Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


GÜÇ GEREKTİRİYORMUŞ DIŞ SİYASET

?Esad´lı olmaz´ diyorduk. Dünya ?Esad´sız olmaz´ dedi ve Esad´ın, ülkede huzurun sağlanmasının ardından da gitmeyebileceği konuşulmaya başlandı. PYD terör örgütüdür dedik. Başta Rusya olmak üzere, Kürtler bölgede olmazsa, olmaz denildi.


Güç odağı olacaksanız, bölgenizde ve dünyada söz sahibi olacaksanız, güçlü olacaksınız. Öncelikle kendinizi tanıyacak, imkân ve kabiliyetlerinizi çok iyi bileceksiniz. Kendinizi tanımıyorsanız, uluslararası arenada başarılı olamazsınız. İç siyasetteki güç gösterinizi, dış siyasette de yapmaya çalışırsanız, size hemen haddinizi bildirirler ama siz bunu bile anlamaz, iç siyasette etki alanınızda bulunan kitleye, yaptığınız söylemlerle, güç olduğunuzu anlatmaya devam edersiniz. Bu arada dünya da size güler. O halde delikanlılık yapmak için önce kendi imkân ve kabiliyetlerini bilecek, sonra düşmanının imkân ve kabiliyetlerini değerlendirecek ve gücüne göre hareket tarzlarını belirleyeceksin. Aksi halde, ya tokadı yer oturursun ya da tüm dünyaya alay konusu olursun. Uluslararası ilişkiler, mahalle arası ilişkilere kesinlikle benzemez. Uluslararası ilişkilerde, kabadayılık pek geçerli bir yöntem değildir. Kimin ne yapacağını/yapabileceğini, kimi destekleyeceğini/destekleyebileceğini, kiminle birlikte hareket edeceğini öngörebilmen gerekir. Bunu başarabilmek için, köklü bir dış siyaset tecrübesine sahip ekiple, stratejik düşünebilmek gerekir. Stratejik düşünce sadece akademisyenlikle değil aksine sahada kazanılır. Tecrübeli, bilgi birikimine sahip, sahayı iyi tanıyan bürokratların girişimleriyle, hamleleriyle ?Ben de buradayım´  denir ve süreklilik gerektirir. Yani seçilmiş / atanmış, üstünlük kavgalarıyla ortalığı dağıtmadan, bu konuda, atanmışların öngörüleri ve yol haritaları dikkate alınmalıdır.

?Eğer düşmanını ve kendini biliyorsan, yüz savaşın sonucunda bile korkmana gerek yok. Eğer kendini biliyor ama düşmanı bilmiyorsan, kazandığın her zafer için bir de yenilginin acısını tadacaksın. Eğer ne kendini ne de düşmanını bilmiyorsan, her savaşta yenik düşeceksin.? Sun Tzu

Şimdi Türkiye´ye bakalım. Özellikle son yıllarda, Avrupa´nın davranışları karşısında yapılan söylemler ve girişimlerle, aslında Avrupa´ya çok da bağımlı olmadığımızı, farklı alternatiflerle dimdik ayakta durduğumuzu ve duracağımızı haykırırken, bir yandan da Şanghay İşbirliği Örgütü´ne katılabileceğimizi belirtirken, Çin ile füze ihalesini görüşüyorduk. Diğer yandan da, Suriye konusunda kırmızı  çizgilerimizi belirtiyor, PYD´yi, Fırat´ın batısına geçmesi durumunda vuracağımızı, zaten PYD´nin de, PKK bağlantılı terör örgütü olduğunu söylüyorduk.

Esad´sız çözümleri kabul etmiyor ve sınırımızın hemen ötesinde, mültecileri konumlandırabileceğimiz, güvenli hava sahası oluşturmak istiyorduk. İsteklerimiz, iç siyasette de anlamını bularak, hedef kitleye ulaşıyordu ve neredeyse zafer çığlıklarıyla, Şam´da namaz kılmaya gidecek ruh yapısına gelmiştik.

Aslında birkaç kez ikaz edildik, haddinizi aşmayın diye. Bağıra bağıra söylediler bize, buraları size bu kadar kolay yedirmeyiz, sizi bölgesel oyuncu bile kabul etmiyoruz diye. Haklılardı, çünkü kendimizi bilmiyor, sadece çığırtkanlık yapan bir görünüm veriyorduk. Yılların verdiği öğretilmiş çaresizlikle, Doğu Akdeniz´de düşürülen uçağımızın ardından, gerekeni yapamadık. Tıpkı başımıza çuval geçirildiğinde ve Mavi Marmara eyleminde de yapamadığımız gibi. Tıpkı Yunanistan´ın adalarımızı, kayalıklarımızı işgaline karşı nedensiz bir sessizliğe daldığımız gibi ve bir gece operasyonuyla aldık türbemizi başarıyla, sınırlarımızın yanı başına.

Bir Rus uçağını vurduk ve bir anda her şey yeniden şekillenmeye başladı. Sürekli halkın önünde, Rusya´nın, bu olay sonrasında yapacağı ekonomik yaptırımlara karşı, kar- zarar hesabı yapıp, kendimize teselli aramaya devam ederek, iç siyasetteki hedef kitleye de, ?Bakın biz ne kadar güçlüyüz. Çekinmeden, koskoca Rusya´nın uçağını düşürdük. Kimseden korkumuz yok. Her şeye zaten hazırlıklıyız´ imajı vermeye çalışırken, kaybettiklerimizin ya farkında değiliz ya da yine, iç siyasette güç kazanımı için gizlemeye çalışıyoruz.

Neyi mi kaybettik? 24 Kasım´dan sonra, Suriye hava sahasında hiç uçamadık. Bizim istediğimiz güvenlikli hava sahası, Rusya´nın bölgeye konumlandırdığı hava savunma füzeleri ve değiştirdiği tehdit tanımıyla bize karşı oluştu. Yani, bu bölgedeki de facto gelişmelerde, hiçbir havasal üstünlüğümüz kalmadı. Dolayısıyla, karadan müdahale avantajımız ve imkânımız da kalmadı. Yani, koalisyon güçleri elimizden tutmadıkça, artık bölgede yokuz.

?Esad´lı olmaz´ diyorduk. Dünya ?Esad´sız olmaz´ dedi ve Esad´ın, ülkede huzurun sağlanmasının ardından da gitmeyebileceği konuşulmaya başlandı. PYD terör örgütüdür dedik. Başta Rusya olmak üzere, Kürtler bölgede olmazsa, olmaz denildi.

Belki de en önemlisi, Şanghay Beşlisine yönlenmek ister, söylemlerimiz ve eylemlerimizle bunu desteklerken, bir anda yeniden, Avrupa ve ABD´nin yanında bulduk kendimizi. Üstelik delikanlılık yapıp sürekli rest çekerken, koşarak gittik NATO´ya, Rusya´nın tehdidi karşısında. Rusya´yla yakınlaşmış, dostluk söylemleri yapıyorduk oysa.

Demek ki, dış siyaset benzemiyormuş iç siyasete. Aynı enstrümanlarla hareket ettiğinizde, boşa düşüyormuş her hamleniz ve bir birikim gerektiriyormuş, güç gerektiriyormuş dış siyaset.

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51