince Konya halkı büyük bir miting yaparak kendi propaganda araçlarına sahip çıktılar. Edirne gençleri de Ahali gazetesiyle halkın direniş umudunu yaşatmaya ve artırmaya uğraştılar. Erzurum´da Albayrak gazetesi de bu görevi üstlendi. Artvin, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Bolu, Maraş, Diyarbakır, Elazığ, Sarıkamış, Amasya, Sivas, Kayseri, Bursa ve daha başka yerlerde yurtsever gazeteler çıkarılıyor, bunların Meclis´in ve hükümetin çalışmalarını haber veriyor, moral kırıcı ve düşmana hizmet eden propagandaları çürütmeye çalışıyor, halkı yardıma, özveriye çağırıyor, hatta bu konuda olumlu örnekleri yayımlıyorlardı.

            Yurtsever İslamcı Sebilürreşat gazetesi Mustafa Kemal Paşa´nın isteğiyle İstanbul´dan Anadolu´ya taşındı. Önce Kastamonu´da, daha sonra Ankara´da yayın yaptı. Mehmet Akif´in Kastamonu Nasrullah Camii´nde yaptığı Sevr Anlaşması´nı anlatan ve halkı birlik olarak yurdu savunmaya davet eden konuşmasını on binlerce bastı. Dergi yurdun her yanına gönderildi, cephede de dağıtıldı.

            O zaman Anadolu´da basın için imkânlar çok geriydi. Gazeteler basılacak matbaa bulamıyor, çoğu kere şapografla çoğaltılıyorlardı. Kâğıt bulamadıkları zaman da bakkallardan topladıkları ambalaj kâğıtlarına basıyorlardı.

            Bu ulusal seferberlik günlerinde aydınlar, halka yaklaşmak ihtiyacını daha çok duydular. Bu nedenle dillerini arıtmaya, halkın anlayacağı bir dil kullanmaya çalıştılar. Gazeteler, köylere, siperlere kadar ulaştırılıyordu. Sakarya Savaşı günlerinde Meclis´te konuşan bir mebus, düşman siperlerinde cesetten çok gazete bulunduğunu, ordu birliklerine gazete göndermek için Basın ve Haberleşme Genel Müdürlüğüne on beş bin lira daha verilmesini istedi. ?Bunlar savaş araç ve gereçleri kadar önemlidirler. Ordunun kararlılığını kırmak isteyenlere karşı da ancak gazetelerin propagandalarıyla karşı koyabiliriz? dedi.

            Ankara Hükümeti, Ankara´da yayımlanan gazeteleri bütçesinden de destekliyordu. Ancak bu gazeteler farklı eğilimdeydiler ve hükümetin bu gazeteler arasında ayrım yaptığı gibi tartışmalar da eksik olmadı.

            Devletin gazetelere yardımının görüşüldüğü 28 Şubat 1921 tarihli Meclis oturumunda Balıkesir Mebusu Hasan Basri Bey, ?Matbuat Genel Müdürlüğünün yurt içindeki görevi, olup bitenlerden halkı gereği gibi haberdar etmek, millî mücadelenin anlamını, amacını ve niteliğini anlatmak, bu konuda bütün belgelerden yararlanmak, halkı tam anlamıyla aydınlatmak ve bilgili kılmaktır? diyor, Genel Müdürlüğü buna aykırı işler yapmakla suçluyordu. Eserlerin köylü diliyle yazılmasını da istiyordu. 

            Ankara hükümeti, işbirlikçilerin propagandasını önlemek için de bazı önlemler almıştır. Örneğin Ankara Hükümeti´nin 6 Mayıs 1920´de çıkardığı 2 sayılı kararname İstanbul hükümetiyle her türlü haberleşmeyi yasaklamakta, oradan gelecek resmî evrak gibi gazetelerin de geri çevrilmesini emretmektedir. Mektupların da açık olarak gönderilmesi zorunluydu. Daha Sivas Kongresi günlerinde İstanbul´dan gelecek bu gibi bozguncu bildirimlere karşı önlem alınmış, hükümetin bildirimlerinin postanelerce alınmasını yasaklamıştı. Millî önderler, zararlı propagandanın tehlikesini o kadar önemsiyorlardı ki 6 Mayıs 1920 tarihli kararnamede, İstanbul gazetelerini geri çevirmeyenlerin vatan haini sayılacakları bildirilmektedir.

