Fırat Kalkanı Operasyonu, operasyonel boyutuyla, Türkiye´nin ilk söylemindeki hedeflerine henüz ulaşamamış olsa da ikinci söyleminde ortaya konulan hedefin bir maddesinin yani, ?sınır güvenliğinin sağlanması? sorununun, en azından Fırat´ın batısı ayağı tamamlanmak üzere gibi. TSK, Cerablus-Azez hattının kontrolünü, ÖSO´yu tam destekleyerek elde etmiş görülüyor.
Karkamış´tan, Cerablus istikametine doğru yapılan ilk manevranın ardından, daha batıda olan Azez´e müdahale için, Cerablus istikametinden yan vererek ve ikmal yollarını uzatarak ilerlemektense, en doğru olan hareket tarzıyla, Kilis kırsalından Çobanbey-Azez istikameti tercih edilerek, kısa sürede sonuç alındı.
Bölgede muhteşem bir satranç devam ederken, Türkiye´nin bu hamlesi karşısında, bir anda daha da kritik öneme ulaşan Mare için, Esad rejimi de Halep´teki baskısını artırırken, YPG/PYD´de, Afrin´den hamle yapmaya çalışıyor. Aksi halde Afrin´de ÖSO, IŞİD, Rejim Kuvvetleri arasında kalarak, değişen konjonktürde jeopolitiğin de doğal olarak ve süratle değişimiyle, yalnız kalarak imha olacağının farkında. Çünkü küresel güçler için gelinen konjonktürde, Fırat´ın doğusu bölgesel çıkarlar için daha önemli. Rusya, zaten rejimi destekleyerek, Doğu Akdeniz kıyılarında tutunmayı garantiledi ve ÖSO, ABD için de kabul edilen bir oluşum. Bu durumda, Suriye´nin batısı ile Kuzey Batısı, planlandığı gibi kontrol altına alınmak üzere. Şu an da tüm bölgesel oyun kurucular için en önemli hedef algısı IŞİD ve IŞİD, Rakka-Deir ez Zur(Deyrizor)-El Bab hattında büyük savaş hazırlığı yapıyor.
Bu gelişmelerle, büyüyen ve Dünya üzerinde etki alanlarıyla giderek küreselleşen terör boyutuyla, hedef açıkça ortada dururken, bölgesel oyuncuların birbirleriyle mücadelesi, başlangıçta hedeflenenlerin gerçekleşmesini geciktiriyor. Gecikme süreci uzadıkça, bölgesel oyun kurucu dengesinde değişim riskleri varken, Çin´in bölgeye gelme söylemi, önemini koruyor.
Türkiye´nin, ilk söylemlerindeki hedeflerinden olan Menbic-Mare hattının, bir an önce alınacak kararla ve ileri harekâta devamla ele geçirilmesi gerekirken, ABD´nin, yine yan çizerek, özel kuvvetlerini Menbic kuzeyinde, Secur Çayı güneyinde tertiplemekten geri kalmayarak, Başkan yardımcısının, ?Türklerin, ABD´den daha iyi dostları yoktur? söylemine rağmen, Türkiye´yi açıkça ateşle tehdit ettiği ortada.
Uluslar arası toplantılarda verilen fotoğraflar, genellikle gelişen jeopolitiğin, yeni oluşumların, yeni koalisyonların, ittifakların da göstergesidir. Çin´de yapılan G-20 zirvesindeki aile fotoğrafında ortaya çıkan, Putin-Erdoğan-Cinping görüntüsüyle, bölgesel dengelerin, Rusya-Türkiye-Çin birlikteliğiyle değişim göstereceği ortaya çıkıyor. Türkiye, bölgesel güç dengesinde, konumuyla, yeniden İran´ın önüne geçmiş gibi.
Değişen dengelerin bölge jeopolitiğinde nasıl bir etki göstereceğini, ilerleyen süreçte göreceğiz. Ancak, ABD´nin, gelişmelerden rahatsız olduğu çok açık ve Türkiye´nin yaptığı operasyonel hareketle verdiği, ?beni fazla hafife alma? mesajını hazmedemediği bir gerçek. Kıbrıs Barış Harekâtı sürecinde, ABD´nin tüm ikazlarına rağmen, Türkiye´nin ikinci harekâtı yapmasının ardından gelen tepkiler ve özellikle ekonomik yaptırımların, Türkiye´yi nasıl sarstığı ve hangi süreçlere yönlendirdiği unutulmaksızın, gerekli tedbirler, sanırım Hükümet tarafından alınıyordur.
Türkiye´nin, ?terör bitene kadar? söylemi de çok önemli ve Türkiye, YPG/PYD´yi, KCK bağlamında PKK´nın bir uzantısı olarak gördüğünden, esasen bu oluşumun Fırat´ın doğusunda bulunması da önemli bir tehdit unsuru. Üstelik Türkiye, yanlış kavramsal değerler ve terimlerle aynı zamanda kendini sıkıştırıyor. Kırmızı çizginin Fırat´ın batısı olması da bu anlamda kesinlikle yanlış. Çünkü tehlikenin en önemli ayağı Fırat´ın doğusunda ve buradaki demografik yapıyı, kendi lehine şiddetle, hileyle acımasızca değiştirmeye devam ediyor.
Çok hızlı değişen bölgesel jeopolitikte Türkiye, önemli bir avantaj sağlamışken, bir yandan da dört koldan [FETÖ/PDY-KCK (PKK- PYD/YPG)-IŞİD-Küresel Oyun Kurucular] mücadelesine devam ederek, aynı zamanda bir beka savaşımı da veriyor ve yaptığı mücadele etkinlik boyutuyla, aynı zamanda bir güç gösterisine de dönüşerek, küresel oyun kurucuların planlarını boşa çıkarıp, tehdit algılarını güçlendiriyor. Kısır bir döngü oluşması bu durumda olağanken, Türkiye´nin yapacağı bölgesel ve hatta küresel hamleler, stratejik dengeleri etkileyip elini güçlendirerek, oyun kurucular arasında bulunmasının yolunu açabilecek.
