Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


?KANDONDURAN?


Zemherinin memleket bildiği yere doğru bir otobüs camına başımı dayadığımda bütün yolların başlangıcı olmuştu benim için ?Yağdonduran Geçidi.?

Sabahın alacakaranlığını ışıtacak kadar dizboyuydu kar. ?Hasretinle Yandı Gönlüm? diyordu Seha Okuş. Mola yerinde içilen çayın o acı demi gibi buruk bir tat vardı damağımda. Ürpertimin, yüzüme vuran ilk kez tanıştığım soğuktan olduğunu telkin ediyordum kendime, neyle karşılaşacağımı düşünmek istemeksizin.

Sivas! Bir karanlığın alevinin kalpleri yakmadığı bir güne uyanıyordu o sabah ona ilk kez ?merhaba? dediğimde.

Farklı olan ne beklediysem artık, -ilk yola düşüşümün acemiliği sayın siz bunu, attığım her adımla keşfettiklerim karşısında şaşkınlığımdan sıyrılmak kısa zaman almıştı. ?Bizim Adana? ağzıyla ?yangaldı? Sivaslı. Bir tek ?hoş geldin gelin kızım? diyen köşedeki yufkacı değil, konu-komşu, sonradan eş-dost diyeceğim herkes, karlı sokaklarında düşmemek için hep yakınından yürümenin beni rahatlattığı ağaçlar dahi.

 İnsanının sıcaklığıyla karşılaştığımda, o yağ bile donduran soğuğu üşütmez olmuştu. En büyük caddesindeki kocaman taş otel inşaatına bakan evimden her çıktığımda Anadolu insanının kendine has samimi, dürüst yüreğiyle karşılaşmıştım. İlk gittiğim yer, öncelikle ?Sivas Kongre Binası? sonra da ?Gök Medrese? olmuştu. Hem cumhuriyetin kuruluşuna şahit olmuş hem de Anadolu Selçukluları zamanından kalma bir eğitim yuvasının yaşadığı bu tarihi kaldırımları adımlıyor olmak bambaşkaydı.

Her şehirde varmıştır mutlaka bir İstasyon Caddesi ve Cumhuriyet Meydanı. Sıklıkla önünden geçtiğim, belki kıyısında, kenarında kimbilir ne hayaller kurduğum Madımak Otel de orda bir kenarda bana bakar dururdu. Ne bilsindi o zamanlar, ertesi sene nefesleri yakacak kara alevlere uğrayacağını!

Anılarımda sımsıcak olarak kalmasını dilediğim Sivas elleri hangi tehlikeli oyunun sonucunda kan donduran olayların şahidi olmuştu! ?Nasıl olur?? diye feryat ettiğim görüntülerin karşısında yanan bir insanlığa isyanım vardı ve onca yıl geçmesine rağmen unutulmayan, bir kibrit alevinde kalmış sadece düştüğü yeri değil koca bir ülkeyi yakan ateşlere.

Nasıl unutulur ki! Daha öncesi ve sonrası yaşanılanlar unutuldu mu? Benim kulaklarımdan hiç silinmeyecek mesela, ?yak oğlum, bez yok mu, bez getirin, cehennem ateşi işte bu? diyen sesler. O alevin ardındaki zihniyetin yüzlere yansıyan öfkesini unutmak mümkün mü? Geçmişte kalmadı ki!

Hala aydınlığa çıkamasa da karanlıklar, o gün orda bir memleketti aslında ateşe düşen canlar. Eli gaz bidonu kokanların ardında hep var olan aynı oyunlar!

Yaşama hakkına, demokrasiye, laikliğe, cumhuriyete yapılan saldırıların başvurabileceği en kolay yöntem değil miydi zihniyetleri ayrıştırmak! Tarih boyunca da hep kullandığı yol inançlar ve etnisite olmadı mı! Yaşanan onca şeye rağmen bugün geldiğimiz nokta bize ?Ne değişti ki?? gerçeğini sordurmuyor mu hala!

Oysa ne çok istemiştik ?yanan? şeyin herkesin gözbebeğine yerleşen insanlık sevgisi olmasını. Hep bir ağızdan ?Sivas ellerinde sazım çalınır? diye başlayan türküler söylemiş olmayı. Sadece yolların ulaştığı değil zihniyetlerin kavuştuğu yolculuklara adım atmış olmayı. Anadolu´nun her zenginliğinde temiz bir gelecek umudu barındıran bir millet olarak kalmış olmayı. Gerçekleşir mi? Bilemem. Ama dilerim ki, büyük bir aile olduğumuza inanmış, bunun sevgisine sığınmış insanların da yaşadığı bu topraklarda bir mum gibi yanarken bile etrafını  ışıtan yazacak bir cümlesi, çizecek bir resmi, söyleyecek bir şiiri olan insanlar çoğalsın.

Nurettin Çelmeoğlu
8.07.2015 13:30:59
Kaleminize sağlık. Bir acı ancak bu kadar tatlı anlatılabilirdi.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00