Ortadoğu´da, jeopolitiğin değişim göstermesinin nedenini artık, hemen herkes, az da olsa bilebiliyor. Genel kanı, güç odaklarının bölgedeki enerji kaynaklarını, yani ağırlıklı olarak petrol ve türevlerini ele geçirme mücadelesi.
Bölgedeki petrolün yanında, ilgilenenler dışında pek fazla kişinin dikkatini çekmeyen, gelecekte bölgedeki dengeler üzerinde çok büyük etkisi gözlenecek olan ve Bereketli Hilal olarak tanımlanan bölgenin neredeyse tüm su ihtiyacını karşılayıp, Fırat - Dicle havzalarının tarihsel konumundaki güçlü yerini destekleyerek, adeta, bölgenin su kulesi görünümünü veren, Türkiye´nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin coğrafi konumu da çok önemli.
Yapılan acımasız mücadeleler, her ne kadar bölgedeki petrol rezervi ile Rusya´nın Akdeniz´de tutunması maksatlı gibi görünüm verse de, bizim pek de önemsemediğimiz, ancak, güç odaklarının yakın takibinde olan küresel ısınma, yakın ve orta vadeli gelecekte, dünya üzerindeki iklim değişikliğiyle, Türkiye´nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini de içine alacak şekilde, Bereketli Hilal´i yeniden eski muhteşem günlerine döndürecek. Tüm bilimsel veriler bu yönde gelişmeye devam ederken, bölgenin jeostratejik önemini kavrayan güç odaklarının mücadelesi, biraz daha netleşiyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu ile şu anda Suriye´nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan, Kürt Bölgesi Koridorunu kontrol altına almanın önemi ortaya çıkıyor. Su kaynaklarını kontrol eden bölgeyi de kontrol eder.
Türkiye´nin, GAP Projesinin önemiyle birlikte, bu bölgedeki bitmek bilmeyen terörün de nedenini buna bağlamakta bir sakınca yok.
İlk bakışta bir an için insana, ?hadi canım sen de? dedirtse de bu görüşün önemini kavrayabilmek için, coğrafya bilim dalı ile biraz ilgilenmek gerek. Bölgenin coğrafi tarihini de dikkate alarak, yaşanan gelişmeleri değerlendirdiğinizde, karşınıza bu gerçek çıkıveriyor.
Her ne kadar, uluslararası anlaşmalarla su kaynakları ve akarsuların kullanılma esasları, insanlığı mağdur etmeyecek şekilde garanti altına alınmış olsa da, güçlü olan ve suyu elinde bulunduranın, emperyalist sistemde neleri yapabileceğini öngörmek de zor değil. Türkiye´nin GAP Projesi uygulanmaya başlandığında, Fırat ve Dicle havzalarının suladığı ülkelerin uluslararası girişimleri ve gösterdikleri tepki ortadayken, bu projenin, üstelik ülkenin kaynakları çok daha farklı, önem sırasında çok daha gerilerde ve aşırı maliyetli harcamalara yönlendirilirken, bir türlü planlandığı şekliyle bitirilemeyerek ötelenmesi de düşündürücü.
Türkiye´nin, sulanabilir tarım arazilerinin yaklaşık %20´si bu proje kapsamında ve proje tamamlandığında, bölgedeki 9 ilin (Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Mardin) sosyoekonomik yapısı da değişecek. Yıllardır devam eden PKK Terörüyle, son dönemde gelişen IŞİD kaynaklı terörde adı geçen illerin, bu iller ile birebir çakışması bir tesadüf olabilir mi?
Projenin tamamlanmasıyla, bölgede kişi başı gelirin %209 oranında artacağının ve işsizlik sorununun tamamıyla çözüleceğinin öngörüldüğünü, bu gelişmelerle eğitim sorunun da doğal olarak çözümleneceğini değerlendirerek, coğrafyaya yeniden baktığınızda, yaşanan terörün maksadını kavrayabiliyorsunuz.
Bu değerlendirmenin üzerine, bölgenin hemen güneyinde bulunan yeraltı rezervleri ile adı geçen bölgede bulunan kaya gazı, kaya petrolü rezervleriyle ilgili değerlendirmeler de eklendiğinde, güç odaklarının bölge üzerindeki istekleriyle, yaptıkları tavizsiz ve acımasız mücadelenin maksadı da ortaya çıkıyor.
Hedef; küresel gelişmelerin tamamının, bilimsel gerçeklerle değerlendirilerek, Dünyanın geleceğinde en önemli konumda olacak Bereketli Hilal ve yakın çevre coğrafyasının, kontrolünü elde bulundurarak, küresel güç konumunu korumak.
Can UĞURATEŞ
