Küreselleşmenin en önemli karşıtı yine kendisiyle birlikte gelişen bilişim ve iletişim teknolojisi. Şimdi dünyanın neresinde ufak bir hukuksuzluk, insan haklarına saygısızlık veya despotizm varsa birkaç dakika sonra bilgisayar bulunan dünyanın en ücra yerinde bile herkes duyup bilgilenebiliyor.Örneğin, Ekvador, dünyanın ta bilmem neresinde bir yer. Fakat Türkiye´de neler olup bitiyor, duyuluyor; kim kimdir biliniyor. Orası öyle de etkisi ne? O biraz belirsiz. Her şeye karşın, bazen, ufak tefek de olsa umut pırıltıları gelmiyor değil. Denilebilir ki, artık küresel iletişim olanakları, barış, adalet, eşitlik paylaşım uğraşısı yolunda tüm insanlığın kullanımına açılmış durumda.
Kim söylemişse iyi söylemişti rahmetliye. Kimsenin söylemesine gerek yok kendisi de zaten çok meraklıydı. Turgut beyden ve yurtdışı seyahatlerinden söz etmeye çalışıyorum. ?Vizyon? sözünü de pek severdi çok sık da kullanırdı. Kim söylemişse iyi söylemiş dediğim ?Türkiye bu zamana kadar içine kapanık bir Ortadoğu ülkesi olarak kaldı Türkiye dünyaya açılmalıydı!? Bu zamana kadar dedikleri Cumhuriyet dönemi, o yıllarda Cumhuriyet ve cumhuriyet değerleri açıkça ve cesaretle tartışılmaya başlanmıştı. Bir de ?numaracı cumhuriyetçiler? rahmetlinin vizyonu sayesinde seslerini yükseltir olmuşlardı. Artık Türkiye´nin Vizyonu olan bir Cumhurbaşkanı vardı. Kaynağı belli olmayan zenginler iş adamı kimliğiyle bu Yurtdışı gezilerinde rahmetlinin yanındaydı. Önce Ortadoğu ülkeleri elden ve gözden geçirildi böylece ihracat patlaması oldu ve ihracattan vergi iadesi de beraber patladı? Böylece yeni iş adamları ve yeni zenginler türedi? Yine bir yurtdışı gezisinden döndükten birkaç gün sonra hakkın rahmetine kavuştu. Epeyce uzun süren bir Orta Asya gezisiydi. O yıllarda herkes ?aşırı yorgunluktan kalbi dayanamadı? diye gözyaşlarıyla yemin billâh etmişlerdi. Sonradan, eşi ve oğlu Ahmet Bey boş kaldıkları bir zamanda rahmetlinin zehirlenerek öldürüldüğünü iddia etmiş hatta mezarını dahi açtırıp yeniden otopsi yaptırmışlardı. Tam da zamanına denk düşürmüştü Ahmet bey; ortalıkta darbe, komplo, kumpas iddiaları havada uçuşuyordu epeyce de konuşuldu ama şimdilerde unutulmuş görünüyor.
Eski cumhurbaşkanları çok sık yurtdışına çıkmazlardı. Atatürk Cumhurbaşkanı olduktan sonra yurtdışına hiç çıkmamıştı. Zaten yaşamının büyük bölümünü cephelerde geçirmiş bir askerdi. Daha önce görevli olarak ve bir kez de tedavi amacıyla yurtdışına çıkmıştı.
İsmet Paşa Atatürk´ten daha fazla yurtdışına çıkmıştır ama çoğu dış gezisi Cumhurbaşkanlığından önce olmuştur. Cumhurbaşkanı olarak sadece bir kez yurtdışına çıkmış o da ünlü ?Kahire görüşmeleri? nedeniyle! Celal Bayar bir kez ABD ne gitmişti. Çok hoşuna gitmiş olacak ki, döner dönmez açıklamayı patlatmıştı: ?30 yıl içinde küçük Amerika olacağız!?
Tayyip Bey´in Ekvator´da resmi gezisi sırasında karşılaştığı protesto eylemleri ve bu eylemlere korumalarının kahramanca tepki göstererek Osmanlının gücünü göstermeleri üzerine bu dış gezilere takıldım. Majesteleri artık cumhuriyet tarihinin en çok dış gezi yapan cumhurbaşkanıdırlar. Fakat bunun Türkiye´ye ne yararı var çok anlaşılamıyor ya da anlatılamıyor yahut da, biz faniler anlayamıyoruz. Rahmetli Özal´a söylenen kesinlikle majestelerine de söyleniyordur hatta belki daha da fazlası örneğin zırhlı makam aracı ve korumalar aracılığıyla güç gösterisinin yararları da anlatılmış olmalı.
Rahmetlinin dönemindeki dış gezilere katılmak için bir takım iş adamları ve medya patronları can atarlar inanılmaz masraf yaparlardı. Her yurtdışı gezisinin gidilen ülkenin durumuna göre bir bedeli vardı. Neden bedeli vardı? Önce rahmetliye ?yakın? olunurdu; bir dirsek teması kadar. Sonra ve daha da önemlisi ?iş bağlarlardı?. Şimdikilerin de eli armut toplamıyor herhalde.
Yahu, ekvator nere Türkiye nere? diye sormadan önce merak ediyorum: protestonun nedeni ne olabilir acaba?
