Ankara´daki patlamanın ardından bir anda sosyal medyaya düşen, ?ABD Büyükelçiliği kendi vatandaşlarını bu konuda uyarmıştı´, ibareli paylaşımlarla, insanların kafası karıştırılarak, ABD´nin bildiğini, bizim istihbarat bilmiyor, algısı yaratılmaya başlandı.
Ancak, insanlara aktarılmayan bir şey var. İstihbarat birimleri, bölgesel olarak bir istihbarat elde ettiğinde, bu istihbarat bilgisini ilgili tüm kurumlara göndererek, onların, kendi görev ve ilgi alanlarında, ellerindeki tüm imkânları kullanarak tedbir almasını amaçlar. Bu kurumlar arasında, gerekli görüldüğünde, yabancı temsilcilikler de vardır. ABD Büyükelçiliği, kendi vatandaşlarını, adı geçen yerler konusunda uyarabilir ve bir ABD vatandaşı, o bölgelere gitmemekle bir şey kaybetmez. Ancak, bu duyuruyu Ankara´daki tüm yaşayanlara yaptığınızda, terörün istediğini de gerçekleştirir ve hayatı durdurursunuz. Çünkü halk, o otobüs duraklarını, o caddeleri, o işyerlerini, o araçları kullanmak zorundadır. Bu durumda devreye, alınması gereken tedbirler girer ve etkin bir istihbaratla koordineli çalışan kolluk kuvvetleri, halkı rahatsız etmeden,o bölgelerde,bilgisi olmadan kuş uçurmaz. Konuyu bu açıdan da değerlendirmek gerekir.
Ankara´daki patlamanın ardından ABD, yaptığı açıklamada, ?Türkiye´nin meşru müdafaa hakkını destekliyoruz´ dedi ve ekledi: ?Sınırının ötesinde yaşananlar Türkiye´yi etkiliyor.?
Rusya ise, Suriye´de konuşlu askerlerini çekeceğini açıkladı.
Rusya, bölgeye müdahalesi ile hedeflediklerine ulaşmış görülüyor. Rusya, yok olmak üzere olan Esad rejiminin elini güçlendirerek, önemli bir bölgeyi yeniden kontrol altına almasını sağladığı gibi, Suriye´de bulunan üslerinin de konumunu güçlendirdi. Böylelikle de Suriye´de hedefine ulaşmış görülüyor ve burada, üslerinin normal faaliyetleri dışında asker bulundurmasının da bir anlamı kalmadı. Gerektiğinde neler yapabileceğini de kesinlikle gösterdi.
Bu durumda bölgede, hemen sınırımızın güneyinde bir otorite boşluğu oluşacak ve kontrol edilemezse, bu açığı doğal olarak YPG/PYD dolduracak ki bu Türkiye tarafından, ülke güvenliği ve yürüttüğü bölgesel politikalar açısından kabul edilemez.
ABD açıklamalarının, ?YPG/PYD terörist değildir´ den, ?Sınırının ötesindeki gelişmeler Türkiye´yi olumsuz etkiliyor´, şekline dönüştüğü dikkate alınarak ve Almanya´da da mültecilerle ilgili her an bir yaklaşım değişikliği olabileceği değerlendirilerek, Türkiye´nin, ülke içerisinde gelişen, kamu güvenliğinin de ötesinde, ülkenin giderek artan çatışma ortamını kontrol edebilmesi için, meşru müdafaa kapsamında ileri bir harekâtla sınır ötesine geçerek,hem kendi güvenliğine yönelik tedbirler alması hem de giderek artan göçmen sorununun, Suriye sınırları içerisinde çözümlenmesi amaçlanıyor olabilir. Uçuşa yasak bölge sorunu da sıkıntı yaratmayacaktır. Çünkü Rusya ve Suriye, hava kuvvetleriyle yapmak istediklerini gerçekleştirdi ve IŞİD hedeflerinin bombalanması, uçuşa yasak bölgeyi etkilemez. Bu durumdan en çok etkilenen, Suriye´de önemli kazanımlar elde etmiş olan YPG/PYD, PKK ve dolayısıyla da KCK yapılanması olacağından, bu süreçte, Türkiye içerisinde eylemlerini artırıp, TSK´yı yurt içerisine oyalamakla zaman kazanmayı planlıyor olabilirler. Önümüzdeki süreçte, her fırsatta yapacağı eylemlerle, bahar yapılanması süresince dikkatleri farklı yerlere çekmeye çalışacak ve son eylemle amacının dışına taşan olayı, yeniden etnik boyuta getirerek, yeni bir algı operasyonu da başlatabilecektir.
Türkiye, yeniden değişkenlik gösterecek olan jeopolitikte bir fırsat yakalayarak, zamanında, haklı ve etkin müdahale ile bölgede jeostratejik dengeleri de etkileyip, kendi konumunu yeniden güçlendirebilir. Ayrıca, yurt içinde başlattığı etkin ve yoğun operasyonlara kararlılıkla devam ederek, bölge halkının da terör çağrıları karşısında verdiği tepkilerle, Devletin yanında olduğunu göstermesiyle, başından beri söylendiği gibi, bölgedeki yaşananların Kürt sorunu değil terör sorunu olduğunu her alanda kabul ettirebilir. Bu durumda da terörü, bir anda, en azından iki binli yılların başındaki konumuna getirebilir.
Çok yakın gelecekte, bölgede dengelerin yeniden şekilleneceğini ve devreye, tüm güç odaklarının elini rahatlatıp, çıkarlarını koruyacak olan yeni planların girdiğini değerlendirmek yanlış olmaz.
