Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


ANLAYAMADIĞIMIZ KAVRAMLAR


Açlığını, emperyalizmin acımasızlığıyla besleyen kapitalizmin, nerede duracağını öngörmek mümkün değil. Günümüz Dünyasında, bunu hayal dahi edemiyoruz. Üstelik emperyalizmin kurbanı olarak gördüğümüz ve bizimde bulunduğumuz coğrafyada etki alanı içerisinde kalan toplumlara baktığımızda, onların da kendi içlerinde acımasızca bölündüğünü ve her devrin insanlarının bu durumdan kolaylıkla sıyrılarak, kendilerini Dünya vatandaşı konumunda görerek, kapitalin verdiği güçle ve elde ettikleri pasaportlarıyla, diledikleri yerde diledikleri gibi yaşadıklarını gözlemliyoruz.

Her devrin insanı konumundakiler, silahlar konuşmaya başladığında, silahların konuşmasını sağlayanların ülkelerine giderek, kapital güçleriyle sisteme hizmet etmeye devam ediyor. Emperyalizm istediklerini elde ettiğinde ise yeniden inşa safhasında, yine kapital güçleriyle ülkelerine dönüp, konumlarını ve kasalarını daha da güçlendirerek yaşamlarına devam ediyor.

Dünyada silah üreten ve pazarlayan ülkeler ile Birleşmiş Milletlerin kurucu üyelerinin aynı olması gibi, aykırı bir anlayışın içerisinde yaşam sürüyoruz

Söylediklerimi görmek için, coğrafyamızda yaşanan gelişmelere dikkatle bakmak yeterli. Özellikle, Suriye jeopolitiğinde oluşan emperyalist de facto gelişmelerle, Türkiye üzerinden göç etmeye çalışırken, denizin soğuk ve hırçın sularının sunacağı her türlü tehlikeyi göze alarak yola çıkıp, hedefine ulaşamadan sahillere vuran cansız bedenler ile kamplarda hayatını sürdürmeye çalışan veya yanlış politikalarla, ülkede serbestçe gezinirken, şehirlerin varoşlarında, olumsuz şartlarda, bir evin içinde üst üste yaşamaya çalışan ailelerin, sokaklardaki sefalet dolu görüntüsü yanında, olaylar başlarken ülkeden ayrılarak, Türkiye dâhil diğer ülkelere pasaportlarıyla giriş yapan ve bankalardaki güçleriyle eski konforlu yaşamlarından hiçte farklı olmaya bir yaşam sürerken, kendi milletinin yaşadıklarını görmezden gelerek, kapitalist yaşam felsefesiyle yollarına devam edenleri, çevrenizde kolaylıkla gözlemleyebilirsiniz. 

Üstelik kapital güçleriyle, Türkiye´de diledikleri gibi yaşamaya devam edenlerin bir kısmının, bu gücü nereden aldığının sorgulanmasına da kesinlikle ihtiyaç var. Ülkelerinde kalıp mücadele etmektense, bu durumu dahi kendi çıkarları doğrultusunda kullananların, rahatça hareket etmesine imkân vermekle, esasen gelişmelerin önü de açılmış oluyor. Böylelikle, şiddetten kaçanların sayılarının giderek artması da doğal hale geliyor. Geriye ise binlerce yıllık geçmişi olan toplumların boşalttığı zengin topraklarda, emperyalizm ile beslenen kapitalizmin, elde ettiği zaferi kutlamak kalıyor.

Bölgesel jeostratejinin, tüm çekiciliğiyle gözler önünde durduğu süreçte, izlenmesi gereken derin strateji ile buralarda az da olsa devam eden ve yüzyıllardan gelen etkinin, uygun ve etkin politikalarla değerlendirilerek, Misak-ı Milli idealleri hiçbir zaman unutulmaksızın mücadele edilmesi gerekiyordu. Çünkü Musul- Kerkük ile Halep bölgesindeki Türk nüfus, hiç de azımsanacak boyutlarda değildi. Ayrıca, bölgedeki Kürtler ve Kürtleşmiş Türkler de önemli demografik yapı oluşturuyorlardı. Şu anda adını sıkça duyduğumuz, stratejik olarak değerlendirilen birçok il ve ilçenin, Türkiye´den ayrılığı da sadece aradan geçen tel örgü ile belirleniyordu. Özel günlerde sınırda, tel örgü önündeki yığılmalarda, bunu rahatlıkla gözlemliyorduk. Bu durumu biz değerlendiremedik. Ancak, birileri bunu çok iyi biliyor ve uygun şartlarda kullanmak üzere, arşivlerinde bekletiyordu. 1´inci Dünya Savaşı süresince kendi iç sorunlarıyla uğraşarak, bölgeye tam olarak giriş yapamayan eski Rusya ve ardılı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), buradan vazgeçmiş değildi. Aslında, Milli Mücadele döneminde, yeni kurulacak olan Türkiye´ye yardım ederken, Türkiye´nin de komünizmle buluşarak, bir süre sonra kendi birliğine katılmasını veya en azından daimi müttefiki olarak kalmasını planlıyordu. Böylelikle, önemli bir coğrafyayı kolaylıkla kontrol altına alabilecekti. Yeni kurulmuş olan Türkiye´nin yöneticileri, etkin ve doğru tespitleriyle öngörüleri doğrultusunda izledikleri siyasetle, bu tehlikeyi savuşturdular. Ancak, 2´nci Dünya Savaşı sonrasında da bölgesel hedeflerinden vazgeçmek istemeyen Rusya´nın önünde, bu kez, Avrupa´daki yoğun mücadele vardı. Akıllı bir siyasetle, Şerif Hüseyin´in, darbelerle devrilen ardıllarının yerine geçen yönetimlerle, girdiği ittifaklarda kazanımlar elde etmeye başladı ve bu gün, bu kazanımıyla neleri yapabildiğini izliyoruz. Çeçen sorununda, Türkiye´nin desteğini kesmek için öne sürdüğü PKK kozunu, şimdi, YPG/PYD desteğiyle kullanıyor ve biz bunu, en basit tabiriyle göremedik.  ABD ve AB zaten buralardaydı ve buraları çok iyi tanıyordu. Rusya da emperyalizm ve doğal olarak kapitalizm ile acımasızca neleri kazanabileceğini çok iyi bilirken, hemen sınırlarımızın ötesinde, ilgi ve etki alanımızda bulunan topraklar ve üzerindeki demografik yapıyla yeterince ilgilenmediğimizden, burada izlenen politikalardan da dışlandık.

Şimdi ise kapitalizmi benimsemiş her devrin insanlarının da önemli katkılarıyla, Türkiye içinde gezinen savaş mağdurlarının sorunlarıyla başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da, arşivlerden çıkarılmış olan demografik yapının kullanımıyla, kendi bütünlüğümüz endişesiyle ve yapılan yanlış siyasetle bölgedeki çıkarlarımızı bir kenara bıraktık.

Can UĞURATEŞ

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92