Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


CUMHURİYETİN DÖNÜM NOKTALARI (18)


13 Mayıs 2014´te, Manisa´nın Soma ilçesinden gelen haberle, tüm Türkiye sarsıldı. Maden ocağında meydana gelen kazada, yüzlerce madenci yer altında mahsur kaldı. Halk, daha önceki tecrübelerinden, yer altında mahsur kalan madencilerin sonunu tahmin edebiliyordu. 17 Mayıs´ta Enerji Bakanının yaptığı açıklamayla, beklenen, tahmin edilen gerçek ortaya çıktı. 301 maden işçisi hayatını kaybetti. Bu kazadan yaklaşık 20 gün önce, ilgili madenin güvenlik araştırması teklifinin Meclis´te reddedilmesi, sıkıntılı bir sürecin de başlamasına yol açtı.

Türkiye, arka arkaya yaşanan gelişmelerle, kaos ortamı içerisinde siyasal faaliyetlerine devam ederken, olayların ardı arkası kesilmemeye başladı.

12 Haziran 2014´te, Türkiye´nin başına bir kez daha çuval geçirildi. Dünya siyaset tarihinde ilklerden biri daha yaşanarak, Türkiye´nin Musul Başkonsolosluğu, IŞİD tarafından kuşatıldı ve ardından, içeride bulunan konsolosluk görevlilerinin teslim olmasıyla, işgal edildi. Başkonsolos ve başkonsolosluğu korumakla görevli Özel Harekat Polisleri dahil, 49 kişi rehin alındı. Bu eylemle ilgili birçok spekülasyon olsa da Devlet/Hükümet yetkililerince, IŞİD´in, Musul´u işgalinde, Türkiye´ye yönelik eylem yapmayacağı mesajları verdiği belirtilerek, bu nedenle, gelişmelerle Musul´un işgal edileceği bilindiği halde, Başkonsolosluğun, buradaki faaliyetlerine devam ettiği ve başkonsolosluğun faaliyetlerinin, bölgede takdirde karşılandığı bildirildi ama işgalle birlikte ülke topraklarının, bir terör örgütü tarafından işgal edilerek, yaşanan küresel ve bölgesel itibar kaybına kimse açıklama getiremedi.

Bu konuda ortaya atılan iddialar da Türkiye´nin dış siyasetini sıkıntıya soktu. Çünkü bu duruma bilerek düşüldüğü ve maksadın, IŞİD´e karşı doğrudan mücadeleyi geciktirmek olduğu iddia edildi.

Aslında Musul, Başkonsolosluk işgalinden iki hafta önce, IŞİD´in etkisi altındaydı ve Musul-Kerkük bölgesinde Türk istihbaratı yoğun bir etkinliğe sahipti. Gelen istihbaratla, iki haftalık süreçte tahliye hazırlıkları yapılsa da tahliye emri işgalden bir gün önce ve boşaltma kararının Başkonsolosa bırakıldığı şekilde geldiğinde, çok geç kalınmıştı. 

İşgalin ardından tüm Dünya ülkelerinden kınamalar gelse de Türkiye´de bir şeylerin ters gittiği, sürekli stratejik derinlik, derin siyaset söylemleri yapılsa da Devlet kademelerinde görev yapan kadroların veya Hükümetin, etkin analizler yapamadığı açıkça ortadaydı. Bu hata yeniden itibar kaybına yol açtı.

Türkiye gündemine yine bir ilk damgasını vurmak üzereydi. Cumhuriyet tarihinde ilk defa Cumhurbaşkanlığı seçimleri halk tarafından yapılacaktı ve 11´nci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül´ün görev süresi, 28 Ağustos 2014´te doluyordu. Önemli bir propaganda süreciyle, seçime üç adayla gidildi ve 10 Ağustos´ta yapılan seçimle, Recep Tayyip Erdoğan, %51,79 oy oranıyla, Türkiye´nin 12´nci Cumhurbaşkanı seçilerek, 28 Ağustos´ta görevine başladı. Bu seçimlerdeki önemli gelişmelerden biri, HDP´nin Cumhurbaşkanı adayı olarak seçime katılan Selahattin Demirtaş´ın, aldığı %9,76´lık oy oranıydı. Demirtaş, bu süreçte ortaya koyduğu performansla, halkın gözünde değerini artırdı. Bu gelişme, devam eden süreçte, HDP´nin konumunu tartışmaya açtı.

