Ahmet ERDOĞDU


TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE HUKUK SERÜVENİ


/resimler/2015-12/3/0945416411609.jpg

Değerli okurlar, bu hafta sizlere değerli hukukçumuz Avukat Sayın Ziya Yergök´le Cumhuriyetin Hukuk kazanımlarını ve bu kazanımların günümüze yansımalarını kapsayan bir söyleşiyi paylaşıyoruz. Bir kez daha Cumhuriyeti kuran kadronun hukuk alanına verdiği önemi ve Hukuk Devriminin geldiği duruma bakacağız.

A E: Sayın Yergök, iki dönem Baro Başkanlığı ve ayrıca Barolar Birliği Başkan yardımcılığı görevlerinde bulundunuz. TBMM´de Anayasa ve Adalet Komisyonlarında görev yaptınız. Sizce Cumhuriyeti kuran kadro neden işe hukuk devrimi ile başladı. Bu önceliğin anlamı neydi?

/resimler/2015-12/3/0946116880887.jpgZİYA YERGÖK: Atatürk´ün önderliğinde gerçekleştirilen devrim ve onun ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti, her şeyden önce bir uygarlık atılımı, bir çağdaşlık projesidir. Cumhuriyet, aynı zamanda, tarihimizdeki en köklü dönüşüm olup, egemenliğin kaynağını ulusta bulan anlayıştır. Cumhuriyet, bireyleri kul olmaktan çıkarıp, siyasal ve hukuksal düzenin gerçek yapıcısı yurttaş konumuna yükseltmeyi amaçlamıştır. Bunu da ancak laik hukuk düzenini yerleştirerek başaracağını bildiği için işe hukuk devrimi ile başlamıştır. 

Atatürk, 1 Mart 1924 tarihinde Meclisin ikinci dönem birinci toplantı yılını açarken yaptığı konuşmada ?ulusun isteklerine ve gereksinmelerine uyarak, adliyemizde her türlü eski etkiden korkusuzca silkinmekten ve hızlı ilerlemelere atılmaktan geri kalmamak zorundayız. Medenî hukukta, aile hukukunda yürüyeceğimiz yol ancak uygarlık yolu olacaktır. Hukukta işi oluruna bırakmak, eski masalımsı göreneklere bağlı kalmak, ulusları uyanmaktan alıkoyan en ağır bir kâbustur. Türk Milleti, üzerine kâbus çökmesine izin veremez? sözleriyle kararlılığını ve hedefini ortaya koymuştur.

5 Kasım 1925 tarihinde Ankara Hukuk Fakültesini açarken yaptığı konuşmada ise ?yeni hukuk ilkeleriyle bir yeni hukuk kuşağı yetiştirmek için bu okulu açıyoruz, büsbütün yeni yasalar düzenleyerek eski hukuk ilkelerini temelden kazımaya girişiyoruz. Bütün bu işlerde dayanağımız, ulusumuzun üstün yeteneği ve kesin isteğidir? diyerek, tarihimiz açısından çok anlamlı olan şu saptamayı yapmıştır: ?Uluslararası genel tarih içinde Türklerin 1453 zaferini, İstanbul´un fethini bir düşünün. Bütün bir dünyaya karşı İstanbul´u Türk toplumuna mal eden güç, aşağı yukarı o yıllarda bulunan matbaayı ülkeye mal etmek için, o zamanki hukukçuların uğursuz direncini göğüsleyememiştir. Eskimiş hukuk ile dar düşünceli hukukçulardan buna izin koparabilmek için üç yüz yıl kuşkular, kararsızlıklar, üzüntüler içinde beklemek zorunda kalmışızdır.? İşte, bu tespiti yapan Büyük Önder, hukuk devrimiyle işe başlamayı önemli ve öncelikli saymıştır. Şunu büyük bir açıklık ve netlikle söyleyebiliriz ki;

Cumhuriyetle birlikte gerçekleştirilen hukuk devrimiyle, toplumun çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırılması amaçlanmıştır. Böylece, teokratik yönü ağır basan geleneksel Osmanlı toplum ve devlet yapısından laik Türkiye Cumhuriyeti devlet ve toplum yapısına geçiş sağlanmıştır. Medenî Yasa, Ceza Yasası, Ticaret Yasası ve Usul yasaları başta olmak üzere, birçok temel yasa bu dönemde toplumsal yaşamımıza kazandırılmıştır.