Propagandanın ne büyük bir güç olduğu ve karşı taraf üzerinde ne kadar büyük bir etki yaptığını, Peyamı Sabah gazetesinde her gün Anadolu Hareketi´ne keskin bir dille muhalefet eden Ali Kemal Bey´in, zaferin hemen ertesinde İzmit´e kaçırtılarak gereksiz sertlikler yapmasıyla da ünlü Nurettin Paşa tarafından linç ettirilmesi de kanıtlamaktadır. Savaş sırasında Millî Mücadele aleyhinde yayın yapanlar, zaferden sonra İstiklal Mahkemesinde hesap vermek zorunda bırakılmışlardı. Kimisi de 150´likler listesine alınarak yurttaşlıktan çıkarılmışlardır.

            Kurtuluş Savaşı yıllarında doğal olarak her siyasi akımın yayın organı, propagandayı kendi görüşleri doğrultusunda yapmıştır. Eskişehir´de yayımlanan Seyyarei Yeni Dünya, Yeşilordu ve Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası´nın görüşleri doğrultusunda yayın yaptığı için hükümet tarafından önce Ankara´ya taşıttırılarak denetim altına alındı, daha sonra Çerkez Ethem´in isyan hareketini desteklediği gerekçesiyle tahrip ettirildi. Aynı şekilde İslamcı ve İttihatçı gazetelere yardım yapılmadı. Hatta Sivas Kongresi tarafından kurulan İradei Milliye, daha sonra İttihatçıların eline geçince iki kez kapatıldı.

            Avrupa´daki basın, Kurtuluş Savaşı´nın propagandasını yapmamak için elinden geleni yapmıştır. Bir İngiliz kadın gazeteci şöyle diyor: ?Eğer yazılarımda, Yunanlıların yaptığı mezalime ait bir kelime varsa, yazı işleri müdürünün makası hemen işe koyuluyor ve gerçek söylenmemiş ve duyulmamış olarak kalıyor.?

            Gerek Kemalistler, gerek sosyalistler çeşitli bildiriler çoğaltarak Yunan siperlerine attılar. Aynı şeyi Yunanlılar da Türk ordusunu teslim olmaya teşvik eden bildirileri Batı Cephesi siperlerine atarak yaptılar.

            KİTAPLAR: Egede Yunan işgalinin biçimini ve halka yaptığı zulümleri anlatmak için İstanbul hükümeti 1919´da en az beş kitap yayımlamıştır. Dâhiliye Nezareti tarafından yayımlandığı anlaşılan bu kitaplarda yalnızca matbaa adı belirtilmiştir. Muhacirin Müdüriyetinin de aynı konuda bir kitabı vardır. Ankara Hükümeti de Yunanlıların Orta ve Batı Anadolu´da yaptıkları zulümleri, Pontosçuların ayaklanmasını, Doğu Cephesi Kumandanlığı da Doğu Anadolu´da 1919 ve 20 yıllarına ilişkin ?Ermeni Mezalimi? konusunda kitap çıkarmıştır. Bu yayınlar, Türk hükümetinin tezlerinin doğruluğunu kanıtlamak amacıyla iç ve dış kamuoyunu ikna etmek için çıkarılmaktaydılar.

            Sonuç olarak çağımızdaki bütün savaşlarda olduğu gibi Kurtuluş Savaşı´nda da halkı bu savaşın haklılığına ikna emek için propaganda (irşat) araçları harekete geçirilmiş, şiddetli bir propaganda savaşı verilmiş ve bunda bir hayli başarılı da olunmuştur. İrşat Heyetleri, mitingler, cami vaazları, bildiriler, gazeteler olmasaydı bu savaşı kazanmak herhalde mümkün olmazdı. 

/resimler/2016-5/24/0912282625220.jpg

Vakit

/resimler/2016-5/24/0913004969695.jpg
Yenigün

/resimler/2016-5/24/0913212470006.jpg
Açıksöz

/resimler/2016-5/24/0913430126729.jpg
İkdam

/resimler/2016-5/24/0914063252175.jpg
Sebilürreşat

/resimler/2016-5/24/0914245908749.jpg
Yeni Adana Gazetesi

Değerli okurlarım, yaz tatili nedeniyle yazılarıma Ekim ayına kadar burada son veriyorum. Hepiniz sevgiyle ve Atatürk´le kalın.

                                               -SON-

 

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22