1998´de imzalanan Adana antlaşması sonrası, Esad rejiminin, Öcalan´ı sınır dışı ederek PKK kamplarını kapatmasıyla, Suriye´den çıkmak zorunda kalan PKK, 2003 yılında kurulan PYD ile Suriye´nin kuzeyinde faaliyetine yeniden başlamıştı. Suriye´de başlayan halk hareketlerinde, özellikle Kamışlı bölgesinde yoğunlaşan Kürt nüfus, Esad karşıtı gösterilere, başlangıçta diğer bölgeler kadar katılım sağlamadı. Bu aşamada, rejim karşıtı muhalif gruplarla birlikte olan Kürtler sıkıntıya girerken, de facto bir durum gelişerek, Esad rejimi ile PYD arasında sorun yok gibi bir görüntü ortaya çıktı ve PYD güç kazanmaya başladı. PYD´nin askeri kanadı olan YPG ile Suriye rejimi arasındaki çatışmalar, 16Temmuz 2013´te YPG´nin Ras el-Ayn´dan muhalif grupları çıkarmasıyla başladı. Ağustos´ta, muhalif gruplar Ayn el-Arap (Kobani) kuşatmasıyla, YPG/PYD´yi kontrol altına almaya çalıştı. Bu dönemde başlayan çatışmalarda, YPG/PYG gerilemeye başladı. Aralık sonlarında YPG/PYD, 40 civarında yerleşim yerini ele geçirmeyi başardı. Bu gelişmenin ardından PYD, üç bölgeli bir kanton oluşturacağını ve Asurilerle Arapları da plana dahil ederek, 82 kişilik bir meclis kuracağını açıkladı. Ocak 2014´te IŞİD, bölgede YPG/PYD ile çatışmaya başlayarak, yeniden çekilmeye başladı. Şubat sonlarında ise YPG/PYD, bazı ÖSO unsurlarıyla işbirliğine giderek, IŞİD´e karşı birlikte savaşmaya başladı. IŞİD, 9 Haziran´da yoğun olarak Ayn el-Arap´a saldırmaya başladı. Eylül 2014´te IŞİD´in, sonuca ulaşmak için başlattığı taarruzlarında, 17 Eylül´den itibaren inisiyatifi ele geçirerek baskısını artırdığında, Barzani´ye bağlı KBY´nin Peşmergelerinin yardımı istense de Barzani, Coğrafi konum ve Rojava´nın durumu bahanesiyle, güçlerini göndermedi. 5 Ekim 2014´de IŞİD, 300 kadar yerleşim yerini ele geçirerek, Ayn el-Arap´ın kenar mahallelerine girdi. 13 Ekim 2014´e gelindiğinde IŞİD, kent merkezinin yarısını ele geçirmişti.