A E: Belirttiğiniz temel yasalarda ve diğer pek çok yasada günümüzde pek çok değişiklikler yapıldı ve yapılmaya da devam ediliyor. Bu değişiklikleri ve yeni yasal düzenlemeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

/resimler/2015-12/3/0948269071076.jpgZİYA YERGÖK: Biraz önce değindiğim bu temel yasalar, yetmiş beş yılı aşkın bir süreyle başarıyla uygulandıktan sonra, 21 inci Dönemde Medenî Yasa, benim de görev yaptığım 22 nci Dönemde ise Ceza Yasaları, toplumun değişen ve gelişen ihtiyaçlarını karşılamak, tarafı bulunduğumuz uluslararası sözleşmelerin ve demokratik hukuk devletinin gereklerini yerine getirmek, insan haklarını pekiştirmek amacıyla tamamen yenilenerek kabul edilmiştir. Ayrıca, bu süreçte,  birçok yasal ve anayasal düzenlemeler, AB uyum paketleri, daha doğru bir deyimle demokratikleşme paketleri,22 nci Dönem Parlamentomuzca ardı ardına yasalaştırılmıştır. En önemli değişiklik Anayasanın 90.maddesinde yapılmıştır. 2004 yılında maddeye yapılan bir ilave ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere tarafı ve imzacısı bulunduğumuz temel hak ve özgürlüklere dair uluslararası antlaşmalar iç hukukun bir parçası haline gelmiş, iç hukukla çelişmesi halinde de iç hukukun üstünde kabul edilmiştir. Bu değişiklikle birlikte mahkemelerimizin bu bağlamda bir karar verirken bu tür uluslararası sözleşmeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarını dikkate almaları ve uygulamalarına yansıtmaları gerekir. Adil yargılanma hakkı gözetilmeli ve yargılamalar makul süre içerisinde sonuçlandırılmalıdır. Ancak ne var ki, bu yönde karnemizin çok iyi olduğu söylenemez. Bu sebeple, hak ihlali saptanan yargı kararları yüzünden Türkiye Cumhuriyeti Devleti çoğu kez mahkum oldu ve ülkemiz bugüne kadar milyonlarca avro tazminat ödemek durumunda kaldı.

A E: O zaman, daha çok uygulamadan kaynaklanan bir sorun var.

ZİYA YERGÖK: Çok doğru. Yasalar hızla değişirken yasaların değişmesine paralel bir zihniyet değişiminin aynı hızla gerçekleşememiş olması, uygulamada yaşanan sıkıntılar, karşılaşılan dirençler, eğitim alanındaki yetersizlikler, çıkarılan yasalardan amaca uygun sonuç alınmasını güçleştirmektedir. Kuşkusuz, çıkarılan yasaların özüne ve sözüne uygun olarak yaşama geçirilmesi çok önemli olmakla birlikte, bunun kadar önemli olan bir husus da, hatta en önemlisi de YARGININ BAĞIMSIZ ve TARAFSIZ olması gereğidir. Bir ülke için en tehlikeli şey yargının siyasallaşmasıdır. Siyasallaşmış bir yargıdan adalet çıkmaz. Siyasallaşmış bir yargı iktidarın sopası haline gelir. Böyle bir ülkede hiçbir vatandaşın hukuk güvenliği olmaz. Zaten, yargının siyasallaştığı, yargı bağımsızlığının olmadığı ve yargıç güvencesinin kalmadığı bir devlete de hukuk devleti denemez. Hukuk devleti yoksa orada demokrasi de yoktur, adalet de yoktur. Ülkemiz bugün ne yazık ki, bütün bu sıkıntıları ileri düzeyde yaşamaktadır. Açık ve kesin olarak diyebiliriz ki, BUGÜN ÜLKEMİZİN EN ÖNEMLİ SORUNU ADALET VE HUKUK SORUNUDUR. Olağan üstü dönemlerde ve darbe dönemlerinde Sıkıyönetim Mahkemeleri, ardından Devlet Güvenlik Mahkemeleri, sonrasında Özel Yetkili Mahkemeler ve günümüzde Sulh Ceza Hakimliği uygulamaları ile bir çok hak ve hukuk ihlali yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Çünkü bunların tamamı doğal yargıç ilkesine aykırı ve siyasal iktidarın etkisine açık oluşumlardır. Yargımız bu durumdan kurtulmalı, yeniden ?´yurttaşın hukukunu ve yurdun düzenini´´ koruyacak biçimde örgütlenmelidir. Burada ?Kuvvetler Ayrılığı? ilkesini ortaya atan ve ?Yasaların Ruhu´´ adlı eserinden tanıdığımız büyük düşünür Montesquıeu´nun bir sözünü tekrar anımsatmakta yarar görüyorum: ?Bir mahkemenin varlığı ve orada adaletin mutlaka gerçekleşeceği inancı kişiye en büyük güven duygusunu verir.´´ Yurttaşlarımız adliyeye, mahkemenin ve hakimin karşısına bu güven duygusu ile gitmelidir, korkuyla endişeyle değil.

