Ahmet ERDOĞDU


GİDİP DÖNEMEYENLERİN HİKÂYESİ:ADI YEMEN´DİR ? 1


Değerli okurlar, gazetemizin kurucusu Ahmet Remzi Yüreğir tarafından bundan 95 yıl önce çıkarılmaya başlanan ve o günkü adı önce ?Adana? ve hemen arkasından da ?Yeni Adana? olan gazetemiz bugün 96 yaşına giriyor.

Yazımıza başlarken rahmetli Ahmet Remzi Yüreğir´i ve geçmişte gazetemize emeği geçenleri bir kere daha minnet ve şükranla anıyorum. Mekânları cennet olsun?

NİÇİN YEMEN?

Çocukluğumdan beri ?Adı Yemen´dir, gülü çemendir? diye başlayan türkünün benim gibi çevremdeki tüm insanları derin bir acıya boğduğunu da biliyorum. Bu nedenle, ?Giden gelmiyor, acep nedendir?? konusunda derinlemesine bir araştırma yapmak da şart oldu. Bu haftadan başlayarak gidip dönemeyenlerin hikâyesini size sunacağım. Bu yazı dizisini ilkokul öğretmenim Arif Gannemoğlu´na adıyorum.

30.11.1921 tarihli İctihat dergisine göre Yemen´e gidip gelmeyen bir milyon kişidir (1869´dan 1914´e kadar 45 yılda). Bu sayı kabul görmemiş, genel kabul gören dönmeyen kişi sayısı 300 bindir. Bu nedenle de Yemen´e o coğrafyada ?Makbarat al Etrek?, yani ?Türkler Mezarlığı? adı veriliyor.

Bugünkü yazımızda Yemen´in tarihî ve coğrafî özelliklerine girmeden Adana ile olan ilişkisinden başlayalım.

YEMEN OLAYLARINDA ADANA VE ÇEVRESİNİN ROLÜ

Yemen olayları sırasında sık sık isyanlar çıkmaktadır. Bu isyanların ana nedeni Hz. Ali´nin torunlarından geldiklerini ileri süren Müslümanların Zeydi tarikatına dayanan halkın Osmanlı halifesini değil, kendi imamlarını halife olarak kabul etmeleridir. Bu isyanları bastırmak için Osmanlı İmparatorluğu devamlı surette Yemen´e asker göndermiştir. Adana´nın buradaki önemi ise; gerek iklim özellikleri itibariyle gerekse Osmanlı İmparatorluğu´nun Karadeniz ve diğer uzak bölgelerine göre Yemen´e olan yakınlığıdır. Karadeniz´den Yemen´e gitmek üzere yola çıkartılan bir gemi, Süveyş Kanalı´nda beklemezse bir ayda, İskenderun´dan çıkan bir gemi ise 12-13 günde Yemen´in Hudeyde Limanı´na ulaşmaktadır. Bu nedenle tercih, Adana ve çevresi olmaktadır.

Yemen´e gönderilen Adana Redif Tugayı, oradaki görevini tamamladıktan sonra döner. Aradan üç-dört sene geçince yeni bir isyanda başvurulacak adres yine Adana Redif Tugayı´dır. Adana Tugayı içinde Mağara, Feke, Kozan, Misis gibi taburlar bulunmaktadır.

Şimdi size Adanalı bir askerin Çakıtsuyu´nun üst tarafında köyündeki annesi Emine Bacı´ya yazdığı mektuptan bir kısmını sunalım:

?Ana,

Bir buçuk-iki aydır, iskeleden iskeleye uğraya uğraya birçok şehir ve denizler geçtik. Sonunda Yemen denilen yere geldik. Sıcağı gelin de burada görün. Elime mendil sarmadan martininin namlusunu tutamıyorum. Bir asker on dakikadan fazla nöbet bekleyemiyor. Yere düşüp bayılmadık kimse yok. Burada bir yudum duru su, altından pahalı? Rüzgâr bile kaynar su gibi neremize dokunsa haşlıyor. Araplar, askerin kanını şerbet sanıyorlar. Bizim köyün yarısı yollarda hastalanıp kaldılar. İçimizden ölen de yok değil. Kimse duymasın ya, Fatma gelinin kocası da ölenler arasında. Gece nöbet beklerken zavallının karnını Arap, hançeriyle açıvermiş.

Canımızı kadere bağladık. Yarın erkenden Cebel denilen kuru, katı, dikenli, kumluk taşlık bir yere gideceğiz. Orada Araplar yine başkaldırmışlar??

YEMEN´DE SAVAŞMADAN ÖLENLERİN ÖLÜM NEDENLERİ

Yukarıdaki askerimizin annesine yazdığı mektubunda da belirtildiği gibi Yemen´e asker vapurlarla götürülür. Vapurların çoğunluğu uzun bir sefer için askerî birliklerin nakline elverişli değildir. Yemen´de askerler için hayvanlar da gerekli olduğu için askerlerle hayvanlar aynı vapurlarla seyahat etmektedir. Vapurlarda yemek pişirilmesi mümkünken, buna müsaade edilmemektedir.  

