Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


CUMHURİYETİN DÖNÜM NOKTALARI (1)


Kurucu lider ve çalışma arkadaşları, Ortadoğu´da kumların çok kaygan bir yapıya sahip olduğunu, dengeli, barışa yönelik ve sorunsuz bir siyaset izlemenin, ülkenin bölgedeki etkisi ve sürekliliği için gerekli olduğunu fark etmiş, bu yönde bir politika belirleyerek, uygulamaya koymuştu.

Cumhuriyetin kurucu kadrosunda bulunanların tamamı, asker olarak, şu anda medyadan hemen her gün duyduğumuz bölge ve yerleşim yerlerinde fiilen mücadele etmiş ve oraları, o insanları, o insanları kullanmaya çalışanları çok iyi bilen kişilerdi. Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Refet Bele ve diğer Milli Mücadele komutanlarının tamamı, şu anda toprak bütünlüğünü kaybetmiş veya kaybetmekte olan, Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika´da, acımasız muharebelerde komutanlık yaptı. Derin siyasetin ne olduğunu, nasıl uygulandığını, Osmanlının son döneminde kaybedilen topraklar üzerinde verdikleri mücadelelerde, müdahaleci güç odaklarının uyguladıkları siyaseti, o topraklarda yaşayan etnik kökenlerin davranış şekilleriyle bizzat yaşayarak öğrendiler. Misak-ı Milli de bu tespitlerle, gerçekçi ideal olarak ortaya çıktı.

Neydi Misak-ı Milli? Misak-ı Milli şimdilerde sadece sınırlarla tanımlanmaya çalışılsa da aslında tam karşılığı Milli Ant. Ülkenin, vatanın düştüğü zor durum karşısında edilen yemin ve sadece sınırların çizilmesini kapsamıyor. 

Milli Mücadele Kahramanları, kişisel iktidar mücadelelerinin ve mili kavramlar dışında yapılan uygulamaların, ülkeyi dışa bağımlı bir hale getirerek yıkıma götüreceğini, Abdulhamit´in son dönemlerinde yaşananlar, İttihat ve Terakki´nin uyguladığı siyaset, kişisel iktidar çekişmeleri, yanlış dış siyasetle, o kaotik ortamda yaşananları bizzat deneyimleriyle biliyor ve ellerinden geldiğince tedbir almaya çalışıyorlardı. Cehalet içerisinde, dogmalarla esen rüzgar istikametinde savrulan halkı tanıyor ve hareketlerini, imkân ve kabiliyetlerini düzenlemeye çalışıyorlardı. Eğitim sıkıntısının ve okullu-alaylı mücadelesinin ülkeyi soktuğu durumun farkındaydılar.

İttihat ve Terakki´nin ileri gelenlerinin ve özellikle de Enver Paşanın hırslarıyla hareket etmesinin sonuçlarının, ülke üzerindeki etkilerini yaşayarak gördüklerinden, mümkün olduğunca eylemlerine ve söylemlerine kendilerini bilerek, doğru analizlerle yön vermeye çalışıyorlardı. Biliyorlardı ki hesapsız atılan her adımın arkasından, değişmeyen jeostratejiyle birlikte zorlanan jeopolitik, oluşan de factolarla mücadeleyi daha da zorlaştıracaktı.

Koca imparatorluğun günden güne eriyerek bu duruma gelmesinin en büyük nedenlerini; devletin kasası boşken yönetimdekilerin hırsları, kaybedilen topraklarda yeniden hâkimiyet isteğiyle, Almanların yardımına açık hale gelinmesi; ordunun, zamanın savaş taktiklerinden uzaklaşmış ve kendi içinde mücadeleye başlamasıyla yeniden organizasyon ihtiyacı; alınan yardımların uygun kullanılmaması ve yeniden teşkilatlanmada millilikten uzaklaşarak, Alman general ve subaylarının komutada etkin hale getirilmesi; yüzyılların deneyimiyle, Türklerden oluşmayan birliklerin muharebelerdeki başarısızlıkları; muharebelerde, milli kadroların yönetimsel, ayağı yere basan isteklerinin dışına çıkılarak, müdahaleci ülkelerin istemlerine göre yönlendirilmesi; yapılan az sayıda yatırımın sadece, başta İstanbul olmak üzere birkaç ilde sınırlı kalması ve kırsalın tarıma dayalı ekonomisinin güçlendirilmemesi; eğitim politikalarının etkin ve yurt sathında yaygın hale getirilememesi gibi birçok neden sayılabilir.

Dönemin kaotik ortamında edinilen tecrübe ile yoğunlaşmış kurucu kadro, iyi yetişmiş kurmay heyetiyle, derin siyaseti çok iyi analiz ederek ve gelişen jeopolitikte ne zaman, nerede yer alması gerektiğini çok iyi değerlendirerek, dönemin güç odakları karşısında verdiği özgürlük mücadelesinde, başarılı oldu.

Uzun soluklu Büyük Savaş sürecinde kazanılan mevzii başarılar Milli Mücadelede önemli katkılar sağladı. Mesela: Çanakkale´yi geçilmez yapan mücadelenin etkisiyle, müttefiklerinden yeterince destek alamayan Rusya, Ekim Devrimi ile Bolşevik ihtilalini yaşadı ve yerini alan oluşumdan, sınırlı da olsa Milli Mücadelede lojistik destek elde edildi ve Doğu Cephesinin emniyeti sağlandı; Çanakkale´de başarılarıyla kahramanlaşan Mustafa Kemal, Milli Mücadelede lider olarak benimsendi.

