Ahmet ERDOĞDU


TARİHTE BU HAFTA (5) EMEKLİ KURMAY YARBAY KÖPRÜLÜ´LÜ ŞERİF (İLDEN)?İN SARIKAMIŞ ANILARI (2)


Değerli okurlar, Yarbay Köprülü´lü  Şerif (İLDEN)?in Sarıkamış Savaşı ile ilgili anılarına kaldığımız yerden devam ediyoruz. Şerif Bey, anılarında askerlerimizi kış ortasında böyle bir savaşa zorlayıp, onları karlar içine gömdükleri için Enver Paşa ve onun yönünde hareket eden komutanlar için çok sert eleştiriler yapmaktadır. Biz bugün, Sarıkamış Savaşının son günlerine dönük değerlendirmelerini sizlere sunacağız.

22 Aralık 1914 günündeyiz. Keskin bir soğuk hepimizi titretiyor. Ayaklarımızın uçları çürümüştü. Erler şu koca ormanlar içinde bize yakacak bir kuru çam dalı bulamıyor­lar. Ateşimiz bugün pek sönük yanıyor. Öğleden sonra saat 14.00. Önümüzden birer birer geriye gidecek yük hayvan­ları geçmeye başladı ve tam bu sırada Tuğgeneral Hafız Hakkı Paşa geldi. Her insan duygularını saklayamaz. Hafız Hakkı Paşa da tam anlamıyla içten bir insandı. Ve yine her zamanki gülümsemesiyle bize Fransızca:

"Her şey bitti" dedi ve genel geri çekilme emrini not et­tirdi. Evet, her şey bitmiş ve yine burada da çam diplerinde, dereler içinde, karlar altında tatlı ve sonsuz bir rüyanın son­suz mutluluklarına kavuşan binlerce Türk´ün kanı ve canı onların öksüz çocuklarının gözyaşı pahasına milletin onu­ru, tarihi ve dini kurtulmuştu. Fakat şu çirkin hayattan bü­yük namuslarını şehitlik nimetiyle kurtaran binlerce zulme uğramış Türk´ün övündüğü hava içinde ve Sarıkamış or­manlarını bir büyü gücüyle büyülemiş ve kaplamış bir ya­rım kalmış isteği, bir şeyi kalmıştı. Bu dile, kaleme gelme­yen büyük bir şey geleceğin öz Türk çocuklarına sanki şöyle diyordu: "Cinayet var, cani kimdir? Aramayacak mısınız? Hıyanet gördün, hain kimdir? Bulmayacak mısınız?"

Zavallı renksiz ve zayıf çocuk! Yalnız senin uğradığın fe­ci zulüm Allah´ın adaletini depreştirmeye, adaletin sabrını oynatmaya, sabrın sonunu getirmeye yeter. Sen işte o trajedi sahnesinin bugüne dek "Meçhul askeri" idin. Ve sonsuza dek mağduriyetin simgesi kalacaksın. Sen bugün altında yattığın çam ağaçlarından bir dal bile kırmadın. Onlar se­nin küçük mezarını sonsuza dek gölgelendirecekler.?

?Her şey bitti diyordu. "10´uncu Kolordu´nun Çermik yönüyle dağlar üstünden bir tek bağlantı yolu var, bu sa­bah keşfettirdim. Saat dörtte 10´uncu Kolordu geri çekil­meye başlayacak. Siz de bu yoldan çekilebileceksiniz. Rus­lar fark etmezler umudundayım."

Bu söz henüz bitmişti ki ileriden bir görüntü, telaşlı bir hareket görüldü. Dört beş er ellerindeki hayvanları acele acele çekmeye, adeta kaçmaya uğraşıyorlardı. Hafız Hakkı Paşa "Bu ne? Panik var!" dedi. "Şimdiye dek bu kolordu­nun askeri panik yapmadı. Şimdi ise ileride panik yapacak askerimiz kalmadı" cevabını verdik. Yedek olarak verilen bölüğe adam koşturalım dedik. Bölüğün geri çekilmekte ol­duğunu gördük. Ve bir sinema şeridi hızıyla geçen bu olay­lardan sonra bizim karargâh kurşun yağmuru altında kaldı. Kurşunlar ağaçlara çarptıkça patlar gibi ses çıkardıkları için Hafız Hakkı Paşa "Domdom kurşunu atıyorlar" dedi.

