Ahmet ERDOĞDU


TARİHTE BU HAFTA (4) EMEKLİ KURMAY YARBAY KÖPRÜLÜ´LÜ ŞERİF (İLDEN)?İN SARIKAMIŞ ANILARI (1)


Sarıkamış Anılarını yayıma hazırlayan Sami Önal, Şerif İlden´i şöyle anlatır:

Şerif Bey, 24 Şubat 1877´de bugün Makedonya sınırları içinde kalan Köprülü´de doğdu. Babası Hüseyin Avni Bey, Üsküp Düyun-u Umumiyesi´nde memurdu. Şerif Bey sırasıyla 1891´de Manastır Askeri Rüştiyesi´ni, 1895´te İstanbul Topçu Harbiyesi´ni bitirdi. Aynı yıl üsteğmen rütbesiyle Harp Akademisi´ne girdi. 1 Mayıs 1904´te kurmay yüzbaşı rütbesiyle Kafkasya Hudut 13´üncü Mıntıka Komiserliği´ne, 26 Mart 1907´de binbaşı rütbesiyle Erzincan Harbiye Mektebi topog­rafya öğretmenliğine atandı. İkinci Meşrutiyet´in (1908) ila­nından önce Genelkurmay Merkez Şubesi´nde görevlendiril­di. 12 Ocak 1909´da Belgrad  Ataşemiliterliği´ne, 5 Eylül 1912´de Genelkurmay 4´üncü Şube Müdürlüğü´ne getirildi. Balkan Savaşı çıkınca Batı Ordusu Kurmay Başkanlığı 2´nci şubede görevlendirildi. 1913´te Batı Ordusu´ndan gelen su­bayların kayıt ve tescilleri için oluşturulan komisyonun baş­kanlığını yaptı. 8 Ocak 1914´te Erzurum´daki 9´uncu Kolor­du Kurmay Başkanlığı´na atandı. Birinci Dünya Savaşı´na bu görevdeyken katıldı. 29 Ocak 1915´te Sarıkamış Cephesi´nde Ruslara esir oldu. Sibirya´daki esaret hayatı üç yıl sürdü. 1918 yılı ocak ayında İstanbul´a kaçarak Teşkilat-ı Mahsusa´da görev aldı. 31 Mart 1918´de emekli edildi.

Şerif Bey´i 1923´ten sonra diplomatik görevlerde görüyo­ruz. 1923´te Afganistan Ataşemiliteri, 1924´te Batum Şehben­deri, yine aynı yıl Selanik Şehbenderi, 1927´de Halep Konso­losu, 1929´da Dışişleri Bakanlığı İstihbarat Müdürü, 1930´da Hamburg Konsolosu olmuştur. 10 Aralık 1933´te birinci sınıf konsolos olarak merkeze alınan Şerif Bey 1934´te de istihba­rat şubesinde başkonsolosluğa yükseltilmiştir.

Şerif Bey başkonsolosluk görevindeyken 8 Şubat 1935´te beşinci dönem Kastamonu Milletvekili olarak TBMM´ye gir­miş, bu görevi 1939 yılına dek, bir dönem sürmüştür.

Merhum İlden´in 1939´dan sonraki yaşamı üzerine ne yazık ki herhangi bir bilgi edinemedik. Silahlı Kuvvetler de ki kişisel dosyasından ve TBMM albümlerinden üç çocuğu­nun olduğunu, Almanca, Fransızca, Rusça ve Sırpça bildiği­ni saptadık. Ancak tüm çabalarımıza karşılık çocukları, to­runları ve ölüm tarihi ile ilgili hiçbir bilgiye ulaşamadık.

Emekli Kurmay Yarbay Şerif İlden, yazdığı Sarıkamış´a ait kitapla ilgili olarak, bu konudaki düşüncelerini şöyle ifade etmektedir:

Sarıkamış´ı vukuatından yedi yıl sonra "Akşam" gazetesine tefrika ettirdim. Daha sonra kitap şeklinde bastırıverdim. Bu kitap Mondros Mütarekesi´nden önce bu memlekette yayım­lanamazdı. Mütarekeden sonra ise esir subaylarımızın dö­nüşlerini beklemeyi tercih ettim. Ancak bu sayededir ki cina­yetin bazı gizli izlerini bulup öğrenmek kabil oldu.

Sarıkamış kuşatma manevrası, Üçüncü Ordu´nun bu manevradan önceki bir buçuk aylık süre içerisinde Rusları toprağımızdan söküp atamaması yüzünden çıktı. İlk fikri

 

İstanbul verdi. Üçüncü Ordu Komutanlığı üstü kapalı bir emir sayılabilecek bu fikri kabul etti ve yerine getirilmesi konusundaki görüşlerini Başkomutan Vekâleti´ne arz etti.

