Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


EVET Mİ HAYIR MI?


Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en önemli sorusuyla karşı karşıya ama bu önemli sorunun içeriğini bilmeksizin, karar vermeye zorlanıyor: Evet mi hayır mı?

Bir arkadaş sohbetinde, ?Senden bir şey isteyeceğim ama önce kabul etmelisin.? dercesine halk, bilmediği, bilgilendirilmediği, geleceğini doğrudan etkileyecek bir gelişme üzerinde, önce, ?evet? veya ?hayır? demeye zorlanıyor.  Ortada değişecek olan bir ülke yönetim sistemi/rejimi var ve Hükümet edenler söylemlerinde halka sadece, ?Terör örgütlerinin tamamı hayır diyor.? diyerek, gerçekleştirilmesi hedeflenen Anayasa değişikliğini manipüle ediyor. Bunun karşısında olan tüm kesimler de doğal olarak bu söylemler doğrultusunda, terörist damgasını yemiş oluyor.

Bu gelişmeler, sanki Türkiye´nin kaderiymiş gibi yakasına yapışmış.  12 Eylül 1980 ardından yapılan, Anayasa değişikliği referandumu öncesi söylem de pek farklı değil: ?Dış güçlerle işbirliği yapanlar, Anayasaya ?hayır? kampanyası açtı.?

Demek ki Türkiye´de değişmeyen bir gerçek var. Kurucu lider ve arkadaşlarının tüm çalışmalarına rağmen, özellikle 1950 sonrası yeniden şekillenen siyasetle, ülke geleceğine yönelik sürekli yeniden ve farklı formatlanmaya çalışan beyinler, sadece içgüdüsel algılarla, kendi gibi düşünmeyenleri düşman olarak algılıyor. Bu gerçek değişmediği sürece, ülkede oluşan kutuplaşma son bulmayacak. Kutuplaşma devam ettiği sürece, birileri diğerlerinden üstün olmak için güç elde ettikçe, genç beyinleri yeniden, kendi ideolojisi doğrultusunda formatlamaya çalışacak ve sonuç: Eğitimin yetersizliğinin esaretinde bir toplum yapısıyla, kısırdöngü.

Referanduma doğru hızla ilerlerken, sokaktaki insanın kafası karışık ve kendisine sorulan sorunun içeriğini bilmeksizin, cevap vermeye zorlanıyor. Türkiye´nin klasikleşen siyasi yaşantısında, bir zamanlar Borancılar, Demirelciler, Erbakancılar, Ecevitçiler, Türkeşçiler; daha öncesinde İnönücüler, Menderesçiler, Feyzioğlucular vardı. Şimdi sadece Erdoğancılar ve diğerleri var. Diğerleri her dönem oldu.

Diğerleri, fikirleriyle, gelecek idealleriyle, her dönem farklı görüldü ve farklı görülenler her dönem dışlanıp komünist, faşist, anarşist gibi tabirlerle yaftalanırken, hep aynı büyük ithamla karşılaştı: Hainlik.

Diğerlerinin arasında doğal olarak fikirleriyle, eylemleriyle ülke ideolojisini değiştirme hedefi güdenler vardı ve ideolojiler kendilerini korumak zorunda olduğundan, onları doğal olarak hain diye nitelendirip mücadele etmesi anlaşılabilir bir yargı iken, diğerlerinin yaptıklarının, her zaman ve her durumda hainlik olduğu tartışılır.

İnsanlar renkleriyle güzeldir ve renkleri olduğu müddetçe diğerlerinin güzellikleri ortaya çıkar, anlaşılır ve hoşgörüyle yaklaşılır. Hayat, doğal olarak tamamen bir mücadele sürecidir. Bu mücadelede insanlığın düşün hayatı geliştikçe, ortaya çıkan yeni fikirler daima ileriye mi götürür tartışılır. Ancak bilinen bir gerçek vardır ki insanlar, sadece modern ve bilimsel temelli bir eğitim sürecinin ardından, daha rahat ve doğru değerlendirmelerle, kendi geleceğini dizayn edecek kararlar alabilir. Bu eğitim süreci de ancak yeterli bilgilendirme yapıldığında, istenilen seviyede kararlar alınmasına yönelik sonuçlara götürür.

Dönelim referandum sürecine. Önümüzdeki süreçte, görüldüğü kadarıyla sadece Erdoğancılar ve diğerleri kavramı var ve yapılan söylemlerle, iktidar partisi ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli´ninkiler dışındaki tüm görüşler, diğerlerinin olarak ve hainlikle eşdeğer algısıyla sunulmaya başlandı bile. Oysa yapılması gereken, değiştirilmesi hedeflenen Anayasa maddelerinin, bir zamanlar Türkiye siyasetinde olduğu gibi ve hedeflenen yeni sistem/rejimi uygulayan ülkelerdeki örneklerine uygun, halkın önünde bizzat liderler tarafından karşılıklı tartışılarak anlatılıp, ardından bilinçli olarak sandığa gidilmesinin sağlanması.

Şu ana kadar yürütülen süreç, Erkan Yolaç´ın bir zamanlar ekranlarda başarıyla sunduğu, keyifle izlenen, sadece ?evet? veya ?hayır? kelimeleri üzerine oynanan, oyuna döndü. Tek farkı, bir kesim ?evet?, bir kesim ise ?hayır? derseniz kaybedersiniz diyor. Siyasilerden bir kısmı hariç, hiç kimse neye ?evet? veya ?hayır? denilmesi gerektiğini tam olarak söylemiyor. Yapılan yönlendirmeler, bilgilendirme olmaksızın, sadece ?evet? veya ?hayır? üzerinde yoğunlaşıyor. Dünün ki ülkenin geleceği sadece iki kelimenin anlamında yönlendirilmeye indirgenmiş durumda ve bu korkunç.

Bu yönde bir bilgilendirmeyle yönetilmeyen sürecin, ülkeyi nasıl bir sonuca götürebileceğini tahmin etmek zor değil. Daha önceki siyaset dönemlerinde olduğu gibi, halk sandığa sadece kendi liderini seçmek algısıyla gidecek. Tıpkı tüm Türkiye siyasi tarihinde olduğu gibi bilmeden, düşünmeden, geleceğini önemsemeden, bir futbol takımı taraftarlığı algılarıyla sandık başına gidecek ve benimsediği siyasi hareket, figür, lider ne yapması gerektiğini empoze etmişse, sorgulamaksızın, yetiştirildiği biat kültürünün etkisiyle yerine getirecek. Yaptığının rutin, demokratik bir siyasi seçim olmadığının farkındalıksızlığında, geleceğini yönlendirecek kararları, sadece ?evet? veya ?hayır? kelimelerini seçimindeki tercihiyle uygulamaya koyacak. Her zaman olduğu gibi bilimsellikten, sorgulayıp araştırmaktan uzak, yaptığının iyi veya kötü olduğunu yaşayıp, sevdiklerine de zorunlu olarak yaşatırken anlayacak.

Can UĞURATEŞ      

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9645,02%-0,50
  • DOLAR

    32,56% 0,14
  • EURO

    34,81% 0,49
  • GRAM ALTIN

    2417,74% -0,61
  • Ç. ALTIN

    4073,33% 0,00