Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


?TEMİR? AĞA KONAĞI


/resimler/2015-12/21/1108217265055.jpg

Günümüz akışkanlığının çok çabuk tükettiği her şeye karşın, içinde insana ve yaşamına  ait geçmişin değerlerini barındıran tarihin o mağrur duruşu ilgimi çekmiştir daima. Yıllardır önünden geçtiğim, Fuzuli Caddesi´nde epeyce hırpalanmış ama hala yıllara direnen evlerden birini görünce yine aynı duyguyla, geçtiğimiz Nisan ayında başımı yıkık pencerelerinin arasına doğru yaklaştırmak geçti içimden ansızın. Genzime bir küf kokusu kaçarken fotoğrafladım.  

?Başımı uzatmayı severim eski evlerden içeriye. Bir çocuk neşesi kalmıştır mutlaka geriye. Dantel gibi balkonunda bir şiir yazılmıştır bakarken bahçeye. Bayram sabahı el öpme eşlik etmiştir bir fincan kahveye? diye düşünürken uzak bir hikayenin içinde buluverdim kendimi. Ne kime ait olduğunu biliyordum. Ne de bir önemi vardı.  

Tarihi değerlerimizin korunması gerektiğinin altının çizilmesi adına, yaşanmışlıkların çok da mahremine girmeden, evin fotoğrafını sosyal medyada paylaştığım anda beni arayan ilk ses ?Zeynep abla o ev anneannemin doğup, büyüyüp, yaşadığı ev? diyen Sinem Özgiray Ak oldu. Bir pencereden ruhumu daldırıp da hayalini kurduğum ömürler meğer benim yıllardır tanıdığım, bildiğim bir aileye aitmiş.  

Böylesine güzel ve heyecan verici bir tesadüf hele ki o anneanne hayatta olunca bizi bir araya getirdi. Hem evi, evde geçen yaşamı ve o dönemleri sizlerle paylaşmak hem de korunması  gereken tarihi değerlerimizi hatırlatmak amacıyla Yaşar Özgiray hanımefendiden dinledik babasına ait olan Temur Ağa Konağı´nın hikayesini. 

?Temir Ağa? derlermiş babasının adına. Çiftçiler Birliği´nin ilk kurucusuymuş Temur Ateşok. Adana´da köylerde işçilerin parasının verilmesi önce ondan beklenirmiş. İlk fiyatı o belirlermiş. Adına, ?Dön Temir Ağa, gel Temir Ağa? diye türkü yakılan otoriter ve saygı duyulan bir insanmış. Karısıyla birlikte Atatürk´ün evinin karşısında, köşe başındaki bir evde yaşarlarmış.  

Reşatbey kumlukmuş o zamanlar ve piknik yapılırmış. Temur Ağa, o dönemde olduğu gibi bugün hala daha ihtişamından bahsedilen bu taş konağı yaptırdığında etrafta hiç ev yokmuş. İki katlı konağın tavanları 5 metreye varan yükseklikteymiş. Birbirine bağlı geniş odaları açılıp, birleştiğinde kocaman bir salon haline gelirmiş. Alt katta tahılların, erzakların saklandığı depo ile önde ve arkada olmak üzere iki de garajı varmış . Kubbeli, göbek taşlı hamamı dillere destanmış ve bu hamamın niteliğinden dolayı ev daha sonraki yıllarda tarihi eser olarak kabul edilmiş. Bahçesi muz ve limon ağaçlarıyla doluymuş. Yorgunlukların atıldığı bir de kameriyesi varmış. 

1927´de bu konakta doğmuş Yaşar Özgiray. O doğmadan bir kaç sene önce yaptırmış babası bu evi. İki ablası ve ağabeyiyle birlikte bu evde büyümüşler. Kalabalık ailenin tüm yeğenleriyle, kuzenleriyle dolu dolu yaşanan zamanlar geçirilmiş. Nişanlara, sünnetlere, düğünlere tanıklık etmiş konağın köyden ve şehrin ileri gelenlerinden misafiri hiç eksik olmazmış. Hamamına gelen yakın akrabalarla keyifli anlar geçirilirmiş. 

14 yaşındayken babası Temur Ağa vefat etmiş. Alımlı ve gösterişli bir genç kızın, devrin şartlarına göre rahat bırakılmayacağını düşünen ailesi çok olan talipler arasından İzzettin Özgiray´ı uygun bularak onu evlendirmiş. Bir süre eşinin ailesinin yanında yaşamışlar ama daha sonra kocasıyla birlikte doğduğu eve yerleşip, annesi ve kalabalık ailesiyle bu konakta yaşamaya devam etmişler. Küçücük ayaklarının dolaştığı konak bu defa onun gelin tellerini savurarak yürüdüğü yepyeni yaşamına tanıklık etmiş. Kendi çocuk sesinin karıştığı odalarda kucağına almış dört çocuğunu, gençlik hayallerinin ortağı ettiği aynı evin duvarlarında büyümüş  evlatlarının da parmak izleri. Annelerinin doğup, büyüyüp, gelin olduğu bu evden gelin olup uğurlanmışlar onlar da.  

Bugün hala gözlerini buğulandıran mecburi sebeplerden dolayı gel zaman git zaman konağın sahipleri değişmiş ne yazık ki. 1970´li yıllarda da otel olarak hizmete sunulmuş. Şu an kime ait olduğunu bilmiyor ama emin olduğu bir şey var ki, uzun yıllar kendisine ve kaç kuşak ailesine kucak açmış, yuva dediği sıcaklığı sunmuş bu evin şu anki bakımsız, harabe hali ve sahip çıkılmıyor olması onu çok üzüyor. Yetkililerden bu anlamda gerekli hassasiyetin gösterilmesini ve bu evin tüm diğerleri gibi koruma altına alınmasını istiyor.  

Böyle bir yaşanmış hikayeden yola çıkarak kültürel ve tarihi mirasın korunması geleceğe yapılan en önemli bellek yatırımıdır ve bu da toplumsal değerleri güçlendirir diyerek bitirelim bu hafta da. 

Mustafa Temir
11.01.2018 14:15:30
Bizim de bir dedemiz varmış Erzurum taraflarnda ve Temürağa türküsünün onun için söylendiğini anlatırdı rahmetlik Babam ve diğer büyüklerimiz. Şimdi bu Adanalı aile de sahip çıktı. Nasıl olacak şimdi?

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92