Bundan dolayı, kuşatma manevrası kararına Üçüncü Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa Hazretleri´nin tümüyle karşı çıktığı ve o nedenle görevini bırakmaya zorlandığı hakkındaki kanı yanlış olsa gerektir.

Benim fikrimce, bu kuşatma manevrası Köprüköy Savaşı´nın yapılması için Üçüncü Ordu Komutanlığının elinde­ki kuvvetleri tümüyle kullanmadığından kaynaklanan hata­nın zorunlu bir sonucu idi. Bu nedenle kitabıma ordunun seferberliğinden ve daha önceki dönemlerinden başlamaya gerek gördüm ve -bilmem niçin?- olayların akışı ile ilgili görüş ve eleştirilerimi de ekledim.

Bazen bir safhayı görebildiğim ayrıntılarıyla okuyucu­nun gözleri önüne sermek için, şöyle diyeyim, konu dışına çıktım. Bununla birlikte hiçbir zaman olaylarda rolü olan kişilere karşı saygısızlık göstermek gibi bir amaç izleme­dim. Herkes kendi zevkine ve takdirine göre kalem kullana­bilir. Bu durumda fark edemeyeceğim bir hataya düşmüş-sem kamuoyunun affını rica ederim.

Ben bu naçiz eserle halka, fedakârane teslimiyet göster­diği bir iki deneyimsiz komutanın ordumuzu, kendilerini yasal sorumlulukların dışında tutmaları yüzünden, ne ka­dar küstahlıkla kaza bela uçurumlarına attıklarını göster­mek istedim. Bu arada ordumuzun gelecekteki tarih kütüp­hanesine bir hatıra eklemeyi başardımsa bahtiyarım?

Bu olayı açıklamak için asıl nedenlerini incelemeye ge­rek vardır. Savaş alanı ve ordu hakkında yazılacak birkaç sayfa yazı bize gösterecektir ki Sarıkamış kuşatma manev­rası yine bizim kuvvetlerimiz, bizim komutanlarımız ve bi­zim erlerimizle iyi sonuca çevrilebilirdi. Elverir ki bu ma­nevrada iki muhalif ordunun sayıca ve nitelikçe değerleri düşünüldüğü gibi mevsimin ve çevrenin de etkisi düşünül­müş olsun. Eğer bu nedenler hakkıyla incelenip hesaba ka­tılsaydı Sarıkamış manevrası elbette parlak bir zaferle taç­lanır ve Erzurum vilayeti gibi memleketin en cesur savaş unsurunu çıkaran bir çevre Birinci Dünya Savaşı´nın ilk yı­lında düşman çizmeleriyle çiğnenmezdi?

Sarıkamış, o tarihi faciadır ki, bize verdiği güçsüz­lük yıllarca sürdü. Irak ve Filistin orduları bile bu facianın korkunç darbelerine uğradı. Devletin en seçkin ve en güçlü bir ordusu bir iki gün içinde sar­sıldı, yıkıldı, yerle bir oldu.

- Ordu mu zayıftı, düşman mı güçlü?

- Hayır! Düşman hiç güçlü değildi ve orduda göz­le görülür bir zaaf eseri yoktu.?

Falih Rıfkı Atay, Akşam Gazetesindeki konuyla ilgili düşüncelerini şöyle anlatır:

"... Bugün, o hataların yıktığı memleketin harap ve türab enkazı üstünde, bize biraz hürriyet kazandırmak ve yalnız Anadolu ile İstanbul´u ve Edirne´yi kurtarmak için çarpışan Mustafa Kemal Paşa, Doğu Anadolu harap olmamış olsaydı ve eğer yalnız kumandan hatası yüzünden ölüp giden Türk­ler sağ olsaydılar bugün Yunanlıları denize dökmüş olacak­tı. Şimdi Mustafa Kemal Paşa, Hafız Hakkının muhterem mezarı ile arkadaşı Enver Paşa´nın ara sıra Doğu Anadolu harabeleri arkasından beliren hayaletine karşı yumruklarını sıkıp sorsa ve dese ki: "Dostlar, siz ne yaptınız? Türklerin yaşamak ve ölmek için vatana lazım oldukları gün bugün­dü. Doğu Anadolu´yu aradık taradık, o enkaz arasında bir insan ve bir iskelet çıkıyor. Bu kemik olan kahramanlar, bu­gün hürriyet ve namus için dövüşeceklerdi. Şu hürriyet ve namus mücahedesinde birisinin bile ölmesine güç razı oldu­ğumuz o ordularca Türk´e nasıl kıydınız?"

                                                                                                 Devam Edecek

XEvilBestLet
30.11.2018 05:43:59

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22