Beslenme konusunda askerlere verilen küflü peksimet: peynir ve zeytindir. Bu nedenle askerin yetersiz beslenmesinden dolayı uzun vapur yolculuklarında askerler hasta olmakta ve ölmektedirler. İlk iskele olan Hudeyde´de askerî hastane deniz kenarında fazla rutubetli bir ortamdadır. Hastaneye yatabilenler, temiz bir yatakta yatmaz, elbisesini değiştirmez, usulüne göre yemek yemez ise sonları ölümdür. Bu arada hayatta kalabilmek için hizmet etmesi için bulundurulan katır dâhil ne varsa kesilmektedir; ancak askerin karavanasına giren, kemikten başka bir şey yoktur. Yemen´de askerler ölürken açlıktan bir tek subay ölmemiştir. Açlıkla ilgili olarak anılarını yazan Hasan Muhittin Paşa, şöyle demektedir: ?Açlık, birçok facialara neden oldu. Tedbir alınmamış olması beş bin askeri açlıktan mezara gömdü??

Hudeyde´den başkent Sana´ya giden birliklerin çöl ve dağları geçmek, yokuşları çıkmak ve bunun için de güçlü olmak zorundadır (Bugün Hudeyde-Sana arası 217 kilometreden fazla, en az 700 virajlı bir yoldur). Gerçekte ise, askerler yeterince beslenememekte, susuzluk ve güçsüzlük içerisinde türküde de geçtiği gibi ??yolu yokuştur?? yolu yokuş olan yerlerde susuzluktan ve güçsüzlükten yok olup gitmektedir. Yolda bulunabilen sudaki mikroplar, iyi beslenmeyen, güçsüz yorgun bedenleri teslim almıştır.

Redif taburlarının sağlık görevlileri olmadığından belirli merkezler dışında doktora ulaşmak mümkün olmamaktadır.

MAĞARA TABURU´NUN YEMEN´DEN DÖNÜŞÜYLE İLGİLİ RÜŞTÜ PAŞA´NIN ?AH O YEMEN´DİR? KİTABINDA ANLATTIKLARINDAN:

?Mağara Taburu´nun dönüşünde tifolu malulleri dahi vardı. Başta binbaşıları olmak üzere Akabe´de on beşi öldü. Bir tifolu malul vapurdan çıkıyor, üstü başı berbat. Bunu koyacak hastane yok. Hastayı yatıracak yatak yok. Üstünü başını değiştirecek çamaşır yok. Yemek vermek için kap yok. Ve hastane tertibatı olmadığından hastaya usulünce yemek vermek ihtimali yok. İlaç bile yok ise, çaresizlik içinde kalan malul hakkında ne umulur? (?) devleti ve vatanı için ailesinden ayrılmış, Yemen gibi bir mahalde ateş karşısında malul olmuş efrada tatbik edilen feci muameleyi görüp, son derece müteessir olarak bu feci manzarayı olduğu gibi yazdım.?

Yemen´den nadir olarak dönenler arasında Çakallı köyünden Hacı Kerim Efendi de vardır. Yemen´de 9 sene askerlik yapan Hacı Kerim Efendi, çetin mücadelelere rağmen Yemen´den geri dönen askerlerin arasındadır.

Değerli okurlar, Yemen konusuna başladığımız bugün, yazımızı Atatürk´le ilgili iki anekdotla bitirelim:

?Atatürk, Adanalı Sıtkı Bey adlı bir sanatkârdan ve eşi Vasfiye Hanım´dan dinlediği Yemen türküsü için şunları söylemiştir: ?O türküler beni o kadar sarmıştı ki, bir gece de İsmet İnönü´ye dinlettim. Hüngür hüngür ağladı.´?

?Atatürk, Mersin gezisinde güzel bir evde konuk edilmiş. Evin iç mimarisi, dış mimarisi, bahçesi gerçekten yaşamaya değermiş. Atatürk, eve hayran hayran baktıktan sonra sormuş: ?Bu evi kim yaptırmış?´ ?Mersinli bir Rum´ yanıtını almış. Mustafa Kemal başını sallayıp devam etmiş: ?Görüyorum, Rumlar burada zengin olmuş, güzel evler yaptırmış. Onlar çalışırken ve böyle yaşarken, sizler neredeydiniz?´ Atatürk´ü ağırlayan heyetin en yaşlısı, yarım adım öne çıkıp karşılık vermiş: ?PAŞAM, BİZ O ZAMAN YEMEN´DEYDİK´?

(DEVAM EDECEK?)

KAYNAKLAR:

1. Hasan Muhittin Paşa, Ah O Yemen

2. Mustafa Balbay, Yemen Türkler Mezarlığı

3. Piyade Mirliva Rüştü Paşa, Ah O Yemen´dir

4. Adana Kahramanları adlı kitaptan

5. Suat Yener, 30.10.2013 tarihli Çukurova Press gazetesi

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92