Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


FENER ALAYI


Çocukluğumda yürüyüşlerinin kalbimde attığı Zafer Bayramı geçit törenlerinde askerleri izledikten sonra, akşam düzenlenen fener alaylarında en sevdiğim şeydi onların yanında yürüyüp, bir de selam çakmak.

Bir daha izlemek kısmet olamasa da, o günlerin fener alayı güzelliğinde ve kıymetinde, Falih Rıfkı Atay´a ait bir anıya rastladım yakınlarda. Çankaya adlı kitabında yazmış. Onun cümleleriyle bir kısmını sizlerle de paylaşmak istedim.

?O günlerde Bab-ı Ali´ye, Türk ordusunun Yunan kuvvetleri karşısında gerilemeye başladığı haberleri ulaşıyordu telgraf ile. Hepimiz Mustafa Kemal´in askerlik dehasına inanırdık. Böyle bir şeye ihtimal vermiyorduk. Fakat, nasıl haber almalı idi? Bütün günümüz adeta merak sancısı ile geçti. Yalnız yemekten değil, düşünmekten de kesilmiştik. Zırhlıları, tümenleri ve alayları ile düşmanın zaferi hala İstanbul´un sularında ve sokaklarında idi. Bir tek umut, bir avuç askerde ve Mustafa Kemal´de idi.

Nihayet Rumca gazetelerde ilk rivayetler çıktı. Biz, taarruza geçmiş ve başımızı Yunan ordusunun çelik duvarına boşuna çarpıp duruyorduk. Zamanla umutsuzluğumuz arttı.

-Taarruz sökmüş olsa bir tebliğ verirlerdi. Durduk mu, geriledik mi? Ah, hiç olmazsa bir iki kasaba alsak da öyle dursak. Az da olsa bir başarıyı, halk güvenini arttırma yolunda kullanmak kolaydır. Fakat, ya hiçbir şey yapamadıksa, ya geriledikse?

Akşamüstü gene beynimizin içinde aynı burgu, kalbimizin içinde aynı ağrı Büyükada´ya gidiyorum. Aydınlık, ferah bir Ağustos akşamı. Köpüklü ve neşeli bir deniz. Güverte tıka basa dolu. Türkçe konuşmayanlarda, birbirinin sözünü kapan bir sevinç var. Sadece bu sevinç bizi yıkmaya yeterdi. Ne olmuştu diye sormaktan korkuyorduk. Zihnimizdeki kötü şeyleri hafifletmeye çalışıyorduk. Belki biraz geri çekilmiştik. Yunanlılar da artık bitkin bir halde değil mi idiler?

Fakat daha sonra bu soruların cevabı kendiliğinden yayılıverdi. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa bütün karargahı ile esir düşmüş. Keder insanları öldürmez derlerse bu söze inanınız. Kalp denen şeyin ne dayanıklı bir maddeden yapılmış olduğunu ben o akşamüstü Büyükada vapurunun güvertesinde öğrendim. Türkleri Büyükada Yat Kulübü´nden kovmuşlardı. Ölümü bir uyku, rahat bir uyku gibi arayarak sabahı ettik. İlk vapurun en görünmez köşesine sığınıp oturarak, iki büklüm köprüye indik.

Meğer bütün karargahı ile Mustafa Kemal değil, Yunan başkomutan Trikopis esir olmuş?Bir çocuk gibi sıçramaya başladım.

Kurtulmuştuk.

Ben ömrümde hiçbir edebiyat eserinde, ordulara ilk hedeflerinin Akdeniz olduğunu bildiren günlük emri okurken duyduğum zevki duymadım. Bu bütün heyecanların üstünde bir heyecan, bütün şiirlerin üstünde bir şiirdi.

Ah Mustafa Kemal, sana ölünceye kadar o günün sevincini ödeyebilmekten başka bir şey düşünmeyeceğim. Konuşmak için dilim, yazmak için kalemim tutuldu. Yakup Kadri´yi aradım, ilk vapurla İzmir´e gitmeyi teklif ettim.

Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30-Ağustos Zaferi´ne borçluyuz.

 O gün Akşam gazetesinin ilk sayfası için koca bir klişe hazırlamıştık: ELHAMDÜLİLLAH İZMİR´E KAVUŞTUK!?

Kutlu olsun, bağımsızlık mücadelesi ve Kurtuluş savaşını tarihte benzeri görülmemiş bir zaferle taçlandıran 30-Ağustos Zafer Bayramımız, daim olsun bayrağımız.

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00