Suriye´de, Türkiye sınırının hemen ötesinde yaşanan çatışmaların maksadı, Suriye petrol rezervlerinin çoğunluğun bölgede olması ve burada mümkün olduğunca Musul ve Kerkük bölgesinde de olduğu gibi demografik yapının değiştirilerek, güç odaklarının kontrolünde bir peyk oluşumu devreye sokmaktı. Böylelikle Musul-Kerkük-Süleymaniye bölgesinin, Türkiye´nin güneyi uzanımında oluşturulan bir koridordan Akdeniz´e ulaştırılması düşünülürken, devam eden BOP kapsamında, geleceğe yönelik şekillendirilen demografik yapıyla Türkiye kuşatılacaktı.   Türkiye, bu gelişmeler karşısında yoğun bir göçmen akınına uğrarken, yurt içinde yıllardır mücadele ettiği PKK terör örgütünün bir kolu olduğu çok açık olan YPG/PYD oluşumuna Ayn el Arap´da (Kobani) destek vermesi, yardım etmesi için yoğun bir propaganda faaliyeti ve algı operasyonları başlatıldı. Bu operasyonların başını, Mecliste grubu bulunan HDP çekiyordu. Gelişen olaylar karşısında YPG/PYD´nin sıkışmasıyla, 27 Eylül´de, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, diğer Kürt kantonlarından Ayn el-Arap´a (Kobani) silah ve mühimmat aktarılması için, Türkiye tarafından bir koridor açılmasını talep etti. Aynı talep, 4 Ekim´de PYD lideri Salih Müslim tarafından da yapıldı. Bu arada, Türkiye´nin Güneydoğu bölgesindeki il ve ilçelerde protesto gösterileri ve eylemler başladı. Bu gösterilerde, Türkiye´nin IŞİD´e destek verdiği iddia edilerek, bu desteği keserek, PYD´ye yardım koridoruna müsaade etmesi isteniyordu. 6 Ekim´de, ülkenin birçok ilinde yoğun gösteriler başladı ve gösteriler sadece Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri ile sınırlı kalmayarak İstanbul, İzmir, Mersin gibi illerde de etkisini göstererek, 9 Ekim´e kadar devam etti. Aslında bu gösteriler, KCK yapılanmasının, Türkiye´de yapmayı planladığı kalkışmanın, provasıydı. Hükümet sert tepki verdi ve yapılan müdahalelerle olaylar bastırıldı. Ancak, KCK yapılanması, bölgedeki etkisini göstermesi bakımından başarılı olmuştu.

Bu gelişmelerdeki önemli kriter, Kürt kavramının, PKK ile özdeşleşmiş terör tanımı dışına çıkarılarak insaniyet, etnik köken ve kardeşlik bağlarıyla üzerine gidildiğinde, sonuçlarını ortaya koymasıydı. Bölge halkı terörü desteklemese de sınırın öte tarafında bulunan kardeşlerinin, akrabalarının, kendi etnik kökeninin, IŞİD zulmü altında kalmasına razı olmuyordu ki bu gayet doğal, insani bir algıydı. Aynı zamanda, PKK yöneticisi Murat Karayılan, 23 Ekim 2014´te bir açıklama yaparak, çözüm sürecinin bittiğini açıkladı. Aslında PKK tarafından fırsat olarak algılanan ve çok iyi değerlendirilerek, yeniden yapılanma ve lojistik destek ile eğitim maksatlı kullanılan bu süreç, elde edilen kazanımlar ve uzantısı olan YPG/PYD´nin, uluslararası destek edinimiyle, PKK´nın, KCK bağlamında boyut değiştirmesine yaradı.

Türkiye, 29 Ekim 2014´te, Irak´ın Erbil kentinden hareket eden, kırk araçlık bir Peşmerge konvoyunun, Habur-Cizre-Kızıltepe-Şanlıurfa (İpek yolu) güzergâhını kullanarak, Suruç üzerinden Ayn el Arap´a geçmesine izin verdi. Bu geçişin Cumhuriyet bayramına denk getirilmesi, yol güzergâhında yapılan gösterilerle, açılan PKK bayrakları, Türkiye içerisinde egemenliğe tehdit olarak algılanırken, yurt dışında da yıllarca terör bazında mücadele ettiği PKK´nın kolu olan YPG/PYD oluşumuna destekle, Türkiye yeniden itibar kaybı yaşadı.

Kobani olayları olarak isimlendirilen süreç, Türkiye için yeni bir dönüm noktasıydı. (Devam edecek)

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22