Zeynep Kural-İNCE DOKUNUŞLAR


HOŞ GELDİN BEBEK


Bir yuvaya daha dünyanın en güzel kokusu sindi: Bebek kokusu. Cennet bahçelerinden gelen bir meleğin nefesi anasınınkine karıştı. O ananın cenneti artık evladı oldu.

Haftanın en güzel haberiydi Zeliha´yla Buğra´nın ilk yavrularını kucaklarına almış olmaları. Abim bir kez daha dede, bense büyük hala olmuşken, geniş ailede yeniden, ?Analı babalı, dedeli neneli büyüsün, Allah adıyla yaşatsın, gönendirsin, şansı, bahtı açık olsun? cümleleri kurulmuşken düşündüm ki  çok çocuklu ve gelenekleri uygulayan bir ailede büyümüşseniz benim gibi, oldukça şanslısınızdır ve küçücük yaşlarınızdan itibaren torunların, yeğenlerin, onların çocuklarının her birinin doğumunda masal tadında ritüellerle karşılaşmanız da gayet doğaldır.

Biz Adanalı kadınlar annelerimizin, kayınvalidelerimizin toprağındanızdır. Bizim ailenin kadınları da öyleydi. Aile büyüklerinden ve annemden öğrendiklerimizle bugüne kadar getirdiklerimiz arasında o kadar çok bebek büyüdü ki hemen yanı başımızda.

Doğumların hastanede değil evde ebe yardımıyla yapıldığı zamanlardı. Ablamdan doğacak ilk torun bekleniyorken ?doğmamış çocuğa don biçilmez? denerek hamileliğin yedinci ayına kadar hazırlık yapılmadığını gördüğümde henüz on bir yaşımdaydım. Bebeğin ne doğacağı günü ne de cinsiyeti hakkında önceden herhangi bir fikir sahibi olunmadığından tahmini hesaplarla hazırlıklara başlanmış ve ilk iş olarak tarladan çıkmış son mahsul pamuk bebek yatağı, yorganı, yastığı olmak üzere attırılmış, pembe ve mavi başta olmak üzere her renk bebe yününden ceket, yelek, battaniye, patik işlenmiş ve mermerşahi bezlerin kenarı  oyalanmıştı. Bebeğe, - hiç olmazsa göbek adı olarak- konacak ismin ya dedenin ya da nenenin adı olmasına özen gösterildiği bu dönemde kapkara saçlarıyla, kaşlarına değen upuzun kirpikleriyle Burak doğup geldiğinde evvela ismi üzerinde durulmuştu. Yeni duyuluyordu o zamanlar bu isim. Anlamının peygamber efendimizin Miraç´ta kullandığı binek olduğu öğrenilince pek memnun kalınmıştı. Onu ilk görmeye gittiğimde rahmetli babaannesi tarafından gözlerine çoktan sürme çekilmişti. Al basmasın diye ablamın başına kırmızı kurdele bağlanmış, bu günler için çeyizine konan pembe lizözü giydirilmiş, bebeğin beşiğine kırmızı şifon örtü örtülmüştü. Evin içi misler gibi hem kimyon hem de kaynar kokmuştu. Çekilmemiş kimyon, günlük olarak bir cezvede kaynatılarak hem annenin hem bebeğin gazını almak üzere hazırlanır. Adana´ya özgü bir tür lohusa şerbeti olan ama sıcak ve üzerine bol ceviz konarak ikram edilen kaynarsa Çerçi Yusuf´tan alınan tarçın, yeni bahar, karanfil, zencefil ve havlıcanın temiz bir tülbente sarılarak şekerle birlikte kocaman bir tencerede kaynatılmasıyla yapılır ve annenin sütünü arttırır. Ayrıca hem enerjisini hem de sütünü arttırsın diye daha ilk günden pekmez ve tereyağı birlikte pişirilerek içirilmeye ve bulgur pilavıyla soğan yemesi konusunda ısrar edilmeye başlanmıştı. Sonraki birkaç gün içinde ise bebeğin adı bir aile büyüğü tarafından sağ kulağına ezanla birlikte okunmuş ve üç kez tekrar edilmişti. İkisinin de kırkı çıkana kadar evden dışarı çıkmamışlardı.

Kendi çocuklarım da dahil olmak üzere, ilk bebekten sonuncusuna kadar bu gelenekler, -biraz şekil değiştirmiş olsa da- nesiller boyu devam etti ailemizde ve diğer pek çok evde. Hepimiz yavrularımızın isimleri kulaklarına okunurken ağladık. Çocuklarımızın göbeği düştükten sonra -okusun diye- onu ya bir kitabın arasına ya da bir okulun duvarına bıraktık. İlk kakalı bezini odanın eşiğine bıraktık. İlk banyosunu, yarı kırkını, kırk banyosunu en sevilen, saygı duyulan, ağzı dualı bir büyükle yaptırdık. O banyonun suyuna ? bahtlı, şanslı, varlıklı, güçlü, kaderi güzel olsun diye- kırk tane taş, ayna, tarak, çiçekler, yapraklar, altınlar, paralar attık. Salavatla, kelime-i şahadet getirerek yıkadık. Kırkı çıktıktan sonra bebek mevlidi düzenleyip, tüm aile kadınlarını dua etmeye çağırdık. Darısı nene olmamıza diyerek avuç açtık.

En çok da bebeklerimizi ilk kucağımıza alıp da kokularını içimize çektiğimizde anladık ki; dünyada cenneti yaşıyor olmak kadar kutsaldır ve o pembe, minicik ağızlar yaşam pınarı denen o çeşmeye sımsıkı yapıştığında inandık ki; ordan akan süt kadar kıymetlidir evlatlarımız.

Hoş geldin bebek. Hayata, ailemize sefalar getirdin. Canın sağlıklı, ömrün uzun, yolun hayırlı, geleceğin ışıklı, elin bereketli, kaderin güzel, bahtın açık, ağzın ballı, dilin tatlı olsun.

Nurettin Çelmeoğlu
23.01.2017 20:21:11
Hayırlı-uğurlu olsun, analı-babalı büyüsün. Eskiden gelen kız mı, erkek mi sorusunu cevaplayabilmek için deneyimli ebenin görüşü alınırdı. Hamilenin göbeği dik olarak şişmişse galiba oğlan; yok aşağıya kaykılmışsa kız beklenirdi. Bir başka yol da kuyruk yağında bulunan içi saydam sıvı dolu biyolojik kesenin tepkisiydi. Kese köz üzerine konulduğunda beklenir, ateşin etkisiyle bir yerinden açılan minicik delikten sıvı fıskiye gibi fışkırsa oğlan, yok, bir anda dağılıp dökülürse kız geleceğine hükmedilirdi.Ben bir-iki denemeyi aklımda tuttum; galiba yanlış tutmuşum ki, aklımda kız olarak kalan bebekler erkek olarak gelmişti. Tekrar tebrikler.

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00