Fazla konuşmaya olanak kalmadı. Bir Rus avcı hattı 17´nci Tümen ile 10´uncu Kolordu arasındaki açıklıktan or­taya çıktı ve bizi şiddetli bir ateş altına aldı. Hafız Hakkı Paşa atına atladığı gibi kurşun yağmuru altında 10´uncu Kolordu´ya doğru çekip gitti. Acele ile kırbacını da İhsan Paşa´ya yadigâr bıraktı. Ben hâlâ Hafız Hakkı Paşa´nın bu kurşun yağmurundan nasıl kurtulduğuna şaşarım. Biz ilk patırtıyı geçirmek için 28´inci Tümen grubu tarafına çekil­mek niyetindeydik. Oradan gelen bir süvari düşmanın şimdi 28´inci Tümen´i tümüyle tutsak aldığını söyledi: Demek ki iş işten geçmişti. Geri çekilmeye karar verdikleri günde bu ani felaket bize yıldırım gibi etki etti. Acele ile cebimizdeki evra­kı ateşe attık. Kolordu karargâh bayrağını kırarak bezini yaktık. Ve üstümüze Rusça "Davranmayın teslim olun!" hitaplarıyla elde tabanca, çevresinde süngülü Ruslarla gelen bir düşman subayına teslim olduk. Herif bize ileri karakol postası sanmış. Tümümüzü subay elbisesiyle görünce ve he­le bir kolordu karargâhı komuta kurulu olduğumuzu anla­yınca mal bulmuş mağribi gibi sevindi. Bir türlü inandıramıyorduk. Çünkü bizde öyle bir komuta kurulu kılık ve kıya­feti kalmamıştı. Tam on bir günden beri şu ormanlar içinde kar üstünde, fırtına ve tipi altında yaşamaktaydık.

Her şey bitmişti. Ruslara hekimler de dahil olduğu hal­de bugün 106 subay, yaklaşık 80 er, bir kırık top kundağı ve birkaç at teslim edilmişti. İşte 22 Aralık 1914 öğleden sonra saat 15.30´da 9´uncu Kolordu´nun genel kuvveti!

Ruslar ayın 23´üncü, yani geri çekilme emrinin ertesi gü­nü Divik´e girdiler ve 10´uncu Kolordu artıklarını Çermik´e doğru izlediler. Enver bilgisizlik ve inatçılığının hıyanetten beslenen dik kafasının etkisiyle on iki günden beri şu karlı dağlara ve büyük ormanlara gömdüğü binlerce bahtsız va­tan evladını çiğneyerek yalnız başına, dişlerinde kanlı salya­lar akan bir yılgın canavar gibi kaçtı.

Kızakçı atlarına "deh!" dediği anda hürriyet kahrama­nı, Trablusgarp savunucusu, Harbiye Nazırı ve Başkomu­tan Vekili Enver´i Anadolu halkı sınır yollarında bir çuku­ra gömdü. Kızakla Sivas´a doğru kaçan hain, Türklük ve insanlık erdemlerinden soyunmuş, Almanya İmparatoru´nun ücretli yamağı, babasına ve kardeşlerine layık ol­mayan kanlı katil ve uğursuz bir herifti.

Yüksek rütbeli ve yüksek makamlarda bulunmuş bir ki­şi, Sarıkamış´tan söz edildiği zaman "Gençler orduya ko­muta ederlerse işte böyle olur!" diyordu. Oysaki ordunun gençleşmesi demek, Enver´in Başkomutan, Hafız Hak merhumun Genelkurmay İkinci Başkanı veya 10´uncu Ko­lordu Komutanı olması demek değildi ki. Ordunun genç­leşmesi bir zorunluluğun sonucu idi. Bu zorunluluğu Bal­kan Savaşı doğurmuştu. Ve hepimiz itiraf ederiz ki bu do­ğurma Enver hakkında bir düşürme oldu. Balkan Savaşı sı­rasında sorumluluğun anlamı çoğunlukla aşırılıkla lekeli­dir. Komutanlarının maiyetindekilerin çoğu sorumluluğu ondan korkmak ve ondan çekinmek anlamında kabul etti­ler. Yarın bir harp divanının karşısında cevap vermekte güçlüğe uğramama yollarını aradılar. Emirlerini bu olum­suz anlayışla düzenledi ve dağıttılar. Hatta birliklerinin harp ceridelerine eklemeleri gereken belgelerin asıllarını bi­le birçoğu ceplerinde sakladı, bir kelime bile görevlerine "özveri" dedikleri şeyden bir parçacık ekleyemediler. Onla­rın özveriden anladıkları ise zaten görev gereği bazı küçük erdemler derecesini aşmazdı. Bu durumlar ve bazı partici­lik ihtirasları ordu komutanlarının kolordularını düşün­dükleri gibi sevk ve yönetmelerine olanak bırakmadı, ye­nildik. Yenilgi üzerine, ordunun gençleştirilmesi gerekti. Sarıkamış´ta Enver, Hafız Hakkı merhum ise sorumluluğu büsbütün ters anladılar. Bunlar için sorumluluk, Balkan Savaşı komutanlarının anlayış tarzlarının tam anlamıyla tersidir: "Madem ki her istediğimizi yapabilecek bir du­rumdayız, her türlü sorumluluğu göze almalıyız. Kalkar­sak, yerlerine geçtiğimiz kişilere karşı açıklama yapma gücünü bulamayız" diye düşündüler. Bu kez de sorum­luluğun anlamı korkmamak ve çekinmemek oldu. Bununla birlikte sizi temin ederim ki Sarıkamış´ta ve ondan önceki aylarda sorumluluğun gerçek anlamını kavramış pek çok tümen, alay ve tabur komutanı bulursunuz. Bu da ordunun gençleştirilmesi sayesindedir.

