Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


SURİYE´DE REJİM İNTİHAR MI EDİYOR?


ABD, 07 Nisan 2017´de sabaha karşı saat 03.45 civarında, Suriye´nin Humus kentinde bulunan rejime ait Şayrat Hava Üssünü, İdlip´e yönelik kimyasal saldırının buradan yapıldığını iddia ederek, Doğu Akdeniz´de bunan gemilerinden ateşlediği 59 Tomahawk füzesiyle vurdu. ABD Başkanı Trump, ?ABD´nin güvenliği için gerekliydi? dedi. Bu operasyonun, Rusya´dan onay alınmaksızın ama orada Rus birlikleri de bulunduğundan, Rusya´nın bilgilendirilerek yapıldığı açıklandı.  

Bir hafta önce, Suriye´nin İdlip bölgesinden gelen haberlerle, dünya bir anda gerilmeye başladı. İdlip´te, sivil halkın üzerine kimyasal silahla saldırı yapıldı ve çok sayıda masum insan hayatını kaybederken, önemli bir kısmı da dönüşümü olmayan yaralar aldı. Kimyasal silah kullanımı insanlık suçu kapsamında ve 13 Ocak 1993´te Paris´te imzalanan, ?kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası İle İlgili Sözleşme?yi, Türkiye de 4238 Sayılı Kanun ile 04 Nisan 1997´de kabul etti.

Kitlesel imha silahlarının kullanımı uluslararası anlaşmalar çerçevesinde insanlık suçu kapsamında ve kimyasal silah da bu kapsamda, kullananı doğudan müdahaleye açık hale getiriyor. Şimdi soru şu: Yıllarca devam eden savaş sürecinin ardından, Rusya´nın da desteğiyle önemli ölçüde kazanım sağlayan, kendi bekası yolunda bu derece başarılı olmaya başlamış, Cenevre süreci ve Moskova´da yapılan üçlü zirvenin ardından yaşanan gelişmelerle, ülkesinde yeniden otoritesini tesis etmeye başlayan rejim, kimyasal silah kullanarak intihara yeltenir mi?

Rusya lideri Putin, ABD´nin, savaş gemilerinden füzelerle yaptığı saldırının, uluslararası hukuku çiğnediğini söylerken, ABD´nin yaptığı müdahalenin, ağır sonuçları olacağını da açıkladı. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini (BMGK) acil toplantıya çağırdı. Rusya, İdlip´te gerçekleştirilen kimyasal saldırıyı, Suriye rejiminin yapmadığını savunuyor. Daha önce, bu konuda BMGK´ya gelen tasarıyı da veto etmişti.

İdlip´te gerçekleştirilen kimyasal saldırının maksadını, birkaç farklı boyutta algılamak mümkün: Suriye rejimi, bu eylemle, mevcut anlaşmalar ve algılar gereği tamamen intihara yöneliyor; Suriye Rejimi, kimyasal silah kullanımıyla verilecek tepkiyi değerlendirip, ABD ile Rusya´yı karşı karşıya getirerek, yeniden ve daha güçlü bloklaşmayla, üçüncü büyük savaşı tetikliyor; ABD, yaşanan süreçte gelinen konjonktürde, Rusya tarafından Suriye´de saha dışına itilmiş konumunu yeniden güçlendirerek, bende buradayım demek için, daha önceki bölgesel örneklerinde olduğu gibi, kendi yazdığı oyunu uygulamaya koyarak, gövde gösterisi yapıyor olabilir. Ayrıca, ABD Başkanı Trump, görevi devralmasından itibaren eski Başkan Obama´nın, Suriye siyasetini eleştiriyor. Açıklamalarıyla ve davranışlarıyla tepkileri üzerinde toplayan Başkan Trump, insan hakları savunuculuğuna yönelik böyle bir hamle ile yeni bir başlangıç da yapmak istiyor olabilir. Seçim kampanyasında, ?yeniden büyük Amerika? da demişti.   

Kaybeden ve zarar görenlerin bölgesel halklar olduğu çok açıkken, kazananların kim olduğu da zamanla Suriye´deki gelişmelerden net olarak anlaşılacak. Önümüzdeki süreçte, bölgenin daha da ısınacağını öngörmek yanlış olmaz.

Türkiye, bu gelişmelerle ortaya çıkan yeni konjonktürde, konumuyla nerede? Türkiye, bir anda ve haklı gerekçelerle ama oldukça da gecikerek başlattığı Fırat Kalkanı Operasyonunu, yine bir anda fakat siyasi hedeflerini tam olarak gerçekleştiremeden bitirdiğini açıkladı. Sınırın hemen ötesinde, garip bir görünüm ortaya çıktı. Türkiye´nin müdahalesinin ardından yaşanan gelişmelerle, ABD, Menbiç kuzeyine özel kuvvetlerini yerleştirirken, Rusya, Afrin´de askeri varlığını tesis etti ve Suriye rejim kuvvetleri YPG/PYD ile anlaşarak, Menbiç batısına yerleşip, El Bab ile Menbiç arasında tampon bölge oluşturdu. Ayrıca rejim kuvvetleri, Rusya desteğinde hızlı bir ileri harekâtla, güneyden de Menbiç´i kuşatmış oldu. Bu durumda, Türkiye´nin harekâtı tamamen izole edilerek sınırlandırıldı ve daha fazla ilerleme engellendi. Türkiye, bir süre sonra, kontrol etmeye başladığı bölgeyi, ülke bütünlüğüne yönelik olarak meşru Suriye rejimine bıraktığında, Suriye rejiminin, gelişen süreçte güç odaklarının teminatıyla ve kendi kazanımlarına yönelik olarak yapacağı anlaşmalarla, bölgeyi, oluşturulması planlanan YPG/PYD özerk yapılanmasına bırakabileceğini değerlendirmiştik. Böylelikle de Fırat Kalkanı Operasyonunun, verilen kayıplara rağmen boşa düşebileceğini söylemiştik. ABD, bu sabah yaptığı müdahaleyle Rusya, İran ve hatta Çin´e rağmen, yeniden ve etkin olarak sahaya döndüğünü ve sertleşeceğini gösterdi. Türkiye tarafından, Fırat Kalkanı Operasyonunun hedeflerine yönelik oldukça sert açıklamalar yapılır ve Rakka Operasyonunda mutlaka bir şekilde yer alınmasının gerekliliği tartışılırken, bir anda operasyonun bitirildiğinin açıklanması ve ardından gelen bu müdahale düşündürücü. ABD, bir şekilde bölgesel hedeflerinden kesinlikle vazgeçmeyeceğini ve sonuca yönelik eylemlerini sertleştireceğini anlatmış olmalı. Kerkük´te yaşanan gelişmelerin ardından gelen bu operasyon değerlendirilince, orta ve belki kısa vadede, Irak´ın ve Suriye´nin kuzeyinde yeni bir yapılanmanın, güç odaklarınca kesinlikle tesis edileceği ortaya çıkıyor. 

Türkiye, kendi iç siyasetinde halen gerekliliği tartışılan, rejim/sistem değişikliğine yönelik referandum süreci ile yoğunlaşırken, bölgesel ve küresel konjonktürde jeopolitik her an ve çok güçlü bir ivme ile değişiyor. Bu durumda Türkiye, kendi iç dinamikleri ile zaman kaybederken, kendi kendini oyalayarak, geleceğe yönelik bölgesel planlamaların da dışında kalmak için ısrarla çaba sarf ediyor.

Can UĞURATEŞ

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04