Daha Milli Mücadele safhasında, savaşmaktansa, politik başarılarla ülkeyi refaha çıkarabileceğine inanmış bir kadro oluşmuştu. ?Yurtta Sulh, Cihanda Sulh? ilkesi, ömürlerini muharebe alanlarında geçirmiş komuta kadrosu için, çok önemli bir ilke olarak kabul edilerek, ülkenin dönüm noktalarına kadar, mükemmel bir siyasetle uygulandı.1938´e kadar alınan kararlar, yürürlükteki uygulamalar, tamamen, genç Cumhuriyeti kazasız belasız, emin adımlarla geleceğe taşımaya yönelik oldu.

Milli Mücadelenin ilk aşamasından başarıyla çıkılmıştı. Ancak, ülkenin durumu içler acısıydı. Tüm imkânsızlıklarına ve Osmanlı´dan kalan borçların da ödenmesine rağmen, kuruluşun ilk yıllarından itibaren tam bağımsızlık, sıfır borç, milli sanayi, bağımsız tarım politikaları ve toplumun gelişmesine yönelik her türlü girişim başlatıldı. Fabrikaların bacaları tütmeye, tarım alanları modernleşmeye, kültürel varlıklar toparlanmaya, eğitim politikaları çağdaşlaşmaya başladı.

1929 Dünya ekonomik krizine karşın, gerekli tedbirle, devletçiliğe de ağırlık verilerek, ülkenin, mümkün olan en az zararla bu krizi atlatması hedeflenmiş ve beş yıllık kalkınma planında başarılı da olunmuşken, 1939´da başlayan Dünya Savaşının getirisi ağır oldu. 1938-1945 döneminde Gayri Safi Milli Hâsılada %27´lik bir gerileme, sanayi kesiminde %23´lük, tarım kesiminde %35´lik azalma olunca halkta, tüccarlarda ve sanayicilerde panik havası başladı.

Cumhuriyetin ilk dönüm noktası, gerginleşen Mustafa Kemal-İsmet İnönü ilişkilerinde, Mustafa Kemal Atatürk´ün ölümü sonrası Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle yaşandı ve ucuz atlatıldı. Yeni Cumhuriyet, milli liderin ardından çekişmelerle kaosa sürüklenmek üzereyken, ordunun siyasete girmesini hiç arzu etmese de, İstanbul´da bulunan ordunun komuta kadrosunun baskısıyla Fevzi Çakmak, yaptığı yüksek komuta heyeti toplantısı sonucunda, Meclise, yeni Cumhurbaşkanı olarak İsmet İnönü´yü desteklediklerini bildirince, Ankara kulislerinin de isteği yönünde İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçildi ve tehlike atlatıldı.    

Daha çok yeni olan Cumhuriyetin ayakta kalabilmesi ve tarafsızlıkla savaş dönemini atlatabilmesi için alınması gereken tedbirler gerekli ancak çok sert nitelenebilecek seviyelere ulaştı. Bu dönemde yapılanları, alınan kararları, dönemin konjonktüründe değerlendirdiğinizde, haklı olunduğu sonucuna ulaşırsınız. Ancak, başlangıçta tamamen haklı olan, çıkarcılığı, kriz döneminde aşırı ve haksız kazancı önlemeyi hedefleyen kararlar, her zaman olduğu gibi, çıkar gruplarının siyasete ve bürokrasiye müdahalesiyle, aksi yönde gelişmelere ve bir kesimin, haksız yere, bir takım uygulamalara maruz kalmasına neden oldu. Bunlardan en önemlisi, 12 Kasım 1942 tarihli, 4305 sayılı Varlık Vergisi Kanunu. Bu kanunla mükellefler: Müslüman, Gayri Müslim, Ecnebi, Dönme olarak belirlenmiş ve büyük çiftçiler de ayrı bir grup olarak eklenmiştir. Vergi oranları ise: Müslümanlar mal varlıklarının %12,5´ini, Gayri Müslimler %50´sini, Dönmeler %25´ini, Ecnebiler %12,5´ini verecek şekilde düzenlenmişti. Vergisini ödemeyenlerin, Aşkale/Erzurum´da çalışma kampına gönderilmesi öngörülüyordu. Kadınlar, kanunun çalışma kampı kısmından muaftı. Kanunun çıkarılması, aslında daha önce çıkarılmış olan, Milli Korunma Kanunu çerçevesinde getirilen tedbirlere, özellikle büyük savaş süresince, büyük tüccarların kayıtsız kalması ve özellikle Gayri Müslimlerin, bu dönemde vurdumduymaz para kazanma çabalarıyla tepkiselleşmeden kaynaklanmış ve fırsatçılığa, vurgunculuğa, istifçiliğe karşı yapılmıştır.

Bu kanun genç Cumhuriyet için bir dönüm noktası oldu. Çünkü 16 ay süren, yapılan hatalı uygulamalarla amacını aştığından ve yaptırımlarıyla Dünya´da ilklerden olması nedeniyle de dönemin devletlerince tartışılan ve 1943´de kaldırılan bu kanunun sonuçlarından biri, CHP iktidarına karşı ülkedeki tüm azınlık grupların, lobilerin, Demokrat Partiyi destekleyerek, iktidara getirilmesindeki önemli katkısı oldu.

İsmet İnönü liderliğindeki tek parti sürecinde, özellikle, neredeyse kaçınılmaz olan Büyük Savaşa zorunlu da olsa girildiğinde, mümkün olduğunca hazırlıklı olabilmek adına alınan tedbirlerin getirdiği sıkıntılı süreçte, iletişim yetersizlikleri, gerekçelerin halka anlatılamaması, Cumhuriyet düşmanlarının karşı propagandaları gibi nedenler ve yoğun cehaletle, 1939-1945 savaş döneminde alınan ve günün konjonktüründe haklı kabul edilebilecek ekonomik ve askeri kararlarla bunalmış olan halk, Demokrat Partiyi iktidara taşıdı. (Devam edecek)

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51