Ahmet ERDOĞDU


TARİHTE BU HAFTA (6) YEDEKSUBAY HALİL ATAMAN´IN SARIKAMIŞ ANILARI (1)


Değerli okurlar, bu hafta sizlere Birinci Dünya Savaşı Cephelerinde çarpışan binlerce üniversite öğrencisinden biri... Cepheden esarete tüm hissettiklerini sıcağı sıcağına kayda geçen bir yedek subay Halil Ataman´ın anılarını sunuyoruz.

Halil Ataman (1888-1992) Niğde´ye bağlı Bor´da doğdu, İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı.Önce Kayseri´de sonra Konya´da bu tahsilin ve zamanının gereği "askerlik imtihanları" adı verilen imtihanlara girdi. En son olarak Konya´da 1330 (1916) yılın­da imtihanlara girip başarılı olduktan sonra, aldığı ani bir kararla doğruca İstanbul´a üniversite tahsili için gi­der. Burada ne tahsili yapacağına karar veremediği için çeşitli mektepler üzerinde incelemeler yaparak nihaye­tinde Kuzat Mektebine (kadılık/hukuk fakültesi) kayıt yaptırdı.

İstanbul´daki Kuzat Mektebi´ne (hukuk fakültesi) kaydolduktan kısa süre sonra askere çağrıldı ve 24 Ağustos 1914´te orduya katıldı. Temel eğitiminden sonra kendi isteğiyle Doğu Cephesi´ne yedek subay olarak gönderildi. 7 Ağustos 1916´da Ruslara esir düşerek Sibirya´da esir kampına gönderildi. 25 Ağustos 1922´de uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra İstanbul´a döndü. Memleketine uğramadan, ata mesleği dericiliği çağdaş yöntemlerle öğrenmek üzere Ekim 1922´de Almanya´ya gitti. Burada eğitimini tamamladıktan sonra Mayıs 1923´te Bor´a döndü. Kendi isteğiyle gittiği Doğu Cephesi´nde de, Ruslara esir düşüp gönderildiği Sibirya´da da, Vladivostok´tan Hint Okyanusuna ve Akdeniz´e süren maceralı dönüş yolculuğunda da, evine kavuşmaya ramak kalmışken ikinci bir esaret yaşadığı İtalya´nın Asinara adasında da yazmaya devam eden ve Doğu Cephesi´ndeki yokluklardan Enver Paşa´nın ziyaretlerine, çekilen sıkıntılara kadar her şeyi harp ve esaret defterlerine tüm ayrıntılarıyla yazdı.  

Şimdi, Halil Ataman´ın yazdıklarını hep birlikte okuyalım.

1915 Şubat´ının 14. günü öğleden sonra şu emir geldi: ?Kafkas cephesine 60 efendi gönderilecektir. Efendiler­den Şark cephesine gönüllü olarak gitmek isteyen varsa isimlerini hemen kumandanlığa bildirsinler, istenilen miktarda efendinin müracaat etmemesi halinde, bilmuayene şark iklimine elverişli olanlar seçilerek gönderileceklerdir.? Maçka´dan üç Niğdeli ve ben, bir Borlu, ayrıldık ve gönüllü yazıldık. Bize bakarak, bizim mürettep bölükten 30 kişi gönüllü olarak çıktı ve yazılıverdiler. Diğer taburlardan müracaat edenlere kapandı diye cevap verilmiş. Demek ki istenen miktar tamamlanmış; o gün akşamdan önce yazılanların isim listeleri ilan olundu.

Akşamdan sonra gelen ikinci bir emirle, ertesi gün öğleden önce, bütün mürettep bölüklerin Harbiye´de havuz başında toplanmaları ve toplu bir kıta halinde Harbiye Nezareti´ne gidecekleri ve oradan da mürettep mahallerine yollanacakları bildirildi.

