24 Kasım 2015´de, saat 09.24´te, Türk hava sahasını 17 saniye süresince ve 1,36 mil (2.19 km.) boyunca ihlal eden, Rus Hava Kuvvetleri´ne ait Sukhoi Su-24 tipi bir savaş uçağı düşürüldü. Bu eylem, arkasında birçok gizem ve sorun işareti bırakmasına rağmen haklıydı. Türkiye, egemenlik hakları doğrultusunda, haklı olarak, ilan edilmiş olan angajman kurallarına uyarak, hava sahasını ihlal eden uçağı düşürdü. Olay sonrasında Türk Rus ilişkileri gerginleşse de, Rusya prestij kaybetti ve bu maksatla, bölgede aldığı tedbirlerle, Türkiye´yi oyun dışında bekleme konumuna getirdi. Her ne kadar, YPG/PYD oluşumunun Fırat´ın batısına geçişini engellemek maksadıyla, Türkiye tarafından obüs bataryalarıyla yapılan atışlar, istikamet değişikliklerine ve zaman kayıplarına yol açtıysa da, Türkiye halen bölgede istediği etkinliğe ulaşamadı.
Kilis iline, Ocak ayından bu yana aralıklarla, Suriye topraklarından, IŞİD tarafından, roket ve havan atışları yapılmaya devam ediliyor ve bu atışlarda can kayıpları var. İlk atışlar sonrasında bu mermilerin kasıtlı atılmadığı, sektiği veya hedef şaşırdığı gibi ifadeler kullanılsa da, özellikle havan atışlarında bu sapma olmaz ve meydana gelebilecek 50- 100m.lik sapmalar da, ileri gözetleyiciler tarafından düzeltmeler verilerek, müteakip atışla mermi hedefin üzerine oturur. Özellikle Bakan da orada iken, Valilik yakınına düşen merminin bilinçli atıldığı çok açık ve istenseydi, ikinci veya üçüncü bir atışla, Valilik binası tam isabet ile vurulabilirdi. Karakollara düşen mermilerin de aynı şekilde, bilinçli atıldığı anlaşılıyor.
Bu gelişmelerden maksat, Türkiye´yi bölgeye çekmek olabileceği gibi, Türkiye´nin, bölgesel jeopolitikte güç odaklarının müsaadesi olmadan, tek başına bir harekât yapamayacağı izlenimiyle, nihayetinde, YPG/PYD´nin ileri harekâtıyla oluşturulacak güven ortamında, algılarla oynamak da olabilir. Her ne olursa olsun, Türkiye´nin, bilinçli hareketle, bir an önce tedbir alması gerekmekte.
Dünya, 17 saniyelik ihlalde ve sadece prestije yönelik bir uçak düşürme olayının ardından, Türkiye´nin kararlılığını sınamaya devam ediyor. Çünkü bölgesel planlarında ve son dönemlerde ortaya çıkan yeniden hazırlanmış haritalarda da alenen görüldüğü gibi, Türkiye üzerinde de değişiklikler yapılması gerekiyor.
Türkiye´nin, bu aşamada mutlaka bir şekilde oyalanması ve sıranın kendisine gelmesini farkındalıktan uzak beklemesi istenirken, Türkiye, iç siyasetteki bir türlü toparlanamayan karışıklıkla, yoluna devam etmeye çalışıyor. Kısa aralıkla üst üste iki, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte üç, seçim dönemi atlatan Türkiye, şimdi yeniden ortaya çıkan dalgalanmalarla, Hükümet değişikliğine ve artan terör ile Meclis içerisindeki hareket tarzları nedeniyle HDP´nin, liderlik mücadelesi ve iç sıkıntıları nedeniyle MHP´nin, baskın bir seçimle Meclis dışında kalacağı değerlendirmesiyle, yönetim değişikliğine yönlendirilmeye çalışılıyor.
Türkiye´de, son on yıllık dönemde yaşananlar ve yapılan söylemlerle yaratılan algı nedeniyle, halk, mağdur olan ile otorite olarak görüneni, şartlar ne olursa olsun destekler izlenimi verirken, AKP, bu algı ile girdiği tüm seçimlerden başarılı olarak çıkıyor.
Bu farkındalıkla, Meclis Başkanı tarafından yapılan laiklik karşıtı söylem ile son gelişmelerle birlikte, muhalefetin kuvvetle muhtemel üzerinde duracağı, tek adam rejimine gidilmesi tehlikesi söylemi nedeniyle, daha önce olduğu gibi, muhtemelen sokaklara dökülerek tepki verecek olan halkın, maksadının saptırılması; hiç alakası yokken, yine kavram karmaşasıyla, kendince haklı nedenlerle temel ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyaçları seviyesinin üzerine çıkamayan, temel seçmen kitlesi hedeflenerek, güvenlik ve dinci, laik karşıtlığı gibi bir algı yönlendirmesiyle; gidilecek seçimde elde edilecek başarıyla, Başkanlık Sistemine geçiş planlanıyor gibi görülüyor.
Türkiye, iç siyasetinde tüm bu gelişmelerle oyalanırken, küresel ve bölgesel gelişmelerde, ya devre dışı kalıyor ya da farkındalıkta geç kalıyor ve oyun kurucuların planladığı şekilde, kendi önüne konulan sonuca doğru, ilerlemeye devam ediyor.