Konu dışı olmasaydı size yalnız Çanakkale ve Galiçya´yı değil İnönü ve Sakarya´yı da tanık gösterirdim. Tüm bu iyiliğe doğru belirtileri ordunun gençleşmesi üzerine komutanlıklarda meydana getirilen yeniliklerin açık sonuç­ları değil midir

En önemli bir nokta da Enver´in ruhsal kimliğidir. Ger­çekten devrim tarihimizde bu kadar önemli bir görev üst­lenen, ülkeyi -Berlin´den Selanik´e koşarak- 31 Mart trajedisinden çekip kurtaran ve şöyle eden, böyle eden bu genç, cesur ve özverili Enver, bu hain, bir cahil miydi?

Enver "hain" değildir. Yalnız büyük komutanlık konu­sunda, güçleri yerinde kullanma, değerlendirme denilen önemli erdemden tam anlamıyla payını alamamıştır. Biz buna halkın ve erlerin Türkçesiyle "hain adam" deriz. Acı­mak komutanlar için bir ahlaki erdem anlamında değil, ge­rekli olan bir sanat kavramıyla düşünülmelidir.

Enver cahil´dir. Kuşak olarak Enver başkomutan ol­duğu zaman, gerçek bir başkomutan yanında ikinci derecede kurmay subay olabilecek yaştaydı. Akıl ancak dâhi yaratılmış seyrek insanlar için yaşta değil baştadır. Oysaki Enver dâhi değildir. Öyle ise Enver nedir? Enver hastalıklı bir hayalet, hırslı bir şöhrettir. Fakat en farklı ve seçkin özelliği bir ihtilal bağımlısı olmasıdır.

Savaşın başlangıcından itibaren olaylar Enver´i büsbü­tün çileden çıkardı. Başkomutanlık makamına geçince işin büyüklük ve genişliği onun dar kafasının kavrama çembe­rini çatlattı. Sağa sola saldırmaya ve tüm maiyet komutan­larını korkaklıkla suçlamaya yöneltti. Sarıkamış trajedisin­de gerçekten, eylem halinde yakalandı. Kendinden uzak tutmak için işi yalancılığa, aldatmaya ve iftiraya döktü. Sonra çok da zengin olmuş dediler.

Enver devlet işleriyle ilgili her girişime atılırken belki can atarak "Aman batıyor, kurtarayım!" demiştir. Fakat girişimi başarısızlığa uğrayınca sadece basit bir dudak büküşüyle "Zaten batacaktı, battı" deyip geçtiği ise kesindir.

Gelecek kuşaklara ibret olsun ki biz tüm millet, yanlış yaratılmış bir adamın arkasında kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük.

Tarihlere ant olsun ki büyük bir Türk ordusu bilgisiz ve deli komutanının hırsıyla yüksek dağlar üstünde kara kışın tipisiyle yüzyılların düşmanının güllesi ve kurşunuyla uğ­raşa cenkleşe ulusal bağımsızlık uğruna tümüyle mahvoldu da bir eri sırt çevirmedi. Sarıkamış´ta hiç panik olmamıştır.

 

Vaktiyle Sarıkamışlı bir ihtiyarın söylediği şu sözler, tarihimizde Sarıkamış Harekâtı olarak bilinen facianın boyutlarını özlü bir biçimde yansıtıyor. ?Buradan o dağlara baktığımızda, üzerine kar düşmüş çalılıklar görürdük. O çalılıkların, kurda kuşa yem olmuş askerlerimizin kemikleri olduğunu oraya gidince anladık."

 

                                                                                                        Devam Edecek

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22