Şubat 1331 (1915) tarihinde verilen emre göre önce, Harbiye Mektebi´nde havuz başında top-Kıyafetimiz seferberlik hali ama silahımız yok. Kumandanı Alman Rabe önde ve at üstünde, saat ikide Harbiye-Taksim-Beyoğlu-Bankalar caddesi ve Karaköy ve Köprü yoluyla 500 kişilik çelikten, her Türküm diyene güven ve gurur veren azametli ye­nilmez kıta, muntazam bir yürüyüşle hafiften çiseleyen yağmur altında, ortalık karanlık olmadan Harbiye Nezareti´ne geldik. Buraya gelince, "Kafkas cephesine ay­rılan arkadaşlar buraya ve beni takip edin" diye bir ses yükseldi. Bu sesle birlikte hep birden ok gibi yerimizden fırlayarak o sesin etrafında toplanıp takibe başladık. Bir yere geldik, açılan kapıdan içeri girdik. Geldiğimiz bu yer, Bekir Ağa Bölüğü denilen yerdeki bir cami imiş. Burada çoktandır insan yüzü görmemiş, son derece aç pirelere oldukça hatırı sayılır bir kan ziyafeti verdik; ne kadar uğraştıksa da bunlardan yakamızı kurtaramadık. Bereket versin bu arada bizleri, isim isim çağırmaya başladılar. Ben de çağrıldım. Vardığımız dairede bir he­yet huzurunda her birimize yirmi üçer mecidiye ve do­kuz kuruş harcırah verdiler. Ve bu tevziat epeyce sürdü.

                               CEPHEYE HAREKET EDİYORUZ...

Sonunda, "Haydi hazırlanın!" diye konuşan bir zabit göründü. Çantaları omuzladık ve aynı zabitin, "Beni takip edin!" komutuyla çift kol nizamında Harbiye Nezareti´nin Doğu kapısından çıkarak köprüye geldik. Bi­raz bekledikten sonra köprü açıldı, yürüyerek rıhtıma indik. Bizi bekleyen yandan çarklı bir vapura bindik, henüz sabah olmamıştı. O asırdide, ihtiyar vapur yavaş yavaş gıcırdaya gıcırdaya bizleri karşıya, Haydarpaşa limanına yıktı. Bu sırada güneş altın rengi saçlarını yeryüzüne yayarak aydınlatmaya çalışıyordu. Görelim bakalım altın renkli saçlarıyla karanlıkları kovmaya çalışan ve yarınlarımızı aydınlatacak olan bu güzel bize neler gösterecek ve neler tattıracak? Ve dünyamız ne ve nasıl olduğu bilinmeyen nice meçhullere ve inmezlerin karanlıklarında uzanan ne gibi maceralara sahne olacak? Ey güzel yüzlü, altın saçlı, bütün dünyaya can veren tatlı yüzlü güzeller güzeli, bizlere gül ve gelecekler hazırla diye düşünüp yalvarırken, bize kılavuzluk yapan zabitin, "Allahaısmarladık, yolunuz açık olsun, iyi yolculuklar" sözleriyle daldığım âlemden  ve düşüncelerden sıyrılarak, kendi dünyamıza ve gerçeklerine döndüm. Tren hareket etti, bizleri de götürüyor ama nereye, hangi bilinmezlere? Hâlâ, "Haydi sizlere selametle!" diye söylenen uğurlama sözleri kulaklarımda çınlıyordu.

Şimdi anlıyoruz ki bizler, kendi kendimize bırakılmış, ihtiyarımıza terk edilmiş, şuurlu, yetkin, kendine inanılır, şahsiyetli ve yurdu için kendi varlığını feda etmekten kaçınmayan, dört başı mamur bir topluluk olarak kabul edilmiştik. Ne büyük bir mutluluk! Biz de bu inanca mukabil, irade istiklali içinde milletimizin emrindeyiz. 18 Şubat 1331 tarihinde (1916) trenimiz Konya´dan Karaman ve Ereğli istikametinde yol almaya başladı. Karaman ve Toros´lara yaklaştıkça arabacı, kara yolculuğu lafları dolaşmaya başladı. Tam öğle vakti, Toros´ların içinde gömülmüş olan Ulukışla´ya geldik ve vagonlardan indik. Böylece tren yolculuğumuz sona ermişti. Buradan bir atlı araba tutarak Niğde, Kayseri, Sultanhanı, Kayadibi ve Sivas vilayetine ulaştık. Sivas´tan sonra Zara, Suşehri, Erzincan ve nihayet 1 Nisan 1331 (1916) tarihinde Erzurum´a gelebildik. 2 Nisan günü Ordu dairesinde kuralarımızı çektik. 10. Kolordu 32. Piyade Fırkasına tayinim çıktı. Kolordu karargâhına uğrayarak Narman´daki Tümen karargâhına ve oradan da 94. Alaya giderek 15 Nisan´da bölüğümü resmen teslim aldım.

                                                                                               Devam Edecek

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00