Suriye´de gelişmeye devam eden olaylar ve ABD´nin açıklamaları, kafaları karıştırmaya devam ediyor. Esad rejimine bağlı kuvvetlerin, Rusya´nın desteğiyle, ülkedeki askeri üsleri yeniden ele geçirmesi ve kuşatma altındaki üslerin çevresini temizleyerek, etkinliğini artırmaya başlamasının ardından, ABD, PYD´nin, IŞİD´den kurtararak ele geçirdiği bölgelerde, bölgesel yönetim yönünde girişimlerde bulunmamasını tavsiye ettiklerini ve PYD´ye, silah desteğinde bulunmadıklarını açıkladı. ABD, bölgedeki diğer etnik grupların da böyle bir girişimde bulunmamasını istediklerini, Suriye´nin bütünlüğünün korunarak, Esad rejiminden, yumuşak bir geçiş konusunda yoğun şekilde çalıştıklarını söyledi.
Suriye´de karışıklıkların başladığı günlerde, Esad rejiminin kolaylıkla yıkılamayacağını, ülkedeki ve bölgesel siyasetteki yerinin, diğer Arap ülkelerinden farklı olduğunu belirtmiştik. Gelişmeler karşısında rejimin desteklenerek, iç savaşın bitirilebileceğini ve sonrasında rejim değişikliğine gidilebileceğini, aksi halde, iç savaşın boyutlarının değişkenlik göstererek, Esad rejiminin de yıkılamamasının etkisiyle, çok insan öleceğini, halkın yollara döküleceğini ve bölge ülkelerinin hemen hepsinin etkileneceğini, önünü gören tüm strateji uzmanları değerlendirmişti. Buna rağmen yapılanlar ve sonuçları ortada. Bölgedeki gelişmelerin yarattığı sorunlar, binlerce kilometre ötedeki, İskandinav ülkelerini de etkilemeye başladı. Türkiye´nin konumu içler acısı.
Bölgesel gelişmelerin başında, Türkiye´nin verdiği tepkilerin ve değerlendirmelerin yanlış olduğu, tarafsız gözle bakanların dikkatinden kaçmamıştı. Bir anda yaratılan algıyla Türkiye, Suriye´de terörü destekleyen ülke konumuna gelmeye başladı. Rusya Devlet Başkanı, İzlediği siyasetin dönüp, Türkiye´yi vuracağını belirten sözler sarf etmişti. Hükümetin, tüm gelişmelere rağmen, iç siyasette de konuyu kullanarak, Esad´ın gitmesi ve sınırların hemen ötesinde bir bölge oluşturarak, mültecileri buraya yerleştirme tezleri uluslararası destek görmedi. Rusya´nın da aktif olarak bölgeye müdahalesiyle, Türkiye´nin bölgesel siyaseti tamamen boşa düştü. Bu arada, PYD ile birlikte hareket etmeye başlayan PKK, bir anda terörist konumundan çıkarak, bölgesel güç konumuna geçiş imkânı sağlayacak şartları önünde buldu.
Türkiye de gelişmelerle, bir anda kendini Suriye´ye müdahale eden güçlerin arasında buldu ve ardından, 7 Haziran sonrası ülkede artış gösteren terör ile onlarca vatandaşını kaybetti. Türkiye tarihindeki en büyük terör eylemini IŞİD gerçekleştirdi.
Türkiye´de şu anda, Suriye´ye karadan müdahale konusunda çalışmalar gündemde. TSK´nin, Suriye´ye karadan müdahaledeki konumu ne olacak? Doğrudan Suriye içlerine girerek, IŞİD ile sıcak temas sağlayacak mı, sorusu kafalarda. Anladığımız kadarıyla yapılan çalışmalar, karadan müdahale durumunda, TSK´nin, sınırların hemen ötesinde, uçuşa yasak bir bölgede güvenliği tesis ederek, buraya mülteci konumundakilerin yerleşmesini sağlamaya çalışacağı yönünde. Bu plan tutar mı bilinmez. Çünkü Türkiye´nin bu istekleri, bölgeye müdahale eden güçler arasında hiç kabul görmedi.
Türkiye´nin bu yönde müdahalesi, Suriye´deki gelişmelerin ana fikri sayılabilecek, Suriye kuzeyinde, ABD ve AB taraftarı, Irak´taki kaynakların, denize güvenlikli olarak ulaşmasını sağlayacak, bir güvenlikli bölge oluşumunu etkileyebilecek. Ayrıca İsrail´in, uzun vadeli, vaat edilmiş topraklar üzerindeki emellerine yönelik, bölgenin Arap ve Türkmenlerden temizlenmesi planlarını da geciktirebilecek bir gelişme. Türkiye´nin PKK ile PYD´yi aynı safta ve hatta aynı terör örgütü olarak değerlendirmesi, Fırat´ın doğusuyla ilgili kırmızı çizgileri, gerektiğinde PYD´ye verilen silahların, Türkiye´ye karşı herhangi bir şekilde kullanılması durumunda, PYDyi de vuracağını açıklamasının ardından, kara harekâtında bir şekilde aktif rol alması, jeopolitik dengeleri ne kadar değiştirecek göreceğiz.
TSK, böyle bir harekâtta aktif rol alabilecek, eğitim ve donatıma sahip mi? Evet ve bunu son dönemlerde, yurt içinde ve sınırların ötesinde gerçekleştirdiği operasyonlarda da kanıtladı. Hükümet, uygulaması gereken politikalar ve alması gereken sorumluluklara yönelik, yeterli hazırlığa sahip mi? Bunu gelişmelerle yaşayıp, göreceğiz.
