Türkiye, uzun zamandır seçim süreci ve ardından hükümet kurma çalışmalarıyla oyalanırken, sınırımızın hemen ötesinde, sınıra paralel bir bölge, yine IŞİD kullanılarak boşaltıldı ve boşalan yere Kürtler ile PYD, dolayısıyla PKK yerleşti. Gördük ki IŞİD, aslında bu bölgede planlanan yeni jeopolitikte istenilen, boşaltma ve asimilasyonu sağlamakla görevli küresel güç odaklarının bir unsuru. Dikkat ederseniz, boşaltılmak veya nüfus yoğunluğu değiştirilmek istenilen her bölgeye, önce IŞİD tarafından oldukça güçlü bir taarruz başlatılıyor. Ardından, ABD merkezli, büyük bir hava gücünün bombardımanıyla birlikte, daha önce hiçbir etkinlik sağlayamayan Peşmerge veya PKK´nın Suriye´deki uzantısı olduğu kabul edilen PYD tarafından,bir karşı taarruzla, bölge ele geçirilerek etnik değişiklik sağlanıyor. Neticede, bölgede ki Arap ve Türk varlığı asimilasyon ve boşaltmayla ortadan kaldırılarak, muhtemelen, hakkında Yahudilikle ilgili iddialar olan Barzani´nin etkinliğiyle, bölgenin küresel güç odakları tarafından tamamen kontrol altına alınması sağlanacak. Yani gözümüz aydın; yıllardır kırmızı çizgilerle belirlediğimiz ve kesinlikle karşı olduğumuz Kürt devleti, sınırımızın hemen ötesinde ve belki bizim topraklarımızı da tehdit edecek şekilde kuruluyor.
Hükümet ve Cumhurbaşkanı, ısrarla Türkmenlere yardım yapıldığını belirtilen açıklamalar yapıyor. Ancak birden, bölgedeki Türkmenler ile Arapları, sınırımızın diğer tarafında Türkiye´ye giriş yapmak isterken buluyoruz. Uzun bir bekleyişin ve IŞİD militanlarının gövde gösterisinin ardından, sınırdan girişleri için izin veriliyor. Türkmen liderler, kendilerine yardımedilmediği takdirde, ayakta kalamayacaklarını ve artık silahlanmaları gerektiğini belirten açıklamalar yapıyor. Belli ki gönderilen yardımlardan haberleri yok ya da ajite ediyorlar.
1950 yılına kadar, özellikle Musul ve Kerkük bölgesinde bulunan Türkmenlere, Irak Türkleri adı veriliyordu, tıpkı Yunanistan´daki, Batı Trakya Türkleri gibi. O tarihte bölgenin jeopolitiği ile isimler değişmeye başladı ve bir farklılaştırma siyasetiyle, Türkmen ismi kullanılarak, bölgedeki Türklerin etnik olarak Türkiye´den uzaklaştırılması çalışmaları başladı. Saddam´ın bölge siyasetiyle birlikte baskı giderek arttı. Şu anda da Barzani yönetiminin etkisi altına alınarak, özellikle nüfus ve tapu kayıtları değiştirilip bölge bu kez Kürtleştirilmeye başlandı. Suriye için de bu durum söz konusu iken, Türkiye´nin bölgede izlediği siyaset doğru mu? Bunu dışarıdan net olarak gözlemleyemiyoruz. Olması gereken, milli duygular ve Türkiye´nin stratejik çıkarları gereği Türkmenlere destek verilerek, onların da bölgede en az bir PYD veya ÖSO gibi güç olmalarının sağlanması.
Tıpkı birzamanlar, Sovyetler Birliği dağılırken ortaya çıkan, Türki Devletleri birleştirme düşüncesinin geç kalınması nedeniyle boşa düşmesi gibi ? Azerbaycan Cumhurbaşkanı kendisine, Azerbaycan RepublicasıPresidenti diyor. - bu bölgede de geç kalınan politikalarla Türkiye´nin çıkarları bu kez çok ciddi tehlike altında.
Bölgedeki baş aktörün maksadını anlamak için, nasıl ortaya çıktığınıöğrenmek istediğimizde, karşımıza Abdullah AĞAR´a ait IŞİD ve IRAK isimli kitap çıktı. Burada belirtilen bir belgeyle IŞİD terör örgütünün, El Tevhit velCihadismiyle, Saddam´ın istihbarat teşkilatı tarafından tespit edilerek bildirildiği görülüyor. Belgenin tarihi; hicri 1/4/1422, miladi 18/9/2001. Bu örgütün, El Kaideye bağlı olarak Irakta kurulmasına ve terör eylemleri yapmasına karar alındığı bildiriliyor. Karar alan taraflar, belgede geçtiği şekliyle; ?Siyonist rejimin başbakan adayı Yahudi Bernard- Henry Levy ile Mesud Barzani.? Belgenin altındaki imza, Başkanlık Özel Sekreteri AbidHimut El Mahmut (Abdulhamit El Mahmut)´a ait. Bu şahıs, 2013´de Maliki Hükümeti tarafından idam edildi. Bu konuyu anladıktan sonra bölgede kimlerin ne yapmaya çalıştığını görmekiçin çok büyük strateji uzmanı olmaya gerek yok. Planlanan ve şu anda uygulanmakta olan, Büyük İsrail´in kurulabilmesi için bölgenin olgunlaştırılması maksadıyla, burada piyon bir Kürt devleti kurarak bölgeyi kontrol altına alıp, Afrika´nın vadedilen toprakları ile İran´ın bir bölümünü ve Suudi Arabistan´ın büyük bölümünü içine alan toprakları ele geçirmek. Çok kritik günlerdeyiz.
Can UĞURATEŞ