A E: Ortaya koyduğunuz bu çerçevede hala güncel tartışma konusu olan ?MİT TIRLARI´´ olayını haberleştirdikleri için geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül´ün tutuklanmalarını ve son olarak da, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi´nin öldürülmesi olayını nasıl değerlendiriyorsunuz?

ZİYA YERGÖK: Öyle anlaşılıyor ki, ?MİTTIRLARI´´ konusu hem Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın, hem başbakan Davutoğlu ve hükümetinin en hassas olduğu konuların başında geliyor. Bu hassasiyetlerini Başbakan Davutoğlu geçen hafta Brüksel´e giderken uçakta gazetecilere şu şekilde açıklıyor: ?Bu olay (MİT Tırları´nın durdurulması ve aranması) Paralel Yapının işidir. Hedefte de üç kişi var. Dönemin Dış İşleri Bakanı olarak ben, dönemin Başbakanı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarımız Hakan Fidan. Amaçları da, bizi Uluslararası Ceza Mahkemesi´nin önüne çıkarmaktı´´. Başbakan kendince böyle bir değerlendirmesi ve iddiası bulunabilir ancak Can Dündar´da Erdem Gül´de gazetecidir. Gazetecinin görevi de haber yapmak ve toplumu bilgilendirmektir. Bu da, basın özgürlüğü kapsamında olan bir faaliyettir. Bu faaliyet de, Yasaların, Anayasanın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin güvencesi altındadır. Haberi yapılan ve yazıya konu olan ?MİT TIRLARI´nın Durdurulması ve Aranması´´ konusu yeni değil bir buçuk yıl önce kamuoyuna yansımış bir olaydır. Aradan bunca zaman geçtikten sonra gazetecilik çerçevesindeki bir yazı ve haberden dolayı iki gazetecinin tutuklanmalarının hukuka uyar bir tarafı olmadığı görüşündeyim. Tutuklama çok ağır bir tedbirdir bu nedenle Ceza Muhakemesi Yasamız bunu çok ayrıntılı düzenlemiş ve ağır koşullara bağlamıştır. Kaçma şüphesinin bulunmadığı ve delillerin karartılmasının söz konusu olmadığı durumlarda tutuklama yoluna gidilmesi hukuka uygun değildir. Her zaman söylediğim gibi bu olayda da yasalardan kaynaklı değil uygulamadan kaynaklı, yargının siyasallaşmasından kaynaklı bir sorunla karşı karşıyayız. Dilerim, bu hukuka aykırılık kısa sürede yine hukuk yolu ile giderilir. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi´nin UNESCO Kültür Mirası kapsamında bulunan ?Dört Ayaklı Minarenin´´ bir gün önceki çatışmalarda isabet alması ve zarar görmesi nedeniyle olay yerinde konuyla ilgili basın açıklaması yaparken ?silahlar sussun, çatışmalar dursun, insanlar ölmesin´´ dediği sırada ensesine isabet eden bir kurşunla öldürülmesi başlı başına bir faciadır, bir yönüyle de bu ülkenin iç barışına sıkılan bir kurşundur. Meslektaşımıza rahmet, meslek camiamıza ve meslektaşımızın ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum. Bu olay hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir kesinlikle aydınlığa ve açıklığa kavuşturulmalı, kuşkulu bir durum bırakılmamalıdır. Her kimse sorumluları yargı önüne çıkarılmalıdır. Hukuk Devleti olmanın gereği de budur.

