Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


CUMHURİYETİN DÖNÜM NOKTALARI (11)


 Ülkenin siyaseti, Öcalan´ın ülkeye getirilmesiyle bir bahar havası yaşarken, Kasım 2000´de, bir anda dövize yönelen spekülatif saldırı karşısında; önemli döviz rezervi kaybı, çok yüksek faiz, 7.5 milyar dolar civarında ek IMF kredisi ile tehlikeyi savuşturmaya çalışan Hükümetin, ekonomik gücü tamamen riske açık duruma gelmişken, 19 Şubat 2001´de yapılan MGK toplantısından sızdırılan, Başbakan Ecevit ile Cumhurbaşkanı Sezer´in tartıştığı haberinin, ?Anayasa fırlatıldı? şeklinde halka yansımasıyla, bir anda yeniden ve yoğun spekülatif saldırı başlayınca, kriz kaçınılmaz hale geldi.

Bu gelişmenin ardından, siyasi bir takım oyunlarla Hükümet kurtarılmaya çalışılsa da Hükümet cephesinden yapılan suçlayıcı tepkisel açıklamalar ve Cumhurbaşkanı Sezer´in, bu durumda herhangi bir açıklama yapmaması, Hükümete yönelik soru işaretlerine yol açtı. Krizin gerçek nedeni, uygulanmakta olan ekonomik programdı.

Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı görevini yürütürken, Başbakan Ecevit´in teklifi ve Meclisteki siyasi partilerin ortak kararıyla, 25 Nisan 2000´de Cumhurbaşkanı adayı oldu. Yapılan üç tur oylama sonunda 5 Mayısta, Türkiye´nin 10´uncu Cumhurbaşkanı seçilerek, 16 Mayıs 2000´de, görevi 9´uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´den devraldı. Mecliste bulunan partilerin ortak mutabakatı ile hukukun üstünlüğü gerekçe gösterilerek yapılan teklif ve seçime rağmen, bir süre sonra Hükümetle arasında sorunlar yaşanmaya başlandı. Sezer, hukuksal düşünceye uygun olmayan kanunları imzalamadan geri gönderdiğinden, Mecliste Hükümetin sıkıntıya girmesine neden oluyordu. Yaptıkları belki doğruydu ancak, o bir siyasetçi değil hukuk adamıydı ve siyasetin görüşleriyle, oyunlarıyla uyuşamıyordu.

Krizin ardından bankacılık sistemi kilitlenirken, faiz oranları % 7500´e kadar çıktı, %57´ye varan devalüasyon yaşandı ve iflas eden şirketler nedeniyle, binlerce insan işsiz kaldı. Doğal olarak da Hükümet güven kaybetti. Ülke bu gelişmenin ardından Kemal Derviş ismiyle tanıştı.

1996´dan itibaren Dünya Bankasında Ortadoğu ve Kuzey Afrika´dan Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Kemal Derviş, Ecevit Hükümeti tarafından Türkiye´ye davet edilerek, 3 Mart 2001´de, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevi verildi. IMF ile müzakereler sonucunda krizin asgari zararla atlatılmasını sağlarken, radikal ve güçlü bir ekonomi programı hazırlayarak, uygulamaya konmasını sağladı. Bu gelişme ve alınan ekonomik kararlar yeni bir dönüm noktası olacak ve sonuçları, müteakip Hükümetin başarıları olarak algılara sunularak, siyasi devamlılıkta büyük bir başarıya neden olacaktı.

Bu gelişmeler yaşanırken, eş zamanlı olarak, ülkeyi yeni bir dönüm noktasına götürecek gelişmeler de devam ediyordu. Kemal Derviş, Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem ile birlikte Yeni Türkiye Partisi adı altında, yeni bir parti kurma çalışmasına başlayarak, Hükümette bölünmeye neden olurken, devamında bu partiye katılmayarak, CHP´ye katıldı. 9 Mayıs 2005´de de milletvekilliğinden istifa ederek, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanlığına (UNDP) atandı. Bu gelişmeyle neden geldiği, kimler tarafından ne maksatla yönlendirildiği, ülke siyasetinde oluşacak yeni sürece etkisi, soru işaretleriyle hep tartışma konusu olsa da halk bir süre sonra unuttu.

Bu arada 1991´de yaşananların ardından Irak´ta ve doğal olarak Ortadoğu´da sular bir türlü durulmuyordu. ABD´nin tek başına aldığı kararlarla hareket ederek, BM ve NATO´yu peşinden sürüklemesinin sıkıntıları yaşanırken, uygulanan uluslararası politikalar, mevcut Irak yönetimini bunaltıyor ve tedbirler almaya yönlendiriyordu. Bu süreçte uygulanan ambargo Türkiye ekonomisinde önemli bir açık yaratırken, ABD, Ürdün üzerinden, Irak´a önemli miktarda satış yapmaya devam etti. Irak ekonomisinde sorunlar artarken, uygulanan dış siyasetin baskısıyla, ülkede etnik ve dini bir bölünme süratle gelişmeye devam ediyordu. ABD, Irak´ın elinde kitle imha silahları olduğunu iddia ediyor ve bu maksatla BM Özel Komisyonu UNSCOM çalışmalarını sürdürüyordu. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) da yaptığı çalışmaların ardından böyle bir iddiaya ait delillere ulaşamayacaktı.

Ancak Dünya, yeni ve önemli bir gelişmeyle yüz yüze kalarak şok olacak ve ardından, yeniden şekillenmesi hedeflenen Dünya siyaseti ve sınırlar için, acımasızca dökülmeye başlanan kanlarla sarsılacaktı. 

11 Eylül 2001´de ABD, tarihinin en büyük saldırılarından birine tanık oldu. New York ve eş zamanlı olarak Virginia eyaleti Arligton County´de düzenlenen saldırılar, tüm Dünyada şok etkisi yarattı. Dünya Ticaret Merkezinin bulunduğu İkiz Kuleler ile Savunma Bakanlığı Pentagon, eş zamanlı olarak düzenlenen, sivil havayolu uçaklarının kullanıldığı terör saldırılarıyla vuruldu. Saldırı sonucu, İkiz Kuleler tamamen yıkıldı. Üç binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği iddialarıyla bu saldırılar, ABD´nin, terörist olarak değerlendirdiği ülkelere, coğrafyalara müdahale bahanesi oldu. Kısa süre sonra bu saldırıların, El Kaide ve Usame Bin Ladin kaynaklı olduğu iddiasıyla, terörle mücadele kapsamında, ABD, İngiltere ile birlikte 7 Ekim 2001´de Afganistan´a müdahaleye ve işgale başladı. Her zaman olduğu gibi, 2002´de NATO´nun da desteğini de almaya başladı.

Bir yıl kadar sonra Türkiye, 3 Kasım 2002´de erken genel seçime gitti ve seçim sonucunda sadece iki parti Meclise girmeyi başardı. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP). Diğer tüm siyasi partiler barajı aşamayarak, meclis dışında kaldı. Bu gelişmeyle, Türkiye yeni bir dönüm noktasına ulaştı. Meclise giremeyen siyasi parti liderlerinin bir kısmı da siyasetten çekilme kararı aldı. Türkiye, AKP ile yeni bir döneme giriş yaptı. (Devam edecek)

Can UĞURATEŞ

 

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04