Ve Paris caddelerinde, ellerinde uzun namlulu silahlarıyla askerler.
Terör, 13 Kasım akşamında buğulu, romantik, kültürlü havasında, yerlisiyle turistiyle kaynaşmış, müzik eşliğinde romantik bir akşam yemeği yemeğe çalışan, salonları doldurmuş konser izleyen, stadyumda futbol müsabakası izlemeye çalışanlarla, her zamanki Paris akşamlarından birini yaşamak isteyen insanları vurdu. Resmi açıklamalara göre 127 ölü, 99´u ağır 350 yaralı ve rakamlar değişiyor.
Fransa Devlet Başkanı, eylemin IŞİD tarafından yapıldığını açıklarken, bu eylemin, Fransa´ya karşı bir savaş saldırısı olduğunu söyledi. Avusturya´da yapılan ve dışişleri bakanlarının katıldığı, Suriye konulu toplantıda alınan kararlar da dikkate alınırsa, bölge daha fazla hareketlenecek gibi görülüyor.
G-20 zirvesi için yapılan tüm hazırlıklar tamamlanmışken, meydana gelen bu olayın, zirve gündemini de etkileyeceği çok açık.
Türkiye, PKK terör örgütüyle mücadelesinde yıllardır yalnız bırakılıp, gelişen olaylar karşısında, şehirlerdeki asker görüntüleri, AB ülkelerinden tepkili yorumlara neden olurken, Paris caddelerinde de askerleri gördük. Demek ki terörle mücadele şartları ve gerçekleri, aslında çok da değişim göstermiyormuş, tek fark mücadele edenin kimliği.
Terörün en büyük özelliği, kimin kontrolünde kurulmuş olursa olsun, aktif yöneticilerinin, gücü etkin olarak kontrol etmeye başlaması, farklı bağlantılarla elde edebildikleri sermaye ile eğitim ve lojistikte sağladıkları bağımsızlıkla, hedeflerini menfaatleri doğrultusunda kolaylıkla değiştirebilmesi.
Bunun örneklerini, Taliban ve El Kaide çok güzel sergiledi. Şimdi, diğer terör örgütlerinden çok daha fazla sermayeye sahip, Ortadoğu´da toprak kontrolü sağlayabilen, farklı milletlerden ve tüm kıtalara uzanan, geniş bir militan kaynağını kolaylıkla yönetebilen, istediği yer ve zamanda, istediği kapsamda ve şiddette eylem yapma kabiliyetine sahip bir terör örgütü olan, IŞİD ile karşı karşıyayız.
Paris´te yapılan eylemin, 11 Eylül eylemleriyle benzerlikleri göz ardı edilmemeli. ABD, 11 Eylül sonrası terörle mücadele adı altında, önce Afganistan´a müdahaleyle, Rusya´yı güneyden kontrol altına alıp, Çin´in bölgesinde kontrolüne yönelik stratejilerini geliştirip, BOP´un gelişmesi için bir anda çalışmaya başlamıştı. Bu eylem sonrasında, bunun savaş saldırısı olduğunun, bizzat Fransa Devlet Başkanı tarafından dile getirilmesiyle, Suriye ve Ortadoğu´da önümüzdeki dönemde, müdahalenin boyutlarının değişeceğini öngörmek zor değil.
Rusya, yine önlemini alıp, terörün bizi vurmasını bekleyecek değiliz diyerek, benim de sahada olduğum unutulmasın bildirimini yaptı.
Bazı strateji uzmanları, Fransa ve bir kısım müdahaleci devletin, bu eylem sonrasında hemen olmasa da zaman içerisinde, bölgeden geri çekilmeye başlayacağını değerlendirse de, böyle bir hareketin, terör örgütü karşısında yenilgiyi kabul etmek olacağını düşünürsek, aksine, bölgeye daha kapsamlı operasyonlarla, bu örgütün bitirilerek, bölgede istikrarın sağlanmasına çalışılacağı, kuvvetle muhtemel görülüyor. Ayrıca Paris´teki saldırıların hemen ertesinde, Gaziantep sınırında, IŞİD tarafından, doğrudan sınırdaki Türk askerine yönelik saldırı da, IŞİD´in yeni denilebilecek değişen stratejisinin sinyallerini veriyor.
Gelişen süreçte, Türkiye tarafından izlenecek etkin ve kapsamlı bir politikayla, PKK´nın da iyice köşeye sıkışacağını ve halen ağırlıklı olarak, Güneydoğu Anadolu´da bazı il ve ilçelerde yürütülen operasyonların, bölücü örgütün siyasi kanadı olarak nitelendirilebilecek kişiler tarafından, ne kadar farklı lanse edilse de, daha da fazla meşrulaşacağı bir gerçek. Cizre´de, Silvan´da asker ve evet Paris´te de asker. Önemli olan askerin görüntüsü değil, yapmış olduğu görev. Önemli olan, mümkün olduğunca, masum insanları koruyarak, terörün yok edilmesi.
Küreselleşmenin ve savaşların boyut değiştirdiği, ABD, AB, Rusya, Çin ekseninde yeni yapılanmalara doğru gidildiği, savaşların asimetrik ve üçüncü ülkelerde gövde gösterileri şeklinde olacağı da artık belirginleşti.
