Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


SURİYE GELİŞMELERİ


Suriye´de gelişen olayların ardından her zaman olduğu gibi, yine spekülasyonlar başladı. Suriye rejimi, elinde kimyasal silah olmadığını ve İdlip´te gerçekleştirilen saldırının terör örgütlerince yapılmış olduğunu iddia ederken, ABD, bu saldırının, doğrudan rejim tarafından yapıldığını iddia ederek, Suriye rejim kuvvetlerine ait, Humus´ta bulunan Şayrat hava üssüne füze saldırısı gerçekleştirdi. Rusya, bu saldırıyı rejimin yapmadığı kanaatiyle, BMGK´da bu konudaki önerileri veto ettiğini açıkladı.

ABD ve Rusya arasındaki çekişme, BMGK´da temsilcilerinin sert söylemleriyle devam ederken, olayın farklı bir boyutu da dikkatlerden kaçamadı. Suriye´nin hava savunma sistemlerini Rusya kurdu. S-300 ve S-400 füze sistemleri, halen bu hava savunma sisteminin en önemli savunma silahları konumunda yer alırken, hatırlanacağı gibi Türkiye, Rusya ile yaşanan uçak krizinin ardından, bölgede hava araçlarıyla kesinlikle faaliyet gösterememişti. Bu hava savunma sistemlerinin, Tomahawk füzelerine karşı etkin ve üstün olduğu da bilinirken, neden bu saldırıda etkin olarak kullanılmadığı akıllara soru işaretlerini getiriyor. Rusya, 59 füzeden 23´ünün isabet sağladığını, satır aralarında geçiştirdi. Bu doğru ise başarı %50 civarında olacaktır ki olaya Rusya karışmadığı halde ortaya çıkan sonuç budur. Rusya, Suriye üzerinde önemli derecede hava savunma sistemi tesis etmiş ve bunu uydu sistemleri ile de destekler ve bölgede elektronik sistemli hiçbir hava aracının faaliyetine izin vermezken, ABD´nin bu saldırısında, beklemeyi, sessiz kalmayı tercih etmesinin nedeni ne olabilir?

Rusya´nın ABD´den korktuğu ya da ABD´nin de Rusya´nın bilgisi olmadan böyle bir faaliyeti yapabileceği yanılgısına düşülmemelidir.  

İki küresel güç bölgesel hedeflerinde işbirliği içinde çalışmasına devam ederken, bunu Türkiye´nin gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Operasyonun, siyasi hedeflerine ulaşmasında doğrudan engelle ortaya koydukları da görüldü. Membic batısında, ABD Özel Kuvvetleri ile Rus askeri danışmanlığında Suriye rejim kuvvetlerinin neredeyse bir arada hareket etmesinden ve Afrin´e yerleşen Rus askeri varlığından bu rahatlıkla anlaşılıyor. Her iki küresel güç, nihai hedefe ulaşmada hem ittifak içinde hem de birbirlerini test etmekten geri kalmıyor.

Bu durumda kazan kazan prensibinin etkin olarak kullanıldığı da ortaya çıkıyor. ABD, Irak bölgesinde tamamen etkin ve kontrollü, Rusya´nın da Suriye bölgesinde aynı derecede etkin ve kontrollü olduğu düşünülürken, ABD´nin bu faaliyeti ile Rusya kaybetmiş olmuyor. Çünkü Rusya, neredeyse tamamen ABD kontrolündeki PYD/YPG, dolayısıyla PKK varlığının kantonlaştırmaya çalışarak, Akdeniz´e ulaşmada Hatay öncesi son bölge olan Afrin´de askeri varlığını bulundurarak, Doğu Akdeniz´de varlığını tescilliyor.

İdlip´te gerçekleşen saldırı, burada bulunan halk için korkutucu, panikletici bir psikolojik harekât etkisi oluştururken, İdlip´in Suriye rejimi elinde bulundurulmasının Rusya için hayati önemi var. Ayrıca, Suriye´nin en önemli hava üslerinden birine, yoğun kabul edilebilecek bir hava saldırısı yapılırken, verilen kayıpların azlığı da dikkat çekiyor.

Suriye´nin nüfus yoğunluğu ile tüm kültürel ve ekonomik varlıklarının ağırlığı, halen rejimin elinde bulundurduğu, Akdeniz´den itibaren içeriye doğru, genele oranla dar bir alandaki toprakları içerirken, İdlip bölgesi de bu toprak bütünlüğünün içinde kalıyor. Halen IŞİD kontrolünde görülen geniş arazileri ise çöller oluşturuyor ve nüfus yoğunluğu önemsenemeyecek kadar az. Yani IŞİD bittiğinde, rejimin bu bölgeyi kolaylıkla kontrol altına alması mümkün. Geriye yine oldukça kısıtlı olarak muhaliflerin ve Türkiye´nin kontrolü altındaki araziler kalıyor ki bunların da ülke bütünlüğü prensibiyle, güç odaklarının girişimiyle, Suriye rejiminin kontrolüne gireceğini öngörmek gerekir. Bir de kuzeyde ABD ve dolaylı olarak Rusya destekli YPG/PYD bölgesi var.

Gerçekleşmesi çok yakın gibi görülen yeni Suriye oluşumunda, yine Rusya kontrolünde ve desteğinde, ülkenin büyük bir kesimini kapsayan rejim yönetimi ile kuzeyde, sınırlarımızın hemen ötesinde, ABD kontrolünde ancak Rusya ile ilişkilerini de kesinlikle devam ettiren, bir YPG/PYD oluşumu varlığı, kesin gibi. İki küresel güç, ellerindeki kozlarla karşılıklı oturmuş, pazarlıklarla, Dünyanın bu bölgesini yeniden şekillendiriyor ve Suriye bu konumuyla en az ikiye bölünüyor.

Türkiye´nin, bir an önce kendi iç siyasi dinamiklerinin gerginliğinden ve anlamsız tartışmalardan kurtulup, her iki küresel güçle de bağını koparmaksızın, yapılan bölgesel pazarlıkta kurulan masada yer alıp, mümkün olduğunca, kendi bekasına yönelik çıkarlarını gözetmesi için gerekli tedbirleri derhal alması lazım. Aksi halde çok geç kalınmış olacak ve aldatıldık demenin bir anlamı da olmayacak.

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92