Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


BİR YAZ HİKAYESİNDEN ARDAKALANLAR


Olağandışı ve zor zamanların, gök kubbenin altındaki çalkalanmaların, kıymet verilen her şeyin ters, yüz edildiği çağların olağan hikayeleri olmalı huzur iklimi adına. Geleceğin uzun sürdüğü, acının, endişenin bitmediği anlarda onlar anlatılmalı biraz da. Başı, sonu belli olsa da, hep, ?benden selam söyle Anadolu´ya? diyen anlatıcıları bulunmalı düşüncesiyle bu yazı da birlikte uğurlayalım istedim.

Aile üyelerinden bir çoğunun uzun yıllar devam eden bağlantısı olunca, İzmir, ikinci memleketimiz gibi, başka yerlere de gidilse yaz tatillerinin bir kısmını orada geçirmek de kaçınılmaz oldu nerdeyse. Dolayısıyla yıllardır gidilip, gelinen Urla-Alaçatı-Çeşme üçgenine her sene farklı yerler ilave edebilme şansı yakaladık. Geçen sene özellikle Şirince vardı programda, bu sene de ne zamandır görmeyi çok arzu ettiğim Sığacık´ı dahil ettik.

Şarap tanrısı Dionysos´un memleketi olduğu söylenen Sığacık, Seferihisar´a bağlı. Selçuklular döneminde yapıldığı tahmin edilen, Rodos Seferi´ne hazırlanan Kanuni Sultan Süleyman´ın emri üzerine de son halini alan kalenin surları içinde kurulmuş, etrafı zeytin ve mandalina ağaçlarıyla dopdolu şirin mi şirin bir liman kasabası. Hatta deniyor ki deniz tanrısı Poseidon kızdığı zaman onun öfkesinden kaçan denizciler buraya sığınırmış. Günümüzde ise ?cittaslow? ilan edilmiş. Yani temeli İtalya´da atılan ?sakin şehir? hareketinin Türkiye´deki ilk parçası olmuş. Küreselleşmenin doğal dokuyu bozmaması, yerel ve doğal yaşamın korunması amacıyla ?slow food? hareketinden ortaya çıkmış bu fikir. Bu hareketin resmi amblemi de sırtında şehrini taşıyan salyangoz olarak belirlenmiş. Evlerin çatısında olmak üzere pek çok yerde sevimli bir salyangoz figürüyle karşılaşabilirsiniz.

Ne mutluluk verici ki yolu Ala´dan geçmiş ama İzmir´de yaşayan toprağımın insanlarıyla tanışmama da vesile oldu. Denizin hemen kıyısında ormanlık bir alanda yerel lezzetlerin de bulunduğu nefis bir kahvaltıda, birlikte Adana´yı yad etmek ve sonrasında Teos Antik Kenti´ne doğru yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarının arasından yürüyerek var olmaya çabalayan tarihi karşımızda görüvermek, Dionysos Tapınağı´na, tiyatro ve meclis binasına, Agora Tapınağı´na ulaşabilmek iyi geldi hepimize. Teos, 12 İon kentinin merkezi olarak önerilecek kadar önemliymiş tarihte ve Dionysos Sanatçılar Birliği´nin de Teos´ta etkin rolü olmuş. Ve bu sanatçılar o zaman da huzursuzluk çıkarttıkları gerekçesiyle buradan sürülmüşler. Rahatlıkla farklı bir zaman diliminde yaşadığınız izlenimi edinebileceğiniz bu mekandan sonra günlerden Pazar olur da o meşhur doğal pazar gezilmeden olur mu dedik ve en son kendimizi kale burcunun dar kapısından içeri attık. Kalenin içindeki dar sokaklara kurulmuş bu pazar. Kerpiçten yapılmış, beyaz badanalı evlerin önünde bahçesinde yetiştirdiklerini, mutfaklarında yaptıklarını satan halkıyla, envai çeşit otları, reçelleri, kabak çiçeği başta olmak üzere sarmalarıyla, el işleri ve iğne oyalarıyla insana ne tarafa bakacağını şaşırtacak güzellikteydi.

Özellikle rüzgar sörfüyle adı anılıyorken, son yıllarda daha da artan ilgiyle kalabalıklaşan, kontrolsüz büyümenin sorunlarını yaşıyor denen Alaçatı´da, bahçesini begonvillerin kapladığı, çiçeklerin arasında yer yer domates, biber, salatalık fidelerinin ekili olduğu, sabah kahvaltısında ilk kez tattığımız domates ve çağla reçelini kendi elleriyle yapan, tertemiz bir ailenin işlettiği butik otelde konakladık bu sene. Artık az sayıda kalmış yerli halkıyla konuşabilme fırsatı da yakaladım. Söylenen ve görünen oydu ki, geçmiş yıllara kıyasla birkaç dükkan kapanmış, iptallerden dolayı kötü bir sezon geçirmiş Alaçatı. Ama yine de sakız ağaçlarının dallarından damlayan sakıza dokunabileceğiniz, Anadolu´nun eşsiz motiflerini yakalayabileceğiniz, yel değirmenlerinin yaydığı lavanta kokusunu içinize çekebileceğiniz, rengarenk kapıların ve pencerelerin yer aldığı Arnavut kaldırımlarında dolaşabileceğiniz, ay tepede bembeyaz parlıyorken, uzansanız tutabileceğinizi zannettiğiniz yıldızların altında ekose örtülü masaların sıcaklığını yaşayabileceğiniz şahanelikteydi.

Eğer gitmediyseniz, Ege´ye gitmenin, bir zamanlar Homeros´un dolaştığı tepelerde güneşi batırmanın, Urla´nın o eski evlerinin arasından sahile ulaşıp, salaş bir meyhanede Tanju Okan dinlemenin, tarihte gemilerin intikal yerlerine geçinceye kadar su ikmallerini yaptıkları, personelin çamaşırını ve banyosunu burada hallettiği, muhtemelen adının bu özellikten dolayı geldiği söylenen Çeşme kıyılarında denize girmenin, Ildır´da yıllardır aynı lezzette yapılan lokma tatlısının tarçınını içinize çekmenin, bu masmavi denizin her yere yaydığı mis gibi havayı hissetmenin mutlaka bir yolunu bulmalısınız.

Bavulların kapağını araladığımda bu yaz, bunlar dökülüverdi bizim eve. Darısı ve tekrarı hepimizin kendini huzurlu hissedeceği iyi günlere olsun.

 

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05