A E: Son olarak,1 Kasım seçimlerinden sonra yeniden gündeme  gelen ve konuşulmaya başlanan ?´Yeni Anayasa´´ ve ?´Başkanlık Sistemi´´ tartışmaları için neler söylemek istersiniz.

/resimler/2015-12/3/0949102353204.jpgZİYA YERGÖK: Ülkenin bunca acil ve yakıcı gündemi varken, her tarafımız ateş çemberiyle sarılmış ve savaşlarla burun buruna yaşarken yapay ve zorlama tartışmalarla ülke gündemini işgal etmek bana doğru görünmüyor. Tamam, bu Anayasa 12 Eylül Askeri Yönetiminin ürünüdür, ancak yıllar içinde defalarca değişikliğe uğramıştır. Bunların çoğu da olumlu anlamda değişikliklerdir. Hala Askeri yönetimin izlerini taşıdığı da doğrudur. Bunlar da değiştirilmelidir. Anayasa´nın nasıl değiştirileceği mevcut Anayasa´da zaten düzenlenmiştir. Engel bir durum söz konusu değildir. Engel nerede var? Anayasa´nın 4.maddesi ?Anayasa´nın1 inci maddesindeki Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 inci maddesindeki Cumhuriyet´in nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez´´ demektedir. Bunların dışındaki tüm maddeler Anayasada yazılan yöntemle TBMM ince değiştirilebilir. Başkanlık Sistemi tartışmalarına gelince; Bir ülkenin siyasi rejimi o ülkenin yaşadığı tarihi süreçlerin sonucunda oluşur. Ülkemizde de böyle olmuştur. Bizim Anayasal sistemimizin temelinde ?Milli İrade´´ kavramı vardır. ?Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir´´ iddiası vardır. Tarihimizde ?Meclis´´ in çok özel ve önemli bir yeri bulunmaktadır. Bizim Meclis´imiz Kurtuluş Savaşını yönetmiş ve başarıya ulaştırmış ?Gazi Meclis´´ tir. Kaldı ki, siyasi rejimler bir toplumda yaşadıkça, süreklilik arz ettikçe değer kazanır. Yasal ve anayasal düzenlemelerle sistemin işleyişinden kaynaklı sorunlar giderilebilir. En başta yapılması gereken iş de % 10 seçim barajının kaldırılarak veya en azından % 5´e düşürülerek ?´Temsilde Adalet´in sağlanması olmalıdır. Daha kolay yapılacak işleri yapmayıp da bunu ülkenin rejimini ve siyasal sistemini değiştirmenin gerekçesi yapmak en azından iyi niyetli bir yaklaşım değildir. ABD´de başarılı olduğu belirtilen bir modeli ülkemize önermek  gerçekçi değildir. Amerika tarihi şartlarıyla, toplumsal ve kurumsal yapısıyla ve eyalet sistemi ile farklı bir yapıya sahiptir. Ayrıca ?Türk Tipi Başkanlık Sistemi´´ diye de bir şey de olamaz. Bütün bu tartışmalar, demokrasiyi kurumlaştırmak ve demokrasiye işlerlik kazandırmak arzusundan çok şahsi ve keyfi yönetim arzusundan kaynaklanmaktadır. Halkımızın da bu görüşlere itibar etmediği ve bu yönde bir talebi olmadığını birçok araştırma ortaya koymuş bulunmaktadır. Ülkemizin gerçek gündemi adaleti etkinleştirmek, demokrasiyi güçlendirmek, iç ve dış barışı sağlayarak toplumsal huzur ve refahı artırmak olmalıdır. Bence bu hedeflere odaklanmalıyız.

A E: Sayın Yergök, açıklamalarınız ve değerlendirmeleriniz için gazetem Yeni Adana adına teşekkür ediyorum.

ZİYA YERGÖK: Ben teşekkür ediyorum.

YAZARLAR

  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • BIST 100

    9629,68%0,85
  • DOLAR

    32,53% 0,26
  • EURO

    34,66% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2499,23% 0,53
  • Ç. ALTIN

    4196,44% 1,04